|

Eğlenmek değil yaşamak için bilgisayar oyunu oynayanlar

İnsanların vahşi zevkler için kobay olarak kullanıldıkları 'Rollerball', 'Running Man', 'Deathsport', 'Mad Max' ve 'Death Race 2000' gibi klasikleşmiş bilim-kurgulardaki kötücül gelecek tasavvurunun izinden giden 'Oyuncu', soluk kesici bir görsel efekt bombardımanının arasında 'şiddet içerikli oyun furyası'na yönelik ahlâkî eleştiriler yapmayı da ihmal etmiyor

Ali Murat Güven
00:00 - 3/10/2009 Cumartesi
Güncelleme: 22:55 - 2/10/2009 Cuma
Yeni Şafak
Eğlenmek değil yaşamak için bilgisayar oyunu oynay
Eğlenmek değil yaşamak için bilgisayar oyunu oynay

Günümüzden yirmi yıl kadar sonrasının dünyası… İnsanlık “zihin kontrol teknolojileri”nin bilim-kurgusal bir fantazi olmaktan çıkıp gerçeğe dönüştüğü son derece tehlikeli bir dönemece girmiştir. Toplumdan bütünüyle uzak ve izole edilmiş bir hayat süren gizemli milyarder Ken Castle, büyük çaplı bir yatırımın ardından gelmiş geçmiş en hastalıklı internet oyunu olan “Katiller”i (Slayers) icat eder. Bu geniş katılımlı oyun, milyonlarca insana bilinçlerinin en derinindeki vahşi arzularını bütün dünyanın gözleri önünde gerçeğe dönüştürme imkânı sağlamaktadır. Ekonomik gücü yeten herkesin on-line bağlantıyla yönetici-oyuncu olabildiği, kısa sürede olağanüstü popüler bir kitle eğlencesine dönüşen “Katiller”, elde ettiği bu başarıdan aldığı pervasız cesaretle şimdi yepyeni ve korkunç bir boyut kazanmak üzeredir. Monitör ve klavyenin başında oturanlar ateş hattına artık sanal karakterleri değil, etten kemikten gerçek insanları sürecektir. Kobay durumundaki bu kişiler ise sağdan soldan kaçırılıp tutsak edilmiş insanlar ile biraz daha hayatta kalabilmek için her türlü zalimliği yapmaya hazır durumdaki idam mahkûmlarıdır.

Öte yandan, cesur ve bileği kuvvetli “Kable”, çağdaş bir gladyatör arenasını andıran bu kanlı oyunun merkezindeki en gözde savaşçıdır. Bilgisayar başında genç oyuncu Simon tarafından yönetilen kahramanımız, efendisinin ince hesaplanmış savaş stratejileri sayesinde önüne çıkan bütün engellere meydan okuyarak her hafta zaferden zafere koşmaktadır. Kable da pek çok hemcinsi gibi ailesinden kopartılıp hapsedilmiş, kendi iradesi dışında savaşmaya zorlanan bir kurbandır. Castle'ın ürettiği bu insanlık dışı oyundan kaçıp kurtulabilmek için ne yapıp edip hayatta kalmak zorunda olduğunun farkındadır. Akıl almaz bir faşizmin hüküm sürdüğü bu düzeni yıkıp özgür iradesi ve kimliğini geri kazanabilmek için can atan genç adam, en gözde savaşçı figürlerinden biri olduğu “Katiller”de giderek “oyunbozan”a dönüşmeye başlar. Castle'ın sapkın eğlence teknolojisi daha da kontrolden çıkmadan önce karısını, ailesini ve insanlığı kurtarmayı hedefleyen kahramanımız, bu amaçla sistemin yasaları ve yöneticilerine karşı gözükara bir isyan başlatacaktır. O artık kaderi klavyenin tuşlarındaki bir kukla değil, modern çağların “Spartacus”üdür.


FÜTÜRİSTİK BİLİM-KURGUNUN GÖZDE KONULARINDAN BİRİ

İnsanoğlunun parayı, rahatı ve yüksek teknolojiyi bulunca sapıtması ve kendini şeytanî merakların kucağına atarak gitgide özünden uzaklaşması, öteden beri gerek bilim-kurgu edebiyatı gerekse aynı türün sinemasındaki en gözde konular arasında yer almıştır. Sözgelimi, bu alanda hemen aklıma gelen en ünlü örneklerden biri “Logan'ın kaçışı” (Logan's Run)… William F. Nolan'ın 1970'lerin ortalarında piyasaya çıktığında büyük sükse yapan romanı, yine o dönemde MGM şirketi tarafından önce yüksek bütçeli bir sinema filmine, hemen ardından da televizyon dizisine dönüştürülmüştü.

2270'lerin dünyasında geçen “Logan'ın Kaçışı”, yeryüzünü mahveden büyük bir savaştan geriye kalanların, insan ırkının saflığını ve güzelliğini muhafaza edebilmek iddiasıyla bütün mensuplarını “en fazla 30 yaşına kadar yaşamak” gibi bir zorunluluğa tâbî tutuyordu. Böylelikle, herkesin son derece genç ve sağlıklı bir görünüme sahip olduğu, yaşlılara ve fiziksel sorunları bulunanlara asla geçit verilmeyen “zahiri bir cennet” atmosferine hükmetmekteydi o düzenin tiranları. Günü geldiğinde, yani 30 yaşına girenlerden oluşan küçük bir grup oluştuğunda da bunlar halkın panayıra gider gibi izlediği şatafatlı bir törenle öldürülüp öte âleme uğurlanmaktaydılar.

Ancak, görünürde son derece demokratik olup ardında ise katıksız bir faşizm barındıran bu fütüristik ülkenin “kafası lüzumundan fazla çalışan” bir yurttaşı, yaşı 30'a doğru yaklaşmakta olan Logan “Ben, kaderim ne kadarına izin veriyorsa o kadar yaşayacağım, size ne benim ömrümden” diyerek başkaldırıyor ve ona inanan bir kaç arkadaşıyla birlikte sistemi tehdit eden bir “özgürlük savaşçısı”na dönüşüyordu.

Bunun gibi, teknolojinin çığırından çıkmasıyla biçimlenen sapkın bir gelecek tasavvuru ve böylesi bir hastalıklı gidişe daha fazla dayanamayıp doğasındaki iyiliğin dürtmesiyle ona karşı çıkan çağdaş isyancıların öykülerinden daha pek çok pırıltılı örnek var bilim-kurgu yazını ve sinemasında… Günümüzde türün klasikleri arasında kabul edilen “Rollerball”, “Running Man”, “Deathsport”, “Mad Max”, “Death Race 2000” ve nihayet “Matrix” üçlemesi gibi yapıtların öyküleri de hep benzer bir temanın çevresinde dolanıp durmaktaydı. Açıkçası ben de yüksek teknoloji ve maddî refahın insanlara daha çok demokrasi değil, aksine daha boğucu bir despotizm getireceğine ilişkin -ciddiye alınası- siyasal ve toplumsal tezler öne süren bu alt-türü, kendi adıma ilk gençlik yıllarımdan beri büyük bir ilgiyle takip etmekteyim.

Bu hafta sonu gösterime giren yerli ve yabancı 7 yeni film arasından seçtiğim “Oyuncu” da aynı karamsar bakışın, kötücül gelecek tasavvurunun günümüzün akıl ve algı sınırlarını zorlayan görsel efektleri eşliğinde salonlara arz-ı endam ettiği kayda değer örneklerinden birini oluşturuyor.

Sinemada özel efekt teknolojilerinin ulaştığı baş döndürücü düzey de beni alttan alta tedirgin ediyor. Öyle ki artık beyazperdede neredeyse canlandırılamayacak hiç bir şey kalmadı. “Faşizmin doğurgan karnı, yakın gelecekte gayrımesru bir çocuk daha dünyaya getirecek ve adı 'yüksek teknoloji' olacak bu çocuk da insanlığa mutluluk vermekten ziyade kök söktürecek” tezini savunan “Oyuncu”, anlattığı öyküyle gösterişli öncüllerinin söylediklerinin üzerine çok da fazla bir yeni söz ekleyemese bile en azından sözünü ettiğim teknolojik cambazlarıyla izlenmeyi hak ediyor. Yalnız, tasvir ettiği hastalıklı geleceğin doğal bir cürufu olarak kullandığı kadın çıplaklığı ve cinselliğe özellikle dikkat.


OYUNCU / Gamer

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, ABD yapımı

Türü ve Süresi: Bilim-kurgu serüveni / 95 dakika

Gösterim Dili: Orijinal seslendirmesi İngilizce olan bu film, ülkemizde Türkçe altyazılı kopyalarla gösterime sunulmuştur.

Yönetmenler: Mark Neveldine, Brian Taylor

Senaristler: Mark Neveldine, Brian Taylor

Görüntü Yönetmeni: Ekkehart Pollack

Özgün Müzik Bestecileri: Robb Williamson, Geoff Zanelli

Kurgucular: Peter Amundson, Fernando Villena, Doobie White

Sanat Yönetimi Ekibi: Jerry Fleming (Yapım Tasarımcısı), Peter Borck, James F. Oberlander, Sebastian Schroder (Sanat Yönetmenleri), Betty Berberian (Set Dekoratörü), Alix Friedberg (Kostüm Tasarımcısı), Jane Galli (Makyaj Ekibi Şefi), Trish Almeida (Saç Tasarım Ekibi Şefi), Christien Tinsley (Makyaj Özel Efektleri)

Oyuncular: Gerard Butler (Kable), Amber Valletta (Angie), Michael C. Hall (Ken Castle), Kyra Sedgwick (Gina Parker Smith), Logan Lerman (Simon), Alison Lohman (Trace), Terry Crews (Hackman), Ramsey Moore (Gorge), Chris 'Ludacris' Bridges (Humanz Brother)

İthalatçı Şirket: D Productions

Dağıtıcı Şirket: Pinema Film

İçerik Uyarıları: Yoğun şiddet, yanısıra da bazı bölümlerinde cinsellik/çıplaklık ve kaba konuşmalar içerdiğinden dolayı, 18 yaşından küçükler ve bu tür temalardan hoşlanmayanlar için uygun bir film değildir.

Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı: www.gamerthemovie.com

Kazandığı Ödüller: ABD-Golden Trailer Awards-2008 / “En İyi Film Fragmanı” Ödülü

Yıldız Puanı: * * 1/2


BU HAFTA SONU GÖSTERİME GİREN DİĞER FİLMLER

'Karamsarlığın sinemacısı'ndan hüzünle bezeli yeni bir öykü

ACI

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, Türkiye yapımı

Senarist ve Yönetmen: Cemal Şan

Oyuncular: Nesrin Cavadzade, Erol Demiröz

İçerik Uyarıları: Kahramanlarının yaşadıkları karmaşık psikolojik ve ailevî sorunlar nedeniyle, 13 yaşından küçük izleyicilerin kolaylıkla kavrayabilecekleri bir film değildir.

Yıldız Puanı: * *1/2

Erzincan'da, deniz seviyesinden iki bin kilometre yükseklikte bir dağ köyü… Kış aylarının insanı canından bezdirdiği bu coğrafyanın yerlisi konumundaki yaşlı ve yorgun bir dede ile kendisini hem ölesiye sevdiği, hem de sürekli didiştiği kız torununun hayata tutunma mücadelesine konuk oluyoruz. “Karamsarlığın sinemacısı” Cemal Şan, oldukça zorlayıcı doğa koşullarında çektiği bu yeni filminde, insana yaraşır bir şekilde yaşamak için insanca olmayan her şeye “hayır” demek gerektiği gibi son derece haysiyetli bir tezi işliyor. Şan, iki farklı dünyayı bir araya getirip yaşanan kuşak çatışmasını ortaya koyarken, hayranlarınca iyi bilinen minimalist anlayışı içinde de mütevazı bir sinemasal şiire imza atıyor.


Üniversitenin havasını değiştiren Hintli kız

KAMPÜSTE ÇIPLAK AYAKLAR

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, Türkiye yapımı

Yönetmen: Cansel Elçin

Kostüm Tasarımcısı: Eser Levi

Oyuncular: Cansel Elçin, Ezgi Asaroğlu, Melza Burcu İnce, Damla Sönmez, Türkü Hazer, Ahmet Olgun Sunear, Emrah Akduman, Güven Kütük, Altan Erkekli, Binnur Kaya,

İçerik Uyarıları: Kahramanlarının yaşadıkları karmaşık psikolojik ve ailevî sorunlar nedeniyle, 13 yaşından küçük izleyicilerin kolaylıkla kavrayabilecekleri bir film değildir.

Yıldız Puanı: * * 1/2

İstanbul'daki bir üniversitede okuyan Deniz, hayâl ettiği fakülteye değil de ailesi ve çevresinin gelecek kaygısıyla yönlendirdiği bir bölüme devam etmenin sancıları içindedir. Çünkü genç kızın hayattaki en büyük isteği film çekmek ve yönetmen olmaktır. Bu arada, eski sevgilisi Arda'ya da hâlâ aşıktır. Öte yandan, Deniz'in yakın arkadaşı Ebru ise içine kapanık, bir genç kızdır. Arkadaş grubunun diğer iki mutsuz üyesi Arzu ve Burak da ailelerinin baskısı yüzünden henüz okurken evlenmek zorunda kalmışlardır. Evliliğin zorluklarıyla erken yüzleşmek zorunda kalan karı-koca, bu nedenle sık sık uyum sorunu yaşamaktadır.


Annen, bazen hayattaki en büyük imtihanın olabilir

KARANLIKTAKİLER

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, Türkiye yapımı

Senarist ve Yönetmen: Çağan Irmak

Görüntü Yönetmeni: Gökhan Tiryaki

Oyuncular: Meral Çetinkaya (Gülseren), Erdem Akakçe (Egemen), Derya Alabora (Umay), Şebnem Dilligil, Rıza Akın, Merih Atalay, Durul Bazan, Savaş Akova,

İçerik Uyarıları: Kahramanlarının yaşadıkları karmaşık psikolojik ve ailevî sorunlar nedeniyle, 13 yaşından küçük izleyicilerin kolaylıkla kavrayabilecekleri bir film değildir.

Yıldız Puanı: * * * 1/2

Egemen, bir reklâm ajansında ofis boy olarak çalışırken, aynı zamanda da takıntılı annesi Gülseren'e bakabilmek için onunla zorunlu olarak aynı evde yaşamaktadır. Hayat, kırklı yaşlarına merdiven dayamış bu ezik adam için adetâ evlerinin sınırları içine hapsolmuş minyatür bir cehennemden farksız biçimde akıp giderken, bunamanın eşiğindeki Gülseren içinse oğlu hayattaki tek varoluş nedenidir. Derken, patronu Umay'a duyduğu platonik ilgi Egemen'in zaten zor yürüyen hayatında büyük bir açmaz daha oluşturmaya başlar. Onu kimselerle paylaşmamaya kararlı annesinin varlığı, bu ilginin önünde kocaman bir engeldir.


Gerçek dost, kara günlerde belli olur

MATRAK ADAMLAR / Funny People

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2009, ABD yapımı

Senarist ve Yönetmen: Judd Apatow

Oyuncular: Adam Sandler (George Simmons), Seth Rogen (Ira Wright), Leslie Mann (Laura), Eric Bana (Clarke), Jonah Hill (Leo Koenig), Jason Schwartzman (Mark Taylor Jackson)

İçerik Uyarıları: Kaba diyaloglar ve cinsel içerikli espriler, yanısıra da kısa süreli cinsellik içerdiğinden dolayı, 15 yaşından küçükler ve bu tür temalardan hoşlanmayanlar için uygun bir film değildir.

Yıldız Puanı: * * 1/2

Mesleğinin zirvesindeki stand-up komedyeni George Simmons, girdiği tıbbi bir kontrolde tedavisi imkânsız bir kan hastalığına yakalandığını öğrenir. Öte yandan, Ira Wright ise stand-up komedyenliğinde benzer bir popülariteyi yakalamak için tırmalayıp duran, ancak henüz bu uğurda katetmesi gereken çok yol bulunan bir diğer sahne adamıdır. Gündüzleri bir şarküteride çalışan Ira, arada sırada da kendisini kabul eden çeşitli kulüplerde amatör bir ruhla sahne almaktadır. George, böyle gecelerden birinde, kulübünde erken saatlerde sahne alan bu iyi niyetli çömezi fark eder ve ona asistanı olması için teklifte bulunur.


Ölüler üzerinden hayatın sırrını çözen bir cenaze levazımatçısı

SON VEDA

Yapım Yılı ve Ülkesi: 2008, Japonya yapımı

Yönetmen: Yôjirô Takita (Doğumu: 1955, Toyama-Japonya)

Oyuncular: Masahiro Motoki (Daigo Kobayashi), Tsutomi Yamazaki (Ikuei Sasaki), Ryoko Hirosue (Mika Kobayashi), Kazuko Yoshiyuki (Tsuyako Yamashita)

İçerik Uyarıları: Öyküsünde ölüm temasına ve ölü bedenlere yoğun biçimde yer vermesinden dolayı, 13 yaşından küçükler için uygun bir film değildir.

Yıldız Puanı: * * *

Daigo Kobayashi, çello çaldığı orkestra dağılınca müzik kariyerine vedâ eder ve karısı Mika ile Japonya'nın kuzeydoğusuna, Yamagata bölgesinde bulunan memleketine döner. Cazip iş koşulları sunan bir 'Yardımcı Aranıyor' ilanı görür. Görüşmeye gittiği ofisin arka duvarına gıcır gıcır tabutlar dizilmiştir. Şirketin sahibi Sasaki, Daigo'nun özgeçmişine şöyle bir bakarak onu hemen işe alır. Kahramanımız, yapacağı işin “cesetlerin yakılmadan önce merasime uygun bir biçimde tabutlanması“ olduğunu öğrenir.



15 yıl önce