|

Gazali İhya'yı toplumdaki yozlaşmaya karşı yazdı

İmam Gazali’nin İhya eserini tercüme eden Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı toplumdaki yozlaşmaya karşı bu kitabın yeniden yazıldığını belirterek şunları söylüyor: “Eserin ıslah ve ihyayı gerçekleştirmeye layık bir mükemmellikte yazılmış olmasına rağmen, kanaatimce İslam dünyasının o günkü dinî zihniyet ve telakkisi, İhyâ’nın içerdiği yüksek öğretiyi bütüncül bir kavrayışla anlayıp toplumsal dönüşümü sağlayacak yetkinlikte değildi."

Haber Merkezi
04:00 - 25/04/2021 Pazar
Güncelleme: 01:41 - 24/04/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Mustafa Çağrıcı
Mustafa Çağrıcı
NEVİN MERİÇ

İmam Gazali’nin İhya eserini tercüme eden Prof.Dr. Mustafa Çağrıcı’nın bu çalışması bir yıl içinde 4 baskı yaptı. Kitabın bu kadar ilgi görmesinin sebebi okunması kolay ve anlaşılır olması. Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı Hocanın tercüme ettiği İmam Gazzâli’nin İhya adlı eseri hakkında konuştuk. Çağrıcı, Gazali’nin İhya’nın önemini anlattı.

Hocam öncelikle İhyâ’yı tanımak isteriz. İhyâ kitabını duyduğumuzda zihnimizde neler canlanmalı, kısaca tanıtır mısınız?

İmam Gazâlî, tam adı İhyâu‘ulûmi’d-dîn olan bu ölümsüz eserini, Kasım 1095’te Nizamiye medresesindeki hocalığından ve Bağdat’tan ayrılmasıyla başlayıp on yıldan fazla süren seyahati sırasında yazmıştır. Eser ahlâk, tasavvuf, fıkıh, kelâm, felsefe, mantık gibi geleneksel İslâmî ilimlere dair önemli bilgiler, fikir ve analizler içerir. Ayrıca psikoloji, sosyoloji, iktisat, siyaset, hukuk felsefesi, antropoloji gibi alanlara giren konularda da Gazzâlî’nin emsalsiz entelektüel yetkinliğini, orijinal fikirlerini, döneminin âlimleri ve sufîleriyle toplumun hâkim dindarlık telakkisine yönelik samimi eleştirilerini içerir.

TOPLUMU ISLAH ETMEK
Gazâlî’nin İhyâ’yı yazma nedenlerine dair tespitleriniz var mı?

Elbette var: “İhyâu ulûmi’d-dîn” (din ilimlerinin yeniden canlandırılması) şeklindeki isminden, kısa önsözdeki açıklamalardan ve içeriğinden anlaşılacağı üzere müellif bu eseri, yozlaştığına inandığı İslâm ümmeti için topyekûn bir ıslah ve ihya projesi olarak hazırlamıştır. Eski ve yeni ilim çevreleri de genellikle İhyâ’nın böyle bir iddia ile yazıldığını kabul ederler. Dikkatle bakıldığında eserde Müslümanların içine düştüğü dinî-ahlâkî ve kültürel yozlaşmanın, bunların toplumsal ve siyasî yansımalarının incelendiği anlaşılır.

Eserin belirttiğim ıslah ve ihyayı gerçekleştirmeye layık bir mükemmellikte yazılmış olmasına rağmen, kanaatimce İslam dünyasının o günkü dinî zihniyet ve telakkisi, İhyâ’nın içerdiği yüksek öğretiyi bütüncül bir kavrayışla anlayıp toplumsal dönüşümü sağlayacak yetkinlikte değildi. Bunun da ana nedeni, Eş‘ariliğin ümmete hâkim kıldığı akıl, bilim ve irade özgürlüğü karşıtı zihinsel kapanmışlıktı. İslam dünyası bu kapanmışlığı bugüne kadar aşamadı.

900 sene önce yazılan bir kitabın günümüzde de geçerliliğini koruması, böyle bir süreklilik hem anlamlı hem de heyecanlı. Gazâlî bunu nasıl başarmıştır sizce?

Öncelikle –sizin de belirttiğiniz gibi- dokuz asır önce, o çağların kültürel ortamında yaşamış bir âlim ve düşünürden bahsediyoruz. Hiçbir insanı (ve hiçbir metni), içinde doğduğu toplum ve kültürden bağımsız okuyamayız. Dolayısıyla o insanın bilgi ve düşüncelerini ne toptan kabul etmemiz ne de toptan reddetmemiz doğru olur. Mesela dünyanın gelmiş geçmiş en büyük birkaç filozofundan biri sayılan Aristo’nun günümüzün kozmoloji, kimya, fizik gibi alanlardaki birçok görüşünü, keza köleler ve kadınlar hakkındaki aşağılayıcı tezlerini onaylamak bugün hiçbir Batılının aklından bile geçmez. Yine de Batılılar Aristo’yu bilim ve uygarlıklarının ilk ve en büyük kaynağı bilirler.


GÜNÜMÜZLE UYUŞMAYAN GÖRÜŞLERİ DE VAR

Gazâlî’nin de bugünümüzle uyuşmayan bazı görüşleri var ve bu doğaldır. Yine de o, İhyâ’da ümmete İslâmî erdemleri yeniden kazandırma ve onu ahlâkî bir dindarlığa yükseltme şeklinde kuşatıcı bir hedef gütmektedir ve bu yönüyle evrenseldir. İzninizle eserin “ahlâkî dindarlık” dediğim ana hedefine ışık tutacak birkaç ilkesel ifadesini sunmak isterim:

“Din dünyevi amaçlara değil, dünya dinî amaçlara hizmet etmelidir.” “Kul, Allah’ın yarattıklarına hizmet ederek, namaz kılıp oruç tutanların derecesine, hatta daha da ilerisine yükselebilir.” Adamın birinin, “Ne mutlu sana! Evlenmediğin için bütün vaktini ibadetle geçiriyorsun” şeklindeki sözüne karşı İbrahim b. Edhem şöyle demiştir: “Senin aileni geçindirmek için gösterdiğin çaba, benim bütün ibadetlerimden daha değerlidir.” “Eski peygamberlerden biri, ‘Ey Rabbim! Senin benden memnun olduğunu nasıl anlayabilirim?’ deyince Yüce Allah, “Fakirlerin senden memnun olup olmadıklarına bakarsan anlarsın’ buyurmuştur.”

“Bir insan, sahip olduklarıyla Allah rızasını gözetmesi şartıyla, dünyanın bütün servetlerini elinde toplasa yine de zâhit sayılır. Allah’ın rızasını gözetmediği sürece dünya malı namına ne varsa hepsinden vazgeçse yine de zahit olamaz.” “Nice insan var ki, kalbini malın varlığı meşgul eder; nice insan var ki yokluğu meşgul eder.” “Bir insanın kalbinde Allah sevgisi güçlü olursa o kimse Allah’ın bütün yarattıklarını, O’nun yarattıkları oldukları için sever.” “Ne mutlu kendisi öldüğünde günahları da kendisiyle birlikte ölenlere!” “Kıldığın her namazı veda namazı (son namaz) gibi kıl.” “Aç insan marifet yolunda değil olsa olsa ölüm yolunda ilerler.”

ESERLE İLGİLİ KISALTMA ÇALIŞMASI
Çevirinizi, kitaba yazdığınız önsözde “muhtasar tercüme” diye nitelemişsiniz. Bu ne demek?

Yaptığım çalışma özet değil, kısaltmadır, bu anlamda “ihtisar”dır. Müellifin hiçbir ifadesini özetlemedim. Tercümedeki her cümle, eserin orijinalindeki ilgili cümlenin çevirisidir. Kısaltma yaparken Gazzâlî’ye ait olmayan, onun temel fikirleriyle uyuşmayan hiçbir bilgi, görüş ve fikri ona nispet etmemeye, ona ait olanları da eksiksiz vermeye özen gösterdim; böylece “kısaltma” yapıldığı için eseri daha kolay okunur ve anlaşılır hale getirmek istedim. Aslında –ilki Gazzâlî’nin kardeşi Ahmed tarafından olmak üzere- İhyâ’nın birçok özeti ve kısaltması yapılmıştır. Buların bazıları hakkında çevirinin başında çok kısa bilgiler verdim (1. cilt, s. LXIX-LXX).

Üç yıl çift mesai yaparak eseri çalıştım
İhyâ’da birçok hadis geçmekte ve bunların bazılarının zayıf olduğu söylenir. Bu doğru mu? Doğruysa tercümenizde bu duruma nasıl çözüm getirdiniz?

Doğru… Ama İhyâ’da yüzlerce sahih hadis de var. Eserdeki başka birçok hadis de farklı lafızlarla ama aynı anlamlarda sahih kaynaklarda geçiyor. Bazı rivayetler ise, bu iki türe uymasa da kanaatimce Hz. Peygamber’in Sünnetine uygundur. Dipnotlarda –diğerlerinin yanında- Sünnetin ruhuna uygunlunu belirterek bu tür rivayetleri de metinleri ve kaynaklarıyla dipnotlarda gösterdim. Her üç gruba da girmeyen zayıf ve “mevzu” rivayetleri ise terk ettim.

Çalışmanız kaç yıl sürdü? Hazırlık safhası, metni anlama araçlarınız, yardım için başvurduğunuz kaynaklar, kişiler vs.

Haftanın yedi günü mesai günlerinde 18.00-02.00; hafta sonları 09.00-24.00 arası olmak üzere üç yıl sürdü. Bir yıl kadar da gözden geçirme, tashih benzeri çalışmalar yaptım. Esere aşinalığım çok eski olduğu için hemen işe koyuldum. Yardımcı kaynaklar olarak hadis kitaplarını, Zebîdî’nin İhyâ şerhini, terimler için TDV İslâm Ansiklopedi’ni, fıkıh konularında mezhep farkları için ilgili kaynakları kullandım. Konunun özelliğine göre başka kaynaklara da baktığım oldu.

Son olarak ihyâ yazıldığı dönemde nasıl karşılanmış?

Elbette birçok takdir edenin yanında, çoğu Kuzey Afrikalı ve Endülüslü bazı âlimler, İslam akaidine aykırı ifadeler bulunduğu gerekçesiyle eseri şiddetle eleştirmişler; Endülüs’e sokulmasını yasaklayan bir resmî karar bile çıkarttırmışlardır. Daha sonra Gazzâlî, eleştirilen ifadelerine açıklık getiren bir eser yazmıştır. Ancak zamanla bu eleştiriler önemini kaybetmiş, eser bütün İslam dünyasında ve 13. yüzyıldan itibaren Batı’da gittikçe artan bir teveccüh kazanmış, sayısız bilimsel çalışmaya konu olmuştur.

Gazali çok okunan en az anlaşılan isim
Kitabınızı yazarken bir mütercim olarak Gazâlî’yle karşı karşıya gelmeniz lazım. Ona teşekkür mü ettiniz, kızdınız mı?

Gazâlî gibi bir âlim ve düşünüre kızmak elbette haddim değil. Ama bazı fikirleri dolayısıyla eleştirel dipnotları koydum. Önce İhyâ, ardından Gazâlî ile karşılaşmam neredeyse yarım asra dayanıyor. Eseri okudukça ve anlamlarına nüfuz ettikçe ilk zamanlardaki olumsuz yargılarımın ne kadar cahilce olduğunu adım adım fark ettim. Geldiğim noktayı şöyle özetliyorum: “Kültürümüzde İhyâ, (Kur’ân-ı Kerîm’den sonra) en çok okunan ama en az anlaşılan kitap oldu. Hâlâ da öyledir. Daha müellif hayattayken Endülüs’te yakılmış, Kuzey Afrika’da ve Yemen’de evrad olarak okunmuş. Ama bu, iki kesimin de onu anlamadıklarını gösteriyor.

#İmam Gazali
#İhya
#Kitap
#Din
#Mustafa Çağrıcı
3 yıl önce