|

Entelektüel Çinlilerin umudu Türkiye

Çin’de Osmanlı Tüfeği ve Osmanlılar, Çin’den Görünen Osmanlı gibi araştırmalarıyla ve Çince aslından Türkçeye kazandırdığı Konfüçyüs, Savaş Sanatı gibi klasik eserlerin çevirileriyle tanıdığımız Giray Fidan yeni çalışması Cumhuriyet’in Çinli Misafirleri ile iki ülkenin ortak tarihinde bir sayfa daha araladı. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından kitaplaştırılan araştırma yalnız Türkiye-Çin ilişkileri ile ilgilenenlerin değil, seyahatname seven okurların da dikkatini çekecek nitelikte.

04:00 - 15/12/2019 Pazar
Güncelleme: 00:48 - 15/12/2019 Pazar
Yeni Şafak
Giray Fidan’ın yeni çalışmasını tarihsel olarak bu seyahatnamenin devamı gibi düşünebiliriz.
Giray Fidan’ın yeni çalışmasını tarihsel olarak bu seyahatnamenin devamı gibi düşünebiliriz.
KÜBRA KURUALİ YAŞAR

Çin dili, kültürü ve tarihi alanındaki çalışmaları ve Çinceden yaptığı çevirileriyle tanıdığımız Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Giray Fidan, araştırmalarıyla özellikle Çin-Türkiye ilişkilerinin yakın tarihine ışık tutmaya devam ediyor. 2013 yılında yayımlanan Çin’den Görünen Osmanlı kitabı; Osmanlı’nın son dönemindeki modernleşmeyi görüp kendi ülkesinde hayata geçirmek umuduyla İstanbul’a gelen, Çinli düşünür ve devlet adamı Kang You Wei’nin izlenimlerinden oluşan bir seyahatnameydi.

Giray Fidan’ın yeni çalışmasını tarihsel olarak bu seyahatnamenin devamı gibi düşünebiliriz. Bu sefer Çin’in önemli entelektüel, siyasetçi, diplomat ve reformcularının gözünden 1920 ve 30’ların Türkiye’sini okuyoruz. Hu Hanmin, Hu Shiqing, Alfred Sze, He Yaozu, Cai Hesen gibi isimler modernleşme konusunda dünyada farklı örnekleri inceledikten sonra ülkemizi kendilerine yakın hissedip özellikle İstanbul ve Ankara’yı ziyaret ederler. Cumhuriyet’in Çinli Misafirleri onların gözlem ve düşüncelerini kaleme aldıkları makaleler, seyahat notları ve gazete yazılarından oluşuyor.

DOĞU’NUN İKİ HASTA ADAMI


Bu yıl İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak için planlanan “Bir Kuşak Bir Yol” projesiyle bir araya gelen Çin ve Türkiye’yi, Batı bir zamanlar “Doğu’nun iki hasta adamı” olarak tanımlıyordu. Çin bu tanım nedeniyle o günlerde Türkiye Cumhuriyeti’ne kendini yakın hissetti. Ülkemizin uzun yıllar süren bağımsızlık mücadelesinden başarıyla çıkması ve kapitülasyonların kaldırılması Çinli entelektüelleri umutlandırdı. Aslında Çin’in Türkiye’ye ilgisi yazılı tarihin ilk dönemlerine kadar uzanmakta... O dönemler “Rumi” olarak bilinen Anadolu’ya dair seyyahlar, elçiler ve tüccarlar aracılığıyla aktarılan ve Çin kaynaklarına geçmiş bilgiler mevcut. Fakat Anadolu, hiçbir zaman Meşrutiyet sonrası ve Cumhuriyet’in kuruluş dönemi kadar Çinlilerin dikkatini çekmedi. Bunu kitapta alıntılanan Çin’in ilk komünist dergisi Xiang Dao’nun (Kılavuz) 1922 yılında arka arkaya Türklerin bağımsızlık mücadelesini desteklemek için yayımladığı iki makaleden anlayabiliyoruz.

Kitaptaki seyahatname ve yazılarda değinilen üç ortak nokta var diyebiliriz. Biri, “Türklerin bağımsızlık mücadelesi”ndeki başarıları, diğeri o dönem ülkemizdeki erkek nüfusun azlığı, işsizlilk ve sefalet derecesindeki yoksulluğumuz, üçüncüsü ise her şeye rağmen Türkiye ile kıyasladıklarında kendi ülkelerini utanç içinde görmeleri.

TÜRKLER KENDİLERİNİ ANLAMIYOR

Kitabın üçüncü bölümünde Türkiye’ye ilgisi II. Meşrutiyet’e kadar uzanan ve 20. yüzyılın ilk yarısında Çin’in en önemli politikacılarından biri olan Hu Hanmin’in 1928 yılında gerçekleştirdiği seyahati ve ülkesine döndükten sonra Türkiye hakkında anlattıklarını okuyoruz. Bu bölümde Hu’nun, Adana milletvekili İsmail Safa (Özler) ile yaşadığı bir diyalog oldukça dikkat çekici. Hu Hanmin, vekile “Türkiye’de dini bir ideolojinin yerini tamamen milliyetçilik aldı, bu tür bir milliyetçilik İslam inancının yerini alabilir mi?” diye soruyor. Vekil ise “Dini ideolojiyi istemiyoruz. Ülkenin kurtuluşu ve ulus inşası İslam’la yakından ilgilidir ifadesi gerçeği yansıtmamaktadır. Geçmişte girişilen savaşlarda savaşçıların birçoğu Müslüman değildi” cevabını veriyor. Bu cevaba oldukça şaşıran Hanmin, olayı ülkesinde anlatırken Türkiye’nin kurtuluşunda İslam’ın rolünün olduğunu ama Türklerin her şey bittikten sonra bunu unutup başarıya sadece milliyetçilik ruhuyla ulaştıklarını düşündüklerini, kendilerini anlayamadıklarını ama dışarıdan bakan birinin bunu bir bakışta gördüğünü söyler. Ve Çinlilerin böyle bir durumu Su Shi’nin şiirinden bir mısrayla ifade ettiğini belirtir: Bedeni Lu Shan Dağı’nda olup da Lu Shan Dağı’nı bilmemek!

ÇİN’İN ÜÇ HALK İLKESİ

Beşinci bölümde Türkiye’nin ulus inşası konusunda çok sayıda yazı kaleme alan ve Türkiye’ye atanan ilk Çin büyükelçisi olan General He Yaozu karşımıza çıkıyor. Onun anlattıklarından Çinlilerin, Başbakanları Sun Yat Sen’in “Üç Halk İlkesi” ile “Kemalizm”i aynı düşünce sisteminin farklı isimde vücut bulmuş hali olarak gördüklerini öğreniyoruz. Sadece bu neden bile onların Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip etmesi için oldukça önemli.

Çinli devlet adamlarının ve düşünürlerin 1935 yılında merak ettikleri bir diğer önemli şey ise Türkiye’nin komünizm ve faşizm arasında nasıl tarafsız kalabildiği... He Yaozu’ya göre biz Türkler bunu çok kolay yapıyoruz. Sebebini de şuna bağlıyor: Milliyetçilik ve İslam kültürünün içimizdeki zenginliği koruması ve sahip olduğumuz manevi hayatın ülkemizi tatmin etmesi.

#Çin
#Giray Fidan
#He Yaozu
4 yıl önce