|

Garaudy: Bir devin fikir yolculuğu...

Fransız müslüman düşünür Roger Garaudy geçtiğimiz ay vefat etti ve ardında 60'ın üzerinde eser bıraktı. Eserlerinin büyük bir bölümünü dilimize kazandıran Cemal Aydın, Müslüman entelektüel dünyasında yazdığı eserlerle önemli bir boşluğu dolduran Garaudy'nin yaşamını eserleri ışığında kaleme aldı.

Cemal Aydın
00:00 - 25/07/2012 Çarşamba
Güncelleme: 21:58 - 24/07/2012 Salı
Yeni Şafak
Garaudy: Bir devin fikir yolculuğu...
Garaudy: Bir devin fikir yolculuğu...

Batı'nın okunması gereken bütün klâsiklerini ortaokul ve lise yıllarında bitirdi.

Vakit kaybetmemek için yolda yürürken de okuyor ve zaman zaman başını bir aydınlatma, ya da bir telefon direğine vuruyordu.

Tanrıtanımaz bir anne babanın oğluydu. On dört yaşına geldiğinde Allah inancı gönlünü sardı. Üniversitede felsefî eserlere eğilim duydu, bu arada Komünist Partisi gençlik kollarına kaydoldu. Gözü kara bir militanlık yapmanın yanı sıra, Karl Marks'tan başlayarak Marksistlerin bütün eserlerini iki sene içinde okudu ve son derece ayrıntılı bir şekilde onların fişlemesini yaptı.

İlk kitabı bir aşk romanıydı

Klâsiklerin etkisiyle olacak, bir kıza duyduğu aşktan hareketle (daha sonra "Yaratılışın Sekizinci Günü" adıyla yayımlanacak) ilk romanını yazdı. O dönemin en güçlü edebiyat eleştirmeni Romain Rolland'a gönderdi ve ondan yol gösterici uzun bir cevap aldı.

Kendisinde gerçek bir edebiyatçı kumaşı vardı, o yüzden ilgi gören iki roman ile sahnelenen iki tiyatro eserine daha imza attı. Bir de şiir kitabı çıkardı.

Komünist Partisi'nde en üst noktalara geldi. Marksist Araştırmaları Enstitüsü, Hıristiyanlarla Diyalog Grubu kurdu ve dergiler yayımladı. Fransız Komünist Partisi içinde komünizmi en iyi bilen ve Fransa'da ve çağdaş dünyada uygulanabilmesi için neler yapılması gerektiğini eserleriyle en iyi ortaya koyan o oldu. "Karl Marks", "Lenin" ve "Hegel" başlıklı eserler yazdı. "İnsanın Ufukları", "20. Yüzyılın Marksizmi", "Sosyalizmin Büyük Dönemeci" adlarını taşıyan komünizmin sorunlarıyla ilgili yirmi kadar fikir eseri geniş yankı uyandırdı. Dünya çapında bir şöhret oldu. Milletvekili ve senatör oldu; Büyük Millet Meclisi Başkan Yardımcılığı yaptı.

O sıralar Fransa ve Rusya blokunda gündemde tutulan komünist zihniyetin çıkmaz sokak olduğunu acı bir şekilde tenkit ettiği ve "ilâhî boyutu olmayan komünizm yaşayamaz!" dediği için partisinden kovuldu. Komünizmle ilgili yazacağını yazmış, diyeceğini demişti. Bütün dünya felsefesini ana kaynaklarından inceleyip değerlendirdikten sonra, "felsefeyi bir çanak yalayıcılık" olarak gördüğü için, felsefe dışında bir uzmanlık alanı olan estetik çalışmalarına yöneldi ve üniversitede dersler verdi. "Kıyısız Bir Gerçekçilik Üzerine", "Gerçekçilik Açısından Kafka", "Gerçekçilik Açısından Picasso", "Gerçekçilik Açısından Saint-John Perse" adlarıyla dilimize çevrilen çarpıcı sanat eserleriyle dehasını gösterdi. Ayrıca daha sonra hidayete eren ünlü koreograf merhum Maurice Béjart'ın önsözünü yazdığı "Hayatını Raksetmek" kitabını kaleme aldı. Strasbourg Üniversitesi profesörlerinden Luc Collès'in ifadesiyle gerçek bir "şaheser" olan "Geleceği Müjdeleyen 60 Eser. Batı Resminin Yedi Yüzyılı" adlı muhteşem kitabını insanlığın hizmetine sundu. Sanata ve sanat eserlerine büyük ağırlık verdi, çünkü Roger Garaudy (Roje Garodi), "sanatı, kutsala ve imana en yakın alan" olarak görüyordu.

Sosyalizmden İslam'a

Bütün dünya insanlığının mutluluğu ve huzuru için insanlar arasında buluşup görüşmeyi, bilişip tanışmayı öne aldı. Bu maksatla "Yaşayanlara Çağrı"; "İnsanlığın Medeniyet Destanı", "Medeniyetler Diyaloğu" ve henüz dilimize çevrilmemiş başka eserler ve sayısız makaleler yayımladı. Ateş etmeyerek kendisini Cezayir'de kurşuna dizilmekten kurtaran Müslüman askerlerine hem minnet ve şükran borcundan, hem de o sürekli araştırıcı kafa yapısından ötürü olacak, uzun yıllar İslâm'la yakından ilgilendi. Militan ve ünlü bir komünist olduğu o sıralarda "Sosyalizm ve İslâmiyet" adıyla bir eser yazdı ve bu kitap 1965'te dilimize sol kesim tarafından çevrildi. Sonunda Müslüman oldu.

Batı'da o yıllarda Garaudy gibi bir entellektüelin Müslümanlığını ilân etmesi her babayiğidin harcı değildi (gerçi şimdi de durum pek farklı değildir). Fransa'nın en prestijli gazetesi Le Monde (Lö Mond)'da bir makaleyle İslâm'ını açıkladı. Derken "İslâm'ın Vaat Ettikleri", "İslâm ve İnsanlığın Geleceği" gibi kitaplarıyla hem Batı'yı sarstı, hem de İslâm dünyasında büyük ilgi uyandırdı. Ayrıca dilimize henüz aktarılmamış olan ve Garaudy'nin İslâm'ı ve İslâm felsefesini nasıl derinlemesine bildiğini gösteren "Avrupa'da İslâm: Fikrin Başşehri Kurtuba"yı kaleme aldı. "İslâm'ın Aynası Camiler" kitabıyla da İslâm estetiğine olan hayranlığını dile getirdi.

Militan ruhlu entelektüel

Garaudy gibi militan ruhlu bir entelektüelin Müslüman olduktan sonra Müslüman fıkıhçıları ve düşünürleri sîgaya çekmeden durması olmazdı. Onlara şu acı sitemlerde bulundu: "Bir zamanlar kelebeklerin mum ışığına üşüşmesi gibi, İslâm'a koşan milletler, şimdi niçin İslâm dünyasına hor bakıyorlar? Sizler atalarınızın ocağını savunmanın, o ocağın alevini daha da gürleştirip ilerilere taşımak değil de, sönmüş ocaktaki küllere sımsıkı sarılmak sanıyorsunuz!"

Mazlum ve mağdur Filistinlilerin haklarını savunmanın bir Müslüman için kaçınılmaz bir dâvâ olduğuna inandı. Ve belgelerle yüklü "İlâhî Mesajlar Toprağı Filistin"i kaleme aldı. Ardından da "İsrail, Mitler ve Terör"ü yazdı. Roger Garaudy bu eserlerinde İsrail'in siyonist yöneticilerine, "Hitler'in soykırımını dilinizden düşürmüyor, ama şimdilerde asıl sizler Filistinlilere karşı amansız bir soykırım yapıyorsunuz!" diye haykırıyordu. Siyonist lobi âdeta çılgına döndü, eserlerini yasaklattı ve bir hukuk katliamıyla kendisini para cezasına bile çarptırttı. Garaudy'nin nasıl dev bir fikir ve pervasız bir eylem adam olduğunu anlamak için "Yaşanmış Şiir: Don Kişot"a bir göz atmak yeter. Çünkü onun üstadı Don Kişot'tu. Bu yazıda Garaudy'nin fikrî serüvenini eserlerinden hareketle gözler önüne sermeye çalıştık. Bütün yaşadıklarını kendisi "Hatıralar. Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum"da ayrıntılı olarak anlatır.

Böyle bir fikir devini Batı dışladı, İslâm âlemi ise bakalım hakkıyla sahiplenebilecek mi?


12 yıl önce