|

'CHP: Kaos içindeki düzen'

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Mehmet Acet köşesinde 'Afrin Harekâtı’ndan son bilgiler' başlıklı yazısını kaleme aldı. Zekeriya Kurşun, Kemal Öztürk, Aydın Ünal ve Süleyman Seyfi Öğün de gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
09:54 - 8/02/2018 Perşembe
Güncelleme: 10:04 - 8/02/2018 Perşembe
Yeni Şafak
Zekeriya Kurşun, Kemal Öztürk, Süleyman Seyfi Öğün, Aydın Ünal ve Mehmet Acet.
Zekeriya Kurşun, Kemal Öztürk, Süleyman Seyfi Öğün, Aydın Ünal ve Mehmet Acet.

Mehmet Acet, Zekeriya Kurşun, Kemal Öztürk, Aydın Ünal ve Süleyman Seyfi Öğün'ün yazılarının dikkati çeken bölümleri:

Mehmet Acet: Afrin Harekâtı'ndan son bilgiler

Araştırmalara göre, Afrin’e Zeytin Dalı Harekatı’na toplumun yüzde 83’ü destek veriyor. Ak Parti hükümetlerinin icraatları arasında bugüne kadar en fazla sağlık yatırımları ve hizmetlerine verilen yüzde 73’lük bir destek söz konusu idi. Bu da demek oluyor ki, yakın tarihte bu operasyon kadar geniş bir toplumsal konsensüsün sağlandığı ikinci bir vaka yok. 

Bunun nedenlerini anlayabiliyoruz. 2013’ten sonra başlayan süreçte neler olup bittiğini, bu olup bitenlerle muhatap olanlar kadar toplum da yakinen fark etmiş durumda. Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen PKK kuşağı projesinden de, bu projenin Türkiye’nin türbülansa girdiği bir anda buralara da taşınma riskinden de toplum haberdar. O nedenle insanlar, “Ne işimiz var Suriye bataklığında” propagandasının esiri olmadan, bu operasyonun zorunluluğunu idrak edebiliyorlar.

Zekeriya Kurşun: Vatikan Kudüs politikasını değiştirebilir mi?

ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi dünyayı ama özellikle İslam dünyasını harekete geçirdi. Kuşkusuz bu süreçte en aktif lider Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan idi. İİT’nin dönem başkanı olarak bir taraftan kuruluşun üyelerini İstanbul’da toplayıp karara karşı tek bir ses olmalarını sağlarken diğer taraftan da Hristiyan âlemini harekete geçirmek için ciddi bir diplomasi yürüttü. Konunun taraflarından olan Katolik dünyasının ruhani lideri ile yaptığı telefon görüşmesinin yanı sıra bizzat Vatikan’a yaptığı tarihi ziyaret, Kudüs meselesi için yirmi birinci yüzyılda atılmış en önemli adım olarak hatırlanacaktır.

1917 yılından beri, Filistin ve Kudüs’te sadece Müslümanların değil, Hristiyanların da canı çok yanmıştır.Peki, bu süreçte Vatikan’ın Kudüs politikaları ne olmuştur? 

VATİKAN REHİN Mİ ALINDI?
 

Kudüs üç semavi dinin de kutsadığı bir mekân. Musevilik Kudüs’e dışarıdan geldi. Müslümanların ilk kıblesi ve Kur’ân’da zikredilmesine rağmen İslamiyet de hakeza öyle. Peki, tarihi olarak iki dinin arasında kalan Hristiyanlık için durum nedir? Mehd-i İsa, yani Hz. İsa’nın doğduğu yer ve ona gelen vahyin mekânı olan Kudüs, Hristiyanlar nazarında yeryüzünün en kutsal beldesidir. Yine Hristiyanlık inancına göre Hz. İsa’nın çarmıha gerildikten sonra defnedildiği yer de Kudüs’teki Beytüllahim Kilisesi'dir. Burası aynı zamanda Batı ve Doğu Hristiyan dünyasının mütedeyyinlerinin en önemli ilticagâhı ve hac merkezidir.

Kemal Öztürk: İyi insanlar ülkesi

İş adamlarıydı çoğu. Hepsinin hali vakti yerindeydi. Aslında kazançlarından bir kısmını, bir yardım derneğine gönderip, fakir fukaraya yardım eder ve vicdanlarını rahatlatabilirlerdi.Öyle yapmadılar. Bir yardım derneğinin yönetimine girdiler. Sonra o derneğin gönüllü, fedakâr çalışanlarıyla beraber uçağa binip, Bangladeş’e gittiler. 

SIRTLARINDA YARDIM TAŞIYAN İŞ ADAMLARI 

Yanlarında getirdikleri paralarla oradan gıda, battaniye aldılar. Arabalara yüklediler. Arakanlıların kaldığı kamplara gittiler. Dünyanın en acı veren kamplarına girdiler. Kamyonlardan yardımları sırtlayıp, kampa taşıdılar. Hepsi eşya taşıdı, eşya dağıttı. O sıcakta, o sefalette, o fakirliğin ortasında Arakanlı göçmenlerle birlikte oldular. Onlara sarıldılar, kucaklaştılar, onların göz yaşlarına ortak oldular.Yetimhanelere gittiler. Çocukların ortasına oturup onların başını okşadılar. Ceplerinde kalan son paraları oraya dağıttılar. İçlerinde kanayan acıları hissettirmediler. Bir kısmı eşlerini aradı. Gördüğü daramı onunla paylaştı. Eşleri ‘yetimleri getirin, biz bakalım’ dedi karşılık olarak. Yüce gönüllü insanların ortasında kalmıştım.

Aydın Ünal: CHP: Kaos içindeki düzen

CHP Kurultayı’nda Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkanlığa seçilmesine hiç kuşkusuz en çok sevinen AK Partililer oldu. CHP’nin değişmemiş olması, muhalefet cephesinde mevcut düzenin korunduğu anlamına geliyor. Muhalefette mevcut düzenin korunması da AK Parti’nin daha birçok seçimi kolaylıkla kazanacağını gösteriyor.

Farklı bir denklem kurulabilir miydi? CHP Kurultayı’nda genel başkan değişse, muhalefet değişir miydi? CHP bir alternatif olabilir miydi?CHP içindeki muhalefetin iddiası, genel başkan değişirse her şeyin köklü şekilde değişeceği, CHP’nin iktidara yürüyeceği yönünde. Ancak bu iddia kalıplaşmış bir sloganın ötesine geçmiyor ve geçemez. CHP’nin sorunu genel başkanlık sorunu değil. CHP’nin sorunu yapısal. CHP’de ciddi bir zihniyet sorunu var. Ne Muharrem İnce’nin, ne de başka bir ismin, genel başkan seçilseler bile, CHP’yi kısa vadede değiştirebilme, dönüştürebilme gücü ve kapasiteleri olacağına inanmak çok zor. Mevcut durumda CHP’yi yönetebilecek en ideal genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu CHP’yi 8 yıldır yönetiyor. Son derece de başarılı şekilde yönetiyor. CHP, 8 yıllık zorlu süreçte, başka bir genel başkan tarafından bu kadar iyi yönetilemez, hatta bir arada bile tutulamazdı.

Süleyman Seyfi Öğün: ABD algısı

Sâdece Türkiye’de değil, tekmil dünyâdaki ABD algısının, târihinin en kötü dönemlerinden birisini yaşamakta olduğu sıklıkla dile getiriliyor. Bu konuda yapılmış çok sayıda istatistik de mevcût. Doğrusu, kendi nam ve hesâbıma; “rakamlara dayalı” değerlendirmelerde bulunmayı sevmem. Aslında operasyonel akla karşı beslediğim özel bir sempatim de yoktur. Bu rakamlarda, dünyânın ABD algısındaki menfî tırmanışı anlatılıyor. Yanlış mı? Hayır. Ama , bu rakamsal oynamalar, sanki daha evvel ABD’ye dâir muhteşem bir dünyâ sempatisi vardı da; bu erimeye başlıyorcasına bir izlenim doğuruyor. Benim şüpheli bulduğum husus da zâten bu. Açalım... 

Evvel emirde sorulması gereken soru şu: ABD siyâset yapımı, ABD’nin dünyâda nasıl bir algının konusu olduğuyla ne derecede ilgilidir? Doğrusu ABD’deki karar alıcıların böyle bir derdi olduğu düşünmüyorum. Meselâ Lâtin Amerika için bu algının ne olduğunun ABD siyâset çevrelerinde çok da fazla bir ehemmiyeti olduğunu zannetmiyorum. Bunu nereden çıkardığım sorulabilir. Hemen ABD’nin, Meksika’dan başlayarak aşağıya doğru, bu kıt’adaki kirli sicilini ileri sürebilirim. ABD-Lâtin Amerika ilişkilerinde; kıt’anın kaynaklarının insafsızca sömürülmesi, savaşlar, iç siyâsetlere olan kanlı müdahaleler, bürokrasilerin de bir şekilde dâhil olduğu karmaşık uyuşturucu, insan ve silâh ticâretlerinden başka bir şey bulamazsınız.

#Mehmet Acet
#Zekeriya Kurşun
#Kemal Öztürk
#Aydın Ünal
#Süleyman Seyfi Öğün
6 yıl önce