|

"El Cezîre'nin kuruluşundaki ironi"

Yeni Şafak yazarlarının Türkiye ve dünyadaki gündeme dair analizlerini sizler için özetledik... Taha Kılınç köşesine El Cezîre televizyonunun kuruluşundaki ironiyi taşıdı. İsmail Kılıçarslan, Ayşe Böhürler, Yasin Aktay ve Faruk Aksoy da gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Şafak
08:27 - 4/11/2017 Cumartesi
Güncelleme: 08:57 - 4/11/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Taha Kılınç, İsmail Kılıçarslan, Faruk Aksoy,Yasin Aktay, Ayşe Böhürler.
Taha Kılınç, İsmail Kılıçarslan, Faruk Aksoy,Yasin Aktay, Ayşe Böhürler.

Taha Kılınç, İsmail Kılıçarslan, Ayşe Böhürler, Yasin Aktay ve Faruk Aksoy'un yazılarının en dikkati çeken bölümleri:

Taha Kılınç: Kibrit kutusu

Suudi Arabistan Kralı Fahd bin Abdulaziz’in kuzenlerinden Prens Hâlid bin Abdullah, 1990’ların başında Arapça bir televizyon kanalı kurmak için kolları sıvamıştı. Bu kanalın sıfırdan mı kurulacağı, yoksa Batılı bir kanalın Arapça versiyonu mu olacağı tartışıldı. Nihayet, İngiliz BBC televizyonunun isminin ve desteğinin kullanılmasına karar verildi. BBC de bu işe sıcak bakınca, çoğu İngiltere’de eğitim almış seçkin bir televizyoncu, programcı ve spiker kadrosu oluşturuldu. Arap medyasındaki başarılı isimler de yüksek paralarla transfer edildi. Prens Hâlid’in İtalya’nın başkenti Roma’da kurduğu Orbit İletişim Şirketi bünyesine alınan “BBC el Arabiyye” (BBC Arapça), 1994’te yayına başladı. Ortaya çıkan iş, herkesi memnun etmişti. Görüntü kalitesi de içerik de, dönemin Arap medya standartlarının epey üzerindeydi. Prens Hâlid, sahibi olduğu Mevârid Holding’e pırlanta gibi bir marka katmış, kendisi de Arap medya dünyasının ‘özel sektör’ kısmına hızlı bir giriş yapmıştı. BBC el Arabiyye, geleneksel olarak Mısır ve Lübnan’ın güçlü olduğu Arap basın-yayın terazisine Suudiler lehine bir ağırlık daha eklemişti: 1978’de Suudilerin Londra’da kurduğu Şark el-Evsat gazetesinden sonra, Suudi Arabistan sermayesi büyük bir televizyonun da sahibiydi artık.

İsmail Kılıçarslan: Bazen

Bazen ‘bu adamdan ne kadar güzel bir dost, ne iyi bir arkadaş olur’ dediğin insanın senin hakkında bir dünya önyargı biriktirdiğini, senin hakkında bir dünya yanlış bilgiyle dolu olduğunu fark eder ve dehşete düşersin. Yunus Emre dedemizin ‘gelin tanış olalım / işi kolay kılalım’ demesindeki hikmet üzerine uzun uzun düşünme fırsatı verir sana bu. Tanış olmayı, işi kolay kılmayı niçin bunca zorlaştırdığımızı bulmaya çalışırsın. Belki şu: O kadar çok tanıdığımız var ki bazen biri ile ‘tanış’ olmaya vakit kalmıyor.Bazen başını bir arabanın camına dayayıp ‘gerçekten ne yapmak istiyordun, şimdi ne yapıyorsun?’ diye muhasebeye dalarsın. Yazılmamış şiirler gelir aklına, gidilmemiş yerler, girilmemiş kavgalar. Ve elbette söylenmiş saçma sözler, olmak istemediğin yerlerde olma mecburiyetin, kendini seni hiç ilgilendirmeyen gerzek bir kavganın ortasında bulman. ‘İnsan niyet ile nasip arasında bir çizgidir’ sözünü anımsarsın. İç çekersin. Sonra şu gelir aklına: ‘Kader gayrete âşıktır.’   

Ayşe Böhürler: Bakü’den ve Türkiye’den notlar…

Hafta başı Cumhurbaşkanımızın Bakü– Tiflis- Kars demiryolu açılışını yapması  vesilesiyle Bakü’deydim. Trilyon dolarlık bir Çin projesi olan “One Beld One Road” projesinin bir etabının açılışını izledik. İpek Yolunu karadan ve denizden canlandıran bu proje Orta Asya’nın Türkiye aracılığıyla Avrupa’ya bağlanmasına ve canlanmasına vesile olabilir. Temennimiz odur ki demiryolu ağları Türkiye içinde başka limanlarla da bağlantılandırılabilir. Türkiye’de denizyolu taşımacılığındaki en önemli ihtiyaçlardan birisinin demiryolu-liman bağlantılarının güçlendirilmesi olduğunun altını çizerek, bu ticaret koridorunun ülkemiz için çok önemli olduğunu söyleyelim.Bu vesileyle gazetelerde yer alan haberlerin dışında dikkatimi çeken noktaları yazmak istiyorum. * En son 2014’de Bakü’ye gitmiştim. Şehri o günden bu yana hızlı biçimde çok değişmiş buldum. Özellikle eski binaların restoresi insanı hayran bırakıyor. 

Yasin Aktay: 15 yıl sonra “Adalet” ve “Kalkınma”

Dün AK Parti’nin Türkiye’nin tarihinde yeni bir sayfa açarak iktidara gelişine hükmeden 3 Kasım 2002 seçimlerinin 15. Yıldönümüydü. Yani bugün itibariyle AK Parti iktidarı 15 yılını tamamlamış bulunuyor.Bu dönemde yapılmak istenip de yapılanlar ve yapılamayanların, yapılmak istenmeyip de ister kendi ihmal veya hatalarıyla ister maruz kalınan faktörler dolayısıyla yapılanların muhasebesini daha soğukkanlı bir biçimde yapmak için iyi bir fırsat veya vesile var elimizde. Bir süredir başlattığımız bu muhasebeyi yapmaya devam edeceğiz. AK Parti kurulurken “adalet” ve “kalkınma” şiarlarını yükselterek, bu iki esasa dayanarak hareket edeceğini, seçtiği isimle vaat etmiş oldu.

Faruk Aksoy: Kurtlar Vadisi neden bitti?

Bitti, çünkü masa değişti, konsey dağıldı, büyü bozuldu, macun tüpten çıktı.On yıl kadar oldu, Sıraselviler’de, Alman Hastanesi’nin arkasında bir sokağa arabayı park ettim, daha aşağıya inmeden iki kişi kapının önünde dikildi, yaşlı olan, “Birader, burası ücretli, vereceksen kalsın, yoksa çek” dedi. Verdim… Adamla biraz sohbet ettik, on on beş yıl önce Erivan’dan geldiğini söyledi; Ermeniymiş, burada akrabaları varmış, böyle otopark işlerine bakıyormuş. İstediği para, kapalı otoparkın dörtte biri kadardı, onun için verdim. Oralarda aynı işler hala devam ediyor mu bilmem; etmemesi lazım, zira on yılda çok şey değişti. Bizim memlekette, çete, örgüt, dayı, kabadayı işlerine bakarsan, mevzu Tanzimat’a kadar gider. O zamanlar Tanzimat Fermanı ile “eşit yurttaşlık” hakkını elde eden azınlık tebaa, kontrolsüz bir coşkuya kapıldı, Müslüman ahali de bu durumdan rahatsız oldu, asayiş mekanizmasının cıvataları gevşedi.

#​Taha Kılınç
#İsmail Kılıçarslan
#Ayşe Böhürler
#Yasin Aktay
#Faruk Aksoy
6 yıl önce