|

Afetler tarihi nasıl değiştirdi

Doğal afetler bir türlü gündemimizden düşmüyor: Önce yaklaşık 2 yıl boyunca bütün dünyayı kasıp kavuran koronavirüs salgını. Arkasından da artçılarıyla gelen depremler... Elbette günümüze özgü bir durum değil bu. En eski çağlardan itibaren vebadan kıtlığa, depremlerden yangınlara kadar yaşlı dünyamızın afetsiz geçen günü yok desek abartmış olmayız.

Aslı Gül
06:18 - 3/12/2022 Cumartesi
Güncelleme: 06:21 - 3/12/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Yaron Ayalon
Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler
Çev. Zeynep Rona
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
2020
306 sayfa
Yaron Ayalon Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler Çev. Zeynep Rona Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 2020 306 sayfa

Sadece üzerinde yaşadığımız coğrafyanın afetler tarihine bakmak bile bize bir fikir verecektir. Mesela tarihçi Yaron Ayalon’un kaleme aldığı Osmanlı İmparatorluğu’nda Doğal Afetler kitabı doğuşundan çöküşüne kadarki zaman diliminde Osmanlıların doğal afetlere verdiği tepkileri ele alıp inceliyor ve özellikle 17. ve 18. yüzyıllara yoğunlaşıyor.

Doğal afetlerin Osmanlı İmparatorluğu’ndaki etkisini şu cümle ile özetliyor Ayalon: “Doğal afetler hem imparatorluğun doğuşunda ve çöküşünde hem de Osmanlı yönetiminde yaşayan kişilerin ve cemaatlerin günlük yaşamlarını biçimlendirmede önemli rol oynamıştır.”

Peki ama nasıl?

SALGININ VE DEPREMİN ETKİSİ

14. yüzyılda “kara ölüm” şeklinde adlandırılan salgın Bizans’a eriştiğinde felaketler de ardarda gelecekti. 1346’nın sonunda Anadolu’ya, ertesi yıl da İstanbul’a ulaşan salgın, Avrupa’daki gibi Bizans başkenti ile diğer şehirlerde büyük can kayıplarına sebep olmuştu. Ayrıca zaten iyi durumda olmayan ekonomik ve tarımsal şartlar da salgın sebebiyle daha da ağırlaşmıştı. Salgınla birlikte ayrıca kısa süre önce yaşanan veraset savaşları, buna bağlı olarak devlet hazinesinin boşalması Bizans’ı Venedik, Ceneviz ve Osmanlı saldırılarına karşı savunmasız bırakmıştı. Salgın 1346’dan 1352’ye kadar Bizans kentlerinde etkili olmuştu. Nüfus büyük ölçüde azalmış, halkı koruyacak çok az asker kalmıştı.

1354 yılında Osmanlılar, çok sayıda Bizans kalesinin yıkılmasına yol açan bir depremin ardından bu fırsatı değerlendirmiş ve yıkılan Gelibolu Kalesi’ni ele geçirmiş, Bizans topraklarında ilerlemeye devam etmişti.

Osmanlılar ise daha 14. yüzyılın ortalarına gelmeden Bursa, İznik ve İzmit gibi Bizans’tan önemli kazanımlar elde etmişlerdi. Ancak stratejik önemi taşıyan fetihlerin çoğu “kara ölüm”ün ardından gerçekleşmişti. Osmanlılar 1354’ten itibaren Gelibolu’yu, Edirne’yi, Trakya’yı ve Makedonya’yı, Sofya dahil olmak üzere Balkanların büyük bölümünü, Arnavutluk’u, Sırbistan’ın büyük bir bölümünü ve Selanik’i fethetmişti.

Özetle Yaron Ayalon’a göre “kara ölüm” ardından gelen başka salgınlarla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun oluşumunda anahtar bir rol oynamıştı. Şüphesiz Osmanlıların kısa sürede elde ettiği bu muazzam başarının tek nedeni salgın ya da deprem değildi.

Bu arada “kara ölüm” Osmanlıları da etkilemişti ama Bizans’ı etkilediği boyutta değil: Zira Osmanlı Devleti, göçebe gruplardan oluşuyordu ve hareket halindeydi. Bundan dolayı da vebaya yakalanma ihtimali daha azdı.

Beylikten imparatorluğa geçiş sürecinden sonra doğal felaketlerin Osmanlıları nasıl etkilediğini merak ediyorsanız, çevresel ve toplumsal tarih ile felaket psikolojisini birlikte kullanarak açıklayan tarihçiye kulak vermenin tam zamanı!

#Doğal Afet
#Yaron Ayalon
#Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1 yıl önce