Klasik müzik tarihinin büyük bestecilerinden Béla Bartók’un yolunun Türkiye’den geçtiğini biliyor muydunuz? Türkiye’deki Macar Kültür Merkezi Müdürü ölümünün 75. yılın Bartok’un bu bilinmeyen yolculuğunu gün yüzüne çıkarıyor .
- 1881 doğumlu Bartók, klasik Batı müziği besteciliğinin yanında hem Macar halk ezgisi ve müziği hem de farklı halkların müzikleri üzerine çalıştı. Macarlara akraba halkların müziklerine duyduğu ilgiyle birlikte Türk halk ezgilerinde ortak noktalar gördü. Ve 1936 senesinde Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya fakültesinin davetlisi olarak Türkiye’ye geldi.Türk müziğinin önemli isimlerinden Ahmed Adnan Saygun ile birlikte sunum yapıp konserler verdi. Ardından Anadolu’da halk müzikleri derlemek için yola koyuldu. Adana, Tarsus ve Mersin’e giden ekip Osmaniye’de araştırma yaptı. Macar Kültür Merkezi’nin aktardığına göre Bartók’un burada dinlediği ezgiler onu çok heyecanlandırdı çünkü duydukları, eski bir Macar ezgisinin varyantıydı. İstediği saha çalışması başlayan müzisyen yük arabası kiralayıp Çardaklı ve Toprakkale köylerini dolaştı.Türküler söyleyen yöre halkından yüz bir adet ezgi derledi. İşte bu serüven Macar Kültür Merkezi’nin katkılarıyla belgesel filme konu oldu ve Youtube üzerinden tüm dünyada erişime açıldı. Müdür Dr. Gábor Fador, bu ilginç serüvenin perde arkasını anlattı.
- Bartók, Macarlarla akraba halk ve başka halkların müziğine ilgi duyuyordu. Yaptığı araştırmalar sırasında pentatonik üslubun oluşumunun Asya ve Türkler’de gerçekleşmiş olabileceği önsezisi üzerine yoğunlaşır, birtakım Çeremis ezgilerinin varyantları olan Macar ezgilerine rastlar. Ayrıca Kazan civarı kuzey Türk ezgilerinin varyantları olan Macar halk ezgilerine de rastlar.Hatta Mahmud Ragib Gazimihal’in “Türk Halk Musikilerinin Temel Hususiyetleri Meselesi” eserinde bunlara benzer birkaç ezgi daha bulunca bu ezgilerin ortak kaynağının eski kuzey-Türk kültürü olabileceği fikri doğuyor. Bu araştırmalar üzerine o dönemde kurulan Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde görev alan Macar profesör László Rásonyi, Bartók’a mektup yazar ve davet eder.Böylece ona yanında eşlik edecek Adnan Saygun ile birlikte Türkiye serüveni başlar.
TÜRKİYE’DE SAHA ÇALIŞMASI YAPTI
Bartók burada, halk müziğinde sadece müziğin hazinesinin ve modern müzik dilinin yenilenebileceğini değil, aynı zamanda tarihi, toplumsal, coğrafi bağlantıların izlerini muhafaza eden paha biçilmez değerdeki belgelere de rastlıyor. Bartók’un yoğun halk müziği saha çalışması serisi 1918’de kesintiye uğramıştı ve bundan sonra on beş yıldan fazla bir süre sadece derlemeleri üzerinde çalıştı, onları düzenlemek ve yayınlamakla meşguldü. Dolayısıyla Türkiye’ye gelişiyle yeniden saha çalışması imkanı yakalamıştı.
- Bartók derlediği Anadolu ezgilerini notaya döktüğü sıralarda diğer önemli parçalarını bestelemiş, piyano için bestelediği anıtsal değerdeki Mikrokosmos’u tamamlamıştı, yani bu ezgiler diğer eserlerini de beslemişti. Tüm bunlar Bartók için kendi halk müziği araştırmaları ile bestecilik çalışmalarının ne kadar da eşdeğerde olduğunu gösteriyor.
Osmaniye’ye gitmek istemesinin asıl sebebi, Yörük aşiretlerinin burada daha yoğun olmasıydı. Bartók’a göre göçebe olan Yörükler, yerleşik başka bir topluluğa göre müzik geleneklerini daha iyi muhafaza edebileceğiydi. Nitekim, Osmaniye’ye vardıklarında 70 yaşındaki Ali Bekir oğlu Bekir’den dinlediği ezgi Bartók’u çok heyecanlandırır ve bunun sanki bir Macar ezgisinin varyantı olduğunu düşünür. Aslında hayal ettiği saha çalışması böylece başlamış olur ve burada 11 ezgi derler. Sonra Çardaklı köyüne geçer ve 15 ezgi burada da derlenir. Sonra ise Toprakkale’ye geçerler, burada 11’e yakın ezgi derler.
İSTEĞİNİ YERİNE GETİRDİK
- Bartók’un Türkiye’de kaydettiği yüzden fazla ezgi sayesinde bu türküler ölümsüzleşti. Ezgileri tanıdıkça o zamana kadar etüt ettiği Arap, romen, Bulgar halk müziğinin çeşitli özellikleri ile akrabalığın yanı sıra, Türk halk müziğinin bilinmesinin eski, kavimler göçü dönemi Macar-Türk ilişkilerine de ışık tutabileceği yönündeki tahminini teyit etmiş oldu.
Bartók Anadolu seyahatinde kadınlardan da ezgiler dinlemek ister fakat hiçbir kadın bunu kabul etmez. Hatta bazı köylere giremezler bile. Biz bu seyahatimizde yerel bir kadın sanatçıyı kayda alma şansını yakaladık, kendisi bir “yörük kızı” Hatice Abul türküleriyle bize eşlik etti.
- Onun yeğeni, İbrahim Çened’e söz verdik, kendisi aynı zamanda gerçek bir kültür insanı. Hem Bartók’un mirasını konuşmak hem de gerçekleştirdiği faaliyetleri dinlemek açısından önemliydi. Kendisi de Bartók’u takip ederek bir kültür-sanat kurultayı düzenlemiş, Türkiye’nin önde gelen isimlerini ağırlamış.
Türkiye’ye yerleşmeyi düşünmüş
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Bartók, Osmaniye’de kadınlardan ezgi derleyememişti, bizse yerel bir sanatçının türküsünü kendi videomuzda kayda aldık. Ayrıca dünya çapındaki Macar Kültür Merkezleri açısından, müzisyenin ziyaret ettiği ve hatta bir dönem yerleşmeyi bile düşündüğü Türkiye’den bir katkı sunmak da büyük önem taşıyor.
- Bartók’un önemini dört farklı alanda değerlendirebiliriz; bestecilik, piyanistlik, öğretmenlik ve etnomüzikologluk. 20. Yüzyılın en önemli bestecilerindendir. Piyanist olarak Avrupa ve ABD’de birçok konser verdi. Öğretmen olarak hem Macar hem de farklı milletlerden birçok piyanistin yetişmesinde katkısı oldu. Etnomüzikolog olarak yerel müziklerin üzerindeki tarihsel ve sosyolojik etkilere dikkat çekenlerin ilklerindendi.