|

Belgeselimize sunucular aranıyor

Ülkemizdeki yerli belgesel yayıncılığı her geçen gün daha eğlenceli formatlarla seyirci karşısına çıkıyor. Yapımcılığını Enes Erbay’ın üstlendiği Şehirler ve Hayatlar belgeseli bunun son örneklerinden biri. Sıradışı formatıyla isteyenlere sunuculuk yapma imkânı da sunan belgesel, farklı hayatları, farklı şehirlerde bir araya getiriyor. Erbay, “Belgeselimize yeni sunucular arıyoruz” diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 16/08/2015 Pazar
Güncelleme: 19:18 - 15/08/2015 Cumartesi
Yeni Şafak

Yayıncılık sektörünün gelişmesi, Türkiye'deki belgesel anlayışı ve dilinin değişmesini de beraberinde getirdi. Yönetmenlerimiz artık klasik stüdyo ya da resim üstü metin belgeselciliği yerine yeni formatlar geliştirmeye, yeni bir dil kurmaya çalışıyor. Bu çabanın sonucunda da birbirinden güzel yapımlar seyirciyle buluşuyor. O 'farklı' belgesellerden biri de Limon Çiçeği Film tarafından hazırlanan ve yapımcılığını Enes Erbay'ın üstlendiği Şehirler ve Hayatlar belgeseli. Şehirler ve Hayatlar, tanıtıcı gezi programlarının dışında farklı bir formata sahip. Belgeselin her bölümünde, gezip keşfetmeyi seven farklı bir kişi, o bölümün hem sunuculuğunu yapıyor, hem ana karakterlerinden biri olma rolünü üstleniyor.



Diyelim ki bir inşaat mühendisisiniz ve İstanbul'da yaşıyorsunuz. Belgesel ekibi sizi alıyor, Endonezya'nın ücra bir köyünde bir ailenin yanına yerleştiriyor ve bir hafta boyunca oradaki aileyle birlikte yaşıyorsunuz. Bu bir haftalık süre zarfında aile fertlerinin yaptıklarını yapıyor, günlük tecrübelerine şahitlik ediyorsunuz. Orada geçirdiğiniz süre zarfında kendi mesleğinizle ilgili aileye bir katkıda bulunuyorsunuz, mesela aile için ihtiyaçları olan bir fırın inşa ediyorsunuz. Hem aile hem sunucu için özel olan bu bir haftalık tecrübeyi yeni şeyler öğrenme keyfiyle gözlemlemek ise seyirciye düşüyor. Şehirler ve Hayatlar, dünyanın uzak bir şehrini, oradaki hayatı, farklı gündelik yaşam alışkanlıklarını içinden gözlemleme imkânı sunuyor.


İlk bölüm çekimleri, Endonezya'nın Cava adasında bulunan Yogyakarta şehrinde, ikinci bölümü Tayland'ın başkenti Bangkok'ta, üçüncü bölümü ise Arnavutluk'un Jirokastra şehrinde tamamlanan belgesel, her üç şehirde de üç ayrı tecrübeyi aktarıyor. Üstelik belgesel ekibi bir yandan yeni sunucular aramaya da devam ediyor. Siz de isterseniz, hiç tanımadığınız şehirlerde, hiç tanımadığınız ailelerin hayatını yaşayıp, bunu anlatan belgeselin sunucusu olabilirsiniz. Üstelik bütün bu tecrübe için uygun bir ücret de alıyorsunuz.



TURİST GİBİ DEĞİL, GERÇEK HAYATI GÖRMEK İSTİYORUZ


Herkese 'acaba' dedirten bir formatı var belgeselin. Hikâyesini konuşmak için bir araya geldiğimiz Enes Erbay anlatırken bizim de aklımızdan geçiyor, 'bir haftalık tecrübe nasıl olur' diye. Kışkırtıcı bir fikir olduğunu kabul etmeliyiz. Yapımcı Erbay; “Bir şehre gidip, oradaki hayatı bir seyyah ya da turist gibi görmek istemiyoruz, bizzat o hayatı yaşayarak, tecrübeleyerek göstermek istiyoruz. Şehirlere ve hayatlara turist gözüyle değil, doğrudan o hayatın içinden bakmak istiyoruz” diyerek açıklıyor belgeselin amacını.



SUNUCUMUZ OLABİLİRSİNİZ


Kendi belgeselinin sunucusu olma fikri gerçekten heyecan verici. Profesyonel olarak başka başka mesleklerle uğraşan ve daha önce hiç kamera deneyimi yaşamamış insanlar, bir anda dünyanın farklı ülkelerinde de izlenecek bir belgeselin başkahramanı olabiliyorlar. Enes Erbay, asıl zorluğu sunucuların belirlenme sürecinde yaşadıklarını söyleyince, biz de konuyu biraz daha açıyoruz. Doğrudan belli sabit bir meslek ya da eğitim düzeyi aranmadığını söyleyen Erbay; “Aradığımız birkaç şey var, birincisi; sunucu adayının görece daha teknik bir mesleğe sahip olması. Mühendis, marangoz vs gibi… Her yerde genç olmanın tercih sebebi olduğu 21. Yüzyıl için kötü bir haberimiz var ama. Yaş olarak çok genç olmayan kişileri tercih ediyoruz diyor Erbay. Gerekçeleri ise açık, bir haftalık çekim sürecince yaşayacağı tüm macerayı kendi kişisel hayat tecrübesiyle mukayeseli olarak yorumlayabilmeli sunucu. Son tercih sebepleri ise, sunucu adayının daha önce o ülkeye gitmemiş olmaması. “Ne kadar merak, o kadar güzel sonuç” diyor Erbay.



Dünyanın haritadan bile bakıldığında göz korkutan ücra bir köyünde, bir haftalık bir macerayı göze aldıysanız sehirlervehayatlar.com adresinden, belgesel ekibine başvurmanız mümkün. Kabul edildiğinizde ise bir haftalık unutulmaz bir macera sizi bekliyor.



AHMET ŞAFAK:




Kendi kendine yeten yaşam tarzı hayranlık uyandırıcı


Önyargıları aradan kaldırınca insan zihni benzerlikleri öne çıkarmaya başlıyor aslında. Şehirler ve Hayatlar belgeselinin pek çok okuması yapılabilir elbette ama bu farklı tecrübeyi bizzat deneyimleyenlerin ortak kanaatibu yönde. Belgeselin Arnavutluk bölümlerinin sunucusu olan 49 yaşındaki Ahmet Şafak, İstanbul'da bir mermer atölyesi işletiyor. “Anlaşmak için dil bilmeye bile gerek yok” diyen Ateş, ömrü boyunca unutamayacağı bir hafta yaşadığını söylüyor. Ateş: “Yanında kaldığım ailenin kendi kendine yeten yaşam tarzı beni etkiledi. Bizim gibi şehirde yaşayıp her şeyin hazırına alışanların, bu manzara karşısında şaşırmaması imkânsız” diyor.



İLHAN KORKMAZ:




Önemsemediğim şeyler başkası için hayati öneme sahipmiş


Şimdilik ilk üç bölümü tamamlanan belgeselin Endonezya bölümünün misafir sunucusu İlhan Korkmaz, 46 yaşında İstanbul'da tekstil sektöründe çalışan bir macerasever. Daha önce pek çok kez yurt dışı seyahati yaptığını söyleyen Korkmaz, otellerde konaklayıp, tam anlamıyla bir 'turist' gibi gittiği şehirleri dolaşmış. Şehirlere girmemişim, uzaktan bakmışım diyen Korkmaz, “Fakat Endonezya ziyaretimde, Yogyakarta'daki yerel kültürün içerisine girdim, şehrin insanlarının arasına karıştım, onlar gibi yaşadım” diyor.



'Aslında başka hayatların içine bu kadar çabuk girebileceğimi sanmıyordum' diyen Kormaz, ilk çekingenliğini ilk günün akşamında atlatmayı başarmış. İlk gece onlarla aynı koşullarda konaklayınca kendisini ailenin bir ferdi gibi hissettiğini söyleyen Korkmaz; “İlginç gözlemlerim oldu; mesela benim, barınma ihtiyacı gibi, ulaşım meselesi gibi üzerinde düşünmediğim birçok konu, onlar için hayati önem taşıyordu. Ya da tam tersine; onların üzerinde durmadıkları, hijyen gibi, sıcak ve nemli havanın ağırlığı gibi sorunlar, benim için çok önemliydi. Ancak bir kaç gün geçtikten sonra, farklı algıların, iki farklı bakış açısının kendiliğinden dengelendiğini hissettim” diyor. Yaşadıkları zor şartlara rağmen mutluydular ve ellerindekilerle şükrediyorlardı. Bu seyahatten çıkardığım en önemli sonuç; mutluluğun varlıkla doğru orantılı olmadığı, insanın her ne koşulda olursa olsun sahip olduklarının değerini bilip şükretmesi gerektiği oldu.




HAYRUDDİN YILDIZ:




Şehir yaşamı, insanın dünyasını küçültüyor


Bangkok bölümlerinin sunucusu bir yurtdışı eğitim firmasının sahibi olan 37 yaşındaki Hayrüddin Yıldız, Tayland için “haritadan bile baktığında gözümün yorulduğu böyle uzak bir ülkede, hiç tanımadığım insanların yanında kalmak tarifsiz bir tecrübeydi” diyor. Yaşadığı bir haftalık tecrübenin, kendisine çok daha uzun bir zaman gibi geldiğini söyleyen Yıldız, insanlar, hikâyeler, mekânlar ve lezzetlerin o bir haftayı çok daha genişlettiğini söylüyor. “Böylesine farklı bir tecrübeyi hem de sunucu olarak yaşamak ayrıntılar konusunda daha hassas olmanızı sağlıyor.” Günümüzün şehir yaşamının, sanılanın aksine insanın dünyasını küçülttüğünü söyleyen Yıldız: “İnsanların alışkanlıklarından uzaklaşması hafızayı derinden etkiliyor. Bangkok'ta geçirdiğim bir haftayı düşündüğümde her ayrıntının çok belirgin olduğunu gördüm. Türkiye'ye geri döndüğümde yaşadığım günlerin ne kadar birbirine benzediğini fark ettim” diyor.




#belgesel
#Enes Erbay
#Hayrüddin Yıldız
#Tayland
9 yıl önce