|

Dünyaya açılan sofralar

İstanbul’da Ramazan’ın en güzel etkinliklerinden biri hiç şüphesiz sokak iftarları. Bu ramazan cami avlularında, mahalle aralarında ve semt meydanlarında kurulan sokak iftarlarına konuk olduk. Her yaştan insanı buluşturan sokak iftarlarında birlik, beraberlik, coşku, kardeşlik ve bereket vardı.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/06/2018 воскресенье
Güncelleme: 14:52 - 10/06/2018 воскресенье
Yeni Şafak
Bu ramazan ayı konuk olduğumuz iftar sofralarından birisi de Fatih Camii avlusundaydı. Hem iftarımızı yaptık hem de camilerdeki kadınların sorunlarını konuştuk.
Bu ramazan ayı konuk olduğumuz iftar sofralarından birisi de Fatih Camii avlusundaydı. Hem iftarımızı yaptık hem de camilerdeki kadınların sorunlarını konuştuk.

Ramazan ayına girmeden birkaç gün önceydi. Mustafa Kutlu ile telefonla konuşurken konu sokak iftarlarına geldi. Kutlu uzun bir dönem Sultanahmet’te oturduğunu ve bir zamanlar mezbele yeri olan Sultanahmet Camii avlusunun son 15 yıldır özellikle Ramazan ayında cıvıl cıvıl dolduğunu hatırlattı ve şöyle dedi: “Biz eskiden Ramazan ayının geldiğini bile anlamazdık. Ama şimdi öyle mi? İnsanlar komşusuyla sokakta iftarlarda buluşuyor, birlikte aynı masada yemek yemenin sevinci ve mutluluğunu paylaşıyorlar. Bu sokak iftarlarını toplumun birlik ve beraberliğine yaptığı vurgu dolayısıyla çok önemli buluyorum. Ramazan ayının coşkusunu sokaklara taşıdığı için çok önemli.” Kutlu’nun büyük bir heyecanla anlattığı sokak iftarlarını biz de Pazar eki ekibi olarak “bu ay yapılacak haberler” listemize aldık. Sonra da üç arkadaş aramızda bu haberin ayaklarını paylaştık.

Harun Karaburç Haseki Mahallesi’ndeki üç bin kişilik sokak iftarı ile Esenler 15 Temmuz Şehitler Parkı’nda 13 farklı ülkeden gelen yetimler için kurulan sokak iftarına katıldı. Hatice Saka önce Sultangazi Belediyesi’nin düzenlediği Kudüs İstanbul’da başlıklı etkinlikte İstanbul’da yaşayan ortalama bin Filistinlinin katıldığı iftara bir sonraki hafta da Fatih Camii avlusunda “Kadınlar Camide” hareketinin düzenlediği bir başka iftara gitti. Benim katıldığım iftarın ilki Üsküdar’da

tam sekiz yıldır İzdiham Dergisi’nin düzenlediği herkese açık yaklaşık 100 kişilik sokak iftarıydı. Geçtiğimiz hafta ise Kumkapı’da Katip Kasım Cami Sokak’da caminin imamı Muammer Aksoy’un verdiği iftardaydım. Masalarda çoğu Afrikauyruklu farklı milletlerden insanlar buluşturan bu iftar sofrasında olmak gerçekten tarifi imkansız duygular yaşattı.

İşte İstanbul’a Anadolu’dan ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen insanların buluştuğu iftar sofralarından aldığımız notlar:
Sultangazi’de Filistinliler için iftar

Filistinliler işgal, katliam, ambargo ve tüm insanlık dışı uygulamalar nedeniyle kalplerinde vatan özlemi, dünyanın dört bir yanına savruldular. Ülkelerinden ayrı iken her şey onlar için zor ama Ramazan ayında Kudüs’te, Gazze’de ya da Ramallah’ta olmamak içlerini daha da sızlatıyor. İşte Sultangazi Belediyesi de İstanbul’da yaşayan Filistinli kardeşlerimiz için bir iftar düzenledi. Aslında aylar önce bir araya geldiğimiz Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Mişeyniş, gözlerinin içi parlayarak, “Bu yıl Ramazan ayında Kudüs temalı iftarlarımız olacak. Hem Türk kardeşlerimizle Ramazan sevinicini yaşayacağız. Hem Filistinli dostlarımızla hasret gidereceğiz” demişti. İftara gelenleri meydanda bir Kudüs Panaroması karşılıyor. Alanın tamamındaki her şey adeta Filistin’i anlatıyor. İftar sofrasındaki üniversite öğrencilerinden Kerime, her şeyin böylesine ince düşünüldüğü bir ortamda Ramazan’ın uhrevi havasını yaşadığını söyledi. Yabancı bir ülkede değiliz diye atıldı söze bir diğer öğrenci, sadece din kardeşliği değil gönül ve dava birliği de var aramızda. Yüzlerce Filistinli ve Türk’ü buluşturan bu iftarların özgür bir Kudüs’te olması dualarıyla ayrıldık meydandan.

Fatih Camii avlusunda bir yer sofrası

Geçen hafta da “Kadınlar Camilerde” platformunun Fatih Cami avlusunda düzenlediği iftardaydım. Ortak bir derdi paylaşan kadınlar bir yer sofrasında buluşup, kendi tecrübelerini anlattılar. 20-25 kişinin katıldığı iftarda herkes evinden yaptıklarını ortaya koydu. Çocuklar da iftar sofrasını şenlendirdiler. Ezandan önce Fatih Camii’nin gölgesinde sorulara cevaplar arandı. Kadınlar camilerde yaşadıkları tecrübeleri anlattılar. Kimi Kanada’da tabutu andıran ve kadınların camii ile tüm bağlantısının koparıldığı yerlerden, kimi cam bölmelerin ardındaki ruhsuz namazlardan bahsetti. Dertler ortaktı. İbadetlerini evinin bir köşesinde değil, Allah’ın evinin huzurlu ortamında, hep birlikte manevi boyutunu yaşayarak gerçekleştirmek. Yatsı ezanına kadar çaylar eşliğinde hararetli konuşmalar ile bitti iftarımız.

Üsküdar’da İzdiham var

İzdiham Dergisi’ni birçoğunuz bilirsiniz. Her yaştan okuru olan ama ana omurgasını gençlerin oluşturduğu bir edebiyat kültür sanat dergisi. Bülent Parlak tarafından çıkarılan sıra dışı bir dergi. Dergi sıra dışı olunca tam sekiz yıldır verdiği iftar da bildiğimiz sokak iftarlarından biraz farklı oluyor.

İftar sonrası çaylar ve kahveler İzdiham dergisi ekibinin cebinden imece usulü ödeniyor. Ramazan ayının en eğlenceli bu sokak iftarının tarihi ve yeri sosyal medya hesaplarından birkaç gün önce duyuruluyor. İftara bir katılım şartı yok, herkes gelebilir. Ama giderken evden yiyecek bir şeyler hazırlamak adetten sayılıyor. Yok elimi kolumu sallayacağım diyorsanız ona da eyvallah tabi.


Gelgelelim bütün bu genel bilgilerden sonra iftar sofrasına: Hava yağmurlu olduğu için bu yılki iftar sofrası itiraf edeyim biraz kafe iftarı havasındaydı. Ama yine o küçük taburelerde oturduk. Gelen yiyecekler İzdiham dergisinin ikinci adamı Tarık Taş tarafından içerde toplanıp ekibin genç kadrosu tarafından sofralara dağıtıldı. Sarma sarıp getirenler Bülent Parlak’ın ifadesiyle her zaman daha çok sevildi. Çünkü zeytinyağlı sarma bu ekip tarafından şairin milli yiyeceği ilan edilmişti. Masada iftarı beklerken biraz önce tanıştığım İki tıp öğrencisi arasında alçak sesle şöyle bir diyalog geçiyordu: -İzdiham dergisi okuyor musun? –Evet. –Demek ki sen de yaralısın.

  • Bu arada yaralı ama cıvıl cıvıl gençler yurtta kalıyormuş. Bu yıl ilk kez İzdiham’ın iftarına gelmişler. Aralarından biri Erzurum’da öğrenciymiş hatta. Akşam namazından sonra gençlerin masasından kalkıp yan masaya tabure attık. Dilek Kartal, Atakan Yavuz, Can Mehmet Eren ve Yakup Öztürk’le edebiyat sanat üzerine uzun bir sohbete daldık. Sonbetin ortasında elimize diş kirası olarak çorap verildi ve ‘Haydi gelin sohbete başka yerde devam edeceğiz” diye ekip seslendi. Bu çağrıyla şiirli, sanatlı, acılı ve bol ikramlı bir sokak iftarının daha sonuna geldik.
Ümmet Kumkapı’da buluştu

Yenikapı ile Kumkapı arasında göçmen ve kaçakların yoğun yaşadığı Katip Kasım Camii Sokak’tayım. Misafirim yazar Belkıs İbrahimhakkıoğlu ile birlikte Katip Kasım Camii avlusunda verilecek iftara erkenden geldik. Önce camiinin kadınlar kısmına gidip ikindi namazımızı eda etmek istiyoruz ve o sırada adının Sevinç olduğunu öğrendiğimiz bir Özbek kadınla tanışıyoruz. 10 gün önce Özbekistan’dan gelmiş günlüğü 20 dolara bir otelde kalıyormuş. Namaz bittikten sonra bizi durdurup Belkıs İbrahimhakkıoğlu’na şöyle diyor: Bana dua eder misiniz hanımefendi, iş arıyorum Allah beni iyi insanlarla karşılaştırsın. Sevinç, Asya ve Afrika ülkelerinden İstanbul’a iş bulmak ya da Avrupa’ya gitmek için gelen yüzlerce göçmen ve kaçaktan sadece biri. Bu sokağın hikayesini caminin imamı Muammer Aksoy’dan dinliyoruz: “İlk yıllarda Afrika ülkelerinden gelenler çoğunluktaydı ama şimdi Türki Cumhuriyetlerden ve Afganistan’dan gelen kaçak ve göçmenler var. Kaçak işçi çok fazla.“ Birkaç yıl önce iftara geldiğimizde Somali’den gelenlerin açtığı dükkanlar ve insanlar dikkat çekiyordu sokakta. Şimdi Özbekler ağırlıklı. Burada kendilerine küçük bir Özbekistan devleti kurmuşlar. İstanbul’un adeta Harlem sokakları diyebiliriz buraya. Kasım Katip Camii imamı Aksoy bundan 12 yıl önce bu insanları hem kötülüklerden uzak tutmak hem de yoksul yüzlerini biraz güldürmek için borç parayla caminin avlusunda ilk iftar sofrasını kurmuş. Aksoy’un bu çabasını gören camiye gelen cemaat de destek verince o günden bugüne kesintisiz olarak cami avlusunda iftar veriliyor.“Afrika’dan gelenler beni bir anlamda kabile reisleri gibi görüyor. Bir eksikliklerinde onlara yardımcı olamayınca bana ‘sen burada bizim liderimiz değil misin’ diye kızıyorlar. Ödeyemediği faturasını getiren de, sokakta kalan da buraya geliyor. Gücümüz yettiğince esnaf arkadaşlarla hepsine yardımcı olmaya çalışıyoruz.” Biz sohbet ederken bomboş olan avlu iftara yarım saat kala dolmaya başlıyor. Yemeğini alan sessizce bir masaya geçiyor. Masalar rengarenk. Her yaştan her milletten insanlarla dolu. Ezan okunuyor ama o uzun kuyruk hiç bitmiyor. Yemeğini bitiren sessizce kalkıp yerini diğerine bırakıyor. İmam Muammer Aksoy “Yemek bitene kadar sıra devam ediyor. Kimseyi aç geri göndermek istemiyoruz” diyor. O günkü menü kuru fasulye, pilav, komposto ve mercimek çorbası. Yemekler ve yemekten sonra içtiğimiz çay o kadar lezzetli ki. İmam Aksoy, hepimizin silip süpürdüğü tabaklara bakıp “Buranın manevi havasından geliyor yemeğin lezzeti” diyor gülerekten.

Muhabbeti bol iftar

Ramazanın tadı en güzel sokak iftarlarıyla çıkıyor. Bütün tanıdıklar bir araya gelmiş herkes evinde pişirdiği yemeği veya satın aldığı sıcak pideyi bölüşüyor. İnsan bir mahallede olduğunu daha iyi anlıyor. Biz de geçtiğimiz hafta Fatih Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleşen Haseki Mahallesi’nin iftarına katıldık. Elimiz boş gitmedik tabi. Önce pide almayı düşünmüştük ama soğuyacağını tahmin edip ağızlarımızı tatlandırsın diye lokma aldık. İftar sofrası Haseki Külliyesi’nde Cevdetpaşa Caddesi’nde kurulmuştu. Bir uçtan diğer uca masalar yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. Ağırlığı kadınlardan oluşan bir kalabalık vardı. Genci yaşlısı, kadını erkeği, emeklisi memuru yol boyunca uzanan masada iftar saatini beklemeye başlamıştı. Beklerken de iftar öncesi tatlı muhabbetler eşlik ediyordu masadakilere. Masalar arasında dolaşırken konuşulan sohbet konularının baş maddesi 24 Haziran’daki seçimler olduğunu işitiyorduk. Mahalleliler önümüzdeki süreçte nasıl bir seçim olacağı, kişisel tahminlerini ve öngörülerini birbirleriyle paylaşıyorlardı. Kimisi işten çıkıp gelmiş kimisi komşusunu da alıp gelmişti. Evden gelenlerin birkaçı kendi yemeklerini de almıştı. Ancak çoğunluk belediyenin iftar menüsünü tercih etmişti. Bizim gibi...

Ezanın okunmasına dakikalar kala büyük bir sessizlik içinde Kur’an-ı Kerim tilavetini dinledik. Kendisiyle aynı dini, aynı sofrayı, aynı ekmeği, aynı duyguyu paylaştığı insanların arasındayken yaşadığı duygusallığı yaşıyoruz biz de. Mahalle kültürünün aslında ölmediğini işte böyle zamanlarda nasıl da zühur ettiğini gözlemliyoruz. Birbirinin halini hatrını soran, bir ihtiyacı olduğunda yardımına koşan, eksiğini kapatan insanlarla dolu uzun bir masa. Bu masada bir araya gelen insanları müsadeleriyle şanslı insanlar olarak adlandırmak istiyorum.

Nitekim bu yakıştırmamın ne kadar yerinde olduğunu iftar öncesi ve sonrası aynı masada sohbet ettiğim mahallelilerden dinliyorum. Sultan Semra Doğan, Fatma Tiftikçi, Zehra Özcan, Kadriye Pınar’la bir yandan iftarımızı ederken diğer yandan da sohbet ediyoruz. Sokak iftarlarına geçtiğimiz yıllarda katılmış hepsi. “Aynı anda yiyip aynı anda şükretmek çok güzel bir duygu. Aynı apartmanda yaşayıp karşı komşusunu tanımayan insanlar varken biz bir sofrada bir araya geliyoruz” onlara göre. Ayrıca bu sofralarda eski geleneklerimizin yaşatılmasından dolayı da mutlular.

Yetimlerin
yüzü güldü

13 ülkeden yetim çocuklar ile şehit yakınları ve gazilerin bulunduğu 3 bin kişi Esenler Belediyesi’nce 15 Temmuz Şehitler Parkı’nda düzenlenen kardeşlik sofralarında iftarda buluştu. Bu iftarda da yetimlerle bir araya geldik. Yetimlerin yüzleri gülüyor. Bizim için çok anlamlı bir iftardı. Bu iftar sofrası İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) kararıyla 2014 yılından bu yana Dünya Yetimler Günü olarak kutlanan Ramazan’ın 15’inde, Bosna, Arnavutluk, Kırgısiztan, Azerbaycan, Pakistan, Lübnan, Filistin, Nijer, Afganistan, Çeçenistan, Doğu Türkistan ve Suriye’den yetim çocukların bir araya geldiği bir iftardı.

Aynı sofrada iftar yaptığımız Arnavutluk’tan gelen sekiz yaşındaki Renato Pasha, 12 yaşındaki Lübnanlı Mohamad Hamieh, Filistinli Selma Abu-Matar, Kırgızistanlı Aydana Abytbekova ile sohbet ettik. Renato, kendileri için düzenlenen bu iftar sofrasıyla sahipsiz olmadığını hissettiklerini söyledi. Selma, ablasının Gazze’de barışçıl bir gösteride yaralandığı için İstanbul’a tedaviye annesiyle birlikte geldiklerini anlattı. Onlar belki hayatın kötü yüzüyle çok erken yaşta karşılaşmışlar ama umutlarını kaybetmemişler. Gözlerine yansıyor. Onları buraya getirenlere çok teşekkür ediyorlar.




#Ramazan
#İftar
6 лет назад