15 Temmuz gecesi yaptığı kritik müdahalelerle pek çok vatandaşın hayatını kurtaran Doç. Çelik, “Darbe girişiminden Sakarya’da baştabip olan kız kardeşimin anlattıkları ve emniyetten aldığım bilgilerle 8.30 sularında haberdar oldum. Kardeşim o gece bir düğündeydi, milletvekillerinin de olduğu masalardan birinde oturuyordu. Aniden tüm vekillerin masaları terk ettiğini görmüş. Birisine ne oluyor diye sorduğunda, ‘çok kötü, çok kötü’ yanıtını almış. Düğünden çıkan bazı kişilerin ‘Ankara çok karıştı’ gibi sözlerini işitmiş. Bunları bana anlattı, emniyetle irtibata geçtim. Bir sıkıntı olduğunun farkına erken vakitte varabilmiş olmanın verdiği sağduyuyla, ilk olarak Ümraniye’de bulunan sitemizin güvenliğini sağladık. Ben o dönem site yöneticisiydim. Bazı arkadaşlarla organize olarak sitemize giriş çıkış ya pılan alanı kendi araçlarımızla kapattık. O dakikalarda Abdülhamit Doğan isimli bir komşum yanıma geldi. Caminin açma kapama temizlik gibi işlemleri sitenin sorumluluğundaydı. “Hocam camiyi açtıralım, hoparlörden bir konuşma yapayım dedi. Abdülhamit Bey konuşmasında ‘gün bugündür. Eğer memleket ve vatana candan bir hizmet edecekseniz herkesin aynı tavrı gösterip direnmesi lazım’ dedi. O konuşma oldukça heyecan vericiydi. Darbe girişimine karşı sivillerin ne yapabileceğine dair oldukça önemliydi” diye aktardı.
Bazı site sakinlerinin darbe girişiminin ilk dakikalarında Ümraniye’den Kısıklı’ya gittiğini aktaran Çelik, “Emniyetten aldığımız bilgi de köprüde vatandaşların üzerine ateş açılıyor yönündeydi. Biz de arkadaşlarla köprüye gitmeye karar verdik. Yolu yürüyerek, Çamlıca tünelini tam geçeceğimiz sırada bir çekici gördük. Onun üzerine doluşup köprüye sapaktan giriş yaptık. Bir kısım insanın kaçtığını gördük. O kaçışta ‘gitmeyin, kurşun atıyorlar’ diye bağırıyorlardı. Yürüdük, köprü gişelerine yaklaştığımızda yoğun bir kurşun sesi duymaya başladık. Vatandaşların bir kısmı araçların arkasına siper almıştı. Biz hala ayaktaydık, kurşun sesi gelmeye başlayınca birisi, ‘yere yatın’ diye bağırdı. Hepimiz yere yattık. Silah sesleri sustuğunda bir kişinin sırtındaki G-3 mermisinin açtığı yarayı gördüm. O dakikaya kadar insanları korkutmak için plastik mermi kullandıklarını düşünmüştüm. Fakat o yaralanmayı görünce, ‘bunlar gerçek mermi kullanıyor herkes kendini korusun’ diyerek insanları uyarmaya başladım” diye açıkladı.
İki arkadaşıyla birlikte sabaha kadar yaralılara müdahale ettiklerini anlatan Çelik şöyle devam etti: “O gece vatandaşların olağanüstü gayreti vardı. Açık alandan bir yaralıyı almak riskli, 15 dakikada bir kurşun seli varken oldukça zordu. Bayrağı sırtıma bağladım. En azından bayrağa hürmet eder de bize dokunmaz diye düşünerek biraz daha güvenle alana girdiğim dakikalarda da kurşunlandık. Onun için hep sürünmek zorunda kaldık. Tıbbi olarak elimizde hiçbir teknik malzeme yoktu. Biz o dakikalarda vurulan vatandaşlara tampon yaparak hayatta kalmalarına yardımcı olmaya çalıştık. Vurulanları duvar diplerine taşıdık. O gece köprüde ilk müdahalesi yapılan hastaları hastaneye motosikletli gençler ulaştırdı. 30’dan fazla kişinin hayatı bu şekilde taşınarak kurtuldu. Ambulansların bile saat 4’e kadar giremediği bir alandan bahsediyorum. İlk girme teşebbüsünde ambulansı da kurşunlamışlardı. Sabaha karşı 4 sularında üzerimize tank atışı yapıldığında 2 yaralıyı ambulansa attım. O dakikalarda yeşil alana bayrak serip namaz kılan gençleri gördüm. Köprüde verdiğimiz mücadele işte bu gençlerin yüreklerinin eseriydi.”