|

Hukuk, Filistinli Fukra'da 'tükendi'

RUH SAĞLIĞI BOZULDU: Üç haftadan bu yana kâğıt üzerinde "özgür", fiiliyatta ise hâlâ tutuklu olan Tevfik Fukra'nın Emniyet'te diğer yabancı suçlularla birarada tutulduğu, bu süre zarfında hiç yıkanamadığı, herhangi bir yakınını telefonla arayamadığı, yediği yemeklerin bedelini bile kendi imkânlarıyla karşıladığı öğrenildi. 17 Kasım 2002'de İstanbul seferini yapan bir İsrail uçağını kaçırmaya teşebbüs suçlamasıyla Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alınan Filistin asıllı İsrail vatandaşı Tevfik Fukra, yaklaşık 1,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 26 Şubat 2004'de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ancak, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararının üzerinden yaklaşık üç hafta geçmesine karşın, Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığı, başta Anayasa olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün hukuk kurallarını hiçe sayarak Fukra'yı gözaltında tutmayı sürdürüyor!

Yeni Şafak
01:00 - 18/03/2004 Perşembe
Güncelleme: 17:10 - 24/05/2017 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
---------------------------------- manset -------------------------------------------
---------------------- manset ---------------------
17 Kasım 2002'de İstanbul seferini yapan bir İsrail uçağını kaçırmaya teşebbüs suçlamasıyla Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alınan Filistin asıllı İsrail vatandaşı Tevfik Fukra, yaklaşık 1,5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 26 Şubat 2004'de tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.

Ancak, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararının üzerinden yaklaşık üç hafta geçmesine karşın, Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığı, başta Anayasa olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin bütün hukuk kurallarını hiçe sayarak Fukra'yı gözaltında tutmayı sürdürüyor!
ALİ MURAT GÜVEN

Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Daire Başkanlığı, uçak kaçırmaya teşebbüs ettiği iddiasıyla 1,5 yıldır Türkiye'de yargılanmakta olan Filistin asıllı İsrail vatandaşı Tevfik Fukra'nın şahsında Türk hukuk tarihine geçecek nitelikte inanılmaz bir hak ihlâline imza attı.

17 Kasım 2002 tarihinde Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alınarak Kartal Cezaevi'ne konulan İsrailli üniversite öğrencisi Fukra, o tarihten bu yana Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde süren duruşmalarının ardından, savunma makamının mahkemeye sunduğu güçlü kanıtlar dikkate alınarak, geçtiğimiz 26 Şubat'ta "tutuksuz yargılanmak üzere" serbest bırakıldı. Mahkeme ayrıca, sanığın sınırdışı edilip İsrail'e geri gönderilmesi halinde karşı karşıya bulunduğu ciddi riskleri de gözönünde bulundurarak, suçluların iade koşullarını düzenleyen Avrupa ve Cenevre Sözleşmeleri uyarınca Fukra'nın yargılaması tamamlanıncaya kadar sınırdışı edilemeyeceğine karar verdi.

Tahliye olmanın sevincini yaşayan Tevfik Fukra'yı duruşmanın ardından çıkış işlemleri için gönderildiği Kartal Cezaevi'nde gözaltına alarak Yabancılar Şubesi'ne götüren İstanbul Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, avukatı Adnan Yıldız'ın bütün hukukî girişimlerine karşın, sanığı o tarihten bu yana serbest bırakmayı reddediyorlar. Bukra, mahkeme kararıyla sabit olan tahliyesinin üzerinden yaklaşık üç hafta geçmesine karşılık, halen İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ndeki bir nezarethanede tutuluyor.

"Hayatımın en utanç verici dâvâsı"

İlk duruşmadan itibaren Tevfik Fukra'nın savunmasını üstlenen avukat Adnan Yıldız, meslek hayatı boyunca tanık olduğu en çirkin durumla karşı karşıya bulunduğunu belirterek, "Müvekkilimin yaşadığı bu rezillik için söyleyecek hiç bir söz bulamıyorum. Başta Anayasamız olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri üzerinde yükseldiği bütün hukuk kuralları Fukra Dâvâsı'nda ayaklar altına alınmıştır. Üç haftadır Yabancılar Şubesi'nden İstanbul Valiliği'ne, Fatih Cumhuriyet Savcılığı'ndan İçişleri Bakanlığı'na dek çalmadık kapı bırakmadım. Elimde Bir Türk mahkemesinin yargıçlarının verdiği tahliye kararı var, ancak müvekkilimi bir türlü serbest bıraktıramıyorum" diye konuştu.

Bundan bir buçuk yıl önce, olayın hemen üzerinden Türkiye'ye gelen Tevfik Fukra'nın babası tarafından özellikle Arapça bilmesi nedeniyle tercih edilip tutulduğunu anlatan Yıldız, o tarihten bu yana İsrailli gencin dâvâsını titizlikle takip ettiğini, olayın içerdiği traji-komik boyutları gördükten sonra da müvekkiline yönelik güveninin iyice arttığını belirtti. Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hukukî açıdan kusursuz bir yargılama sürecine tanık olduğunu vurgulayan avukat Yıldız, mahkemenin kendisinin sunduğu yığınla ciddi delili inceledikten sonra tahliye kararı verdiğini, ayrıca sanık için koyduğu sınırdışı yasağıyla da dünya çapında bir karara imza atarak Fukra'nın temel insan haklarını güvence altına aldığını hatırlattı. Yıldız açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Diğer yandan, Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Hudut İltica Dairesi ise Avrupa Birliği normlarını artık tümüyle özümsemiş olan Türk hukuk sisteminin bu uygarca yaklaşımı karşısında kelimenin tam anlamıyla skandal niteliğindeki bir uygulamaya imza atmıştır. Müvekkilimin tek kusuru Arap asıllı bir İsrailli olmasıdır. Bu da kendisinin ülkemiz topraklarında hiç bir suç işlemeden dahi Türk makamları tarafından potansiyel bir terörist olarak görülmesine yol açmaktadır. Oysa, İsrail'deki yaşamında karıştığı bir tek adlî olay dahi yoktur. Kendisi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde okuyan ve ülkesinde yakın çevresi tarafından sayılıp sevilen bir öğrencidir. Turistik bir gezi olarak başlayan bu olay sonrasında ruh sağlığı ve tüm bir eğitim yaşamı altüst olmuştur. Zaten mahkeme de bu tahliye kararını, kendisine isnat edilen uçak kaçırma suçlamasının içinin ne denli boş olduğu ilerleyen duruşmalarda iyice ortaya çıktığı için verdi."

"Son umudumuz İçişleri Bakanı"

Başta ünlü "Maariv" ve "Politika" gazeteleri olmak üzere, olaydan sonra İsrail medyasında Fukra'nın organize bir terörist değil, yalnızca biraz fazla heyecanlı, gençliğinin getirdiği toyluk içinde hareket eden bir yolcu olduğuna ve eyleminin uçak kaçırmaya teşebbüs sayılamayacağına ilişkin yazılar yayımlandığını belirten Yıldız, mahkemede de giderek bu kanaatin ağırlık kazandığını belirtti.

Üç haftadır hem müvekkilini hem de kendisini alabildiğine yıpratan bir hukuk koşuşturmacası içinde olduğunu anlatan Adnan Yıldız, olup bitenlerden İçişler Bakanı Abdülkadir Aksu'nun haberi olmadığını düşünerek Aksu'ya yaşanan bu hukuk skandalını ayrıntılı olarak anlatan bir faks gönderdiğini ve son çare olarak Bakan'ın olaya doğrudan müdahalesini beklediğini açıkladı.

* * *
On saniyede nakavt edilen silahsız "hava korsanı"

23 yaşındaki Filistin asıllı İsrail vatandaşı Tevfik Fukra, 17 Kasım 2002 tarihinde, İsrail Havayolları El-Al'a ait bir Boeing 757-200 uçağıyla Telaviv'den İstanbul'a hareket etti. Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarındaki ifadesine göre, yegâne amacı, çocukluğundan beri sıklıkla methini duyduğu İstanbul'u yakından görmek, Filistinliler için derin anlamı olan bu İslâm kentinin tarihi ve turistik yerlerini gezmekti.

Uçakta, El-Al acentesinden almış olduğu bilette yazılı olan koltuğa oturdu. Ancak, hemen sonra yanına gelen İsrailli hostes "Bu numaranın business class yolcularına ayrıldığını, economy class koltuklarından birine oturması gerektiğini" bildirecekti. Fukra, hayatında ilk kez uçağa biniyordu ve kabin içindeki farklı bilet kategorileri uygulamasından tamamen habersizdi. Ayrıca, oturduğu yerin sonradan business kategorisine çevrilmesi de onun değil, tümüyle acentenin sorunuydu. Biletindeki numaraya uyduğunu ve keyfi nedenlerle yerinden kalkmayacağını söyleyen genç adam ile hostesler arasında bu yüzden bir gerilim ortamı oluştu.

Uçakta bulunan Mossad ajanları, görünümü ve aksanından Arap asıllı olduğunu anladıkları yolcuyu daha uçağa bindiği andan itibaren zaten göz hapsine almışlardı. Kabin ekibinin Fukra'ya yönelik aşağılayıcı söz ve davranışları Türk hava sahasına girinceye kadar ısrarla sürdürüldü. Yemek servisi sırasında bir hostes tabağını kendisine, "Siz Filistinliler böyle güzel yemeklere hasretsinizdir, alın doya doya yiyin bakalım" cümleleriyle uzattı, ancak Fukra verilen yemeği kabul etmedi. Tam bir sinir harbi şeklinde geçen uçuş boyunca kendisine yönelik bu tür tacizlere cevap yetiştirmeye çalışan genç adam, İstanbul'a inişe yaklaşık 20 dakika kala bir hostesten su getirmesini istedi. Hostesin kendisini "Otur yerine!" diyerek azarlaması üzerine "Benimle nasıl böyle konuşuyorsunuz!" diyerek ayağa fırlayan Fukra, daha ikinci bir cümle etmeye fırsat bulamadan uçak içi güvenliği sağlamakla görevli İsrailli ajanlar tarafından kokpit önünde kıyasıya dövülmeye başlandı. Ajanlardan biri sonradan mahkemeye verdiği ifadede, "Sanık, size karşı herhangi bir mukavemet sergiledi mi?" şeklindeki soruya, "Hayır, zaten bayılıncaya kadar kafasına ardı ardına yumruklar vurduk, kısa sürede de bayıldı" cevabını verecekti.

Havalimanında gözaltına alınmasından sonra yapılan üst aramasında, Fukra'nın yeleğinin çakmak cebinden tırnak makası büyüklüğünde basit bir çakı çıktı. Çocukluğundan bu yana taşıdığını söylediği bu çakı öylesine küçük bir şeydi ki, Telaviv Havalimanı'ndaki sıkı güvenlik sistemi tarafından bile tesbit edilememişti.

Olayı ajanslardan gelen ilk bilgilerle önce ciddi bir uçak kaçırma girişimi olarak algılayan İsrail medyası, ertesi gün Filistinli sanığın aleyhine yayınlar yaptı. Ancak, sonradan soğukkanlı bir tutum takınan kimi ciddi gazeteler, bütün olup bitenin bir bilet numarası anlaşmazlığından ve arka planında da "etnik bir gerilim"den kaynaklandığını, Fukra'nın uçağı kaçırmak bir yana yetkililere elini bile kaldırmadığını vurguladılar. İsrail'in saygın gazetelerinden Maariv'in iki Musevî muhabiri Boaz Gaon ve Said Badran, "Tevfik Fukra, hayatında ilk defa uçağa binen yoksul bir İsrailli gençti. Bu ilk deneyimden ötürü de son derece gergindi. Yolculuk boyunca sık sık su içme ve tuvalete gitme ihtiyacı hissediyordu. Üstüne bir de kabin görevlilerinin kendisine yönelik aşağılayıcı tutumu eklenince sinirlerine hakim olamayıp patladı. Oysa, El-Al'ın yemek servisinde yolculara verdiği bıçaklar bile, sanığın üzerinde bulunan ve bir numaralı suç aleti olarak lanse edilen o küçük çakıdan çok daha keskindir. Öyle görünüyor ki arkası yeterince kuvvetli olmayan bu Arap asıllı İsrailli, traji-komik bir hatanın kurbanı oldu ve bir yılı aşkın süredir de anlamsız bir biçimde cezaevinde yatıyor" diye yazdılar.

* * *
Anayasa ne diyor?

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 138. maddesi 2 ve 4. fıkralarının, ülkemizdeki mahkemelerin bağımsızlığına ilişkin hükmü aynen şöyle:

"Hiç bir organ, makam, mercî ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."


----------------- imza------------------

----------------- imza------------------



#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
20 yıl önce