|

Anadolu desenleri romantik değil riyazî

Mimari ve desenler hakkında çalışmaları bulunan Serap Ekizler Sönmez’in “Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili” adlı eseri Ketebe Yayınları arasından çıktı. Türk İslam dünyasına dair bir veri bankası oluşturmak amacıyla yola çıkan ve üç ciltlik çalışmanın bir ilk adım olduğuna dikkat çeken Sönmez, “İrfanî geleneğimizi dahi hikmetten bağımsız ele alamıyorken riyazî bir alanla sıkı sıkıya bağlı olan bir sanatın romantik ele alınmasını bu çağın kolaycılığı olarak değerlendiriyorum” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 15/06/2020 Pazartesi
Güncelleme: 02:06 - 15/06/2020 Pazartesi
Yeni Şafak
Serap Ekizler Sönmez
Serap Ekizler Sönmez

Tarihin şahidi eserler, üzerinde bulunan desenler sayesinde coğrafya, toplum, sanat ve dönem hakkında çeşitli bilgiler verir. Yüzyılların arasından sıyrılıp günümüze kadar ulaşan geometrik desenler Serap Ekizler Sönmez›in merakıyla birleşti ve üç ciltlik bir toplamda «Anadolu Selçuklu Sanatının Geometrik Dili” adıyla okura sunuldu. Ketebe Yayınları’nın 300. kitabı olan çalışma, Türkiye›nin farklı bölgelerinde yer alan bin beş yüze yakın deseni içeriyor. Üniversitede kimya okuyan, resim dersleri alan Söznmez’in desen macerası, “kristal kimyasında da olan basit simetri gruplarını desenler üzerinden tespit ederek” başlamış. Mimar Sinan Camileri, Osmanlı Mimarisi üzerine de kitapları bulunan Sönmez, Türkiye’deki geometrik desen analizi çalışmalarının azlığına vurgu yapıyor: “Anadolu Selçuklu dediğimizde bu coğrafyaya ait desen kimliğinin olduğunu ve köklerinin doğudan geldiğine dair farkındalık oluşacak ve Mağribî desenlerden yapılan tasarımları günümüzde de popüler olan “Selçuklu” başlığı altındaki organizasyonlarda kullanmayacaklar. Akademik çalışmalarda özellikle sanat tarihi çalışmalarında geometrik desenler gördüğünü betimleme üzerinden ele alınmayacak.” Sönmez ile desenler, renkler, tarih,

Yaklaşık 15 yıllık bu çalışma sonunda okurla buluştu. İlk günlerden bugüne bakarken aklınızda, hedefinizde ne vardı? Yolculuğunuzdan bahseder misiniz?

Üniversite yıllarında kimya eğitimimle birlikte profesyonel resim dersi aldım. Kimya sektöründe bir süre çalıştım. Ardından kendi atölyemi ve galerimi açtım. O süreçte ders verdiğim öğrencilere İslam sanatı hakkında da bir şeyler anlatmak istedim. Aslında tam da bu noktada fazla bir şey bilmediğimi fark ettim. Hat sanatı, tasvir sanatlarının tarihi sürecine dair okumalar yaptım. Okumalar yaptım fakat mimarlık tarihi okumalarım ağır bastı. Mimar Sinan kimdir ne yapmıştır sorularının cevabı aslında tüm İslam mimarlık tarihinde gizliymiş. Defalarca okuyup notlar alıp, yapıların planlarını çizip anlamaya çalıştım. Anlamaya çalışmamla yerinde incelemeler de beraberinde gitti. Özellikle Anadolu’yu çok gezdim, inceledim. Gezerken geometrik desenlerin kimyadaki kristal sistemlerine benzerliğini fark ettim. Arkasında yatan sistemi anlamaya önce kristal kimyasında da olan basit simetri gruplarını desenler üzerinden tespit ederek başladım.

Çalışmalara nasıl devam ettiniz?

Kitapların ve sosyal medyanın olmadığı o dönemde ufak ufak analizlere başladım. Ardından mimarî okumalarım neticesi yüksek lisans ardından doktora yapmaya karar verdim. O yıllarda Uluslararası İslâm Sanatında Geometrik Desenler Çalıştaylarına danışmanlık yaptım. Bu çalıştaylarda tüm dünyada var olan ekoller, yapılan çalışmaları birbiri ile ve en önemlisi kendi çalışmalarımla kıyaslayarak yorumlama şansı yakaladım. Geldiğim nokta kendi adıma ümit var olduğum nokta idi. Ancak Türkiye adına bira üzüntü biraz da şaşkınlık yaşadığımı itiraf etmeliyim. Zira Türkiye’de o kadar aramamıza rağmen geometrik desenlerin analizi konusunda çalışan uzman bulamamıştık. Bu farkındalık sanırım sorumluluğu beraberinde getirdi. Yoğun bir çalışma sürecine girdim. Sadece analiz yapıp biriktiriyordum. Amacım Türk İslam dünyasına dair bir veri bankası oluşturmaktı ve bir üniversitede bu alana dair bir bölümün açılması, hiç değilse dersinin verilmesiydi. Anadolu hâlâ bitmiş değil. Kitaplaşan bu üç cilde ilk adım olarak bakabiliriz. Veri bankası ve üniversitede bölüm ayağı sonraki adım inşallah.

BİLİM TARİHİNDE İZ SÜRÜLMELİ

Kitap matematik, mimari, sanat tarihi, tasarım gibi farklı alanları, disiplinleri ilgilendiren bir toplama sahip. “Koleksiyonluk bir eser” olması dışında 3 ciltlik çalışmanın bilimler ve gelecek nesil için kıymeti nedir?

Umut ediyorum bu ilk adım dediğim çalışma ile birlikte şu ana kadar bu alana dair yaklaşım metotları hem akademik boyutuyla hem de sanat boyutuyla değişecek. Artık isminin ilk kelimesi “Geometri” olan bu alan arkasındaki geometriden bağımsız görülerek çizgiler yumağı şeklinde ele alınmayacak. Desen fotoğraflarının üzerinden rastgele kopya edilmeyecek. Anadolu Selçuklu dediğimizde bu coğrafyaya ait desen kimliğinin olduğunu ve köklerinin doğudan geldiğine dair farkındalık oluşacak ve Mağribî desenlerden yapılan tasarımları günümüzde de popüler olan “Selçuklu” başlığı altındaki organizasyonlarda kullanmayacaklar. Akademik çalışmalarda özellikle sanat tarihi çalışmalarında geometrik desenler gördüğünü betimleme üzerinden ele alınmayacak. Yani öyle ümit ediyorum. Tabi günümüzdeki tüm bu sıkıntıların yanında henüz dokunulmamış olan konular da var saha ile alakalı. Sonraki süreçte o alanlara da dokunmak için bir yol açıcı çalışma oldu kitap. Mesela benim en çok önemsediğim konu İslam sanatındaki geometrik desenlerin bilim tarihi bağlamında izinin sürülmesi ki ben bu konuyu da diğer çalışmalarımla paralel yürütüyorum. Felsefî arka plana dair söylenecek tüm sözler tasarımların gelişip-değiştiği süreçlerin dönemsel izlerini sürmekle ve bu bağlamda İslam düşünce tarihinin sürecini doğru anlamakla mümkün olacağına inanıyorum. Yoksa konu hakkında hiçbir teknik bilgi, metodoloji ve tarihi bilgiye sahip olmayanların yaptığı gibi “Tevhidî” sanat kelimesini kullanıp geçmek en kolayı. “Neden?”lerin peşine düşmeden yorumlamak romantizmdir. Oysa bu saha, tarihte hiç romantik yaklaşımlarla ele alınmamış. İrfanî geleneğimizi dahi hikmetten bağımsız ele alamıyorken riyazî bir alanla sıkı sıkıya bağlı olan bir sanatın romantik ele alınmasını bu çağın kolaycılığı olarak değerlendiriyorum.

Bu yıldızlar, daireler, çizgiler bizim için neden kıymetli peki?

Konu çok derin ve maalesef direkt bir kaynakta bunların neden yapıldığı ve felsefî arka planına dair birincil kaynaklarda şu ana kadar bir metin göremedim. Ancak farklı kaynak ve araştırmalardan parçalar birleştirilerek konuya dair sağlıklı bir kolaj yapmak mümkündür. Önceki sorunuzda da açıkladığım üzere, konu bilim tarihi ve dolayısı ile düşünce tarihi ile ilişkilidir. Matematik, astronomi, geometri ilimlerine dönemin bakış açısını çözmezsek bilimin sanatsal dışavurumu olan bu alanın da nedenlerini kavrayamayız. Bu söylediklerim, adrese gönderecek yol haritası. Bu yol haritasını oluşturdum ve adrese doğru ilerlemeye çalışıyorum.

Teknik olarak bakarsak?

Teknik olarak bakacak olursak geometrinin doğasına vakıf olunabilecek muazzam bir alan olduğu için kıymetli. Tek bir noktadan başlayarak daire ve doğru parçalarının geometrinin kendi disiplinine uygun olarak yerleştirilmesi ve sonsuza açılan yüzey kaplama sistemlerine ulaşmak… Bu tam da bu sanatın felsefesini de içinde barındıran bir durum. Yani fark edildiği üzere birbirinden kopuk olmayan fizik ve metafizik boyut ve fiziği doğru anlamazsak metafiziği de doğru bir zemine oturtamayız.

Desen çalışmalarını ne kadar geriye götürebiliriz? Uygulandıkları dönemlerde bu desenler yapı için ne ifade ediyordu? Uygulayıcı kişilerin algısı, amacı ve desenlerin felsefesi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Sorunuzu geometrik desenler özelinde ele alacağım. Elbette geometrik desenlerin geçmişi İslamiyet öncesine, farklı kültür ve coğrafyalara dayanıyor. Ne kadar eskiye gidebiliriz bilemiyorum ancak Antik Mısır ve Sümerler gibi medeniyetlerde birtakım tasarımlar görmek mümkün. Her gün yeni şeyler bulunuyor. Mesela biliyorsunuz Göbeklitepe ile eski insanların iyi bir geometri bilgisine sahip olduklarına dair veri sunan bulgular ortaya çıkarıldı. Altı köşeli yıldız ve swastika gibi formların geçmişine ve farklı medeniyetlerdeki sembolik anlamlarına dair şeyler söylemek mümkünse de tüm tasarımların bir sembolik açılımına dair yorum yapmak mümkün görünmüyor.

RENKLER COĞRAFYAYA GÖRE DEĞİŞİYOR

Renkleri de konuşmak isterim. Bazı eserlerdeki desenlerin renkleri olduğunu görüyoruz. Renk seçimleri hakkında ne söylemek istersiniz?

Renk uygulama malzemesi, tekniğe göre değişeceği gibi aynı malzeme kullanılsa dahi coğrafyaya göre de değişen bir konu. Yani siz taş, kâşi (çini), kalem-işi teknikleri ile tasarım ortaya kacaksanız doğal olarak renkler de değişir. Ya da sadece çini üzerinden bir değerlendirme yapılacaksa o vakit çini teknikleri de konuşma konusuna dahil edilmeli. Ve tabii ki dönemsel değişkenler ve coğrafya farklılığı.

Çalışmada çizim tekniği bakımından bir yenilik var. Bundan bahseder misiniz ve getirdiği başka yeniliklerden?

Aslında yenilik değil. Bu, kökünü Öklit’e kadar (Belki daha eski ama kaynak ortaya koyduğu için oradan başlatıyoruz) götürebileceğimiz cetvel-pergel konstrüksiyonuna dayanan sistemle desenlere yaklaşıyor. Yani bu konstrüksiyon inşası ile tasarımı oluşturuyoruz. Buzcanî de, döneminde sadece zanaatkarlar için kaleme aldığı kitabında, cetvel-pergel konstrüksiyonu ile basit geometrik formların nasıl inşa edileceğinden bahsediyor. Bunun dışında geometrik desenlerin inşasına dair ipuçları yakalayabileceğimiz bazı birincil kaynaklar da var. Biz uzmanlar bu yaklaşımların ve geometri bilgimizin bizi yönlendirmesi ile analizleri yapıyoruz.

Desen bakımından görülmesini tavsiye edeceğiniz üç eser nedir?

Anadolu için sanırım soruyorsunuz, Eser değil de yapılar topluluğu üzerinden cevaplandırmak isterim sorunuzu. Desenlerin en komplex olduğu tasarımlar hanların taç kapılarıdır. Konuyu çalışanların Anadolu Selçuklu mimarisinin klasik eserleri diyebileceğimiz bu yapıları mutlaka görmeliler. Bunun dışında Ahlat mezar taşları ciddi bir veri tabanı oluşturuyor. Büyüleyici bir dünya, orayı da çalışıyorum ancak uzun zaman kazı ekibinin elinde olduğundan yayın yapamıyormuşuz. Bir de tabii ki kümbetler. Çünkü kümbetler yapı malzemesi olan tuğla ile bizi Büyük Selçuklu’ya ve Karahanlılar’a bağlar. Yani Doğu’dan Batı’ya bir gelenek aktarımını hem malzemede hem de yüzey kaplama sistemlerinde görürüz.

#Serap Ekizler Sönmez
#Ketebe Yayınları
#Mimar Sinan
4 yıl önce