|

Fenomenolojik sosyolojinin başucu kitabı

Gündelik hayatın sosyolojik soruşturmasının kurucusu ismi sayılan Alfred Schütz, Husserl’in fenomenolojik temeli ile Weber’in sosyolojik temeli arasında eleştirel bir sentez kurar. İki ismi de kendi eleştirel süzgecinden geçirerek gündelik dünyaya ve bireyler arası etkileşimlere bakar.

Yeni Şafak
12:15 - 9/05/2018 Çarşamba
Güncelleme: 12:18 - 9/05/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
Sosyoloji ile felsefe arasındaki ilişki nedir?
Sosyoloji ile felsefe arasındaki ilişki nedir?
SABRİ AKGÖNÜL

Sosyoloji ile felsefe arasında bir ilişki var mıdır? Elbette; ama ilişkinin niteliği şudur: Skandal. Sosyoloji, felsefenin bağrında bir yarık açarak doğmuştur ve bu yüzden felsefe için bir skandaldır sosyoloji. Felsefenin incinmesini sağlayan şey ne idi peki? Felsefî bilme biçimi, bilginin ve bilgi üretiminin, değerin ve değer üretiminin aktörü olarak özneyi görür. Her şey bu öznenin kafasının içinde olup biter, toplum ve tarih sadece dekoratif bir parçadır. Öznenin anlama yetisine, bilincine, ruhuna, özneye içkin olana bakar ve analiz eder filozof. Bu özne, toplumsuz (a-social) ve tarihsizdir (a-historic). Oysa sosyolojik bilme biçimi, yöntemsel çeşitliliğe ve farklı bilgi üretme prosedürlerine sahip olmasına karşın, özneyi toplumdan ve tarihten tecrit edilmiş bir şekilde ele almaz. Bireysel görünen tüm faaliyetlerimizin arkasında daima ama daima sosyal-tarihsel bir mantık vardır, sosyoloğa göre. Bilgi nesnesini kurarken ona asgarî yahut azamî ölçeklerde bir dışsallık atfeder; filozofun yaptığı gibi onu eninde sonunda bireye içkin bir olgu olarak kurmaz sosyolog. Böylesi verimli bir skandalın dört başı mamur mucidi Dinî Hayatın İlksel Biçimleri metni ile anlam ve idrak kategorilerin toplumsal kaynağını izhar eden Durkheim’dır. Ancak bu velut skandalın önemli bir aktörü daha var: Alfred Schütz.

Schütz’ün İki Dayanağı: Husserl ve Weber

Gündelik hayatın sosyolojik soruşturmasının kurucusu ismi sayılan Alfred Schütz, Husserl’in fenomenolojik temeli ile Weber’in sosyolojik temeli arasında eleştirel bir sentez kurar. İki ismi de kendi eleştirel süzgecinden geçirerek gündelik dünyaya ve bireyler arası etkileşimlere bakar. Husserl’e göre bilinç, her zaman bir şeylerin bilincidir ve bilinçlilik biçimleri tecrübemizin içeriğine sıkıca bağlıdır. Fakat Husserl’in fenomenolojik indirgeme yöntemi öznelliğin, yani bireysel bilincin öz-deneyiminin sınırları içinde kalmaz; özneler-arasılıkla, yani ben’in başka ben’lere (topluluğa) ilişkin bilinçliliğiyle de ilgilenir. Peki, fenomenolog bu başka ben’lere ilişkin olan tecrübeyi nasıl açıklayacak? Schütz bu sorunun açtığı sorunsalı işlemek için Weber’i yardıma çağırır. Weber’e göre sosyolojinin konusu, toplumsal eylemdir. Sosyolojinin görevi, Weber’e göre, öznel anlama sahip toplumsal eylem tiplerini analiz etmektir. Bu iki hattı son derece ustalıkla birbirine ören Schütz, tecrübe ve bilinç arasındaki ilişkiyle, gündelik hayatta kabul gören ve paylaşılan bilgi türüyle (ortakduyusal bilgi) ilgilenir. Ona göre sosyal dünyadaki fenomenler hakkındaki deneyimlerimizin temeli, toplumsal ve kültürel olandır. Kalkış noktası ise bireysel bilinç değil, bireyin gündelik yaşamını eylediği yaşam-dünyasıdır.

Kitabın Mimarisi

Kitap 5 ana temayı birbirine bağlayan 6 kısımdan oluşur. Schütz kitabın birinci kısmında, fenomenolojik yöntemi sosyalbilimsel bir program dâhilinde ele alır ve bu yöntemi “yaşam-dünyası” kavramı etrafında işe koşturur. İkinci kısımda, gündelik yaşamda öznel deneyimleri tartışmaya açar ve bu dünyayı yorumlamak için bireylerce kullanılan araçları analiz eder. Üçüncü kısımda, yaşam-dünyasının bilişsel yönlerine değil gündelik yaşamın pratik düzeyine, başka bir ifadeyle yaşam-dünyasının aktif ve dinamik yönlerine yoğunlaşır. Dördüncü kısımda, kişiler-arası iletişime ve özneler-arası etkileşimden neşet eden ilişkilere yoğunlaşır. Beşinci kısım, gündelik yaşamdaki rasyonel-pragmatik olmayan tecrübe alanlarını irdeler. Gündelik deneyimin aşkınsal yönleri ile ilgilenir burada Schütz; çünkü ona göre aşkınlık tecrübesi gündelik yaşamın bir parçasıdır. Kitabın son bölümü Schütz’ün sosyoloji bilimine ilişkin görüşlerini ihtiva eden teorik ve metodolojik bir tartışma yürütür.

Metodoloji Fetişizmini Bertaraf Etmek

Schütz metodoloji konusunda kullanışlı pragmatist bir tavır alır ve dogmatik yatkınlıklara prim vermez: Şöyle yazar: “Metodoloji, bilim insanının akıl hocası değildir; tersine, ebedi öğrencisidir. Ancak, gerçekten büyük bir hoca her zaman öğrencilerinden bir şeyler öğrenir.” Metodoloji fetişizmine tutulmuş Türkiye akademik alanı için hayatî bir tavsiyeler demeti taşır Fenomenoloji ve Toplumsal İlişkiler. Metodolojik kaygı ve metodolojik özen ile metodolojik fetişizmi birbirinden ayırır. Sosyalbilimci için gerekli olan ikincisi değildir zaten, birincisidir. Metodoloji bizler için bir araçtır; araştırmamızı kontrol eden, ona giriş-çıkış izni veren muktedirin beratı değil. Sosyalbilimsel pratiğin amacı nesneyi kurmaktır. Kavramsal çerçevelere ve metodolojik formüllere uyma tedirginliği ve bunlara azamî derecede riayet etme katılığı sosyalbilimciyi skolastikleştirir. Maksat nesnemizi inşa etmek ise, bu inşa etme çabasında işimizi kolaylaştıracak metodolojilere başvurmalıyız. Tüm metodolojiler ve kavramsal çerçeveler bize hizmet eden geçici uzlaşmalardır; kalıcı değil, geçici. Schütz’ün dediği gibi metodoloji “akıl hocalarımız” değil.

  • Kitabın künyesi:
  • Fenomenoloji ve Toplumsal İlişkiler
  • Alfred Schütz
  • Robert A.Johnson
  • Heretik Yayıncılık
  • 2018
  • 368 sayfa
#Kitap
#Toplumsal İlişkiler
#Fenomenoloji
6 yıl önce