Sabah kahvaltısı, gün arası, yemek sonrası derken çay hayatımızın vazgeçilmez bir parçası. Sohbet ve toplantıların ana unsuru olmakla beraber yorgunluğumuzu alıp götüren yegane içeçek. Şiire, hikayeye, romanlara hatta günümüz güldürü unsurlarına bile konu olan çayın bir de risalesi var. 1879 yılında Çay Risalesi'ni kaleme alan Seyyid Mehmet İzzet Efendi, ta o zamanlarda farklı çayları taze olarak demleyip şekersiz içermiş.Üsküdar Çengelköy'de, tam da onun merakı üzerine şekillenmiş bir çay evi var. Dünyanın dört bir tarafından getirtilen çaylar mekana gelen misafirler tarafından koklanarak seçiliyor ve Çaycı İzzet Efendi'nin usule göre demleniyor.
Yurtdışında olan “Tea House” kültürünün 'neden bizim ülkemizde de olmasın' diye düşünerek harekete geçen Sinan ve Perizad Demirez çifti açtıkları dükkanda farklı çayları misafirlerine ikram ediyor. İsmini Osmanlı bürokratından almakla kalmayan bu mekan bizzat onun çay kültürünü yaşatıyor. Kırmızı pencerelerinde yarıya kadar gupür perdelerin olduğu mekandan içeri girdiğimizde ise
evlerimizin eski havasını hemen yakalayıveriyoruz. Fiskos masalara serilen dantel örtülerin üzerindeki antika sandığımız fincan
ve demliklerde müşteriler çaylarını içiyor. Küçük ama sıcak bir mekana sahip olan Sinan Demirez, 80'e yakın çay çeşidinin olduğunu illa Karadeniz çayı içicem diyenlere ise Hindistan'ın Assam çayı önerdiğini söylüyor.
Raflarda duran kavonozlardan koklayarak seçtiğiniz çayınızı İsterseniz farklı aromalarla karıştırabilirsiniz. Belli aralıklarla raflardaki çayları değiştirdiklerini bahseden Demirez, “Sürekli aynı çayları raflara koymak yerine, belli aralıklarla değiştirerek farklı çayların keşfedilmesini istiyoruz” diyor. Yani bir dahaki gidişimizde aynı çayı bulma şansımız olmayabilir. Ayrıca kütüphanede bulunan kitaplar ve masalarda duran güncel dergilerden faydalanabilirsiniz. Çayınızı yudumlarken ise Ermenice, Rumca ve Türkçe şarkılar size eşlik ediyor. Burada gördüğünüz bir çok çayın hikayesi İzzet Efendi'nin Risalesi'nde geçiyor. İzzet Efendi, çayın her zaman taze içilmesi gerektiğini belirttiği Risalesi'nde, çayın 3 dakikada demlendiğini, 5 dakikada içildiğini, 8 dakika sonrasında bayatladığını anlatan Demirez, “Genellikle siyah çayı Çin, Hindistan ve Almanya'dan meyve aromalı olanları Türkiye'den temin ediyoruz" diyor. Roybos çayının vanilyalı, güllü, çikolatalı gibi 7 çeşidi bulunan mekanda süt buharıyla tütsülenmiş çaylar bile var.
Çaycı İzzet Efendi de çok acı ve tatlı çaylarının olmadığını söyleyen Sinan Demirez, "Acı ve rengi koyu olan çay iyi demek değildir. Tatlıysa doğal olmayan bir aroma vardır. Ayrıca çay şekersiz içilir. O yüzden masalarda şeker yok" diyor. Dünya çaylarını tadacağınız bu mekanda çaylar porselen demliklerde masaya getiriliyor ve bir buçuk fincan çıkan tek kişilik demlik 12 lira. Çayınızın yanına istediğiniz tatlı çeşitlerinin dilimi de 10 lira.
İçecek olarak sadece çay ikramı yapılan Çaycı İzzet Efendi'de bir de klasikleşmiş 5 çeşit tatlı var. Annelerimiz evde istediğimiz zaman yaptıkları cevizli, havuçlu ve tarçınlı kek davet edici kokusuyla vazgeçilmezlerin arasında. Bilinenin dışında maça çayının özüyle aromanlandırılan tiramusu Çaycı İzzet Efendi'ye özel bir lezzet. Tamamen doğal gerçek meyveyle yapılan böğürtlenli çizkek ile kuvartör çikolatayla hazırlanan brovni ağızda eşsiz bir tat bırakıyor. Beşinci çeşit ise tamamen orjinal tarifine göre hazırlanan mahlep ve sakızlı Paskalya. Gayri Müslimlerin belli ritüellerle hazırladıkları Paskalya pastahane ürünü halini geldiği için gerçek tadından uzaklaştığı bir gerçek. Orjinal tarfite hazırlanan pasgalya için Avrupa yakasından misafirlerinin geldiğinden bahseden Demirez, “Agop'un Paskalyası diye tepki
veren bir müşterimiz oldu” diyor.
