|

Bizim köyümüz kamp oldu

Yaz bitti, tatilciler eve dönüş yolunda. Bu sene doğada, yıldızların altında tatil yapanların sayısında artış oldu. Doğayla başbaşa olmak insanı şehrin tüm karmaşasından uzaklaştırıyor. Yıllardan bu yana kamp yapanlar ise “Bizim köyümüz kamp oldu” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 1/09/2019 الأحد
Güncelleme: 13:33 - 31/08/2019 السبت
Yeni Şafak
Doğayla başbaşa olmak insanı şehrin tüm karmaşasından uzaklaştırıyor.
Doğayla başbaşa olmak insanı şehrin tüm karmaşasından uzaklaştırıyor.

Beş yıldızlı tatiller yerine bol yıldızlı tatilleri tercih edenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu sene tatil sezonu kapanmak üzere. Ancak seneye doğayla başbaşa tatil yapmak isteyenlere önerimiz kamp hayatını deneyimlemeleri. Kamp, şehirden farksız kalabalık oteller, rezervasyon esnasında yaşanan aksilikler, kalabalık, kahvaltı saatini kaçırma derdiniz olmadan dileğiniz yerde, dilediğiniz zamanda tatil yapma imkanı sunuyor. Ancak doğada hayat çok kolay da değil. Kamp hayatında yemek yapmak da zor, güvenliği sağlamak da. Doğanın keyfini çıkarabilmek için kampçılığın kurallarına uymanız da şart.

TELEFERİKLE SARIALAN’A

Geçtiğimiz günlerde Uludağ’ın Sarıalan bölgesinde üç günlük bir kamp yaptım. Sarıalan teleferiğin kolay ulaşım imkanı sağlaması nedeniyle oldukça popüler bir bölge. Piknik alanlarının yanı sıra et mangal lokantaları da yer alıyor. Günübirlik geziler haricinde burada doğayla başbaşa tatil yapmak isteyenler için üç seçenek var. Öncelikle çadır kampı için geniş bir alanı söz konusu. İkinci seçenek Tarım ve Orman Bakanlığınca inşa ettirilen 46 orman köşkü. Bu köşkler eşyalı bir şekilde kiralandığı için özellikle şehir dışından gelen turistler tarafından ilgi görüyor. Üçüncü seçenek ise yine bakanlık tarafından Sarıalan’da 140 ve Çobankaya’da 60 adet yapılan 200 adet ahşap orman evi. Bu evlerin içinde eşyaları yok. Sadece ahşap dört duvardan ve bahçeden ibaretler. Günlük bedeli ise yaklaşık 25 lira. Ancak taliplisi çok. Bu nedenle kiralamak hayli zorlaşabiliyor.


HER ŞEY TOZ PEMBE DEĞİL

Ben kamp için ayırdığım üç gecemi bu barakalardan birinde geçirdim. Barakalarda kalmak çadırdan daha kolay, ancak çok da farklı değil. Yani iş, popüler yaygın markaların reklamlarına pek benzemiyor. İnstagram’daki mükemmel kamp fotoğraflarına da... Musluktan, tezgah alanına kadar her şeyi sizin ayarlamanız lazım. Uludağ yaz aylarında da geceleri üşütecek kadar soğuk olabiliyor. Barakaların içinde ise giçbir koruma yok. Bu nedenle matlar ve yalıtım için kullanılan malzemeler oldukça önem taşıyor. Her gece ateş yakmak veya ışık kaynağını açık bırakmak yabani hayvanların barakanın veya çadırın içine girmesini engelliyor. Özetle kamp yapmak o kadar da kolay değil. Emek ve bilgi istiyor.

Uludağ, kışın kayak turizmi için oldukça popüler. Yaz aylarında ise özellikle akşamları oldukça serin olabiliyor. İlk akşam, uzun süredir orada olan arkadaşlarımıza göre sıcaktı. Yani ateşin etrafında ısındık ve iki yorganla yatınca üşümedik. İstanbul’un sıcak günlerinden sonra aniden yaşadığımız bu mevsim değişikliği oldukça iyi geldi. Eğer yazın ortasında dahi Uludağ’da bir gece geçirecekseniz yanınızda mutlaka montlar ve hırkalar olmalı. Gündüz sıcaklığı ise bunaltıcı olmayan bir yaz gününe denk.

ÇADIRIMIZI KENDİMİZ DİKTİK

Kamp hayatının en güzel yönlerinden biri de doğada yürüyüşler yapmak ve bitki örtüsüyle tanışmak. Uludağ endemik tür açısından oldukça zengin bir yer. Bunu, dağı tanıyan biriyle yaptığınız yürüyüşlerde görmeniz mümkün. Ben de kamp alanında kaldığım son gün Softaboğan Şelalesi’ne gittim. Sarıalan’dan Bakacık yoluna kadar 10 dakikalık bir araç yolundan sonra yaklaşık 60 dakikalık bir yürüyüş yaptık. Bu yürüyüşte yanımda çocukluğunu, gençliği kamp alanlarında geçiren Yusuf Kocamaz da vardı. Kocamaz, Sarıalan’ın müdavimlerinden. 25 yıldır yaz aylarını kampta geçirdiğini söylüyor. Yaptığımız yürüyüşte onun yönlendirmesiyle kuş üzümü, dağ çileği ve kekik topladık. Sarp bir yamaçtan inerek tamamladığımız yürüyüşte insan eli değmemiş Softaboğan Şelalesi’ne ulaştık.


ÇADIRLARI KURMAK BİR GÜN SÜRERDİ

Kocamaz’la Softaboğan manzarası eşliğinde yaptığım sohbette, çocukluğundan beri düzenli olarak kamp kurduklarını söyleyip şunları anlatıyor: “Çocukluğumda teyzemler düzenli olarak dağda kamp kurarlardı. Biz de onlarla beraber çıkardık. Daha sonra kendimiz de çadırımızla kamp kurmaya başladık. Çadır dediğim bugünkü çadırlar gibi değil. Baya baya büyük, ev yerine geçen çadırlardı bunlar. Özel olarak diktirilirdi ve onu kurmak da bir gün sürerdi. En başta 3-4 gün kalırdık. Bu süre zaman içinde 3 aya kadar çıktı. Düzenli olarak her yaz geliyoruz. Burada kendisine ait bir mahalle havası da vardı her zaman. Bizim köyümüz bu kamp alanı oldu. Sarıalan’daki bu faaliyetin kampçılık değil, konar göçerlik olduğunu düşünüyorum. Normalde şehir hayatında tecrübe edemediğimiz ama fıtratımızda olduğunu düşündüğümüz faaliyetleri gerçekleştirebiliyoruz. Yani doğanın içinde kendimize bir yaşam alanı kurmak, doğayla beraber yaşamayı öğrenmekgibi. Şehirde dikkatimizi çekmeyen ‘çevre kirliliği’ kamptayken daha çok dikkatimizi çeker oluyor. Bu tür bir farkındalık kazanıyorsunuz. Burada Çivici Amca dediğimiz bir amca vardı. Ağaçlarda önceki yıllardan, kampçılardan kalmış çivileri tek tek sökerdi. Normalde dikkatinizi çekmeyecek bir çivi, burada dikkanizi çekmeye başlıyor.”

FOTOĞRAF ÇEKİP GİDİYORLAR

Kocamaz, son dönemde artan kamp merakı hakkında ise şunları söylüyor: “İnsanlara yeni nesil kamp malzemelerinin çeşitliliği, nedeniyle her şey kolay geliyor. Biz burada da gözlemliyoruz. Gelip barakayı tutuyorlar. Ancak birkaç günden sonra hızlıca geri dönüyorlar. Belki de bu hayatın kendilerine ait olmadığını fark ediyorlar. Yaz boyunca kendisine paylaşım için yetecek kadar fotoğraf çekip, bir daha buraya uğramayanlar da var sanırım. Dolayısıyla yeniler gelse de yıllardır kamp yapan aileler burada olmaya devam ediyor. Hatta nesiller değişiyor. Ben burada büyüdüm. Şimdi benim çocuklarım da burada büyüyor.”

Çocuklar için cennet

Kamp alanı çocuklar için adeta bir cennet. Elinde telefon, tablet olan çocuk görmek zor. Çünkü ilgileri ilk defa gördükleri böceklerde, çiçeklerde. Bisiklet sürmek ise ayrı bir keyif onlar için. Üstleri ise çok hızlı kirleniyor. Sürekli toprağın içindeler. Ama oldukça mutlular. Doğanın içinde her an oyalanacak bir şey bulabiliyorlar. Kamp alanındaki çocuk parkı da onlar için keyifli bir alternatif olabiliyor. Kamp arkadaşlıkları kısa süre içinde kuruluyor.


‘Ayı’ whatsapp grubu

Hemen her kamp alanında olduğu gibi Sarıalan’da da yabani hayatın içinde bir hayat kuruyorsunuz. Tabi bu bölgelerde hayvanlar da var. Sarıalan’da özellikle haftasonları piknikçilerin bıraktıkları çöpler nedeniyle geceleri ayı ve yaban domuzu gibi hayvanlar görülebiliyor. İnsanlar özellikle gecenin geç saatlerinde araç içinde adeta pusuya yatarak yabani hayvanları gözlemlemek istiyor. Sarıalan’ın müdavimi olan kampçılar arasında kurulan Whatasapp grubu sayesinde, herhangi bir yabani hayvan gören kişi diğerlerine de haber veriyor. Bu tüm risklerine rağmen bazı kampçıların eğlencesi haline gelmiş. Bu insanların çoğu uzun yıllardan beri bölgeyi tanımış, kampçılık kurallarını da öğrenmiş olduklarından herhangi bir tatsız olay da yaşanmamış. Hatta bazılarına göre çöp kutularıdaki artıklar için gelen ayılar yıllar önce Roman vatandaşların eğittiği, daha sonra da yeniden doğaya salınan hayvanlar. Bu nedenle ayılar çoğu kez adeta izlenildiğinin farkında ve poz verircesine rahat oluyor.


70 yıldır dağcıyım


Sarıalan’ın bir diğer özelliği de uzun yıllardan beri burada kamp yapan Bursalıların her yaz burada yeniden buluşması. Buradaki barakalar da yıllardan beri sıcak yaz günlerini şehirde değil, dağda geçirmek isteyen yerli halk tarafından kiralanıyor. Çoğu insan birbirini daha önceki yıllardan tanıyor. Onlardan biri de Şefkat Yüce. Şefkat Hanım 70 yıldır dağda kamp kurduğunu anlatıyor ve şunları söylüyor: “70 yıldır dağcıyım. Benim çocukluğumda ilk önce Yılanlıkaya’ya gelirdik. 1954’te 3 yaşlarındayken ilk çadırımızı kurduk. Tabi bugünkü gibi değil. Sivri külahlı çadırımız vardı. Şimdi su geliyor, elektrik çekiliyor çadıra. O zaman bizim ise sadece gaz lambamız vardı. O günkü şartlar daha zordu ama yine de çok güzeldi. Daha sonra 1960’larda Sarıalan bölgesi açıldı. Tüm çocukluğum, daha sonra da gençliğim boyunca çadır kurmaya devam ettik. Doğayla iç içe olmak insana çok iyi geliyor. Tabi sağlığımıza da .“


#Köy
#Kamp
٪d سنوات قبل