|

Bir 'cinnetten çıkış' adresi olarak, ŞEHR-İ İSTANBUL

Soyadı da ilginç bir biçimde 'Türk' anlamına gelen Macar yönetmen Ferenc Török, büyük bir bölümü Türkiye'nin biricik kültür başkentinde geçen yeni filmi 'İstanbul'da, başından sonuna kadar depresif bir şiir gibi akıp giden, çoğu kez hüzünlü, arada sırada bir parçacık olsun neşelenen, son kertede ise sinemanın insan adlı varlığın ruhsal kemâlatına benzersiz katkılarda bulunduğu o asil cephesine hizmet eden küçük ve gösterişsiz bir başyapıt sunuyor bizlere.... Öyküsüne ev sahipliği yapan ülkede çok az sayıda kopyayla gösterime girmiş olsa da erişebilenler mutlaka izlemeli...

Ali Murat Güven
00:00 - 22/10/2011 Cumartesi
Güncelleme: 23:16 - 23/10/2011 Pazar
Yeni Şafak
Bir 'cinnetten çıkış' adresi olarak, ŞEHR-İ İSTANB
Bir 'cinnetten çıkış' adresi olarak, ŞEHR-İ İSTANB
alimuratg@yahoo.com


İSTANBUL (ISZTAMBUL)

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2011, Macaristan-Türkiye-İrlanda-Hollanda ortak yapımı
Türü ve Süresi:
Duygusal drama / 100 dakika
Çekim ve Gösterim Formatı:
HD video / 35 mm standart sinema filmi
Perdedeki Resim Formatları:
1.77:1 (16.9)
Ülkemizde Gösterime Sunulan Kopya Sayısı:
10
Yönetmen:
Ferenc Török
Senarist:
Ferenc Török
Görüntü Yönetmeni:
Dániel Garas
Özgün Müzik Bestecisi:
Lance Hogan
Kurgucu:
Annelotte Medema
Sanat Yönetmenleri:
Tamás Banovich, Tolunay Türköz
Ses Teknisyeni
: Robilmas Rahantoeknam
Işık Teknisyenleri:
Özgür Başaran, Attila Dóczy
Kostüm Tasarımcısı:
János Breckl
Makyaj Tasarımcısı:
Nóra Koltay
Oyuncular:
Johanna ter Steege (Katalin Munk), Lukáts Andor (János Munk), Eszter Bánfalvy (Juli), Tenki Réka (Zsófi Munk), Varga Norbert (Zoli Munk), Padraic Delaney (András), Yavuz Bingöl (Halil), Selçuk Uluergüven (Otel sahibi İsmail), Erdinç Olgaçlı (Mehmet), Zsolt Anger (Polis müfettişi)
Yapımcılar:
László Kántor, F. Serkan Acar, Dominic Wright, Jacqueline Kerrin, Petra Goedings
Yapımcı Şirketler:
Kuzey Film, Új Budapest Filmstúdió, Ripple World Pictures Ltd, Phanta Vision Film International
Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Film
İçerik Uyarıları:
Özünde, her yaş grubundan izleyici için uygun bir yapım… Ancak, gerek ihanet nedeniyle çökmüş depresif bir kadının hüzünlü öyküsüne odaklanması, gerekse durgun akan temposuyla ilköğretim çağındaki izleyiciler için keyif vermeyen bir tercihe dönüşebilir.
Ailece izlenebilir mi?
/ EVET
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Yıldız Puanı:
* * *

:::::::::::::::::::::::::::


FİLMİN KONUSU:
50
yaşın üzerindeki dul bir kadının hayatta yeni bir başlangıç yapmak için umudu olabilir mi? Macar kahramanımız
Katalin Munk
'un
30
yıllık kocası
János
onu
28
yaşındaki öğrencisi
Juli
uğruna terk ettiğinde, bütün hayatını ailesine adamış olan bu zavallı kadının içine sürüklendiği bunalım, ne ailesi ne de arkadaşları tarafından pek fazla umursanmaz.
25
yaşındaki kızı
Zsófi
tamamen yaklaşan doğumunun hazırlıklarıyla meşgûldür ve savruk oğlu
Zoli
de yalnızca kendi hayatını umursamaktadır. Çevresi, perişan bir durumdaki
Katalin
'in aklını kaçırdığını düşünür ve bir gece ansızın elinde makasla
Budapeşte
caddelerine fırlayan kadını sakinleşmesi için bir hastaneye yatırırlar. Âni bir kararla hastaneden kaçan
Katalin
ise otostop çekerek bindiği bir kamyonla kendisini yollara vurur; önce
Bükreş-Romanya
'ya, ardından da o güne dek yalnızca adını bildiği başka bir kente doğru yönelir.
Katalin
'in hastaneden kaçtığı haberini alan aile üyeleri panik içinde polise başvurduklarında, onun -sınır geçiş kayıtlarından-
İstanbul
'a gittiğini öğreneceklerdir.
Zoli
, ailenin diğer üyelerinin ısrarı üzerine, annesinin peşinden
Türkiye
'ye gelir. O sırada,
Katalin
ise kalmakta olduğu otelde, kendisiyle hemen hemen akran olan
Halil
adlı bir inşaat işçisiyle tanışmıştır. Ve iyi kalpli
Halil
, insan ilişkilerinin, tıpkı muhatabının kaçarcasına geldiği uzak diyarlardaki gibi süratle kirlenmekte olduğu bu kadim kentte,
Katalin
'e biraz
Türkçe
, biraz
İngilizce
, fakat her halûkârda
“insanca”
yaklaşacaktır. Hayat yorgunu kahramanımızın hayattan istediği tek şey de zaten budur.

:::::::::::::::::::::::::::

1971-Budapeşte
doğumlu senarist ve yönetmen
Ferenc Török
, çağdaş Macar sinemasının en parlak adlarından biri..
2001
yılında çektiği, sonradan bu ülkenin sinema endüstrisinde yeni bir çağın başlangıç filmine dönüşen
“Moskova Meydanı”
ndan
(Moszkva Tér)
itibaren beyazperde ve beyazcam için çektiği hemen her çalışmasıyla yükselişini istikrarlı bir şekilde sürdüren bu sanatçı, diğer iki önemli yapıtı
“Paskalya Şekeri”
(Szezon)
ve
“Tek Gecelik”
in
(Overnight)
ardından da uluslararası bir markaya dönüşecekti. Ki bu üç film, sosyalist sistemin çöküşü sonrasında nereye savrulacağını şaşıran Macar gençliğinin ahval ve şeraitinin anlatıldığı esaslı bir üçlemedir aslında...
Soyadı Macarca'da ilginç bir biçimde
(Macarlar'ın şu ünlü
Hun
bağlantısından olsa gerek)
“Türk”
anlamına gelen
Török
'ün
“İstanbul”
unu izlediğinizde, kendisinin bu kente tartışmasız bir şekilde âşık olduğunu hissediyorsunuz. Çünkü, şimdiye kadar yüzlerce yerli ve yabancı filme arka fon oluşturmuş olan
İstanbul
, tutkulu bir aşkla sevilmeden bu kadar güzel ve böylesine dostça tasvir edilemezdi. Öyle ki, yönetmen,
İstanbul
'u perdede kendi anavatanın başkenti
Budapeşte
'ye karşı bile açıkça kayırmakta;
Peşte
mimarî açıdan onca ihtişamına rağmen soğuk, mesafeli ve sevimsiz,
İstanbul
ise onun tam zıddı olacak şekilde parlak, güneşli ve dost canlısı…
Macar sinemasının farklı kuşaklardan usta sanatçılarının yüreklere işleyen oyunlar ortaya koydukları, onlara başta
Yavuz Bingöl
olmak üzere bizden bir kaç yeteneğin de başa baş bir performansla eşlik ettiği; konusu, oyuncuları, çekimleri ve müzikleriyle nefis bir
“kırık kalpler”
filmi
“İstanbul”
… Dahası, bugüne kadar izlediğim,
“içinden İstanbul geçen”
yabancı filmlerin de en iyilerinden biri… Egzotik kültür başkentimizi kendi memleketinde iyice bunalmış bir Batılı için
“arzu nesnesi”
ne dönüştüren, onu bir tür
“cinnetten çıkış adresi”
olarak gösteren buna en yakın kalitedeki film, Belçikalı yönetmen
Marc Didden
'in
1985
yapımı
“İstanbul”
uydu.
Türkiye
'de hemen hiç bilinmeyen o yapıt da tıpkı bunun gibi
(ve üstelik kentimizi yalnızca son sahnesinde göstermesine rağmen)
İstanbul
'un -kıymetini bilenlere huzur veren- eşsiz kültürel kimliğine benzer bir saygıyla yaklaşıyordu.
Salonlarda bu hafta sonunun en iyi filmi… Yalnızca
10
kopyayla gösterime girmiş olması büyük bir talihsizlik; fakat en azından bulunduğunuz bölgede gösteriliyorsa ya da yakın bir gelecekte gösterilecekse, kaçırmamaya çalışın.
* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!

13 yıl önce