Beyrut’ta doğup büyüyen yazar Mazen Maarouf, aslen Filistinli. Kimya alanında lisans ve yüksek lisans eğitimi alan yazar, bilim ve sanatı birleştirmeyi deniyor. Okumaya savaş kitaplarıyla başlayan ve eserlerinde insancıllığı ön plana çıkartan Maarouf, şair ve öykücü. “Hüznümüz Ekmeğe Benziyor”, “Kamera Kuşları Çekmiyor”, “Çamaşır İpi Üzerinde Bir Melek” kitapları bulunan 39 yaşındaki yazar, “Silahlılar İçin Şakalar” ile el-Multeka Öykü Ödülünü aldı. Maarouf ile yazı serüveni, Filistin ve edebiyat üzerine konuştuk.
Beyrut’ta doğdum ve ilkokulu burada okudum. Eğitim sisteminin baskısı yüzünden Arapça diliyle hiçbir bağım yoktu. Bir gün aşık oldum ve o kişiyi etkilemek için şiirler şeyler yazmaya başladım. Böylece şiire davet edilmiş oldum. Bunula birlikte okuma maceram başladı, elime geçen bütün kitapları okumaya başladım.
Okumaya savaş kitaplarıyla başladım. Çünkü Filistin halkı savaşın içinde varlığını sürdürüyor. Ben, bu fotoğrafı yazarak değiştirmek istedim. Savaşa katılan, zarar gören biri değilim ama bu görünümden rahatsızdım, ülkemin savaşla anılmasını istemiyordum. Kendime şunu sordum: “Filistinli bir mülteci olarak bunu değiştirebilir miyim?” Savaş kitapları okurken, herkesin suçlu olduğunu gördüm. Dahil olan herkes, sorumluluk da almış oluyor. Filistin’de yaşananlardan daha insani olabileceğime karar verdim. Bu nedenle öykülerimde hümanizmi, insancıllığı açmaya çalışıyorum. Tabii ki bir Filistinli olarak.
Kendini yetiştirmenin mücadelesini verdim. Bana düşman olduğuna inanan insanlarla iletişim sağlamaya çalıştım. Bazı olayların düzeltilmesi için empatiye ihtiyacımız var. Bütün mültecileri düşünerek yazıyorum. Yaşadıkları zorlukları estetik şekilde anlatıp anlaşılmalarını sağlamaya çalışıyorum. Bence İzlandalı, Türk, Fransız, Bosnalı, İskoçyalı, İngiliz gibi birçok yazar okudum. Kitaplar arasındaki en güzel şey, herkes tarafından okunması. Kitaplarda Doğu ve Batı ayrımı yok. Bunu ancak kitap sayfalarda bulabiliriz.
Orhan Pamuk, Aziz Nesin, Elif Şafak’ı okudum ve tabii Nazım Hikmet’in şiirlerini. Türk edebiyatını konuşmaya başladığımızda, aynı dine sahip Araplar’ın da edebiyatına bakmak gerekiyor.
Lübnan halkı hâlâ Osmanlı kültürüyle kendini geliştiriyor. İyi bir yazarın millerlerüstü olması gerekiyor. Bütün kültürlerden beslenerek eser oluşturmalılar. Filistinli yazarlar ise ülkenin şimdiki görünümü yerine geçmişi yazıyorlar. Lübnanlı mıyım yoksa Filistinli miyim diye düşündüm.
Aslında yok. Ama Lübnan kültürü, oraya ait olmadığını hissettiren bir yapıya sahip. Bir Filistinli olarak hiçbir zaman Beyrut’a ait olamazsın. Lübnan halkının bu reddi, zihnimde yepyeni bir alan açmamı sağladı. Dünyaya bir Filistinli olmanın bilinciyle bakıyorum.
Hem üniversite hem de yüksek lisansımı tamamladım. Matematik, kimya ve fizik üzerine çalışmaya devam ediyorum. Ayrıca evren, zaman, mekan, uzaylılar da çok ilgimi çekiyor. Kimya ve fiziğin arka planını anlamak için evrenin nasıl çalıştığını anlamak gerekiyor. Daha bilimsel türde yazmamı sağlıyor. Hem bilimi hem de sanatı kullanarak metinler üretiyorum.