|

Bu yol nereye Bersisa?

Hz. Mevlana’nın mesellerinden bir mesel Bersisa. Hazret söyleyince dinlemek farz, biz de bu hikâyenin içindeyiz. Mükemmelliği parmakla gösterilen Bersisa’nın, önüne çıkan çatallı yolda şeytanın peşinden gidip kendi ipini çektiğinin temsili. Bu temsil, Devlet Tiyatroları’nın oyunu olarak sahnede şimdi.

Yeni Şafak
04:00 - 14/02/2016 Pazar
Güncelleme: 03:51 - 13/02/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

-Ayça Örer



Hazreti Mevlânâ Celâleddin Rumi'nin meselini sahneye taşıyan Devlet Tiyatroları'nın oyunu Bersisa, “Ve insan ziyandadır” ayetini hatırlatan İblis'in tiradıyla başlıyor:


“Paraya tapanlar, mal ve mülk âşıkları, makam ve mevkiye meftun olanlar, kibirliler, övülmekten, methedilmekten zevk alanlar, sebeplere sövenler, yalanı sevenler, dedikoducular, kadere kuşkuyla bakanlar, cimriler, hepsi bizim yoldaşımızdır. İbrahim'i ateşe atan Nemrud, küfründe inat eden Firavun, Salih'in yeşil devesini kesen Semud kavmi bizim yoldaşımız değil miydi?”







Doğu Romalı hekim, şifacı Bersisa'nın hikâyesi bu. Dürüstlüğü ve dilinden düşürmediği duaları vesilesiyle şifa verdiklerinin ünü ülkesinin her köşesine yayılan Bersisa, şöhretini tevazuuyla karşılıyor. Ta ki şeytan nefsine musallat olana dek. Ondan sonrası, insanın kemâlât mertebesinde bile ne kadar keskin bir bıçak üstünde kaldığını anlatıyor.



Hazreti Mevlânâ'nın anlattığını kanlı canlı izlemek bambaşka bir tecrübe. Senaryosunu Babür Turna ve Gülebru Turna'nın kaleme aldığı eser şimdi sahnede.



Metnin muharriri oyunu ziyadesiyle sevdiğinden hayli taraflı bir eleştiriye girizgâh yapalım.


Baştan sona sizi bir balkondan izleyen dervişlerin sakin bakışları altında ilerliyor temsil. Sahneye akın eden şeytanlar, Matûf Efendi'den Bersisa'ya dönen kahramanın hikâyesi, Theodora'nın çaresizliği… Sahnede görünmeyen ama izleyicinin zihnine mıhlanan nefs savaşı. Oyunun geride bıraktığı hislerden sadece bir kısmı.



Aynı zamanda oyunun yönetmeni de olan Gülebru Turna seyirciye şöyle sesleniyor:


“Akla tapmak için kurduğumuz tapınaklar, insanoğlunun kibrine kibir katmaktan, kendisiyle arasındaki uçurumu derinleştirmekten, kişisel gelişim kitaplarının ümitsiz icadından, aradığınız hakikatin başarı ve güç olduğunu söyleyen kapitalizm dinlerinden, kısacası, bir ruh üşümesinden fazla bir lütufta bulunmadı bize.”



Beyitlerle örülen metin

Bendir hocası Mehmet Salih Sırmaçekiç'le çalışan dervişlerin okuduğu kasideye de kulak kabartmak gerekir:


“Sadrımın yarasına gel merhem vur ey yar dedim, sanki sinemi hançer ile gel yar dedim.”



Dervişlerin çaldıkları bendir kadar döndükleri semanın da hatırı var, sema hocasının adını da zikredelim, Ahmet Çakmur.


Repliklerin şekillenmesinde Hazreti Mevlânâ'nın yanında başka beyitler de kullanılmış. Oyunun yazarı Babür Turna, bu seçimleri “Tasavvuf edebiyatındaki önemli beyitlerden seçmeler yapıldı. Konuyu tamamlayacak şekilde, konuya denk gelen beyitler seçildi” sözleriyle özetliyor.



Oyunun sahnelenmesinde maddi manevi zorluklar da var. Hazreti Mevlânâ'nın bir eserini sahneye koymak kadar bunun hakkını vermek kaygısı da gündeme geliyor. Bu sorunu nasıl aştıkları sorusuna Gülebru Turna cevap veriyor:


“Oyunun sahnelenmesi aşamasında ekiple birlikte oyunu besleyen kaynaklar hakkında konuştuk ve birlikte düşündük. Mecalis-i Seba'da Hz. Mevlana'nın Bersisa meseline yaptığı yorumda, oyunun omurgası olması sebebiyle, derinleşmeye gayret gösterdik. Anlatılan meseli dramatik bütünlüğün çerçevesine uygun ve hem de mesajından ve lezzetinden bir şey kaybetmeden aktarmak önemli bir hedefimizdi. Üzerinde önemle durduğumuz bir başka konu da meselin şerhinin bugün de ayni canlılıkla yaşıyor olduğunun seyirciye ulaştırılmasıydı.”



Seyircinin ilgisi ve tepkisi, bunun başarıyla kotarıldığının göstergesi. Günümüzde unutulan bir dili metne taşımak ve gerekli malzemelerin temini konusunda deneyimli isimlerin desteği alınmış.



Bersisa'nın müzikleri G.İhsan Gürsoy'a ait. Oyunlarda önemli olan müzik faktörü, burada dervişlerin atışmalarının belkemiğini oluşturduğu için ayrıca önem kazanıyor. Bizans motifleriyle bezenen eserlerde tasavvuf müziğinin de etkileri belirgin. Metin oyunun yazarlarının 1980'lerin sonunda Onkolog Doktor Haluk Nurbaki'den dinlediği hikâyeden hareketle geçen yıllar içinde şekillenip son halini almış. Gülebru Turna, oyunun bugüne de hitap ettiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Bersisa, bizden çok uzakta değil. Bersisa, bizim kadar iyi ve bizim kadar kötü, bizim kadar güçlü ve bizim kadar zayıf. Bersisa, hüsrandaki Âdemoğlunun hallerinden bir hal, anlarından bir an. Bersisa, Mevlânâ Celâleddin Rumi'nin bize kendimizi gösterdiği, bakmaktan kaçındığımız aynalardan bir ayna.” “Bersisa'ya neden gitmeliyiz?” soranlara verilecek çok yanıt var. Ancak Devlet Tiyatroları'ndan yükselen meşkin huzuru bile gitmek için tek sebep olur.






#Bersisa
#Tasavvuf
#Edebiyat
8 yıl önce