|

Ayasofya’da ilk namaz coşkusu

Ayasofya Camii 24 saat kapılarını açınca dışardaki kalabalık da hiç bitmedi. Ayasofya’da iki rekat şükür namazı kılmak, havasını solumak için gelen ziyaretçilerin oluşturduğu kuyruk günlerdir devam ediyor.

Haber Merkezi
04:00 - 2/08/2020 Pazar
Güncelleme: 11:49 - 1/08/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Ayasofya’da ilk Cuma namazını kılmaya gelenler arasında kadınlar da vardı. Yollar, sokaklar, tramvay durakları rengarenk seccadelerle donatılmış adeta şehirde bayram havası esiyor.
Ayasofya’da ilk Cuma namazını kılmaya gelenler arasında kadınlar da vardı. Yollar, sokaklar, tramvay durakları rengarenk seccadelerle donatılmış adeta şehirde bayram havası esiyor.
AYŞEGÜL YILDIRIM KARA

Bu ülkenin dindar insanlarının içindeki uktenin adıdır önce Kudüs, Mescid-i Aksa, sonra Ayasofya. İnanç mefkuresidir, hasretiyle şiirler yazılan, ezgiler söylenen kızıl elmasıdır.

86 yıl önce, 1500 yılı geçkin yaşıyla bu tarihi mabed birden bire seyirlik bir taş yapıya dönüştürülmüştür. Pagan dönemden, Hıristiyanlığın tohumlarının İstanbul’da ilk atıldığı zamanlara uzanan geçmişiyle son 86 yıl hariç hep tanrıyla insanın buluşma mekanı, arzuhalini sunma kapısı olmuştur Ayasofya. Gölgesinde düzenlenen gösteriler, mitingler hep onun özgürlüğü içindir.


Ayasofya’nın secdeyle yeniden buluştuğu o kutlu ana şahitlik etmek, onun hasretiyle bu dünyadan göçen dostlarına karşı insanda bir mahcubiyet duygusu uyandırır öte yandan. 24 Temmuz 2020 o mahcubiyetin sevinç ve coşkuyla karıştığı tarihi gündür işte. Kubbesinde çınlayan ilk ezan, cemaatle Fetih suresi eşliğinde kılınan ilk Cuma, yılların hasretiyle tutuşan canlarla taşların yeniden cem olma hali… Bizler için şükür sebebidir. Dünya siyaseti açısından bakıldığındaysa hakimiyetini ve bağımsızlığını perçinlemiş, kendine güvenen güçlü bir ülkenin başı dik duruşunun göstergesidir Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi.

HEPİMİZİN HAYALİ İLK CUMAYDI

Günler öncesinden hazırlıklar başlamış ve Ayasofta o Cuma yeniden buluşacağı cemaati için süslenmiştir. Neredeyse tüm aşamaları gerek sosyal medyadan gerek televizyonlardan adım adım takip edilmiş, herkes planını ona göre yapmıştır. Evet Kovid nedeniyle Ayasofya’ya kalabalık bir cemaat alınamayacaktır ama meydanlar herkesi kucaklayacak büyüklüktedir.


O Cuma için insanlar şehir dışından Sultanahmet’e taşınmış hatta Avrupa’dan gelenler olduğu haberleri bültenlere yansımıştır. O Cumayı Ayasofya’da o devasa mabedde geçirmek herkesin hayalini süslemektedir, ben de dahil… Hayal bu ya, o devasa kubbenin akustiğinde ilk avuç açıp dua edenlerden olmuşum. Ne saadet. Elbette hayallerle yaşamıyoruz, içeriye sayılı kişi alınacak ve o kişilerden biri olamayabiliriz. Ancak hesabı önceden kesmek beni her zaman yanıltır, yine yanıldım.

Ayasofya’nın ilk Cumasına şahitlik etmek istediğimizi her yerde belirtirken bile gerçekleşeceğini düşünüp heveslenmek ve akabinde hayal kırıklığı yaşamak istemiyordum açıkçası. Meydanda yerimizi alırız düşüncesindeydim hep ta ki bir gün önce yatsı namazı vakti aranana kadar. Eğer Ayasofya’nın açılışına katılmak ve Cuma kılmak istiyorsam yarım saat içinde kovid testi yaptırmam gerekiyormuş. Yarım saat sürmedi testi yaptırmam ve ertesi sabaha sonuca göre Ayasofya’da olacağım. İnanılır gibi değil. Ertesi sabah kolay olmadı ama oldu ennihayetinde. Aradılar Kovid testim negatif ve Ayasofya’ya gidebilirim.


Hemen bir şeyler atıştırıp, çıktım yola. Planım Anadolu yakasından Marmaray’la karşıya geçerek Sirkeci’den Gülhane yönüne ilerlemek. Ama burada da niyetimle olan biten arasında fark var. Marmaray’a bindim ancak, Marmaray’ın Sirkeci durağında durmadan direkt Yenikapı’ya geçeceğini öğrendim. Sıkıntı yok. Yenikapı’dan geçeriz. Bu arada Marmaray elleri bayraklı ve seccadeli adamlarla, mitinge gider gibi coşkulu kadınlarla dolu. Herkes bir an evvel alana ulaşmak istiyor. Yenikapı’da Marmaray neredeyse boşalıyor.

Her yer çok kalabalık ve herkes Ayasofya’ya doğru Divanyolu’ndan yürüyerek geçiyor. Taksi yok, tramvaylar çalışmıyor, çalışamıyor. Ben de kalabalığa katılıyorum. Kimileri bir yandan yürüyüp bir yandan telefonla çekim yaparken kimileri sosyal medyadan canlı yayın yapıyor. Herkesin elinde bir telefon o yürüyüşü ölümsüzleştirmeye çalışıyor. Beyazıt’tan sonra Çemberlitaş’a doğru kalabalık iyice yoğunlaşmaya başlıyor. Artık kendimi, 3-4 yıl önce bir Ramazan ayında Cuma’yı kılmak üzere Mescid-i Aksa’ya doğru yürüyen o grubun içindeymişim gibi hissediyorum.


Aynı coşku, aynı sevinç, tekbirler ve Salat-ı Ümmiye’lerle. Çocuklar babalarının omzunda, seccadeler ellerde ya da poşetlerde. Normal bir zamanda bu kadar çok poşet taşıyan erkek göremezsiniz. Gülüyorum. Alan hınca hınç dolduğu için polisler artık alana giriş çıkışları kontrol ediyorlar. İlk barikatla Çemberlitaş’ta karşılaşıyorum. İçeri alamayacaklarını artık alanda yer olmadığını söylüyorlar. Ancak Gülhane kapısına inmem gerekiyor benim. Bir yolunu bulmalıyım. Bir şekilde içeriye sızıyorum. İnanılmaz bir görüntü, yollar, parklar, tramvay durakları, tramvay yolları her yer serilen rengarenk seccadelerle dolu. O sırada başlıyor Fetih Suresi. Şimdi ağlamazsa bir insan ne zaman ağlar ki. Gözler buğulu, dudaklar kıpır kıpır. Huşu içinde herkes kendilerine buldukları yerde dua ediyorlar.

KADINLARIN CUMA NAMAZI KILMA ALIŞKANLIĞI

Kaldırımlar dolduğu için ilerlemekte güçlük çekiyoruz. Arada sıkıştığımız anlar oluyor. Allah’tan herkes mesafeye dikkat edemese de maskesini doğru takıyor. Sıcaktan bunalıp indiren pek yok. Normal zamanlarda turist kalabalığını taşıyan arka sokaklar, ara sokaklar hep serilmiş seccadeler üzerinde vaktin girmesini bekleyenlerle dolu. Arada sırada ilerlemekte zorlanan erkekler, kadınlara çatıyorlar. Bunda muhtemelen Türkiye’de kadınların Cuma kılma alışkanlığının olmaması etkili… Oysa kadınlar rahatlıkla Mekke’de Cuma kılıyorlar, Medine’de kılıyorlar, Kudüs’te kılıyorlar, diğer İslam ülkelerinde kılıyorlar ancak Türkiye’de kadınlar Cuma’ya gitmez algısı hakim. Giderlerse azarlanabilirler. Birkaç kez bununla karşılaşıyorum. Ayasofya’nın açılışını orada olarak, cemaate katılarak yaşamak isteyen kadınlar düşünülmediği için yine en çok kadınlar zor durumda kalıyorlar.

TÜM HEYBETİYLE AYASOFYA

Gülhane kapısına inmek, bu manzaralar eşliğinde kah ilerleyerek, kah yol bulamadığım için geri dönüp farklı güzergahları deneyerek oldukça uzun sürüyor. Ama ulaşıyorum. Başarıyorum. Sonrası artık nefes nefese bir buluşma oluyor. Namaza yetişmekle kalmıyor, dualara amin diyebiliyorum. Orada bir tarih yazıldı, buna şahitlik ediyorum. O devasa kubbede yankılanan ezan bütün İslam aleminin hayaliydi, buna şahit oluyorum.


Dışarıda gururla ve zafer duygusuyla toplanan binlerce insana, içeride sayıca az da olsa bir kutsal mekanın özüyle, aslıyla buluşmasının yaşattığı minnet hissiyle dolu yüzlerce insana şahit oluyorum. Soğuk duvarların dualarla ısındığını görüyorum. Kadıasker Mustafa İzzet Efendi’nin o muhteşem hatlarının daha bir parıldadığını hissediyorum. Kadınlara ayrılan bölümden caminin tüm heybetiyle arzı endam ettiğini, geride, kuytuda, izbede, mekanın ruhunu soluyamadan ibadet etmek zorunda bırakılmadığımız için ayrıca seviniyorum. Bu hassasiyetin gösterilmesinin, yaşayan mekanlar olan camilerde kadınların da yer bulmasının önemli bir adımı olduğuna inanıyorum.


Arif Nihat Asya’nın dizeleri dökülüyor sonra istemsizce dilimden;

“Biz, kısık sesleriz... Minareleri,

Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!

Ya çağır şurda bal yapanlarını,

Ya kovansız bırakma, Allah’ım!

Mahyasızdır minareler... Göğü de

Kehkeşansız bırakma Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,

Müslümansız bırakma, Allah’ım!”

İlk ezan, ilk kamet, ilk secde ve ilk dua…

Hayatta büyük şükür sebepleri vardır. Benim listeme artık bunlar da eklendi. Hamd ediyorum.

#Ayasofya Camii
#Bayram
#Namaz
4 yıl önce