|

Molotof taşımayacaksan yürü Kılıçdaroğlu

İçişleri Bakanı Ala, İç Güvenlik Paketi'ne ilişkin, Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'Söz veriyorum o gençlerin en önünde ben olacağım' açıklamasını eleştirdi. Ala "Molotof taşımayacaksa, kuralların belirlediği güzergahta yürüyecekse, elinde sapan, demir bilye olmayacaksa, yürü. Biz de senin güvenliğini sağlayalım" dedi.

10:44 - 4/02/2015 Çarşamba
Güncelleme: 13:51 - 4/02/2015 Çarşamba
AA

İçişleri Bakanı Efkan Ala, Anadolu Ajansı'na son dönemdeki siyasi gelişmelerle bakanlığının faaliyetlerine ilişkin konularda değerlendirmelerde bulundu.


TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek "İç Güvenlik Paketi"nin vatandaşların yaşamını nasıl etkileyeceğine" ilişkin soru üzerine Ala, paketin bir güvenlik reform paketi olduğuna işaret ederek, reform için ne zaman adım atılsa statüko ve müttefiklerinin alışılagelmiş klişe sözleri ve direnciyle karşılaşıldığını söyledi.


Pakete yönelik eleştiriler dikkate alındığında paketin ne kadar doğru olduğunun görüleceğini ifade eden Ala, halkın reel ihtiyaçlarının karşılanması için paketin hazırlandığını dile getirdi. Ala, "Kafelerde oturup ya da üç beş kişinin üst düzeyde muhalefet anlayışıyla ortaya koydukları teorik problemlere ya da teorik tartışmalara çözüm üretmek için biz bu paketi hazırlamadık. Vatandaşın sahada karşılaştığı problemleri çözmek için hazırladık" diye konuştu.


AB İlerleme Raporlarında her yıl sivil iradenin, halk adına ülkeyi yönetme yetkisini sandıktan alanların devlet mekanizmaları, özellikle güvenlik birimleri üzerindeki etkilerini artıracak düzenlemelerin yapılmamasının eleştirildiğini anımsatan Ala, pakette bu eleştirilerin önüne geçecek düzenlemeler yer aldığını kaydetti. Ala, "Sivil otoritenin jandarma ve sahil güvenlik üzerinde etki ve yetkisinin olması lazım. Çünkü onların gördüğü işlerden sorumlu mekanizma halka karşı siyaset. Siyasetin etkili olmadığı yer hesabı nasıl verecek? Çünkü halk sandıkta siyasete hesap sorabiliyor" dedi.


Paketteki düzenlemeyle pasaport ve ehliyet verme yetkisinin polis idarelerinden nüfus idarelerine geçeceğine dikkati çeken Ala, "Ehliyet ve pasaport, nüfus cüzdanından daha mı önemli? Hepsinin kaynağı nüfus cüzdanı. Onu veren yer neden bunları vermesin" diye sordu. Yeni düzenlemeyle vatandaşın daha sivil bir ortamda ehliyet ve pasaportunu alacağını, görev devriyle kazanılacak, güvenlik eğitimi almış 5 bin polisin de sahada güvenlik hizmetinde istihdam edileceğini ifade etti. 


Bir mahalleden başka bir mahalleye taşınan vatandaşın adres değişikliğini bildirmesi zorunluluğunun kalkacağını dile getiren Ala, vatandaş yeni taşındığı yer için herhangi bir abonelik başvurusu yaptığında, başvurulan yer tarafından adres değişikliğinin nüfus idaresine bildirileceğini anlattı.  


Paketteki bir başka düzenlemeyle, ad ve soyad değişikliği için artık dava açmak gerekmeyeceğine, nüfus idarelerine verilecek dilekçeyle değişikliklerin yapılabileceğine dikkati çeken Ala, geçen aylarda yayımlanan genelgeyle hayata geçen "yerinde ifade verme" uygulamasının da paketteki düzenlemeyle yasal zemine kavuşturulacağını söyledi. Bugüne kadar 86 bin kişinin bu düzenlemeden yararlandığını, şikayetçi, mağdur veya ifadesine başvurulacak kişilerin isteklerine bağlı olarak evlerinde, iş yerlerinde ifadelerinin alındığını belirten Ala, "Karakol gel, orada ifade ver" yerine, evinde, iş yerinde hırsızlık olan bir kişiye "Arzu ederseniz biz gelelim, ifadenizi evinizde, iş yerinizde alalım" denileceğinin altını çizdi. 


Ala, sözlerine şöyle devam etti:


"Yasal zemine kavuşturduğumuz zaman, lütuf değil hak olur vatandaş için. Bakanın lütfu değil çünkü biz vatandaşlara hizmet ediyoruz, onların hakkıdır, hak haline getirmenin yolu da yasal düzenlemedir. Vatandaş rahat edecek. Bir de köyler var, köylere jandarmamız hizmet veriyor. Onları da seyyar karakol halinde düzenledik. Onu da buraya koyduk. Seyyar karakol biniyor minibüse, içinde bilgisayarı var, gidiyor ve orada soruyor. Orada vatandaşın ifadesine, bilgisine başvuruyor. Yahut vatandaş mağdur değil de bilgisine başvurulacak ama hasta veya engelli. Onun başına gidilip, orada ifade alınıyor."


"Verdikleri örneklerin tamamı gerçek dışı"

Muhalefetin, pakette yer alan "polisin silah kullanım yetkisinde değişiklik, eylemlerde yüzleri kapatanlara 5 yıla kadar hapis cezası, havai fişek, molotof, demir bilye ve sapan kullananlara yönelik cezalar, şahıs ve araç aramaları" gibi bölümlere yönelik eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, Bakan Ala şöyle konuştu:


"Bazen genel başkanların bu yasayı topyekun okuma fırsatları olmayabilir. Ben şunu söyleyeyim, muhalefetin sözcülerinin de ya kurnazlıkla ya kasıtla bu yasaya topyekun eleştiriler getirdiklerini görüyoruz. Eleştirilerine spesifik örneklerle destek olmaya çalışıyorlar, verdikleri örneklere bakıyoruz, örneklerin tamamı gerçek dışı. Genel değerlendirme yapıyor, onu desteklemek için örnek veriyor, dayanak ortaya koyuyor, o çürük. Onu çektiğiniz zaman önerme de düşüyor aşağıya. Bu, böyle olmamalı. Biz, 78 milyonun ve yurtdışındaki vatandaşlarımızla beraber milyonlarca vatandaşımızın reel hayatta derdine deva olacak düzenlemeler yapıyoruz. Eleştireceksiniz bile onu doğru dürüst araştırmanız lazım."


"Bir ters yüz etme çabası var ama edilemez"

Tasarının komisyondan iki-üç günde geçtiğine vurgu yapan Ala, muhalefet temsilcilerine "Var mı olumlu eleştirileriniz, yapın, değiştirelim" dediklerini, teklif edilen küçük dokunuşların da değerlendirildiğini anlattı.


Suç işlememiş olanlara garanti sağlayan, onların mal ve can güvenliklerini koruyan düzenlemeler içerdiği için paketin komisyondan kolay geçtiğini ifade eden Ala, sözlerine şöyle devam etti:


"Vatandaş esnaf, dükkanında oturuyor, bir gün dükkanına molotof kokteyli atılacak ve dükkanı yanacak. Biz buna razı mı olacağız? Molotofla gösteri mi yapsınlar? Bilyeleri kurşun gibi, o büyük mancınıklara takıp atsınlar mı? Neye karşılar? Kesici, delici, boğucu aletlerle -şu anda da yasak- toplantı, gösteri mi yapsınlar? Bunların hiçbirisini yapmayan, toplantı ve gösteriye karışan insanlara bir şey demiyoruz.


"Bu pakete yüzde 80 destek var"

Anamuhalefet Partisinin Genel Başkanı, 'Söz veriyorum o gençlerin en önünde ben olacağım' demiş. Molotof taşımayacaksa, kuralların belirlediği güzergahta yürüyecekse, elinde sapan, demir bilye olmayacaksa, yüzünü suç işlemek üzere kapatıp elinde de kanun dışı birtakım enstrümanlar olmayacaksa ve kalabalıkların arkasından polisimize, milletimize karşı yaralayıcı, bereleyici şeyler atmayacaksan, yürü. Biz de senin güvenliğini sağlayalım. Burada bir ters yüz etme çabası var ama edilemez. Çünkü vatandaşımız bunu görüyor, araştırmalar yapıyoruz yüzde 80 destek ver. Bu pakete yüzde 80 destek var."


"Gösteriye katılmayan esnafın hakkından bahsetmeliler"

Gösterilerden, yüzü kapalı ve kanun dışı materyal kullananlara ilişkin fotoğraflar gösteren Ala, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Vatandaşımızın can ve mal güvenliğini, hiç buralara karışmamış, toplantı ve gösteriyle alakası olmayan, evinde oturan, sokağında, mahallesinde gezinen, dükkanında oturan, satan ya da alan milyonlarca insanı bu tür saçma sapan şeylere karşı korumak zorundayız. Kimsenin onları rahatsız etme, onların hayatını tehlikeye düşürme, geleceğini karartma hak ve yetkisi olamaz. Bu, düpedüz saldırıdır. Saldırıya karşı da devlet onları korumak zorundadır. 


Birilerinin gösteri hakkından bahsedenler, molotof, bu tür rezaletler olunca o gösteriye hiç katılmamış esnafın da yaşam hakkından bahsetmeliler. Onu korumaktan hiç bahseden var mı? Esnafın ticaret hakkı, vatandaşın evinde oturma ve huzur içinde yaşama hakkı, gençlerin okuluna gitme hakkı, insanların sokaklarda dolaşma hakkı ve özgürlüğünden bahseden var mı muhalefet? Nerede bunlar? Böyle yaparsanız insanlar nasıl sokağa çıkacak? Biz bunları kaç kez gördük, Gezi olaylarında, 6-7 Ekim olaylarında gördük. Binlerce, yüzbinlerce, onbinlerce yer yakıldı, yıkıldı. Hala 'Ben bunların önünde yürüyeceğim'. Hayırlı, uğurlu olsun. Onun da hem millet hem de herkes ne anlama geldiğini bilir. Bir düzenden yana olur, muhalefetin milletin lehine alternatif politikaları olur. Yoksa milletin bütün mal varlığını, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşüren bir avuç hukuk dışı, kanun dışı saldırı içerisinde olanların hem savunucusu hem de önünde gideceğim cümlesi kullanılamaz. Savunucusu da olunamaz."


"Yalan yanlış kara propagandalarla iletişim kurulamaz"

Ala, İstanbul'da gösteri ve toplantı için Avrupa ve Anadolu yakasında iki büyük alanda, Yenikapı ve Maltepe'de milyonlarca insanı alabilecek, girişi çıkışı, her türlü ulaşımı rahat yerler belirlediklerini söyledi.


Toplantı ve gösterilerin buralarda yapılabileceğini ifade eden Ala, "Zaten bazıları yapıyor bize de o kadar ağır eleştirilerde bulunuyorlar ki bir şey diyen var mı? 'Sadece bizi eleştirsinler' diye, 'kimse onlara dokunmasın' diye etrafında güvenlik alıyoruz, o da isterlerse" diye konuştu.


Demokrasinin sağlıklı bir mantıkla inşa edilmesi gerektiğini dile getiren Ala, şöyle devam etti:


"Böyle kurnazlıklarla, yalan yanlış kara propagandalarla, ellerine tutuşturulan dezenformasyonla iletişim kurulamaz, anlatılamaz durum. Birilerinin işine gelmiyor, olabilir. Biz herkesin işine gelsin diye bir iş yapmıyoruz, vatandaşın genelinin işine gelsin diye yapıyoruz, onlar da memnun. Eline tutuşturdukları bilgiyi söylüyorlar. Efendim, 'Sapana 2 yılmış, tabancaya 1 yıl.' Bu tamamen yalan. Bunlar gerçek dışı. Bu poşu da silah da zaten şu andaki kanunda da var. Peki biz düzenleme yapmıyor muyuz, yapıyoruz, onun da arkasındayız. 'Kardeşim, molotof ile silah aynı şeydir' diyoruz. Şimdi kanunda bu kadar açıklıkla düzenlenmemiş. Yani Yargıtay karar vermiş, demiş ki 'Molotof silahtır.' Ama olay olup bittikten sonra silah diye sayıyor."


Olay olmadan önce, polis ve jandarmanın elinde molotofkokteyli olan kişiye müdahale edemediğini anlatan Ala, "Oysa biz bir silah insanın elindeyken polis nasıl müdahale edebiliyorsa, molotof da almış eline, götürmüş, atmak üzere, o zaman aynı şekilde müdahale etsin istiyoruz. Bunu düzenlememiz doğrudur, karşı çıkıyorlarsa buna çıksınlar, biz bunun savunucusuyuz" değerlendirmesinde bulundu.


Evdeki ekmek bıçağının cezasının olmadığını ancak kalabalığın içinde birilerine saldırıldığında silah haline dönüştüğünü ve bu olayın müdahale gerektirdiğini dile getiren Ala, aynı şekilde sapan bulundurmanın suç olmadığını ancak onun silah gibi kullanılmasının suç teşkil ettiğinin altını çizdi.


İçişleri Bakanı Ala, şöyle devam etti:


"Peki, bir ruhsatsız silahı elinde bulundurmak suç mu, suç. Bir yıldan başlıyor mu, başlıyor. Peki ama 'Hiçbir şey yapma' denmiş. Silahın kendisini ruhsatsız bulundurmak suç. Bu ateşli silahlar kanununda. Bunu buradan alıyor, ondan sonra toplantıya bıçakla, yahut da şunlarla, şu sapanlarla, molotof katılmış olanlarla eşitliyor, diyor ki 'Bakın, birine bir yıl, öbürüne iki yıl.' Peki kardeşim, ruhsatsız bir silahla bu toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmanın cezası nedir? İki cezası var, hem onu bulundurmaktan dolayı bir, ayrıca da 2,5 yıl, buradan dolayı, toplam 3,5-4 yıla varır. Yani iki katı ceza var ona, çünkü silah iki cezayı birden alır. Bu kurnazlık yapıyor, peki o kanuna göre, o ateşli silahlar kanununa göre sapan zaten suç değil. Evinde adamın sapan varsa, isterse mancınık olsun, bahçeye kurmuşsa sorun yok, hiç cezası yok. Ama silahın var. Ama ikisini de alır getirirse toplantıya ve kullanırsa silah gibi, o zaman silaha iki ceza var, hem bulundurmaktan hem de bunu kullanmaktan, oysa buna bir ceza var, silah gibi kullanmaktan. Bu kadar bir mantığı kurmuyor, kurnazlıkla o yalanı kara propagandaya dönüştürüyorlar ve zannediyorlar ki millet de buna inanacak."


Toplantının bir şey söylemek için yapıldığını, yüzün kapatılmasının ise ifade özgürlüğü değil saldırı hazırlığı olduğunu vurgulayan Ala, düzenlemelerinin bunları kapsadığını ifade etti.


Ala, vatandaşın can ve mal güvenliğini koruyacaklarını, onlara haksızlık yapılmasını önleyecek mekanizmalar kuracaklarını bildirdi.


"Batı standartlarında düzenleme getiriyoruz"

Şahıs ve araç aramalarına da değinen Ala, polisin şu anda da vatandaşı arayabildiğini, yakalama yetkisinin bulunduğunu söyledi.


Daha önce burada bir alanın düzenlenmediğini ya da yanlış düzenlendiğini belirten Ala, şu ifadeleri kullandı:


"O da şu; vatandaş yakalandığı zaman, diyelim hırsızı yakaladınız, onu gözaltına alıp karakola götüremiyorsunuz polis olarak. Savcılıktan gözaltı kararı alacaksınız ya da şunları yakaladınız, arabaya attınız, bunu hemen karakola bir yere götürmeniz lazım, bunları orada polisin yetkisi yok alıp götürmeye. O anda arayacak, o kadar hengamenin içerisinde, kargaşanın içerisinde arayacak ve yargıdan karar alacak. Bu mümkün mü, bunun realitede karşılığı var mı, yok. Onu alacak ve götürecek, orada işlemlerini yapacak. Nitekim bunun olumsuzluklarını yaşadık. Yani bu tür insanlar alınmış ve daha götürülmeden yarı yolda 'bırak' deniliyor. Bırakıyorlar, adam bir daha olayların içerisinde. Biz Avrupa standartları diyoruz, gelişmiş ülkeler standartları diyoruz. Yaparken o alan boş bırakılmış."


Düzenlemeleri yaparken Batı ülkelerinde polisin gözaltına alma yetkisine ilişkin incelemede de bulunduklarını kaydeden Ala, "En azını biz aldık, 24 saate kadar gözaltına alma. Çoğunda 48 saate kadar gözaltına alma yetkisi var. Şunu yaşamış bir ülke olarak da dikkatle aldık. Eskiden biliyorsunuz, 'Çekerim karakola' diye bir laf vardı, biz bunun geri dönmesini istemiyoruz. O bakımdan şöyle bir düzenleme yaptık; her polisin, sokaktaki her güvenlik biriminin, jandarmanın böyle bir yetkisi yok. Onların kolaylıkla ulaşacağı ve bizim tayin edeceğimiz amirlerinin, belli sayıdaki amirlerin 'Gözaltına al' deme yetkisi olacak. Onlar hemen telsizle haber verecekler, 'Şöyle bir şeyle karşılaştık, yakaladık, bunu gözaltına alıp getirelim mi?' O da 'Getir' diyecek" bilgisini verdi.


Bakan Ala, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Yetmez, belli suçları saydık, dedik ki milletin canına okuyan, milleti huzursuz eden suçları, hırsızlık, yankesicilik, saldırı, uyuşturucu, bu şekilde yapılan gösteriler, molotof atma, bütün bunları saydık. Sayılacak ki yanlış şeyler yapılmasın. Yani vatandaş suç işlemediği halde suç işlemiş gibi muameleye tabi tutulmasın. Saydık bunları ve bunlar suçüstü halinde olursa 'Yetkili amirin talimatıyla o gözaltına alınabilir' dedik. Bu İngiltere'de var mesela, Batıda da 'gözaltı memurları' deniliyor, onların sayısı belli.


Hırsızlıkta şöyle sorunlarla karşılaştık; duvara yazı yazmış adam. Nasıl olsa ne yakalama imkanı oluyor ne gözaltına alma var, gittiği zaman yargıdan hemen bırakılıyor. O düzenleme de yapıldı şimdi. '999 tane eve girdim, bininciye de gireceğim' diye duvara yazı yazmış İstanbul'da, Esenler'de. Buna razı mı olacağız?"


Bu kapsamda geçen dönemde yaptıkları düzenlemeyle hırsızlıkla ilgili cezaları artırdıklarına işaret eden Ala, "İki, şimdi yapıyoruz, yakaladığı zaman gözaltına alıp karakola götürme yetkisi getiriyoruz. Hırsız, vatandaşın gözüne baka baka 'Ben şu kadar eve girdim, yine de gireceğim' diyemeyecek. Buna karşı çıkıyorlarsa, evet biz bunu yapıyoruz ve arkasındayız" diye konuştu.


"Vatandaş, böyle bir hırsızlık yapmamış da güvenlik görevlilerinden birisi hırsız gibi muamele yapmışsa, kendi içerisinde şikayette bulundu amirine veya idareye bulundu, yönetime bulundu. Onlar da bunu örtbas ettiler diyelim. Olabilir mi, olabilir" diyen Ala, buna ilişkin de sivil gözetim ve denetim mekanizması kuracaklarını vurguladı.


Bu mekanizmada polis, jandarma temsilcisi bulunmayacağını ve tamamen sivil olacağını dile getiren Ala, "Oraya şikayette bulunacak ve orası yeniden inceleyecek. Bakacak, vatandaşın talebi, şikayeti doğru mu değil mi. Yani biz gerçekten batı standartlarında, gelişmiş ülkeler standartlarında bir düzenleme getiriyoruz" dedi.


"Bir şey çıkmadı, tutanak tutacak ve vatandaşa verecek"

Araç aramalarına ilişkin olarak da Ala, şunları söyledi:


"Şu anda yargıdan karar alarak yahut yönetimden, mülki amirden karar alarak yolu kesip aramak mümkün, aramalar yapılabiliyor. Onunla ilgili bir düzenleme getirmiyoruz. Ama spesifik olarak bir araçla ilgili bir ihbar geldi; 'Şurada uyuşturucu taşınıyor, şu araçla' deniliyor. O aracın plakası belli, ihbar gelmiş, rengi belli, ne yaptığı belli, ne taşıdığına ilişkin ihbar var veya istihbari bilgi var, o anda olmuş, önceden olsa mahkemeden karar alırsın, duruyor olsa alırsın ama seyir halinde, anons ediyorsunuz, polis onu durdurup bagajına bakamıyor. Mesela Trabzon'da oldu, zar zor, başka yerde gidilerek durdurulamadı, 'Yok, bakmayın' dendi. Çünkü yargı delil ister, orada yanlışlık yok. Bu tür şeyler yargının o anda müdahale edeceği şeyler değil. Düzenlemeler yanlış. Suç daha yakalanmadan önce yargı ne yapsın ona?"


"Deniyor ki mesela 'Şurada toplantı, gösteri var, şu aracın arkasında sopalar, bilyeler, tabancalar, bilmem neyle oraya doğru gidiyor.' Onu durdurup arayamıyor" diyen Ala, bunun yanlış olduğuna dikkati çekti.


Ala, "Şimdi şunu getiriyoruz, durduracak ve arayacak, bakacak bagajına. Bir şey çıkarsa ona el koyacak, götürecek. Bir şey çıkmadı, tutanak tutacak ve vatandaşa bir şey çıksa da çıkmasa da o aradığı kişiye verecek. 'Bu araç şu tarihte, şu zaman durduruldu ve şu nedenle arandı, bir şey çıktı veya çıkmadı' diye vatandaşa verecek" diye konuştu.


Neden arandığının bir mantığı, vatandaş nezdinde de muteber bir gerekçesi olması gerektiğini anlatan Ala, vatandaşın şikayet, kendilerinin de onları denetleme yetkisi bulunduğunu kaydetti.


Vatandaşın aracının lüzumsuz yere durdurulup aranmaması için bunları sürekli denetleyeceklerini bildiren Ala, "Suçlular tedirgin olacak ama suç işlememiş olanlar da rahat olacak. İşini iyi yapan güvenlik birimleri taltif edilecek, kötü yapan, art niyetli davranan da cezalandırılacak. Getirdiğimiz şeyler bunlar" ifadelerini kullandı.


"Yalan yanlış malumatla eleştirmeyeceksiniz"

Ala, "İç Güvenlik Paketi'ni halka anlatabildiniz mi, halktaki yansıması nasıl? 'Suçlular tedirgin, suç işlemeyenler rahat olacak' dediniz. Sokaktaki nabız nasıl, mesajınız halka ulaştı mı?" sorusu üzerine, halkın desteğinin çok olumlu olduğunu bildirdi.


Araştırmalar yaptıklarını, yüzde 80 destek bulunduğunu vurgulayan Ala, şunları söyledi:


"Zaten vatandaş bekliyordu, bu kadar ağır Gezi olaylarında, 6-7 Ekim olaylarında, başka zamanlarda neler yaşadığımızı gördük. Çok ciddi bir halk desteği var bu konuda. Zaten baştan muhalefetin de sesi çıkamadı fazla. Şimdi onu unutturmak için ellerine tutuşturulan ve kendi araştırmadıkları argümanlar üzerinden eleştirmeye çalışıyorlar, yanlış yapıyorlar. Vatandaşın can ve mal güvenliğinden bahsediyoruz. Eleştirecekseniz, oturup çalışacaksınız. Yani dersinize çalışıp eleştireceksiniz. Ondan sonra vatandaşın can ve mal güvenliğinin söz konusu olduğu bir düzenlemede, kulaktan dolma veya duyma birtakım yanlış argümanlarla, yalan yanlış malumatla eleştirmeyeceksiniz. Bize olan saygınızdan değil vatandaşa olan saygınızdan bunu yapmayacaksınız."


"Temel felsefe, memleketi kim yönetecek sorusuna verilen cevaptır"

Ala, "İçişleri Bakanlığının Jandarma ve  Sahil Güvenlik komutanlıklarındaki atama yetkisiyle ilgili, buradaki temel felsefe nedir?" sorusunu yanıtlarken de "Temel felsefe, memleketi kim yönetecek sorusuna verilen cevaptır. Kim yönetecek memleketi, halk değil mi? Halk nasıl yönetecek? Seçtikleri eliyle yönetecek" dedi.


Gelişmiş demokrasiyi halkın yönetime daha çok katılımını sağlayarak, yönetim üzerinde daha çok söz sahibi olmasını sağlayarak inşa edeceklerini dile getiren Ala, "Bana bir tane gelişmiş Avrupa ülkesi gösterin ki mesela siyasi iradenin dışındadır mekanizmalar, bu tür güvenlik mekanizması. Yok" değerlendirmesinde bulundu.


Avrupa Birliği İlerleme Raporu'ndaki bu konuya ilişkin reform önerilerine değinen Ala, bunları düzenlediklerini kaydetti. Bakan Ala, sözlerine şöyle devam etti:


"İlerleme Raporu'nda her sene eleştiri alıyoruz, muhalefet çıkıyor, 'İlerleme Raporu'nda bu var, neden yapmıyorsunuz?' Peki yapalım kardeşim. Yapıyoruz, 'Neden siz yetkiyi alıyorsunuz, valilere veriyorsunuz, kendinize alıyorsunuz.' Şimdi Nasreddin Hoca'nın hikayesi gibidir. Siyasette memnuniyetini esas alacağınız odağı çok iyi belirlemeniz lazım. O bizim için halktır, geniş halk kesimleridir. Bunları biz araştırmalarımızda gidiyoruz, görüşüyoruz, soruyoruz. Onların memnuniyetini esas alıyoruz ve bunları yapıyoruz. Şimdi tabii ki halk yönetecek, halk aracılığıyla yönetecek ve sivil idare ve irade, Bakan, sivil idare, valiler, güvenlik hizmetinden sorumlu, asayişi sağlamaktan sorumlu kişiler, kendileri adına iş yapan birimler üzerinde gerek jandarma gerek sahil güvenlik gerek emniyet üzerinde tam yetkili etkili, olmalıdır. Hesabı vermelidir, millet hesabı ona sormalıdır. Yani hesap sorulduğu zaman ortada kalmamalıdır mesele. Sorumlusu belli olmalıdır. O sorumlu da 'Yetkim yok, şöyle oldu, böyle oldu' dememelidir."


Ala, etki, yetki, denetimin, hepsi bir arada, eş zamanlı ve çok alanlı olarak düzenlendiğini bildirdi.


"Yolumuza devam ediyoruz"

AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Ala, Bank Asya'nın yönetiminin TMSF'ye geçmesini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, Türkiye ekonomisinin, çok sağlam, dünyanın örnek gösterdiği bir ekonomi olduğunu söyledi.


Enflasyon rakamlarının güven verici olduğunu anlatan Ala, "Yolumuza devam ediyoruz. Ama spesifik olarak bu tür konularda ilgili daireler, ilgili, sorumlu ve yetkili mekanizmalar sürekli, gözetliyor, denetliyor, ortaya bir problem çıktığında müdahale ediyor. Birlikte takip ediyoruz" dedi.


"Paralel yapının devlet içinde hala etkin olduğuna ilişkin yaygın bir kanaat var. Paralel yapıyla mücadele konusunda bundan sonra atılacak adımlar nelerdir? " sorusu üzerine Bakan Ala, devletin 78 milyon olduğunu, Aristo'dan beri devletin "yurttaşlar topluluğu" olarak tanımlandığını söyledi. 


Bakan Ala, şunları kaydetti: 


"Devleti 'Hazineden maaş alanlar' şeklinde tanımlarsanız, yanlış yola girdiniz demektir. Oysa '78 milyon' diye tanımlarsanız ele geçirilmeyecek bir şey olduğunu başından anlarsınız. Devlet, hizmet edilecek bir mekanizmadır, ele geçirilecek bir yer değil. Oraya gider hizmet edersiniz. Ama böyle bir hareket başlatıp, buna ulaşmak için de çeşitli ahlak dışı, insaf dışı, kanun dışı yöntemlere başvurursanız, o zaten kendiliğinden çökecek bir davranış biçimidir. Başarıya ulaşma şansı hiç yoktur, olabilir mi böyle bir şey? 78 milyon seyredecek, bir grup gelecek sandık mandık yok, meydanlarda hesap verme yok." 


"Paralel yoldan ilerle, anayolu ele geçir"

Bir tasarı geçirdiklerinde dünyanın tartışmasının yaşandığını, meydanlara çıkıp hesap verdiklerini anlatan Ala, "İnanılmaz bir mekanizma var orada. Bu zorluklara girme, paralel yoldan ilerle. İstanbul'da bir ana yollar bir de yandan kısa bir yollar vardır, 'mahalleli kullansın' diye. Oradan çık anayolu ele geçir, bu mümkün değil. Böyle bir çaba olmuş mu, olmuş. Mesela dinlemeler. Akıl almaz yetki verilmiş, 'suçlular varsa dinlensin' denmiş. Bütün milleti dinlemişler, içinden belki suçlu çıkar diye" şeklinde konuştu. 


Dinleme kararları

Jandarmanın yaptığı dinleme hariç, 2012 yılında, 506 bin 522, 2013'te 433 bin 887 dinleme kararı alındığını bildiren Ala, bir kişi hakkında birden fazla dinleme kararı alınabildiğini, o yıl 250 bin kişinin dinlendiğini kaydetti. Efkan Ala, şöyle devam etti: 


"Bir karar alınıyor ama onlarca insan, bu kişiyle konuşuyor. Onlar da dinleniyor. Bir kişi yaklaşık 20 kişiyle konuşsa 5 milyon insan eder. Hedef kitleler, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi, kuvvet komutanlıkları, bakanlıklar, MİT, Dışişleri, sivil toplum örgütleri başkanları, çocukları, Diyanet İşleri Başkanlığı, iş adamları, siyasi partiler il, ilçe teşkilatları, kamu bürokratları, valiler, savcılar, ileri gelen iş adamları, gazeteciler... Yani akıl almaz bir durum. Bunlar hep depolanmış, kimine şantaj yapılmış, kimine tehdit götürülüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Mesela kanaat önderleri, başka cemaatler, onların liderleri, önde gelenleri, böyle bir yapı, bu kadar dinleme. Bunların bir kısmı da hiç karar alınmadan. TİB'de TİB'de, jandarma, emniyet, onun üzerinden zaten hukuka aykırı dinlemeler yapılıyor. Bir de onun üzerinden orada paralel bir hatla emniyet istihbarata çekiyorlar ve oradan da artık araştırılıyor, soruşturuluyor, yurt dışına mı nereye verildiyse uydu aracılığıyla başka yerlere servisler yapılıyor. Şimdi onlar nerelere verilmişler, soruşturuluyor. Orası da tamamen kayıtta yok. Öyle bir bağlantı var ama devlet kayıtlarında yok."


Danimarka'dan cihaz

İçişleri Bakanı Ala, bu anlayışın yetmediğini, dinlemelerin yanı sıra bir de izleme yapıldığını ve dinleme cihazı yerleştirildiğini belirterek, şunları kaydetti:


"İzleme, dinleme cihazı yerleştiriyorlar, devrin başbakanı değil, o anki Başbakanımızın odasına, devletin parasıyla, bizim onlara devleti koruyun, teröre karşı devleti koruyun, saldırılara karşı milleti ve devleti koruyun diye verdiğimiz ödenekten. Gidiyorlar, Danimarka'dan yeni icat edilmiş, bir yere yerleştirdiğiniz zaman -sonradan çıktı ki- orada gürültü bile olsa insan sesini seçip alıyormuş, o tek yere satılmış, Emniyet İstihbarat Dairesi'ne satılmış, hepsi çıktı ortaya. Gidiyorlar o firmadan alıyorlar, getiriyorlar, burada Sayın Başbakan'ın odasına yerleştiriyorlar, ofislerine. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bir ülkenin başbakanını, 'yanında koruma' diye aldığınız adamlar dinlemeye başlıyor. Neden dinliyorsun, ne adına yapıyorsun, sonra çıktı tabii ne adına yaptıkları. Ne zamana başladıkları, nereye doğru gittikleri belli oluyor. Ülkenin Genelkurmayını, Anayasa Mahkemesini, vatandaşlarını nasıl dinlersin. Bunlarla mücadele ediliyor."


"3 bin 329 kişi emniyette soruşturuluyor"

Konuyla ilgili emniyetin içerisinde ve başka yerlerle ilgili soruşturma açtıklarını kaydeden Ala, bu işleri organize edenlerin çoğunun emniyet içerisinde bulunduğunu ifade etti.


Bakan Ala, emniyet içinde bu süreçte yapılan soruşturmalar hakkında bilgi vererek, "Şu anki rakamlar itibariyle 3 bin 329 kişi emniyette soruşturuluyor. 510 kişi görevden uzaklaştırıldı. Bunlardan 251 kişi meslekten ihraç edildi. Şu anda dosyası hazırlanmış ve gelmiş olan 776 kişi var, 'meslekten çıkarılsın' diye talep edilen. Bin 860 kişiye de suç duyurusunda bulunuldu" diye konuştu. 


Denetim yapması gerekirken, göz yuman yapmayanlara da disiplin cezası verildiğini, görevlerinden alındıklarını ve başka yerlere verildiklerini anlatan Ala, şunları kaydetti: 


"İstihbaratı, başka ülkelerin, devlet, millet güvenliğine yönelik faaliyetlerin istihbaratını yapıp, hükümete getireceğine, hükümetin istihbaratını başka yerlere servis edenlerin de yerleri değiştiriliyor. Görevden alınıyorlar, alındılar. Bu ihanettir, casusluktur. Bu, bir akıl dışı tutumdur ve bunların devlet içerisinde soruşturma mekanizmaları var. Hem adli hem idari yönden soruşturmalar devam ediyor. Yaptıkça çıkıyor, üzerine hassasiyetle gidiliyor. Gerçekten suç işlemiş olanlar tespit edilip cezalandırılıyor."


"Yardım toplama haraca dönmüş"

Bakan Ala, yardım toplamanın haraç almaya dönüştüğünü de gördüklerini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:


"Milletin yardımıyla ayakta durmaya çalışan yardım kuruluşu, yardım kuruluşu olmaktan çıkıp da sektöre dönüşünce sektöre sermaye lazım, sermaye yok. Kurban verecek bir tane, zamanında vermiş, sonra neler duyuyoruz, 'ertesi ay 30 tane vereceksin'. Zorla, metazoriyle yardım toplama, bizim literatürümüze de girdi. Bundan çok üzgünüm. Ahlakımız da deformasyona uğratıldı. Bizim bir ahlaki yapımız, bir yardım geleneğimiz vardı. Vakıflar, yardım kuruluşları dağıtmak için kurulur. Toplamak için kurulur mu? Milletten bir müddet gönüllü topla, sonra da sektöre dönüştür, ayakta tutmak için zorunlu toplamaya başla. Mesela, o dinlemelerle şantaja başvuruyor daha fazla para almak için. Haraca dönüşmüş yani. Erzurum'da mesela kuyumcular arasında bazı usulsüzlükler tespit edilmiş. Bunlar devletin elemanı, açığa alındı polisler. Kendi ait oldukları yere yardım yapanları mahkemeye göndermiyorlar, yapmayanları mahkemeye gönderiyorlar. Böyle devlet sistemi olmaz. Hiç yakışmaz. Hem toplumu hem devleti sıkıntıya sokan, gerçekten kodlarıyla oynayan faaliyetler olmuş."


KPSS sorularının çalınması 

Kamu Personeli Sınava sorularının çalınması örneğini de veren Ala, milyonlarca insanın iş bulmak için girdiği sınavın sorularının çalınarak, kendi gruplarına verildiğini söyledi. 


"Onlar kazanıyor, öbürleri sınava girmiş kaybetmiş oluyorlar. Bunun izah edilir tarafı var mı?" diye soran Ala, bu iddiaların 2010 yılında ve sonrasında vatandaşlar tarafından şikayet edildiğini kaydetti. Bakan Ala, şöyle devam etti: 


"Şikayetlerin gittiği savcı da yargı da aynı yere mensup diyelim, kapatıyorlar birlikte. Kapatan da suç. Anlamadıkları şey şu; bir devlette bir suç işlenmişse bunun mutlaka faili vardır. Kapatan da suçlu olur. O zaman kapatılmış, kapatan yargı mensupları hakkında da soruşturma devam ediyor. Kapatan güvenlik birimleri hakkında da soruşturma devam ediyor. Onlarla işbirliği yapmış olan sivil varsa, onlar hakkında da soruşturma devam ediyor. Artık şirazesinden çıkmış, milyonlarca insanın girdiği sınavların soruları çalınıp verilmiş ve öyle bir mekanizma ki anlı, şanlı, bölgesinde bilinen, sürekli doğruluktan, dürüstlükten bahseden insanların kardeşleri, akrabaları da yüzde 100 alıyorlar. Bütün soruları yapıyorlar. Sonra o ortaya çıkıp da ikinci sınav yapılınca da o sınava girmiyorlar. Fakat başka alanlarda sınavlara girmişler, o alanlardaki sınavların sorularının çalındığı da şimdi tespit edildi. O soruşturma devam ediyor. Oradan aldıkları puanlarla da işe girmişler. Yani gerçekten mide bulandırıcı bir durumla karşı karşıyayız. Milletin hakkı, hukuku. Biz bir şey yapmamış olsaydık bile Allah buna razı olmaz."


Soruların alınıp verildiği çocuklar veya o şekilde işe girenlerin de huzurlu olmadığını söyleyen Ala, bu kişilerin, kendi başlarına kaldıklarında vicdan azabı çekeceklerini söyledi.


Bakan Ala, 2010'dan bu yana yapılan sınavlar ve ÖSYM ile ilgili, adli ve idare denetimin devam ettiğini hatırlatarak, bu denetimler sonuçlandıkça davaların açılacağını, idari yönden de disiplin, meslekten çıkarma cezalarının uygulanacağını kaydetti.


"Bugün bazı gazetelerde, 'polis memurlarının girdiği sınavlar için, Polis Akademisi'nce hazırlanıp bakanlığa satılan soruların bazılarının hatalı olduğu ve bunlarla üst üste sınav yapıldığı' iddiaları var. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna, Ala, "Bu konu yeni olduğu için bir bilgiye sahip değilim. Kasıt yoksa, hatalı durum tespit edilir soruşturma sonunda. Yok kasıtlı olarak öyle verilmişse, o da tespit edilir. Soruşturmanın sonucunu beklemek lazım" yanıtını verdi.


"Bu casusluktur, vatana ihanettir"

MİT tırlarının durdurulmasına değinen Ala, Türkiye'nin terörle ilişkilendirilmeye çalışılmasını "ihanet" olarak nitelendirdi. Türkiye'nin, Suriye politikasının önemli argümanlarından birisinin Bayır-Bucak Türkmenleri olduğunu belirten Ala, şöyle devam etti:


"Oraya biz yardım gönderirken, aynı yapı tarafından tır durduruluyor, kanunlara, geleneklere, devlet anlayışına aykırı. Türkiye'yi güya oradaki teröristlere yardım ediyor anlayışıyla, bunu yayarak Türkiye'yi zor duruma düşürmek amaçlanıyor. Bu bir ihanettir. Terör uygulayan Esed değil de oradaki Bayır-Bucak Türkmenleri mi? Bu mu vatan-millet? Bu nasıl bir ihanettir? Onun için devlet de gereğini yapıyor. Orada, o işi yapanlar da görevden alındı, soruşturmalar açıldı, davası da devam ediyor, ihanetten. Bu casusluktur, vatana ihanettir. Soruşturma sonucunda da hepsi ortaya çıkıyor, çıkacak."  


Gülen hakkındaki yakalama kararı

"Fethullah Gülen hakkındaki yakalama kararının, henüz Adalet Bakanlığına ulaşmadığı belirtiliyor. Kırmızı bülten öncesi, difüzyon dosyası hazırlanacağı haberleri var. Gülen'le ilgili kırmızı bülten ve iade işlemleriyle ilgili yürüyecek süreç konusunda bilgi verir misiniz?" sorusu üzerine Ala, bu konuyla ilgili iç ve uluslararası mevzuatın, Amerika Birleşik Devletlerinin kendi uygulamasının olduğunu, bunların hepsinin dikkate alındığı bir sürecin yürütüldüğünü söyledi.


Ala, Gülen'le ilgili kararın, Adalet Bakanlığından sonra İçişleri Bakanlığına geleceğini, kendilerinin de prosedür, kanunlar ve mevzuatın gerektirdiği süreci devam ettireceklerini belirtti.


"Belgeler gerçeği yansıtmıyor"

"Fethullah Gülen'in 1990'da aldığı yeşil pasaport, Erzurum Valiliği tarafından yalan beyan ve usulsüz yöntemlerle alındığı tespitiyle iptal edilmişti. Dışişleri Bakanlığı da pasaport iptalinin 26 Ocak'ta ABD makamlarına iletildiğini açıkladı. Amerikalı hukukçular, Gülen için benzer bir durumun, yeşil kart sürecinde de yaşanmış olması halinde, kartın geri alınması ve sınır dışı sürecinin başlatılabileceğini belirtiyor. Bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?" sorusu üzerine Ala, pasaportun, çeşitli belgeler uydurularak alındığını tespit eden Danıştayın, Valiliğin kararını doğru bulduğunu kaydetti.


Yeşil pasaport için belli memuriyet derecesi gerektiğini hatırlatan Ala, "İlkokul mezunu Gülen, 1,5 sene okumuş, sonra dışarıdan vermiş ilkokulu. Memuriyetten mi emekli olmuş, işçilikten mi emekli olmuş bunlar tartışılmış kararda. Memuriyetten istifa etmiş, işçilikten emekli olmuş ama orada memuriyetten emekli olmuş gibi gözüküyor. Çünkü işçilikten emekli olunca zaten alamaz. Memuriyetten emekli olunca da üçüncü dereceye inebilmesi için belli bir eğitim seviyesinde olması lazım, o eğitim seviyesi de yok" diye konuştu.


Pasaporta ilişkin belgelerin, kurumda nüshasının bulunmadığını belirten Efkan Ala, bu haliyle belgelerin gerçeği yansıtmadığını söyledi.


Yeşil kart konusunda da ilgili bakanlıkların, bir hukuksuzluk varsa aynı şekilde prosedürü işleteceğini anlatan Ala, bir yanlışlık varsa gereğinin yapılacağını dile getirdi.


"İstihbarat örgütü müsün sen?"

Ala, "Gizli tanıkların paralel yapıya bağlı polislerce yönlendirildiğine ilişkin haberler var. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?" sorusunu şöyle yanıtladı:


"Zaman zaman bu tür şikayet dilekçeleri geliyor, soruşturma açılıyor. O soruşturmalar sonucunda ortaya gerçeğin çıkması önemli. O gerçek ortaya çıkınca, gereği yapılıyor. Adliyeye gönderilecekse gönderilir, idari ceza verilecekse veriliyor. Bu tür soruşturmalar da var, gizli tanıklara yönlendirme yapıldığına yönelik. Ama soruşturmanın sonucu belirleyecek ne kadarı gerçek, ne kadarı değil."


Efkan Ala, "Kamu görevlileri arasında, paralel yapıyla ilgili itirafçı pozisyonunda olan var mı? Bunlarla ilgili bir pişmanlık düzenlemesi yapılacak mı?" sorusuna şu karşılığı verdi:


"Var tabii, başvuruda bulunuyorlar. Bunların bir kısmı neyin, nasıl bir yapının içerisinde olduğunu sonradan fark ediyor. Dikkat ederseniz taban da şaşkın vaziyette izliyor, 'Ne oluyor', bir kısmı en azından... Bir yapının -cemaat diye tanımlarsanız- eğer örgüte dönüşmemişse dinlemeyle ne işi olur dinlemeyle, Başbakanla, MİT'i dinlemeyle? Oslo görüşmelerini başka ülkenin istihbaratı buraya veriyor, burası sızdırıyor. Çözüm Süreci'ni engellemeyle ne işi olabilir? İnsanlardan şantajla para toplamayla ne işi olabilir? Böyle bir şeyler olamaz. Tırı durdurmayla, dinlemeyle, MİT'le, istihbaratla... İstihbarat örgütü müsün sen? Senin istihbaratla falan ne işin olur? Zaten millet buna şaşırdı. Böyle bir şey görülmüş değil. Onun için bu başka bir şey, kendilerine anlatılandan başka bir şey olduğu orada da tartışmaya başlandı.


Gerçekten bu işten haberdar olmayan, bulaşmamış olanların hiç olmazsa oralardan ayrılmasını sağlayacak bir dil kullanıldığında, topyekun saldırıya geçiyorlar, üstteki o grup. 'Aman kimse buradan gitmesin' diye. İyi niyetlerle, gerçekten yardım yapayım, memlekete faydam olsun diye burada bulunmuş olanlara söylüyorum, vakit geçirmeksizin, behemehal bu tür şeylerden ayrılın, kendinize dönün. Artık görelim, olup biteni görmemek mümkün değil. Hiç başka gerekçeye gerek yok. Ne işi olabilir bu tür işlerle? Bu konularla ne işiniz olur sizin? O soruyu sorsalar yeterli."


Erdoğan'ın ofisinin dinlenmesi

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde, ofisinde dinlenmesiyle ilgili 'böcek' davasının ikinci duruşması bugün yapılıyor. Hakkında yakalama kararı bulunan beş emniyet görevlisi ile ilgili son durum nedir? Yurt dışına kaçtıkları ifade ediliyor, bu konuda bir kırmızı bülten çalışması var mı?" sorusu üzerine, Ala, şu yanıtı verdi:


 "Var tabii. Hem kırmızı bülten çalışması var hem de yurt dışına gittiklerine dair bilgimiz de var. Daha ötesi nerede olduklarına dair de var. Biz Türkiye Cumhuriyeti'nden bahsediyoruz. Bir sorunu ciddiyetle ele aldığı zaman çözüm kapasitesi Allah'ın izniyle birçok sorunun üstesinden gelmeye yeter. Hele hele milletin desteğini de almışsa bir yönetim, o birçok sorunu çözer. Onlar artık tespitlidir. Buralarda kararlar oluşturulur, ondan sonra da onl

#İçişleri Bakanı Efkan Ala
#Efkan Ala
#İç Güvenlik Paketi
#Anamuhalefet partisinin genel başkanı
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
#dinleme
#paralel yapı
#Fethullah Gülen'in pasaportu
#pasaport iptali
#Gülen hakkındaki yakalama kararı
#MİT tırlarının durdurulması
#KPSS sorularının çalınması
#emniyet soruşturuluyor
#Danimarka'dan cihaz
#Dinleme kararları
#kara propaganda
#pakete yüzde 80 destek var
9 yıl önce