|

Çok zamanlı bir şiir ve sırtımızdaki “çerçi”

Gün Ayhan Utkan’ın ikinci şiir kitabı “Kırmızı Çerçi” raflardaki yerini aldı. Utkan okuruna, günümüz insanının yaşamındaki kalabalığı, fazla olan her şeyi ve daha geniş anlamıyla sırtımızdaki sepete doldurduğumuz; kendimize yük olarak taşıdığımız her şeyi hatırlatıyor.

Merve Akbaş
00:00 - 16/07/2022 Cumartesi
Güncelleme: 17:09 - 16/07/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Kırmızı Çerçi
Gün Ayhan Utkan
Natama Yayınları
2022/40 sayfa
Kırmızı Çerçi Gün Ayhan Utkan Natama Yayınları 2022/40 sayfa

Yenilikçi sanat eserleri, özellikle radikal boyutta yenilikçi olanlar, eskiyi tümüyle reddetme yoluyla bu vaatlerini gerçekleştirir. Fakat tümden reddedişte bile aslında eskiye bir gönderme ve onun ruhunu bünyesinde yaşatma hali olmazsa olmazlardandır.

Jim Jarmusch’un 2013 tarihli “Sadece Aşıklar Hayatta Kalır” isimli filminde deyim yerindeyse bir esin perisiymişçesine yüzyılları kendine mekan olarak alan bir müzisyen, ki onun yaşamını günümüzde de sürdüren Mozart olduğunu anlarız, evrene bıraktığı bir kaç notadan oluşan melodiyle çağdaş müziğin “seyrini” belirler. Birçok düşünceye, inanışa da uygun olabilecek bu anlayış, yaratıcı sanat eserine ait özün bir tek kaynaktan çoğaldığını ya da eninde sonunda bir tek kaynağa işaret ettiği görüşünü bizlere deklare eder. Sanatın kapsayıcı ve devamlılığını da bu sayede içselleştirmiş oluruz. Yeni bir şeyle tanışırız ama aslında ruhundaki geçmişi de belli belirsiz duyumsarız. Güzel bir tat bırakır.

Gün Ayhan Utkan’ın ikinci şiir kitabı olan “Kırmızı Çerçi” de böyle bir kitap. Şairin, kitap boyunca birçok farklı zaman diliminde ve mekânda dolaşan diline tanıklık ediyoruz. O tanıklık o kadar yoğun ki bir noktadan sonra içimizi çağdaş bir “hikâye anlatıcısı”nı dinliyormuşuz hissi kaplar.

Enstantane kavramı, modern düşüncenin yüklenici unsurlarından biri. Günümüz şiirinin de uzun zamandır önemli belirleyicilerinden. Bir olay, durum, ne kadar o ana aitse şair açısından anlatının ve dilin kıvraklığı da o kadar kendini gösteren bir hale bürünüyor. Gün Ayhan Utkan’ın anlatısı ve dili bu bağlamda çok kendine özgü diyebiliriz. “Kırmızı çerçi”deki şiirler, çağdaş anlatının ve dilin bütün imkânlarını kullanan ama “enstantane”yi bir tek “an”a hapsetmeyen bir yapıya sahip; o “an”ın önünü ve arkasını dolduran büyük bir zamana ait olduğu hissini kaybettirmeyen bir dil.

ZAMAN ÜZERİNE DÜŞÜNMEK

Zamanı tek başına düşünmek “Kırmızı Çerçi”yi yarım bırakır. Mekân algısını da eklemek gerek kitapla ilgili düşünceye. Mekanların değişkenliği, enstantane kavramının yarattığı “an”lık değişimleri güçlü birer kompozisyona dönüştürüyor. Şiirler Kars’tan Beyrut’a, New York’a ya da Niksar’a yolu düşen ve okuruna her birinden bir “mesele” aktaran bir bakışı sunuyor.

Kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Ne içindeyim zamanın/ ne de büsbütün dışında” dizesinin çağdaş bir yorumu olarak beliriyor zihinlerde.

Gün Ayhan Utkan, bu ikinci şiir kitabında günümüz insanının yaşamındaki kalabalığı, fazla olan her şeyi ve daha geniş anlamıyla sırtımızdaki sepete doldurduğumuz; kendimize yük olarak taşıdığımız her şeyi önümüze yıkıyor ve onlara bir bakmamızı bize hatırlatıyor. Olumlu ve olumsuz yönleriyle yaşamı bize hatırlatıyor.

#Gün Ayhan Utkan
#Kırmızı Çerç
#Jim Jarmusch
#Ahmet Hamdi Tanpınar
2 yıl önce