|

Çay tarlalarında sessizliği buldum

Türkiye'de Zaman projesi kapsamında Rize'deki çay tarlalarını fotoğraflayan Fransız fotoğrafçı Guillaume Herbaut "Türkiye'nin kuzeydoğusunda çay üretimi üzerine bir hikâye anlattım. Gökyüzüne yaklaştığımız yaylalarda çay tarlalarının arasında sessizliği buldum" şeklinde konuşuyor

Aysel Yaşa
00:00 - 7/01/2012 Cumartesi
Güncelleme: 00:42 - 7/01/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Çay tarlalarında sessizliği buldum
Çay tarlalarında sessizliği buldum

Türkiye'nin birçok bölgesinin fotoğraflandığı Türkiye'de Zaman kitabı, 25. yaşını kutlayan Zaman Gazetesi'nin armağanı olarak okuyucuya sunuldu. 25 yabancı fotoğrafçının gözünden Türkiye panoraması sunan kitapta yer alan fotoğraflar İstanbul ve Ankara'da sergilendi. 420 sayfadan oluşan kitapta, projeye kapsamında çekilen fotoğrafların yanı sıra; fotoğrafçıların özgeçmişleri ve çalıştıkları konuyla ilgili sunuş metinleri de yer alıyor. Jane Evelyn Atwood, Carolyn Drake, Massimo Mastrorill, Reza, Steve McCurry gibi ünlü fotoğrafçıların yer aldığı kitapta Guillaume Herbaut da Rize'yi ve çayı fotoğraflamış. Projenin danışmanlarından Ahmet Sel sayesinde Türkiye'de Zaman projesine dahil olan fotoğrafçı "Bu projeden daha önce de haberdardım. Büyük bir iş olduğu için teklifi kabul ettim" diyor. Herbaut, Türkiye'nin kuzeyine gidip, yeşiliyle insanın gönlünü açan Rize'de çay tarlalarında dolaşmış, çay toplayanlara yarenlik etmiş. Daha önce Çernobil'le ilgili yaptığı çalışmalarla bilinen sanatçı "Bana Rize'de çay çeker misin dendiğinde Çernobil'le ilgili çalışmamı yeni bitirmiştim. Çernobil gibi bir proje üzerinde çalışırken daha kaotik bir ortamdaydım. Şimdi bu projeyse bana tatil gibi geldi" diyerek ne kadar keyifle çalıştığını anlatıyor. Rize'de en çok insanların samimiyetine şaşıran Herbaut "Türkiye'nin kuzeydoğusunda çay üretimi üzerine bir hikâye anlattım. Bambaşka bir dünya tanıdım böylece. Nefes kesen manzaralar, insanlar keşfettim ve onların hayatına içeriden baktım. Gökyüzüne yaklaştığımız yaylalarda çay tarlalarının arasında sessizliği buldum. Bir fotoğrafın sessizliği yansıtabildiği oranda güçlü olduğuna inanırım. Sessizlik çok önemli, çünkü fotoğrafın sesi yoktur. Fotoğraf çekerken bunun üzerine de düşünmek gerekir" diyor. Fotoğraf çekerken şehirler, hayatlar, insanlar üzerine sorular soruyorum diyen sanatçıya Rize'de çay bahçelerini çekerken aklınızda hangi soru vardı diyorum, cevap manidar: "Ölüm nedir?"

ORTAYA ÇIKMAMIŞ TRAJEDİLERİN PEŞİNDE

Herbaut'un esas alanı trajediler. Bu yüzden büyük acılar yaşamış ülkeler ve insanlar ona daha yakın geliyor. "Türkiye umut veren bir ülke olduğu için burada çalışmam" derken de aslında bir gerçeğe dikkat çekiyor. Dünyada daha düzeltilemeyen bir sürü trajedi var. Sanatçı şimdilerde Meksika ve Polonya'da açığa çıkmamış trajediler üzerine çalışıyor. Herbaut daha detaylı bilgi vermekten kaçınıyor: "Dünyanın birçok yerinde sivil kurbanlar veriliyor ve bunlar unutulup göz ardı ediliyor. Göz yumulan o felaketleri açığa çıkarmak benim işim." Bugüne dek sıkıntılı birçok bölgede çalışan sanatçı yola çıktığı ilk anda kendisine bir hedef koymuş. Fotoğrafçılığın ne demek olduğunu Robert Capa ile tanışana kadar bilmeyen Herbaut hayatını bir şeylere tanıklık etmeye adayan bu adama hayran olup, onun mesleğini yapmaya karar vermiş. Hikâyenin devamını fotoğrafçı Herbaut şöyle anlatıyor: "Capa ile tanışmak benim fotoğrafa karşı bakış açımı değiştirdi. İlk işim on dokuz yaşında Fransa'daki evsizleri çekmekti. Daha sonra yirmi bir yaşında eski Yugoslavya'ya gidip oradaki savaşı çektim. Ve bir daha o trajedilerden kopamadım."


12 yıl önce