|

ABD için asıl soru: İmparatorluk mu cumhuriyet mi?

Gary Hart’ın kaleme aldığı Dördüncü Güç: 21.Yüzyılda Amerikan Büyük Stratejisi isimli kitapta Amerika’nın sahip olduğu büyük güce rağmen bir “büyük strateji”ye sahip olmadığına dikkat çekiyor. Öyle ki yazara göre bu mahrumiyet Amerikalıların ulusal hedeflerinin ne olduğu üzerinde bir mutabakata varmalarını dahi engelliyor.

Yeni Şafak
04:00 - 24/02/2017 الجمعة
Güncelleme: 01:26 - 24/02/2017 الجمعة
Yeni Şafak
ABD için asıl soru: İmparatorluk mu cumhuriyet mi?
ABD için asıl soru: İmparatorluk mu cumhuriyet mi?
SABRİ AKGÖNÜL


“Amerikan seçimlerinde dünya halklarının tamamının oy kullanması gerekir; zira alınan kararlar tüm dünyayı ilgilendiriyor.” Doğrudan böyle olmasa da bu mealde bir söz okumuştum bir yerlerde. Bu cümlenin doğruluğundan şüphem yok. Amerikan gücünün sahip olduğu boyutlar sadece Amerikalı olmayanları endişelendirmiyor, hassaten Amerikalıları büyük bir yol ayrımına getirdi: Dünyanın jandarmalığını yapan ve birçok yerde sömürge ofisleri kuran bir imparatorluk mu olacaklar yoksa ilkeleri ve idealleri olan cumhuriyet mi?



ABD'nin kıdemli senatörlerinden biri olan, Obama döneminde Ulusal Güvenlik Danışman Konseyi'nde Genel Başkan Yardımcılığı yapan Gary Hart bu yol ayrımını tartışıyor Dördüncü Güç: 21. Yüzyılda Amerikan Büyük Stratejisi isimli kitabında. Kitabın orijinali 2004 yılının sonlarında yani tam da George W. Bush'un yıkıcı ve ağır maliyetleri olan “teröre karşı mücadele” stratejisinin ardından yazılmış. Bir anlamda “teröre karşı mücadele” stratejisine bir reddiye sayılan bu kitap yeni bir strateji öneriyor Amerikan yönetimine.



ABD'NİN DÖRDÜNCÜ GÜCÜ


Dördüncü Güç başlığını taşıyan kitabın zımnen kabul diğer üç güç şunlardır: İktisadî, askerî ve siyasî güçler. Amerika bu konvansiyonel güç kategorileri söz konusu olduğunda diğer bütün ülkeleri geride bırakacak kadar güçlüdür. Hart'a göre Amerika aynı zamanda bir dördüncü güce sahiptir: İlke gücü. “Bu güç onun 21. yüzyıldaki en büyük stratejik değeri olabilir. Birçok şey bu gücün kullanılıp kullanılmamasına ve nasıl kullanılacağına bağlıdır” (s. 13).



Gary Hart Amerika'nın sahip olduğu büyük güce rağmen bir “büyük strateji”ye sahip olmadığını vurgulayarak başlar kitabına. Öyle ki bu mahrumiyet Amerikalıların ulusal hedeflerinin ne olduğu üzerinde bir mutabakata varmalarını dahi engelliyor. Peki, bu mahrumiyet yani “büyük strateji” eksikliği ne zaman beliriverdi yahut neden artık katlanılmaz bir hal aldı?







KOMÜNİZME GÖRE ŞEKİLLENMİŞTİ


Soğuk savaş döneminde Amerika'nın uyguladığı strateji “komünizmi çevrelemek” idi. Bu strateji Amerika'ya hem ülke içinde kapsamlı bir ulusal hedef sunuyordu hem de siyasî ve askerî politikaları kendi etrafında toplayan, iktisadî kaynakları seferber eden merkezî bir ilke idi. Bu stratejik odak 1991 yılının sonlarında tedavülden kalktı; çünkü eski düşman ortadan kalkınca her şeyi etrafında toplayan düzenleyici stratejik ilkenin yaşamasına imkân yoktu. Büyük bir stratejik boşluğa düşen Amerika büyük strateji uygulamak yerine kendisini zayıflatacak ve ağır maliyetleri olan iki stratejik seçenek üretmişti: Tepkisel yaklaşım ve teolojik yaklaşım. Hart'a göre bu iki yaklaşım “terörizmle savaş” yahut “önleme doktrini” olarak nitelendirilen yöntem ile kamuoyuna sunuldu; ve fakat bu Amerikan gücünün ulusal kaynaklarını israf eden bir basit stratejidir.



SAVAŞ SİYASETİN BAŞARISIZLIĞINDAN DOĞAR


“Strateji” ile “büyük strateji” arasına fark koyan Gary Hart basit anlamıyla stratejiyi savaşla ve askerî güç kullanma tehdidiyle tanımlar. Güvenlikçi yaklaşım diyebileceğimiz bu tanımlarla arasına mesafe koyan Hart savaşı siyasetin bir aracı olarak gören Clausewitzçi ilkeye karşı çıkar ve şöyle der: “Savaş siyasetin bir aracı değildir; siyasetin başarısız olmasının sonucudur” (s. 160). Büyük stratejiyi askerî güçlerin ötesinde çok sayıda etkeni hesaba katarak tanımlar Hart: güvenlik sağlama, fırsat yaratma ve liberal demokrasiyi desteklemek. Bu hedefleri aynı zamanda Amerika'nın yeni yüzyıldaki büyük hedefleri olarak kodlar Hart. Bu tarz bir büyük strateji Amerikan Cumhuriyetçi ideallerinin güç kazanmasına da yarayacaktır.



ORTAK ÇIKAR SÖZ KONUSUDUR


Dördüncü Güç esasen neo-conlar tarafından gündeme getirilen neo-emperyalist stratejiyi iki nedenle reddediyor: (i) ilkin Amerikan halkı Amerika'yı bir imparatorluk olarak görmüyor (ii) ikinci olarak imparatorluk olmanın nihaî bedeli Amerikan Cumhuriyetinden vazgeçmektir. Hart'a göre bu strateji 21. yüzyılın gerçeklerine uymuyor ve imparatorluk hayali Amerikan Cumhuriyeti fikriyle tezatlık teşkil eder.



Peki, “Amerika'nın kudret ve nüfuzunu dünya toplumuna güvenlik sağlamak, fırsat sunmak ve liberal demokrasiyi teşvik etmek için kullanması” olarak tasvir ettiği Cumhuriyetçi ilkelere sadık büyük strateji ile “askerî gücünü hükümetleri devirmek için kullanan, sömürge yönetimlerini dayatan ve yabancı ülkeleri işgal eden” İmparatorluk hülyalarını terkisine alan strateji arasındaki fark nedir? Hart'ın cevabı çok açık: “İlkinde ABD ne iradesini ne de denetimini dayatır, iyi niyetli nüfuzunu kullanır, emretmez; liderlik eder. Yani ortak fayda ve çıkar düşüncesiyle hareket eder. Anayasal ilkeleriyle yönetilir ve cumhuriyetçi mirasına sadık kalır. İkinci durumda ise ABD silah zoruyla kendi çıkarlarını dayatır, ülkeleri sömürge valileri ve sömürge yönetimlerle doğrudan ya da seçilmiş kukla hükümetlerle dolaylı olarak idare eder, maliyetlerini yerel kaynakların satımıyla öder ve istediği düzeni dayatması ise uzun süreli işgali gerektirir” (s.130)



Amerikan ekonomisini tüketim ekonomisinden üretim ekonomisine dönüştürmek, uzun vadeli yatırımlar aracılığıyla eğitim ve teknoloji planlamalarını yeniden düzenlemek, enerji güvenliğine ulaşmak, dış ülkelerle demokratik ittifaklar kurarak terör ağlarını yok etmek, ekonomik fırsatları çoğaltıp liberal demokrasiyi desteklemek… Tüm bu hedeflerin gerçekleşmesi için Amerika'nın kendi köklerine bakması gerektiğini düşünen Gary Hart Amerikan Cumhuriyetinin kurucu figürü Thomas Jefferson'ın fikirlerine sahip çıkılmasını önerir.



TRUMP'LA YENİDEN ŞEKİLLENECEK Mİ?


Kitabın yazıldığı tarihte Amerika'nın başında ne Obama vardı ne de Trump. Obama'nın bütün seçim stratejisi ve dünyaya vaatleri Hart'ın tavsiye ettiği politikalar ve ilkeler üzerine kurulmuştu. Obama iki dönem başkanlık yaptı ve hem dünya hem de Amerika Hart'ın çizdiği tablodan çok uzakta. Kitabın Türkçeye tercüme edildiği tarihte ise başkan koltuğunda tartışmalı kararlarıyla Trump oturuyor. Trump'ın imparatorluk gibi bir hayali yok, bilakis Hart ile aynı tarafta sayılır. Bakalım Trump Jefferson'ın çirkin ördek yavrusu mu olacak yoksa Amerikan Cumhuriyetçiliğini restore eden nobran evladı mı?


#ABD
#İmparatorluk
#Gary Hart
٪d سنوات قبل