Eserleri Orta Asya, ABD ve Avrupa’nın önemli galerilerinde sergilenen Özbek sanatçı Cihangir Aşurov, Zeytinburnu Kültür Sanat Merkezi'nde yedi yıllık çalışmalarını 'İrem' ismiyle sergiliyor. Sergi 30 Mayıs'a kadar ziyarete açık olacak.Aşurov'un eserleri ABD, Avrupa, Türkiye ve Moğolistan’da pek çok özel koleksiyonda yer alıyor. 25 senedir minyatür sanatını icra eden Aşurov'un eserlerinde savaş, tören ve şölen sahneleri dikkat çekse de verdiği mesajlar tamamen farklı. Orta Asya üslubunu ihya eden az sayıda sanatçıdan biri olan Aşurov'un cennet bahçesi olarak nitelendirdiği sergisini hem gezdik hem de eserleri üzerine sohbet ettik. Aşurov, 16. yüzyıla damgasını vuran minyatürün günümüzde yeniden zirveye çıkacağına inanıyor.
Kuratörümüzün sergi isminin ne olacağını sorduğunda cennet bahçesi olsun dedim. O da İrem olsun dedi. Özbekistan'da böyle bir isim olmadığı için anlamını bilmiyordum. Cennet bahçesi olduğunu öğrenince çok hoşuma gitti.
Minyatür tasavvuftan besleniyor. Tasavvufta iyi düşünmek gelenek haline gelmiş. Ben de eserlerimi ortaya koyarken cennet bahçesini hayal ediyorum. Çünkü minyatür benim cennet bahçem. İkinici olarak, Divan edebiyatında gazellerde bahar, aşk, ilahi aşk işleniyor. Minyatür de Divan edebiyatının resimdeki görüntüsü.
Klasik tarzda çalışıldığında çağımızı yansıtan eserler maalesef minyatür havasını veremiyor ama buna ihyacımız var aslında.
Minyatür verdiği fikirle çağdaş dünyanın sanatı olabilir. Resmettiğimiz mimarı kılık kıyafet bugünü yansıtmıyor ama fikir önemli. Belli bir zamanı ve mekanı olmayan fikirler eskimiyor. Bende klasik tarzdan beslenip verdiğim fikirle her zamana uyum sağlıyorum.
Mesela ben Kanuni'nin Irak seferini yapsaydım o zaman belli bir zamanı resmetmiş olurdum ama her zaman hissedilen duyguları yansıtarak minyatürü canlı tutuyorum. Minyatür sanatı 16'ıncı yüzyılda zirveye ulaşmış bir sanat. Bu sanatı hakkıyla yaparsak dünyada yine çok konuşulan sanat dallarından biri haline gelebilir ve bu zamanın çağdaş sanatı olabilir.
2009 yılında Yıldız Sarayı'nda sergi yapmak için gelmiştim. Sergiler için gelip gitmeye devam ettim. Şu an da Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Geleneksel Türk Sanatları bölümünde öğrenciyim.
Klasik dönemde yapılan minyatürler ilgimi çekiyor. Onlarda genellikle el yazması kitapların içerisinde yer alıyor. Ben minyatürün ilk haline gelebilmesini istiyorum. El yazmalarında hat, ebru, ciltleme, minyatür gibi çeşitli sanat türlerinin örnekleri var. Eski zamanlarda yapılan el yazması eserlerin günümüzde de yapılabilmesi umudundayla cilt ustası İslam Seçen ile tanışmak için İstanbul'a geldim aslında. Kitaplar yine binlece basılabilir ama bir tane el yazması örneği olabilir.
Benim işim minyatür. Bu ise bir ekip işi. Zamanında bu eserlerin ortaya çıkması desteklenmiş. Şimdide de bir derstek sağlanırsa el yazması eserler ortaya konabilir.
Son sınıftayken elime klasik Türk sanatlarının yer aldığı ‘Ali Şir Nevai eserlerinden yapılan minyatür ve tezhipler’ adlı kitap geçti. Bir heyecan ve istek o kitaptaki minyatürleri yapmayı denedim. Okuldan mezun olduktan sonra, Taşkent’te kapı kapı minyatür ustalarını aradım. Özbekistan’da minyatürü canlandıran Şah Mahmud Muhammed hocadan ders aldım.
Özbekistan’da Sovyetler Birliği zamanında minyatür sanatıyla ilgilenen kimse yokken Şah Mahmud Muhammed, Allah'ın lütfu ve yardımı ile bu sanata yönelmiş. Süleymaniye Kütüphanesi gibi bir yerde direk el yazmalarından minyatürü öğrenmiş. Bir hocası olmadığı için kendi kendi geliştirmiş. Farsça, Osmanlıca ve Arapçayı öğrenerek eski minyatür ustalarının kitaplarına ulaşmış. Minyatüre dair ne varsa gün yüzüne çıkarmış.
Sovyetler Birliği zamanında, geleneksel sanatlar biraz sıkıntılıydı. Sanat sergilenmez ve engellenirdi. Ama istiklalden sonra birinci cumhurbaşkanımız geleneksel sanatlarımızın yaşatılması, öğretilmesi, sergilenmesine önem verdi. Toplumun yeraldığı mekanlarda, binalarda, farklı ölçülerde, zaman zaman da büyük ebatlarda eserler yaptırdı. İnsanlar bu sanatları gördüler, tanıdılar ve de sanatkarlara sahip çıkılarak destek olundu.
Geleneksel sanatlara burada çok iyi sahip çıkılıyor. İstanbul çok farklı ve köklü geçmişi olan bir şehir. İstanbul, İslam sanatlarının merkezi. Sanata ilgi duyan, sanattan anlayan insanlar da çok bu şehirde. Her yeni gün bir sergi görmek mümkün. Bu sergiler için katologlar davetiyeler büyük özenlerle hazırlanıyor. Bunun yanı sıra geleneksel sanatlara dair okullarda verilen eğitimler, yeni açılan okullarla bu sanatlar canlı tutulmaya çalışıyor. Minyatür de bizde olduğu gibi burada da kesintiye uğramış ama sonradan canlanmış. İlgi çok yüksek. İşler çok başarılı.
Burada tanıdığım birçok minyatür sanatçısı arkadaşım var. Herkesi takip etmeye çalışıyorum. Kimseyi daha başarılı ya da başarısız diye değerlendiremem. Minyatür göz zevkiyle alakalı. Eserlerdeki güzellikleri seçip almaya çalışıyorum. Türk sanatçıları içerisinde farklı tarzlar var. Ben de çok saygı duyuyorum buna. Çünkü herkes tek bir kalıptan çıkmış gibi aynı olamaz. Farklı bakış açıları sanatın gelişmesini, başka sanatçıların beslenmesini sağlar.