|

Anadolu insanını taklit ediyorum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Sıfır Atık Projesi’nden ilham alan “Atıktan Sanata” sergisi geri dönüşümü ve sürdürülebilirliği yeniden gündemimize getirdi. Projeye katkı sağlayan sanatçılardan Fırat Neziroğlu, “Sürdürülebilir modanın yolu Anadolu’dan geçiyor” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 30/06/2019 Sunday
Güncelleme: 14:09 - 29/06/2019 Saturday
Yeni Şafak
Neziroğlu sergide atık kumaşlardan yapılmış bir kaftanı  Emine Erdoğan’a hediye etmişti.
Neziroğlu sergide atık kumaşlardan yapılmış bir kaftanı Emine Erdoğan’a hediye etmişti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Sıfır Atık Projesi’nden ilham alan “Atıktan Sanata” sergisi geçtiğimiz hafta İstanbul Havalimanı’nda açıldı. Projenin temelinde İstanbul Havalimanı’nın inşaatı sırasında oluşan atık materyalin, sanat eserlerine dönüştürülmesi fikri vardı. İlk kez bir inşaat sahasına sanat atölyesi kuruldu. Bu çalışmalar sonucunda, ‘botanik’, ‘moda’, ‘heykel’ ve ‘kullanılabilir ürün’ kategorilerinde çeşitli eserler ortaya çıktı. Projeye katkıda bulunan isimlerden biri de dokuma sanatçısı Fırat Neziroğlu’ydu. Atıktan Sanata projesinde Şubat ayında New York Fashion Week’te sergilenen Yen koleksiyonu sanatseverlerle buluştu. Bu koleksiyonun en önemli özelliği, Anadolu’da yaygın kullanılan kol altında hareket kolaylığı sağlayan kuş adı verilen üçgen parçaların yanı sıra, kolların üzerinde sallanan, kolu saklayan parçanın, koleksiyona ismini veren Yen’in bulunması.Ve tabi ki geri dönüşümlü ipliklerle üretilmesi. Sürdürülebilirliğin hemen her konuda tartışıldığı günlerde Neziroğlu’yla Anadolu geleneğinin sürdürülebilir modaya etkilerini konuştuk...


Sıfır Atık projesi kapsamında sergilenen kreasyonunuzun en önemli özelliği geri dönüşebilir olması. Bu açıdan bakarsak tasarımlarınızı nasıl tanımlamalıyız?

Ben farklı alanlarda üretim yapan bir sanatçıyım. Ama bunların içindeyken temel derdim hep Anadolu oldu. İnsan söz söylemek isterse sadece kendi sözünü söyler. Eski Anadolu insanı yokluğun içindeyken bile kendi giysisini bir şekilde üretir. Ama aynı zamanda en işlevsel kalıpları ve kumaşı kullanır. Elinde olan çizgili kumaşın yanına çiçekli bir kumaş koymaktan çekinmez. Bu aynı zamanda harika bir moda çizgisi oluşturur. Elbiselerini üretirken uzun ömürlü bir kullanım sağlayacak yollar geliştirir. İşlevsel tasarımlar kullanır. Biz böyle bir kültürün içinden geliyoruz. Ne batıdan ne de doğumuzdan etkilenmeye gerek yok. Ben de tasarımlarımda kendi bilgimi, görgümü kullanmak istiyorum. Sadece yokluk çekerken bile yaratıcı olabilen Anadolu insanı taklit etmeye çalışıyorum diyebilirim. Bugün üretmeyip, hem zihinsel hem de maddesel olarak çok tüketerek bir sona doğru yaklaşıyoruz.

DOĞAL OLAN GERİ DÖNÜŞÜME DAHİL OLUR

Anadolu geleneğinde her şeye geri dönüştürülür. Artık kumaşlar, işe yaramayan eski kıyafetler bile kilim olarak dokunur. Bu tecrübeyi dünyaya sunuyorsunuz. Peki her şey geri dönüştürülebilir mi?

Geri dönüşümün hangi malzeme üzerinden yapıldığını ben çok önemsiyorum. Ben kumaş ve kıyafet atıklarından geri dönüştürülen iplikleri tasarımlarımda kullanıyorum. Ama bir plastiğin geri dönüştürülerek kıyafet yapılmasına da karşıyım. Plastik geri dönüştürülüyorsa ve bu kıyafet olarak kullanılıyorsa burada yine bir yanlışlık var. Plastiği tamamen hayatımızdan çıkarmamız gerekiyor. Yoksa onu geri dönüştürüp kıyafet yapmanın, küpe yapmanın bir anlamı yok. Yeniden ve yeniden dönüştürülmesi mümkün değil. Bence plastiği üretmemek ve kullanmamak esas konu olmadı. Diğer türlü sadece plastiği desteklemiş oluruz. Doğal olanı geri dönüştürmek, yapay olanı da ürettirmemek gerekiyor. Sürdürülebilirliğin yolu da Anadolu’dan geçiyor. Geri dönüşüm kültürünü, işlevsel tasarımla dünyaya sunabilmeliyiz. Ve bu gelenekten korkmamak gerekiyor. Hiç kötü bir şey değil. Eski veya köhne değil. Hatırlamak da değil, sadece görmemiz gerekiyor.

ZARİF İNSANLARIN TORUNLARIYIZ

Üretimlerinizde Anadolu’dan ilham alıyorsunuz. Peki bu hikâye nasıl başladı? Siz Yen’e nasıl yöneldiniz?

İnsan ben yeni bir şey yapayım, nasıl yapayım diye yola çıkmıyor. Hayat o yöne iletiyor bir şekilde. Ben dansçı olarak başladım sanat hayatıma. Tabi bu noktada işin içine ister istemez halk dansları da girdi. Çok ucundan, içine girmeden de olsa zeybek kıyafetleri dikkatimi çekmeye başladı. Hikâyeyi bilirsiniz, zeybek savaşa giderken eşi onun kıyafetlerini iğne oyalarıyla süsler. Onun kokusunu, emeğini üstünde taşısın diye. Cepkenindeki çiçeklerle gidiyor savaşlara bu insanlar. Yokluğun içinden çıkardıkları bu zarafetle yaşayan, zarif insanların torunlarıyız. Biz bunu nasıl oldu da unuttuk? Ben bu sorudan yola çıktım sanıyorum. Hala Anadolu’da da bu zarifliğin peşinde dolaşıyorum.

O günün kıyafetlerinin modernize edilmesi ne kadar mümkün?

Ben modernleştirmiyorum. Çünkü modernizm demek tektipleştirmek de demek. İnsanların çılgınca her şeyi modernize etme çabasını asla anlamıyorum. Ben anneannemiz, babaannemiz hangi bakış açısıyla hangi sorunu çözdüyse, ben de o bakış açısını anlayıp sorunları çözmeye çalışıyorum.

Önemli olan işlevsel tasarım

Peki bu günlük hayatımıza nasıl yansıyacak?

Tabi ki yansıyacak. Ben de işe gidiyorum, çalışıyorum, saatlerce masa başında kaldığım oluyor. Anneannelerimizin getirdiği çözümleri bugün için kullanmaya gayret ediyorum. Gelenekten beslenen ama modernize edilmemiş, özünü kaybetmemiş işlevsel tasarımlar ortaya çıkarıyorum.

Bugün herkes skinny olarak adlandırılan dar kot pantolonlar giyiyor. Bu dar pantolonlarla tüm gün masa başında iş yapmaya çalışıyoruz. Bu sağlığımız için çok tehlikeli sonuçlar da doğurabiliyor. Ben arkası skinny, önündeki formu ise şalvar olan pantalonlar tasarlayarak günlük hayatın bu sorununa özüm üretmeye çalıştım. Bacaklarınızı rahat hareket ettirmenizi sağlarken şık bir görünüş de sağlıyor. Örneğin anneannelerimiz eskiden kol altları aşınmasın diye kuş diye bir parça koyardı gömlek, ceket dikerken. Ben bunu denediğimde terlemenin de önüne geçtiğini fark ettim.

Çünkü bir tür körük vazifesi görüyor. Şimdi tüm gömlek ve ceket modellerimde bu parçayı da kullanıyorum. Dışardan bakınca normal bir gömlek. Ama işlevi için oldukça önemli. Tektipleştirmeden, günlük hayatın sorunlarına çözümler öneren, işlevsel tasarımlar öneriyorum.

Anadolu’yu geziyorum

Anadolu’daki gezilerinizle mi bu kalıpları örnekleri çıkarıyorsunuz?

Anadolu’yu uzun zamandır geziyorum. Gezdikçe de bugüne kadar hor görülen, beğenilmeyen o kültürün ne kadar üstün bir kültür olduğunu fark ediyorum. Yıllardan bu yana Anadolu’nun farklı kentlerindeki üniversitelerinde atölyeler, eğitimler düzenliyorum. Gittiğim bölgelerin de köylerini geziyorum. İzmirli olduğum için başta Ege köyleri olmak üzere Çankırı, Eskişehir, Şanlıurfa, Mardin ve aklıma gelmeyen daha birçok şehirde bu tür araştırmalar, gözlemler yapma şansım oldu. Kuş dediğim o parçayı gördüğüm ilk yer Çankırı’ydı. Oldukça şaşırmıştım. Ama sonra araştırdığımda zaten bunun tüm Anadolu’da kullanıldığını fark ettim.

#Sıfır Atık Projesi
#Atıktan Sanata
#Fırat Neziroğlu
5 years ago