|

Değişimin hikâyesine bakmak

Yunus Emre Özsaray, “Hikayeden Öyküye Toplumsal Değişim” adlı kitabında politika ve darbenin topluma etkilerini hikaye temelinde inceliyor. 80 sonrasındaki gelişmeleri Türk edebiyatındaki hikâyeler üzerinden anlamlandırma çabasındaki Özsaray, yeni bakışlar sunuyor.

04:00 - 15/08/2020 Cumartesi
Güncelleme: 03:43 - 15/08/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Teori ile pratik uyarlığı sağlanamazsa, şiirde görülen örnekleri gibi, zaman en kararlı ayıklayıcı olacak.
Teori ile pratik uyarlığı sağlanamazsa, şiirde görülen örnekleri gibi, zaman en kararlı ayıklayıcı olacak.
KAMİL EŞFAK BERKİ

Kitabın Giriş yazısındaki bir cümleyi aynen alıyorum: “Görünmek yerini gösteriye terk ettiğinde anlatı da bu gösterinin bir parçası haline gelir ve anlatmak da göstermeye doğru evrilir.” Gazi Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği bölümünü bitirdiği halde yüksek lisansını İktisat Tarihi üzerine yapması ilgi çekici duran Yunus Emre Özsaray, “Görünenlerin sınırları genişledikçe anlatının sınırlarının da genişleyeceğini” düşünür. Ve devam eder: “İktisattaki azalan verimler prensibi gibi her ek gösterge insanın görme sınırlarına eklendikçe, görmek yavaş yavaş bir gösteriyi izlemeye dönüşür.” Ben bir iktisatçı değilim, iktisatçılar, bu ilginç sav hakkında düşünmelidir.

Orijinal yaklaşımını ilerletiyor Yunus Emre Özsaray: “Hikâye kelimesinin ‘sözlü olarak anlatmak, tahkiye etmek’ gibi bir anlamı olmasına rağmen, günümüzde anlatmanın göstermeye, hikâyenin de öykü denen bir göstergeler bütününe dönüşmesinin nedenlerini anlayabilmek için modernleşme döneminden bugüne, görünenlerin değişimine bakmak zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır.”

TÜRKLER VE RUSLAR


Türk edebiyatında bugün anlatıya büyük bir yöneliş yok mu? Var. Bir yüksek tansiyon halinde hem de. Teori ile pratik uyarlığı sağlanamazsa, şiirde görülen örnekleri gibi, zaman en kararlı ayıklayıcı olacak. Ontik olana inebilen, ontolojik bağlantıları fehmedebilen donanıma kendini yöneltmemiş yetenekler, yetili hale evrilmezlerse, emekleri heba olabilir. Bu yüzden, teorik çalışmalar akıllı uslu incelemeler çok önemlidir. Durup önce şunu düşünmek en iyisi belki. Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da eser kadar eser üzerine düşünüş de gelişkin. Bu nasıl gerçekleşmiş?

“Hikâyecilik tüm edebî sanatların anasıdır ve okuyan herkes zaman zaman onun kalıcılığı üzerine düşünür. (...) Milyonlarca isimsiz hikâyeci anlatıyı yarattı; gözlemleriyle bilgilerini hikâye yoluyla başkalarına aktarmayı öğrendiklerinde ise medeniyet tarihi başlamış oldu. (Robert Fulford. Anlatıcının Gücü – Kitle Kültürü Çağında Hikâyecilik – Kolektif Kitap Yayın. Kolektif Düşünce: 1 Çev: Ezgi Kardelen)

Rus edebiyatının Gogol, Leskov, Çehov gibi temel hikâyecileri ile bizim ilk hikâyecilerimizin çıkışı aynı döneme rastlar. Tanzimat çizgisinde Giritli Aziz Efendi, Emin Nihad, Samipaşâzade Sezai’nin ilkörnek yapıtları, bir Gogol insan-derinliği taşımasalar da Samipaşazade Sezai Küçük Şeyler’de kendini başlatıcılığa adamış görünür. Rusya’da hikâye, romandan önce başlamıştır. Bizde ise öyle olmadı. Namık Kemal’den roman yazması istendi. Gogol, halk anlatılarıyla yola çıkmıştı. Hikâyeci Gogol’dan romancılar kuşağı yeşerdi. İlginç sosyoloji değil mi? Dostoyevski’ye atfedilen bir söz vardır: “Biz hepimiz Gogol’un Kaput’unun altından çıktık.” Gerçi geçen gün şaşırdım: J. A. Cuddon, sözü Turgenyef’e atfediyor (Literary Terms And Literary Theory. Penguin).

BUGÜN BİRİKİMİMİZ VAR

Tahir Alangu’nun Cumhuriyetten Sonra Hikâye ve Roman’ı ile birlikte son elli yılın hikâye/öykü kuramı üzerine kitaplık çapta çalışmalar ortaya koymuş Özsaray. Yer verilen eserler arasında bir de Merhum Prof. Mehmed Kaplan’ın Tip Tahlilleri de kaynakçada bulunmalıydı. Asım Bezirci’nin 1950 Sonrasında Hikâyecilerimiz’i, 70’li yılların ortasında Hasan Bülent Kahraman’ın Varlık Yıllığı’nda yaptığı hikâye üzerine değerlendirmeleri. Son dönemde Ömer Lekesiz’den Yeni Türk Edebiyatında Öykü (5 cilt) ile Kuramdan Yoruma Öykü Yazıları yeni bir başlangıç olmuştur. Semih Gümüş’ün Öykünün Kedi Gözü, Öykünün Bahçesi, Öykünün Şimdiki Zamanı adlı kitapları, Jale Özata Dirlikyapan’ın Kabuğunu Kıran Hikâye kitabı. Necip Tosun’un Modern Öykü Kuramı, Cemal Şakar’ın Edebiyatın Doğası, Alim Kahraman’ın Modern Türk Hikâyesi, Rasim Özdenören’in Ruhun Malzemeleri gibi incelemeleri ve Avrupa yazınındaki oturmuş anlatı teorileri karşısında, durgun dönemlerin açığını kapatma uğrunda emek sarfedilmiştir.

2013’te ürünlerini Kefendeki Misket isimli ilk öykü kitabında toplamıştı Yunus Emre Özsaray. Eski’ye vâris olan, Yeni’yi arayan bir yetenek olarak dikkatleri çekmişti. 2016’da ise Mecnun’un Şehri Terk Edişi’ni yayınladı. Karizmatik bir kitap ismi olarak görüldü. Modern ögeyi yakalamıştı. 2017’de “1980-2000 arası Türk Hikâyesi ve Toplumsal Değişim” isimli teziyle doktora tezini verdi. Bu tez, Türkiye’de yaşanagelen sosyal değişimleri, hikâye türünde tesbit etmekle yola çıkıyor. Bitecek gibi görünmeyen bu değişimi, hatta dönüşümü, anlatı sanatında (anlatı, bir tür değildir) kıyasıya bulup çıkarıyor. Bizde romanın geriden geldiği kanısına varıyorsunuz. Avrupa tarihinde: “roman mı hikâyeden (story), hikâye mi romandan” diye tartışmalar olmuştur. Edebiyat Yazıları II/Dişimizin Zarı kitabında Romanla Hikâyenin Arası Açılıyor başlıklı yazısında (1967) Sezai Karakoç, iki tür arasındaki ontolojik bağ ve farkları inceler. Konumuz bağlamında ufuk açıcı bir metindir.

“Hikayeden Öyküye Toplumsal Değişim” adlı eserin omurgası dersek: I. Değişimin Gerisi/Yeni Bir Hikâye, Yeni Bir Lisan: “Ey Türk Zengin Ol!”/1970’lerin Hikâyesine Genel Bir Bakış. II. 1980 Sonrası Toplumsal Yapıyı Anlamlandırmak/12 Eylül Askerî Darbesi ve Sözün Bastırılması gibi birçok ara başlık, çalışmayı kuşatıcı kılar. 12 Eylül’ün Hikâyesi ve Sözün Bastırılması ve daha birçok ele alış açıları okurlarını çağıran ciddî yaklaşımlardır. Özsaray, dünyagörüşü ayrımı yapmaksızın sosyal gerçeğe bakmasıyla seçkinleşenlerdir. Sosyalistlere kalsa Türk Edebiyatı sadece kendileriydi. Özsaray, edebî değeri bulunan kimseyi dışarda bırakmamış bir incelemecidir. “Hakkı teslim eder.” Kitabının son bölümü: Öyküde Yeni Bir Damar, İslâmcı Yazarlar.

Yunus Emre Özsaray, sağlam referansları olan, bu güzelim tür üzerine düşünmeyi daha bir genişleten, nesnel gerçekçilik yöntemiyle çalışan bir incelemeci ve araştırmacıdır.

#​Yunus Emre Özsaray
#Hikaye
#Öykü
4 yıl önce