|

Eğirdirli Karçınzâde Süleyman Şükrü’nün Seyahat-i Kübra’sı

Aslen Eskişehirli olan ve Eğirdir’e yerleşmiş bir Sipahi ailesinin torunu Karçınzâde Süleyman Şükrü’nün Petersburg’da bastırdığı seyahat kitabı bugün pek bilinmez. Ne zaman vefat ettiği, İstanbul’a tekrar dönüp dönmediği bilinmeyen seyyahın hatıraları okuru adım adım Asya ve Avrupa’yı dolaşmaya davet ediyor.

04:00 - 15/06/2021 Salı
Güncelleme: 06:42 - 15/06/2021 Salı
Yeni Şafak
Karçınzâde Süleyman Şükrü
Karçınzâde Süleyman Şükrü
KAMİL EŞFAK BERKİ

Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, bu seyahatnâmeyi kaleme almış olan Karçınzâde Süleyman Şükrü hakkında şunları söylemiştir: ”Eğirdir’in, geçen asrın [19. Yüzyıl] sonunda yetiştirdiği ikinci bir Evliyâ Çelebi’si vardır. Üzülerek söylüyorum ki bu değerli kişi memleketimizde tanınmış değildir… Eserine göz gezdirince gerçekten tanınması gereken bir kişi karşısında bulunduğumu anladım.”

Belediye kültür işleri masasından olduğunu tahmin edebileceğimiz Ömer Şengel Bey de takdim yazısında, eseri şimdiki harflere aktarmış olan Salih Şapçı’ya teşekkür bağlamında şunları yazmış: ”Elli yıldır Karçınzâde Süleyman Şükrü ve eserini yerel gazetelerimizde hemşehrilerime tanıtmak için emek veren, neredeyse bu konuda ömür tüketen Salih Şapçı Bey’e eserinin basımı için teklifte bulunduk. Teklifimize olumlu cevap verince şimdiye kadar süregelmiş bir eksikliği gidermeye karar verdik.”

TEK KELİMEYLE BU KİTAP: ORİJİNAL


Birinci kısımda önsözden sonra Anadolu’nun Tufan’dan başlayarak Osmanlılar devrine kadar olan durumu üzerine bugüne kadar rastlanmadık bilgiler de karşımıza çıkıyor. Örneğin, Karçınzâde Süleyman Şükrü Lid’lerden bahis açmış. Bende Lidya çağrışımı yaptı. Tufanda Anadolu toprakları da o “büyük yağmur” altında kaldığından “yeni başlangıç”ın; Gemi, Cudî dağında karaya oturduğu zaman Amanos sıradağlarını takip ederek deniz seviyesindeki topraklarda başladığını Josephus yazmıştır: “Tarsis’i kurdular”. Tarsis ismi bugün Tarsus’tur. Peygamber Hz. Süleyman’ın donanma üssünün Tarsus’ta bulunduğu da bilgiler arasındadır.

Lid, Nuh’un torunlarından biri olmalıdır. Karçınzâde: “Lid kavmi göçebe halinde iken İnekdenizi namlı bayıra inşa ettikleri ilk kaleyi…” derken, eserine esaslı bir tarihsel derinlik sağlamıştır. Kendisinin geçmiş zaman duyarlığı ile şimdiki zamandan geleceğe bakış arasında dökümante bir Anadolu aydını olduğu öne çıkmaktadır. Yazarın, belgeye önem vermiş olan Kâtip Çelebi’nin takipçilerinden olduğu bellidir. Gerçekten, Kâtip Çelebi büyük müdekkik; kitaplar karşısındaki mesuliyet hissi onu bir Osmanlı İbn Nedim’i katına çıkarmıştır.

Seyahat-i Kübra tarihî-coğrafya dalının son örneklerinden bir tanesi olarak kendi çağına da ışık tutacaktır. Anılar ve gittiği yerlerdeki karşılaşmaları özlüce vermeyi şiar edinmiş, izlenimlerinin ardından hüküm vermekte tereddüt etmemesiyle, Ahmet Midhat Efendi’nin yanına adı yazılmalıdır.

SEYAHATNAMESİ RUSYA’DA BASILMIŞTIR

Süleyman Şükrü Bey’in seyahatnâmesi, İstanbul’da değil Rusya’nın Petersburg şehrinde basılmıştır. Kitabı yayına hazırlayan Salih Şapçı’dan öyküsünü dinleyelim: “(…) Süleyman Şükrü hem firarî olduğu için hem de düşmanı olan Bedri’nin, adamları vasıtasıyla hayatına kastedebileceğini düşünerek, çok özlemesine rağmen vatanına dönme cesaretini gösterememektedir. Altı yıl boyunca devam eden yorucu seyahatlerden bıkmış, sıla hasretinin acısı canından bezdirmiştir.” Süleyman Şükrü de şunları yazmış: “Harkof üzerinden Bahçesaray’a geldim. Seyahatnâme’nin “Tercüman” matbaası [Gaspıralı İsmail’in matbaasıdır] tab’ı mümkün olmadığından Akmescid’e gittim. Burada aradığım hurufu bulamayınca Mısır’a geçmek üzere Sivastopol’a inmişsem de bazı düşünceler dolayısıyla vazgeçerek Petersburg’a gelip faziletli Abdürreşid Efendi İbrahimof Hazretleri’nin tesis buyurdukları “Ülfet” matbaasında tabettirmeye hamdolsun muvaffak oldum.”

Özellikle Mehmed Âkif’le aralarındaki dostluk sayesinde sevdiğimiz Abdürreşid İbrahim Efendi’dir bu zat. Safahat’ta Âkif onu uzun uzun konuşturur. Âkif’in şiirindeki kendine has sürprizlerinden biri de budur. Yaşayan bir insanı şiirine almıştır. Bunda Lamartine şiirine olan dikkatinin de payı olduğu düşünülebilir.

Abdürreşid İbrahim [Abdürreşid İsker/1857-1944] Japonya’yı İslâmiyet’le tanıştıran adam diye de tanılır. Tokyo’da vefat etmiş ve orada Tama mezarlığında toprağa verilmiştir. Onun da bir seyyah olduğunu Süleyman Şükrü biliyor veya öğrenmişse kitabını onun basmasını arzu etmiş olabilir. Abdürreşid İbrahim’in seyahatnâmesi: Âlem-i İslâm (2 cilt) olup, başkaca kitapları: Tercüme-i Hâlim, Livâü’l Hamd, Japonya’da Bir Osmanlı Seyyah gibi.

SÜLEYMAN ŞÜKRÜ’NÜN ŞAHSİYETİ

Aslen Eskişehirli olduğu, 1725’te timar olarak verilen Eğirdir’in Sarıidris köyüne gelip yerleşmiş, 1800 tarihinde de Eğirdir kasabasında Kâtip mahallesine nakletmişlerdir. Eğirdir’de yerleşmiş bir Sipahi ailesinin torunudur. Eğirdir rüşdiyesinde ve Şeyh Ali Ağa medresesinde tahsil gördü. Posta idaresine girmiş, tayinle birçok yerde bulunmuş, Pozantı’da iken bir haksızlığa uğramış, “amirleriyle geçinememiş”, bu yüzden memuriyetten azledilmiş. Kanımın bahası dediği Defter-i Seyahat’ine neler neler kaydetmemiş ki… Arapça ve Farsça’yı Eğirdir’de ilerletmiş doğal olarak. Bir yandan da Türkçe’nin arınması taraftarıdır; Türkçe Arayanlara kılavuz yakında basılacaktır notu varsa da ölüm tarihi ve yeri bilinmemektedir. Şimdilik diyelim.

Atandığı her şehirde memurların lâubaliliklerine tepki gösterdiği anlaşılıyor. En son Balıkesir’de çalışırken, Deyrizor’a sürülmüş. Kırk gün sonra Musul’a kaçıyor, oradan İran’a, Bakü üstünden geriye Budapeşte, Paris [burada Jöntürklerin Abdülhamid düşmanlığına tahammül edemez; en çok da Hoca Kadri’nin “rezilâne” yaşayışını anlatmış], Kahire; Aden ve Bombay’a, Çin’de Şangay’a, 1324’te Pekin’e vardığını yazıyor. (1906). Urumçi’den Kırım’a, ve nihayetinde Petersburg’a ulaşıyor (1907). Eserini bastırdıktan sonra İstanbul’a dönüp dönmediği bilinmemektedir. Çok önemli tesbit ve hükümleri vardır.

Eğirdir gölünün balıklarını gün aşırı vapurla Marsilya’ya ihraç projesi bile tasarlamış aydın bir insanımız. Abdülhamid’e, Abdülaziz’e çok bağlı. Taşrada memurların idealist olmayışından dertli. Mısır’da ve Hindistan’da İngiliz emperyalizminin yaptığı kötülükleri gözlemler halinde kitabına koymuştur.

Son bir not olarak, Recep Bozkurt’un Eğirdir Akın Gazetesi’ne yazdığı “Salih Şapçı, Eğirdir Kültür Tarihinde Hak Ettiği Yeri Almalıdır…” başlıklı yazısını haber vermiş olalım...

#Karçınzâde Süleyman Şükrü
#Seyahatü’l Kübra
#Salip Şapçı
3 yıl önce