|

Aşağılık kompleksi Müslüman’ın da sorunu

Savaş Ş. Barkçin’le Ketebe Yayınları’ndan çıkan “Sözler ve İzler” kitabı üzerine konuştuk. Siyasetten tutun da sanata kadar iki asırdır aşağılık kompleksi devri yaşadığımızı dile getiren Barkçin, “Eskiden bunu Kemalistlere ve Batıcılara söylerdik. Fakat son otuz yıldır muhafazakârların da durumu hiç farklı değil, hatta bazı durumlarda daha da katmerli” ifadelerini kullandı.

Sevda Dursun
04:00 - 28/03/2023 Salı
Güncelleme: 06:19 - 28/03/2023 Salı
Yeni Şafak
Savaş Şafak Barkçin.
Savaş Şafak Barkçin.

Son yıllarda aşağılık kompleksi, kendini kaybetmek, kendini aramak gibi kavramlar üzerinde yoğunlaşan Savaş Ş. Barkçin, Ketebe Yayınları’ndan çıkan kitabında bu kavramlar üzerine çeşitli mecralarda yazdıklarını topladı. “Sözler ve İzler” ismini verdiği kitapta müzikten mimariye, siyasetten ekonomiye, soyadı skandalından yanlış kullanılan kavramlara kadar birçok konuda kanıksadığımız aşağılık kompleksine dikkat çekiyor. Kavramlar üzerinden yola çıkıp kendimiz olamama sorununa değinen Barkçin’le kitap üzerine konuştuk.

Neden aşağılık kompleksini bu kadar önemsiyorsunuz?

Müslümanların iki asırlık serüveni, siyasetten tutun da sanata kadar kendisi olmaktan çıktığı yani bir aşağılık kompleksi devri. Eskiden bunu Kemalistlere ve Batıcılara söylerdik. Fakat son otuz yıldır muhafazakârların da durumu hiç farklı değil, hatta bazı durumlarda daha da katmerli. Bu insanların asıl sorunları kendilerini bir hiç olarak görmeleri, Batı’da olan her şeyin kıymetli ve doğru olduğuna inanmaları. Yani kadın hakları dediğin zaman bir Batılı nasıl anlatıyorsa öyle alıyor.

AYRIMCILIĞIN POZİTİFİ OLMAZ

Batılı kendi icad ettiği sorunu kendi kelimeleriyle anlatmıyor mu zaten?

Aynen öyle. Pozitif ayrımcılık gibi mesela, ABD’de ve Avrupa’da çıkış süreci tamamen onların köleci asıllarına dayanıyor. Sadece ırkından dolayı bazı kotalar verildi ve hak edilmeyen mevkilere getirilenler oldu. Şu anda onun tersi adaletsizlikler tartışılıyor Amerikan toplumunda. Ayrımcılığın pozitifi olmaz. Bu adalet kavramının eş anlamlısı değildir, orada zaten cinsiyete şuna buna bakılmaz, herkesin hak ettiği şeyi alması hedeflenir.

Hadi Batı’nın icadı sorunlara onların kavramlarıyla bakıyoruz, peki ya kendimize bakışa ne diyorsunuz?

Kendimize bakışta bile bu kompleks kendini gösteriyor, mesela dindar insanlar İslam düşüncesini bir oryantalistten okumayı tercih ediyorlar. İlahiyat fakültesinde bir surenin Mekki mi Medeni mi olduğuna dair makala yazan bir kızımız, dipnotlarda yüzlerce kaynak saymış, içinde sadece üç tane Müslüman ismi görebildim. Geri kalanı hep Batılı oryantalistler. ‘Ben Kuran’ı anlamak için Batılı birine dayanmak zorundayım’ demek istiyor. Bu, kendini hiç sayma sorunudur, bunun da adı aşağılık kompleksidir.

ALLAH İZİN VERİRSE BAŞARIRIM

Başarı kavramını ele alalım o zaman, “You can do it” değil diyorsunuz başarı. Nedir o zaman?

Kızımın ilkokul üçe giderken eve geldiğinde söylediği bir olayı anlatmam lazım. Okulda öğretmen sınav yaparken, “En iyisini ben yapacağım deyin, başarılı olursunuz” demiş. Ama kızım da öyle söylemediğini, içinden “Allah izin verirse başarılı olurum” dediğini söylemişti. O yazı buna değiniyor, bir mümin için başa geçme anlamında başarmak gerçek bir başarı değil. Biz sadece Allah’u Teala’nın murad ettiği, onun hoşuna giden işleri yapınca başarı elde ederiz, ona da tevfik diyoruz zaten. Tevfik, yaptığın işin Allah’ın muradıyla uyuşması demektir. O yüzden istersen yaparsın, sen koçsun, harikasın gibi kişisel gelişim sözlerinin imanı da ne kadar tırtıkladığını anlatan bir yazı.

SAMİMİYET KALBİN MEYVESİDİR

Kavrayış kalpte başlar diyorsunuz, modern iletişim yöntemleri çok yanlış yerden mi başlıyor?

Anlamlı olan iletişimi ele alsak bile, göstermek anlamdan önce geliyor. Teşhir ettiğiniz zaman meşhur oluyorsunuz. Gösterenler daha da önde. Bugünkü iletişim de kalpten değil daha çok dilden başlıyor. O dil de mekanik bir şey, insan bilinç altından da konuşabilir, ezberlediği şeyleri de kastetmediği şeyleri de söyleyebilir. Maalesef münafıklık dili de çok yaygın. Dolayısıyla kasıt ile kelam arasındaki bağ genelde kopuyor. Samimiyet kopuyor, samimiyet kalbin bir meyvesidir. Argümantasyon, iddialar bunlar beynin işlevleridir. Kalp ve beyin arasındaki ilişki kopunca kalp orada yetim kalıyor. O yüzden kalbi sesler pek duyamıyoruz.

SANALLIKTA BELLİ RİSKLER VAR

Bir de sanal alem var, sanal alem bu yüzyılın imtihanı mı imkânı mı?

İmkânı ne yöne kullanırsak o yöne doğru nimet olur veya külfet olur. Bizim araçlarla bir sorunumuz yok. Kimin geliştirdiğine de bakmayız, iyi bir şey olarak algıladığımızda onu iyiliğe doğru istihdam etmeye çalışırız. Sanal alem dediğimizde de kendi başına kötü bir şey değil. Sanallıkta belli riskler var, ama o risklerin olması o aracı kötü hale getirmez. Sen o risklere dikkat eder, hayır yönüne doğru ağırlık verirsen sanallık senin için çok büyük bir nimettir.

#Sözler ve İzler
#Kültür
#Savaş Şafak Barkçin
#Sanal alem
1 yıl önce