|

Bizim kahramanlarımız “kartondan” değil

Murat Erol, yeni kitabı “Kahramanı Beklerken”de, mitoloji uydurmacılığında ortaya çıkıp, sair medyatik üretim bantlarında bugünü de esir alan “düzmece kahramanlar” izleği ile “bizim” müktesebatımızdaki “sahici kahramanlar” çizgisini yerli bir bakışla mukayese ediyor. Kitabın diğer yazıları da bu bakışı tahkim ediyor.

Taceddin Ural
04:00 - 15/09/2022 Perşembe
Güncelleme: 18:34 - 14/09/2022 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

“Mecmua Evreni”nde biraz vakit geçirenler için bile, “Bu yazı dergi sayfaları arasında kalmamalı” cümlesi, bildik bir kalıptır. Gerçekten de bazı yazılarda, daha başlığından itibaren bir “özgül ağırlık”, sayfalardan okuyucuya geçer. Cemil Meriç merhumun, “Dergiler, hür tefekkürün kalesi” vecizesindeki itibarı hak eden, fikir akımlarının, edebî cereyanların fideliği, fidanlığı olan kimi dergilerdeki, kimi yazılar da bir hazırlanışın, bir “olma” sürecinin, bir “kemâle erme”nin işaret fişeği gibidir.

Murat Erol’un Genel Yayın Yönetmenliğini yürütüp, üzerine titrediği ama biraz “dergicilik ölüyor” hakikâti ama en çok da “reel ekonomi”nin zorlamasıyla önce sıkıntılı süreçlerden geçen, nihayetinde de yayım hayatına veda eden Notlar Dergisi’nde (Yıl 2017, Sayı 3) yayımlanan “Kahramanı Beklerken” başlıklı yazı da işte böylesi bir işaret fişeğiydi. Erol’un yıllardır “demlenen”, hazırlanan fikir işçiliğinin yol işaretlerinin ilki olan “Yerlilik Düşüncesi”, ardından “Kaybetmenin Hâlet-i Rûhiyesi” derken, nihayetinde “Kahramanı Beklerken”i de bu vetirenin önemli bir verimi olarak arz-ı endam etti.

Murat Erol, son kitabına isim olan o yazısında, “kahraman”a dair dikkat çekici tariflere, tahlillere yer vermişti. Çoğu asrı; putperest necasetle kirletilmiş “antik çağlar”dan kopup gelen bu kelimenin üzerindeki mitolojik çerçöpe, fevkaladenin fevkindeki – Nasıl denir? – palavracılığa, bazen “metrekareye birkaç tanrı” düşüren hamakât yüklü müşrikliğe ve daha bunlara benzer birçok sakilliğe hep bir ikrah duygusuyla yaklaşanlar için Murat Erol’un, mitolojiden günümüze bile bulaşan “düzmece kahramanlar” izleği ile “bizim” müktesebatımızdaki “sahici kahramanlar” çizgisini mukayesesi dikkât çekiciydi, önemliydi.

YERLİLİK DÜŞÜNCESİNDEN BESLENİYOR

Murat Erol elbette o yazıda da safını “Yerlilik Düşüncesi”nden yana belirlemiş, böyle yapılmadığı takdirde de “Kaybetmenin Hâlet-i Rûhiyesi”ni tatmanın kaçınılmaz olacağını ihsas ettirmişti. “İnsan aklı” diyordu Murat Erol, “Geçmişin karmaşık ve çözemediği noktalarını kendisi doldurmaya çalışırken kimi zaman ipin ucunu kaçırmıştır. İpin ucunun kaçtığı yerleri temel olarak mitoloji incelemektedir. Batı’nın paganist kültürünün temelleri ipin ucunun kaçtığı yerlere inşa edilmiştir. Varlığın sırlarına doğru giderken, boşlukları uydurulan tanrılarla doldurdular. Aydınlanma, tanrıyı çekmeceye koyarken, modern dönemlerde mit tanrıların yerini doğa / insanüstü kahraman anlatıları almaya başladı. Varlığın sınırlarının çok ötesinde bir insanüstülükle donatılan kurgusal kahramanlar, kurgulanan dünyanın tanrıları olmaya hazırdılar. Zira bu tanrılar hızla kapitalizmin tüketim çarkında yerlerini aldılar ve birer pazarlama araçlarına döndüler. Sürekliliği kesintiye uğraşmış bir tarih üzerinden icatlara girişirken, kültür ve felsefe kodlarını buraya yaslamayı ihmal etmediler.”

Gerçekten de hanidir; Hollywood başta, Avrupa sineması, keza Hindistan ya da Uzakdoğu kurdelaları, kısacası pagan toplumların kültürlerinden tevarüs edilen mirasla “Tevhidî bakış”tan mahrum neredeyse hemen her medyatik üretim merkezinde ortaya konulanlar, “insan olmayan insanüstü kahramanlar”, “Mehdi beklentisini diri tutan üstün varlıklar”, “dünyayı kurtaran fevkalade yaratıklar” vb. şeklindeki fena halde uydurmacalardan başka bir şey değil.

BİZDEKİ KAHRAMANLIK ANLAYIŞI

Erol, “Bizde ise doğuştan kahramanlık değil, kaderin getirdiği şartlar sonrasında ortaya çıkan kahramanlık vardır” diyerek iki kahraman tipolojisi arasındaki farkı ortaya koyuyor. “Müslümanın hayali ile diğerlerinin hayali arasındaki fark biraz da buradadır. Müslüman bilmediği tarihle ilgili olarak her dönemde bir peygamber geldiğinden bir ilkelliğin olmayacağına inanırken, diğerleri, aklının sınırlarının alabildiği kadar üretime geçti. Bugün işte Batı medeniyetinin üzerinde bina edildiği akıl budur.”

Bu akıl, sakat bir akıl. Sık sık, onca rasyonalite iddialarına rağmen en hafif tabiriyle çocuksu, abuk subuk hayalleri parlattıkça parlatan, buna karşılık - üstelik fıtratta da var olan - tek ve gerçek kudret sahibi Yüce Allah’a imanı, O’na güvenmeyi, O’na sığınmayı sakatlayan bir akıl. Bi’ dolu saçma sapan mitolojik öyküden, gide gide daha da saçmalaşan bi’ dolu modern hurafe, patatesten olağanüstü yaratık, kartondan kahraman…

Bütün bunlara karşılık, “bizde” ise işler farklı. Geçmişte de farklıydı, bugün de farklı. Murat Erol kitabında, “mesela” diyerek 15 Temmuz’da şahit olunan kahramanlıklara dikkat çekiyor. 15 Temmuz kalkışmasında kimi askerî birliklerin önüne iş makinasını çekip, bu meşum harekete set olmaya çalışan isimsiz operatör veya Ömer Halisdemir’den bahsediyor. Gerçekten de o geceki sahici insanların sahici kahramanlıklarının yanında, en iddialı Hollywood prodüksüyonu ilkokul müsameresi seviyesinde kalır. Hiçbir şeyin taklidi, gerçeğinin yerini tam manasıyla dolduramıyor, elbette kahramanlığın da.

Kim bilir; Erol’un, Batı dünyasının bu darbe girişimini farklı yönlere çektiği ya da kimi yerde ferdî kimi yerde toplumsal ama toplamda destansı tutumları küçültmeye çalıştığı yönündeki tespitinde; onların antik çağ bulaşıklığından bir türlü kurtulamayan zihin ve gönül kodlarındaki “palavradan kahraman” stereotipine bizim sahici kahramanlarımızın uyumsuzluğunun da – elbette “asıl dertleri başka” ihtirazî kaydını düşerek - bir payı vardır.

İşte o yazı; bir kitabın “kilit taşı”, o başlık da bir kitabın serlevhası olma keyfiyetiyle geçtiğimiz günlerde Muhit Kitap’tan çıktı, kitapçı raflarıyla kitap sitelerindeki yerini aldı. Kitaba adını veren “Kahramanı Beklerken” ile onu tahkim eden diğer yazılar, Murat Erol’un giderek daha derinlikli ve oylumlu hale gelen fikirlerini, işçiliği daha da artan kalemiyle ortaya koyduğu bir çalışma olmuş. Gönlüne, aklına, eline sağlık Murat Erol.

#Murat Erol
#Kahramanı Beklerken
#mitoloji
#Hollywood
2 yıl önce