|

Beyaz, modelistliğe özendi

Zekeriya Beyaz, türban ve başörtüsü olmayan yeni bir başlık icat ettiğini açıkladı. İcadını, 'hemşirelerin başlarına taktıkları bone gibi okula özel bir başlık' şeklinde tarif eden Beyaz, "Modacılara modelini çizdirecektik. Şu olaylar yatışırsa hayata geçirmeyi düşünüyorum" dedi.

Yeni Şafak
01:00 - 8/03/2001 Perşembe
Güncelleme: 13:59 - 17/05/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

---------------------------------- manset -------------------------------------------

---------------------- manset ---------------------


----------------------- spot ------------------------------------------------ spot -------------------------

Yaptığı aykırı açıklamalarla gündeme gelen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Profesör Doktor Zekeriya Beyaz, öğrencileri hasta sayan değerlendirmeyle okulda 'rehabilitasyon süreci' başlatacağını açıkladı. Tıbbi anlam ifade eden 'rehabilitasyon' terimini kullanan Beyaz'a yapılan saldırı, fakültede yasağın alelacele uygulanmaya başlanmasına yol açtı. Profesör Doktor Zekeriya Beyaz'a, İlahiyat Fakültesi'ne tayin süreci, dekan olduktan sonra yapmak istedikleri, kendisine yapılan bıçaklı saldırı, saldırın sonuçları, başörtüsü sorununa düşündüğü çözüm önerileri, öğrencilere verilen toplumsal destekle ilgili sorular yönelttik.

Beyanatlarınızda, üniversitelerde başörtüsü takılmamasının bir anayasa hükmü olduğunu iddia ediyorsunuz. Hukukçulur ise, Anayasa Mahkemesi kararları kanun yerine geçemez diyor.

Onu bize söylemeyin, bu gerekçeleri gidecekler yukarıya anlatacaklar. Anayasa Mahkemesi'nin Özal'ın getirdiği kanunun iptaline dayanarak yönetmelikler çıkmıştır. Sizin dediğiniz konu bizi aşar, TBMM ile Anayasa Mahkemesi arasında bir konudur. Siyasiler, gelip burada bu konuları bize anlatacaklarına TBMM'de anlatsınlar.

Ama siz yorumlarınızı Anayasa'nın özgürlükleri teminat altına alan maddeleri ve hukuk açısından yapmıyorsunuz?

Şimdi Meclis'te tartışılacak bir konuyu getirip 'bir müdür'ün önüne koyarsanız olmaz. Bu işler rektörün, dekanın, imam hatip lisesi müdürünün işi değildir.

Anayasa'da eğitim ile din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen birçok madde varken neden yasakçı zihniyetin donelerini gündeme getiriyorsunuz?

Onların hepsinin cevabı var. Diyor ki: Bunlar devletin kendi kurumlarında birtakım düzenlemeleri yapmaya engel değildir.

İlahiyat öğrencilerini destekleyenler arasında çok farklı görüşte bir çok insan vardı. Artık insan haklarına yapılan saldırılar, toplumun farklı düşünen kesimlerince de kınanıyor mu sizce?

Bence, insanlar önce dürüst olmalı. Medeni insan olmanın gereği budur. Buna destek verenler, siyasi partiler desteği Meclis'te versinler. Ayıptır, çirkindir. Kızları kışkırtıyorlar. Meclis'te tasarı vermiyorlar. Destek veren gider Meclis'te tasarı hazırlar, gümbür gümbür konuşur. Bu işi çözer.

Bu duruma siz nasıl bakıyorsunuz?

O zaman sokakta destek vermesinler. Bu mertliğe yakışmaz. Yenemedikleri bir güçten kaçıyorlar, kız çocuklarını ileri sürüyorlar. Yazıktır. Bu Türk milletinin erkeklik anlayışına sığmaz. Kendileri erkekçesine gitsin mücadele etsinler. Desinler ki: 'Biz onları aşamıyoruz kızlar.'

Peki bir insanın devlete karşı olması fikrinin yanlış olmasını gerektirir mi? Onun sabıka kaydına mı bakacağız, söylediği sözün doğruluğuna mı?

Bence ortak noktaları kavga. Dürüst olmayanlara inanmamaları lazım. Siyasetçileri buraya sokmamaları gerekir.

Peki dürüst olup da öğrencilerinizin haklarını savunanlar var mı?

Olabilir.

'Eski görevime devam etseydim de buradaki kaosa hiç bulaşmasaydım' diyor musunuz?

Hayır demiyorum. Hayat devam ediyor. Bir noktada fazla kaderci değilimdir, ama ilahi bir yönlendirme de vardır. Hayatta parayı düşünmedim. 50 yaşından sonra ev aldım.

Saldırı olayından önce uyarı aldınız mı?

Tabii ki...

Saldırı ferdi bir olay mı yoksa bir örgüt parmağı mı var?

Arkasında bir örgüt vardı. Zaten saldırıdan sonra çocuk o örgütün işaretini eliyle yaptı.

'Bayrak renklerinde bir şey yapacağım!'
Size yapılan saldırı başörtüsü yasağının uygulanmasını öne aldı mı?

Bana kalsaydı, özellikle son sınıfları mezun edecektim. Her hafta bir sınıfta saatlerce oturup sohbet edecektim. Ve bu sene içinde onlar mezun olacaktı. Broşürler yayınlayacaktım. Peşinden de adı türban ve başörtüsü olmayan yeni bir stil ortaya çıkaracaktım. Türban ve başörtüsü kavramı anayasa mahkemesi kararlarında oturmuştur. Onu aşamazdık. Onunla alakası olmayan, ameliyata giren hemşirelerin başlarına taktıkları bone gibi okula özel bir başlık türü bulacaktık. Modacılara modelini çizdirecektik. Bayrak renklerinde olacaktı. İlahiyat fakültelerine yeni bir stil getirecektik. Dini okullar için böyle bir çözüm olabilirdi, fırsat olmadı. Şu olaylar yatışırsa ilerde tekrar hayata geçirmeyi düşünüyorum.

İnsanlık adına kazanılan bütün erdemler, bir mücadele sonucu elde edilmiştir. Konuya niye böyle bakmıyorsunuz?

O zaman devam edecekler, kavga edecekler.

Kavga demiyorum.

O zaman sonucuna katlanacaklar.

Mesela aynı düşüncede olan erkek öğrenciler fakülteye girebiliyor. Burda bir tezat var, diye düşünmüyor musunuz?
Kimseyi düşüncesi nedeniyle almamazlık etmiyoruz. O sana diyor ki: Burası devlet kurumudur. Burada şöyle şöyle şartlara uygun olman gerekir. Atatürk'ün başındaki şapkayı kafasına geçirse sınıfta ders vermeye çalışsa o dersi veremez.


----------------- imza------------------

----------------- imza------------------



#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
23 yıl önce