Hotar, İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, 10 Aralık 1948'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunca kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin, yüzlerce yıl süren büyük mücadelenin sonucunda ulaşılan, insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden, insanlık tarihi açısından önemli bir belge olduğunu belirtti.
Beyannamenin tüm dünya devletleri tarafından ortak değerler olarak kabul edilen insan hakları ilkelerini yansıttığına dikkat çeken Hotar, sonraki yıllarda insan hakları ihlallerinin önlenmesine yönelik uluslararası mekanizmaların oluşturulduğunu, bunun sonucunda insanlık suçu işleyenlerin yargılanabileceği mahkemelerin kurulduğunu aktardı.
Böylece insanlık adına işlenen suçların cezasız kalmamasının sağlandığını ancak dünya üzerinde yaşanan gerçeklerin bazen hiç de arzu edilen manzaralar oluşturmadığını vurgulayan Hotar, şunları kaydetti:
"Ne yazık ki çevremizde ve dünyanın bazı bölgelerinde yaşanan dramlar insan hakları kavramının görmezden gelindiğinin acı görüntüleriyle doludur. Suriye'de Mart 2011'den beri büyük ve acımasız bir insanlık dramı yaşanmaktadır. Suriye'de yaşanan sadece insan hakları ihlali değildir, gözlerimizin önünde en acımasız şekilde insanlık katledilmektedir. İnsan hakları konusunda hassas olduklarını her ortamda dile getiren dünya güçleri ise bu içler acısı tabloyu seyretmekten bile vazgeçmiş durumdadır. İnsan Hakları Günü'nü kutladığımız bu günde mazlum ve mağdurların çığlıklarına kulak tıkamak bir insanlık ayıbıdır. Zulme uğrayan kardeşlerine herhangi bir ayrım gözetmeksizin kucak açan devletimiz bu ev sahipliğini muhacir-ensar kardeşliği gibi görüp insan hakları konusunda bütün dünyaya örnek bir davranış sergileyerek büyük ve adil bir devlet olmanın gereğini yapmaktadır.
Nerede yaşanırsa yaşansın gerçekleşen insan hakları ihlalleri tüm insanlığın ortak sorunudur. Bu açıdan devletimiz, başta yaşama hakkı olmak üzere, bir devletin kendi vatandaşları da olsa yapmış olduğu insan hakları ihlallerine kayıtsız kalmamakta, mağdur ve mazlumun bu konuda yükselen sesi ve uluslararası alanda insan hakları ve adaletin savunucusu olmaktadır. Bu durum bütün milletimiz için tarihe yazılacak bir onur vesilesidir."
