|

Film çekmek çay toplamaktan zor

Sonbahar filminde Yusuf'un annesini canlandıran Gülefer Yenigül bugüne dek hayatında hiç sinemaya gitmedi. Gülefer Teyze belki hiç film izlemedi ama oynadığı film şimdilerde her gittiği festivalden ödülle dönüyor

Aysel Yaşa
00:00 - 29/11/2008 Cumartesi
Güncelleme: 21:36 - 28/11/2008 Cuma
Yeni Şafak
Film çekmek çay toplamaktan zor
Film çekmek çay toplamaktan zor

Bir film düşünün ki başrol oyuncularından biri hayatında hiç sinemaya gitmemiş. 'Olur mu öyle şey, sinemaya gitmeyen insan nasıl oyunculuk yapacakmış, o film kesin çok kötü olur' diyenler çoktan utandı. Sıra bu düşünceyi hala devam ettirenlerde. Çünkü Sonbahar filminde başrolü paylaşan Gülefer Yenigül bu işin hiç de düşünüldüğü gibi olmadığını herkese gösterdi. Özcan Alper'in yönettiği Sonbahar filminde Yusuf karakterinin annesini canlandıran Yenigül bugüne dek bırakın bir sinema filminde oynamayı, hayatında hiç sinemaya gitmemiş. Fakat akrabası olan yönetmen Alper Gülefer Teyze'deki cevheri keşfetmiş olacak ki onu filminde oynatmaya karar vermiş. Filmini Artvin ve Arhavi'de izleyen Gülefer Teyze'yle ilk oyunculuk tecrübesini konuştuk.

Elbette Yenigül ilk başta bu rolü kabul ederken çok düşünmüş. "Acaba bu yaşta bu halimle oynayabilir miyim, yakışır mı" gibi tereddütler yaşayan Yenigül'ün bu role seçilmesinin nedeni ise Hemşince konuşması. Çünkü filmde Yusuf karakteri annesiyle sürekli kendi dilinde konuşuyor. İsterseniz bu ilginç öykünün devamını Gülefer Teyze anlatsın: "Ben bu filmde sadece kendim için değil dünyadaki evlat acısı çeken bütün anneler için oynamayı kabul ettim. Benim bir çocuğum tiyatro öğretmeni, İstanbul'da. O aradı, oynamamı istedi. Ben de evdekilere, kocama, akrabalarıma sordum. Zaten Özcan'ın da yanlış bir şey yapmayacağını bildiğim için herkes oyna deyince, ben de kabul ettim".

BENİM SIZLANMAYA HAKKIM YOK

64 yaşındaki Yenigül ilkokul ikiden sonra devam edememiş okula. Ama cahil kalmamak için elinden geleni de yapmış. Kendinizi biraz anlatır mısınız dediğimizde Yenigül hemen başlıyor eşini, çocuklarını ve işini anlatmaya: "Köyde büyüdüm, akrabalarımdan biriyle evlendim. Beş tane çocuğum var. Lisede okuyan torunum var. Çayda, bahçede işte böyle yetişen biriyim. İlk okul ikiden terkim. Ama hep kendimi yetiştirmeye çalıştım cahil kalmamaya çalıştım. Bu yüzden çay üreticisi olarak başkalarından bir şey beklemektense her yerde kendi hakkımı aramaya çalıştım. Ne bileyim işte böyle". Bugüne dek sinema salonu görmeyen ve bütün hayatı çaylığı ve evi arasında geçen Gülefer Teyze, çekimlere başladıkları zaman doğal olarak çok heyecanlanmış. Filmde çalışan kameraman, ışıkçı, sesçinin de çok yardımı dokunmuş yaşlı kadına. Çekimlerde yaşanan zorlukları anlatan Yenigül "Sette çok güzel bir ortam vardı. Zaten çocukların, o karda, kışta soğukta çalışmalarına çok üzüldüm, o yüzden benim sızlanmaya hakkım yoktu" diyor.

Filmin yönetmeni Özcan Alper'in kuzeni olan olan yaşlı kadın filmde rol alırken gerçek yaşamındaki gibi davranmaya özen göstermiş. Tabi arada akrabalık da olsa Gülefer Teyze oyuncu kaprisini de bir kenara atamamış. Alper'in daha önce çektiği filmleri izleyen Yenigül "Zaten daha önce çektiği Momi adlı filmini biliyorduk köyde hepimiz izlemiştik. Filme başlamadan önce köye geldi Özcan. Momi gibi ama daha büyük bir film yapacağını söyledi. Filmde oynamamı istedi. Önce olur mu falan dedim ama birkaç gün benimle konuşarak ikna etti" diyor.

FİLM ÇEKMEK ÇAY TOPLAMAKTAN ZOR

On yıl hapiste yattıktan sonra ölümcül bir hastalığa yakalandığı için serbest bırakılan Yusuf'un, köyde yalnız başına yaşayan annesini canlandıran Yenigül "Rolümüz zordu ve yabancılık vardı. Çok zorlandım. Ağlamak, aynı şeyi birkaç kez aynı şekilde tekrar etmek… Bu yaşımda bunları yapmak zordu. Sonra yavaş yavaş alıştım. Bir de tabi çekim yaptığımız ev dağın başındaydı. Araba yolu yoktu, yağmurda çamurda geceleri sabahın köründe inip çıkmak zor oluyordu" diyerek çekim sürecini özetleyiveriyor. Film çekme işi meğer ne zormuş diyen yaşlı kadın örneklemeyi de kendi işi üzerinden yapıyor: "Film çekmek bizim çay işinden daha zor. Sabahın köründe kalk, yağmur demeden çamur demeden çalış. Ne bileyim evlat, zor iş vesselam". Filmdeki oyuncuları ve ekibi evladı kabul eden yaşlı kadın en çok Yusuf karakterini canlandıran Onur Saylak ile anlaşmış. Yenigül bu konuda "Onur benim gerçek evladım gibi oldu. Sağ olsun o da beni annesi yerine koydu. Böylece rolümüze de daha iyi çalışmış olduk" diyor.

BEN OYUNCU DEĞİLİM Kİ…

Filmi ilk defa Artvin'de yapılan galada izleyen Yenigül film gösterimi başlamadan önce kesin başaramadım diye korkuya kapılmış. Filmi izlerken bu düşünceniz değişti mi diyorum, "Heyecandan doğru düzgün izleyemedim ki. İyi mi oynamışım kötü mü oynamışım, ne bileyim. Herkes beğeniyor da, ben oyuncu değilim ki. Sağ olsunlar Artvin'deki galaya gelen Tuncel Kurtiz ve Başak Köklükaya da 'Abla iyi oynamışsın' dediler. Ben de çok mutlu oldum" şeklinde cevaplıyor. Yenigül sözlerine şöyle devam ediyor: "Tabi ben kendim adıma değil de filmi çeken çocuklarım adına mutlu oldum. Çünkü gerçekten çok zahmetli işti. Ödül aldıkça kendi evlatlarım başarmışçasına seviniyorum".



15 yıl önce