Tâa Hz Osman'dan îtibâren asırlar boyu Kıbrıs, dâimâ Müslümanların îmâr ettiği bir ada olmuştur. Sultan 2. Selim tarafından fethedildikten sonra da her şeyiyle tamâmen Müslüman-Türk kimliği kazanmıştır. Peygamberimizin süt teyzesi Hala Sultan Türbesi'nden, Lala Mustafa Paşa Câmii'ne kadar Kıbrıs, Müslüman ve Türk kimliğini birlikte taşımış bir Akdeniz adasıdır. Kıbrıs'taki İslâm varlığının en eski izidir Hala Sultan Tekkesi. Tıpkı İstanbul'daki Eyüp Sultan Türbesi gibi. 1. Dünya Savaşı'na kadar, Larnaka yakınlarından geçen Osmanlı gemileri, top atışlarıyla selâmlardı Hala Sultan Tekkesi'ni.
Kıbrıs, 1571'de Sultan 2. Selim'in devr-i saâdetlerinde fethedilince, Ümmü Haram'ın kabri ihyâ edilmiş ve 1760 yılında, mezarın üzerine Şeyh Hasan Efendi tarafından şimdiki türbe inşâ edilmişti. 1959'da tâdilâtı yapılırken, Kıbrıs Vakıflar Dâiresi tarafından içine bir kütüphâne yapılan tekke, 1963'te Rumlar tarafından tahrîp edilmiş ve askerî karargâh olarak kullanılmıştı.
Ümmü Haram künyesi ile meşhur olan bu hanım sahâbenin babası: Milhan bin Hâlid, annesi: Mülkiyye binti Mâlik'tir. Hazreç kabîlesinin Neccaroğulları koluna mensuptur (Ebû Eyyûb el-Ensârî de aynı kabîledendir). Ümmü Haram, Enes bin Mâlik'in teyzesi, Peygamber Efendimiz'in süt teyzesidir. Medîne'de doğmuş, Kıbrıs'ta şehîd olmuştu.
Bir misâfirliği esnâsında Peygamberimiz Ümmü Haram'ın evindeyken, hoş bir yüz ifâdesiyle uyandı uykusundan. Onu gören Ümmü Haram sebebini sorunca şöyle açıkladı Efendimiz: "Ümmetimden bir grup, gemilere binip, küffâr ile savaşmaya gidiyordu." Ümmü Harâm: "Yâ Rasûlâllah! Duâ buyurun, ben de onlardan olayım" deyince, Peygamberimiz de duâ etti. İkinci defâ tatlı bir rüyâdan uyanır gibi uyanınca, şunları anlattı bu defâ da: "Şimdi de ümmetimden bir kısım, pâdişahların tahtlarına kuruldukları gibi, görkemli ve kalabalık bir orduyla savaşa gidiyorlardı." Ümmü Haram onlardan olmak için yine duâ isteyince Rasûlü Ekrem: "Hayır, sen öncekilerdensin" buyurarak, onun deniz seferinde bulunacağını haber vermişti. Peygamberimizin vefâtından sonra ilmî bir heyetle Şam'a gönderilen ve Humus'a yerleşen kocası Ubâde bin Sâmit ile birlikte o da Humus'a gitti.
Hz. Osman'ın hilâfet yıllarında vâlisi Hz. Muâviye'ye İstanbul'a kadar mümkün olan tüm sâhillerin İslâm ordularıyla doldurulmasını ve kimseyi zorlamadan sâdece gönüllülerden oluşan bir donanmayla Kıbrıs'a hareket edilmesini emretti. Halîfeden aldığı emirle Hz. Muâviye, 1700 gemiden oluşan dev bir donanma hazırladı. 1 yıllık hazırlıktan sonra oluşturulan bu ordu 649 yılı ilkbaharında Kıbrıs'a doğru Akdeniz'e açıldı. Gemileri dolduran birçok sahâbeden biri de Ubâde bin Sâmit ve hanımı Ümmü Haram binti Milhan idi. Bu esnada 86 yaşındaydı. Hz. Muâviye, Mısır vâlisi Abdullah bin Sa'd bin Ebî Serh'i de sefere çağırdı. Donanmanın idâresini Abdullah bin Sa'd bin Ebî Serh ile Abdullah bin Kays'a verdi. Akka'dan Akdeniz'e açılan sahâbe ve tâbiîn ordusu, Kıbrıs'ın o zamanki merkezi olan Konstantia önünde (şimdiki Larnaka) karaya çıkarak şehri kuşattılar. Ordunun karaya çıkarma yaptığı esnâda Ümmü Haram binti Milhan, atından düşerek yaralandı. Kısa süre sonra da vefât etti. Ve vefât ettiği yere defnedildi. İslâm ordusunun zafere ulaştığını görmek nasîp olmadı kendisine.
Hz. Osman'ın ordusunun adayı kuşatmasıyla, karşı koymaya gücü yetmeyen Bizans'a bağlı Kıbrıs yönetimi teslîm olmak zorunda kaldı. Bizansla yapılan anlaşmayla Kıbrıs, savaşmadan ele geçirildi. 7200 altun vergi ödenmesi ve Müslümanlara saldırılmaması şartıyla anlaşma yapıldı. Bu anlaşma birkaç sene sürdü. Bu süre zarfında, deniz yoluyla İstanbul'u kuşatmayı planlayan Hz. Muâviye de donanmayı iyice güçlendirdi. 5 sene sonra 654 yılında Bizans'ın anlaşmayı bozması üzerine, Kıbrıs üzerine düzenlenen ikinci seferde Hz. Muâviye, adaya 12.000 kişilik bir askerî birlik yerleştirdi. Nihâyet, halîfe olunca planladığı İstanbul kuşatmasını da başaran Hz. Muâviye, "İstanbul'u kuşatan ilk İslâm halîfesi" unvânını kazanmıştı. Bilindiği gibi, bu ordunun içinde bulunan Ebû Eyyub el-Ensârî ve Ebû Şeybe el-Hudrî, kuşatma esnâsında şehit olmuşlardı. Her ikisinin mezarı da İstanbul'dadır.
Kıbrıs, Katolik haçlılar ve Müslümanlar arasında bir türlü paylaşılamadı. 1489–1571 yılları arasında Venedik hâkimiyetinde kalan ada, nihâyet 1571 yılında Sultan 2. Selim'in gönderdiği donanmayla fethedildi. Hala Sultan'ın Larnaka'da, Tuz Gölü yanındaki mezarını asırlar sonra Sultan 2. Selim'in gönderdiği Osmanlı ordusu yeniden bulup tespit ederek üzerine türbe, yanına da câmi ve tekke inşâ etti.
Selimiye (Ayasofya ) Câmii
İstanbul'da, İznik'te, Trabzon'da ve daha birçok yerde Ayasofya olduğu gibi bir Ayasofya da Kıbrıs Lefkoşa'da var. Selimiye Câmii de deniyor. Yakınlardaki Aziziye Tekkesi ise Sultan 2. Selim zamânında şehid olan alay müftüsü Aziz Efendi'nin türbesi etrâfına yapıldığı için bu ismi almıştı.
Haydar Paşa Câmii
Haydar Paşa adına yapılan Haydar Paşa Câmii de Lefkoşa'nın önemli târihî eserlerindendir. Sultan 2. Mahmut, Selimiye Câmii'nin doğusunda bir medrese ve bir de kütüphâne inşâ ettirmişti fakat medrese günümüze ulaşamadı.
Büyük Han
1570–72 yıllarında Kıbrıs'ın ilk beylerbeyi olan Muzaffer Paşa tarafından yaptırılan Büyük Han şu an vîrâneye dönmüş durumda.
Larnaka Kalesi
Adanın güneyinde bulunan ve şu an Rum kesiminde kalan Larnaka'daki en mühim eserlerden biri Larnaka Kalesi'dir ki; hâlâ kapısının üstünde Sultan Abdülmecid'in tuğrâsını bir gurur madalyası gibi taşır. Kale şimdilerde müze.
Ve Ziya Paşa…
Lefkoşa-Larnaka yolu üzerinde bulunan Dali Köyü'ndeki câmi Sultan Abdülaziz adına, Kıbrıs mutasarrıfı şâir Ziyâ Paşa tarafından yeniden ihyâ edilmiş. Demek ki Nâmık Kemâl gibi Ziya Paşa'nın da yolu Kıbrıs'tan geçmişti bir zamanlar.
Kıbrıs asırlardan beri Türk'tü. Ve Türk olarak kalacaktır. Güney Kıbrıs Rum kesimi dâhil, Kıbrıs'ın her tarafı Osmanlı eserleri ve hâtırâlarıyla doludur. Hattâ son devir Osmanlı sadrazamlarından ikisi, Kıbrıslıdır ve birinin mezarı da hâlen oradadır:
Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa
Kıbrıslı M Emin PaşaYalısı-Kandilli
Mehmet Emin Paşa
Bunlardan biri Sultan Abdülmecid devrinde 2 defâ, Sultan Abdülaziz devrinde de 1 defâ sadrazamlık yapan Mehmed Emin Paşa'dır. Kandilli'deki yalısı hâlen mevcut. Mezarı Çemberlitaş'ta, Sultan 2. Mahmut Türbesi hazîresindedir.
Kâmil Paşa (Dayı)
Zeki Alasya (yeğen)
Mehmet Kâmil Paşa
Diğeri de, Sultan 2. Abdülhamid zamânında üç, Sultan Reşad zamânında da 1 defâ olmak üzere 4 defâ sadâret makâmına tâyin olunan Mehmet Kâmil Paşa'dır. Her ikisi de Lefkoşa'da doğmuş, garp terbiyesiyle yetişmiş kudretli vezirlerdir. Mehmet Kâmil Paşa'nın mezarı Lefkoşa'da, Arap Ahmet Paşa Câmii hazîresindedir. Kâmil Paşa, ittihatçılar tarafından 23 Ocak 1913'teki kanlı Bâbıâli baskınıyla sadâretten uzaklaştırılınca, 1878'de İngiliz yönetimine giren memleketi Kıbrıs'a gitmiş ve orada vefât etmişti. İsmiyle müsemmâ Kâmil Paşa'nın mezarını, dönemin Kıbrıs vâlisi R. Strass yaptırdı. Kâmil Paşa'nın dostlarından olan R. Strass, bir bakıma vefâ borcunu ödüyordu bu mezarı yaptırmakla. ( Mehmet Kâmil Paşa aynı zamanda Kıbrıslı tiyatro sanatçısı Zeki Alasya'nın da büyük dayısı ve 1933–1934 yılları arasında Milli Eğitim Bakanı olan Yusuf Hikmet Bayur'un dedesidir.)
Arap Ahmet Paşa-İshak Paşa
Arap Ahmet Paşa, Sultan 2. Selim zamânında, emrindeki 40 çekdiri ile fethe iştirâk etmiş bahriyeli subaylarımızdandı. Kendi adına Lefkoşa'daki Arap Ahmet Paşa Câmii'ni inşâ ettirmişti. Bu câminin hazîresindeki mezarlardan sâdece 8 tânesi kalmış günümüze. Bu mezarlardan biri de, Kıbrıs mutasarrıfı İshak Paşa'nın mezarıdır.
Lala Mustafa Paşa Câmii
Lala Mustafa Paşa-Piyâle Paşa-
Müezzinzâde Ali Paşa
Kıbrıs, 1571 yılında Sultan 2. Selim'in gönderdiği donanmayla 6. Vezir Serdârı Ekrem Lala Mustafa Paşa ve donanma komutanı 3. Vezir Piyâle Paşa tarafından fethedildi. Cezâyir Beylerbeyi ve Kaptanıderyâ Müezzinzâde Ali Paşa da Piyâle Paşa'nın emrine verilmişti. Kıbrıs fâtihi Lala Mustafa Paşa'nın mezarı, Eyüp Sultan Câmii avlusundadır. Kıbrıs'ın Magosa şehrinde de Venediklilerden kalma bir kiliseden çevrilmiş olan Lala Mustafa Paşa Câmii vardır.
Namık Kemâl'in 38 ay kaldığı
Magosa Kalesi
Meşhur şâir ve edîbimiz Nâmık Kemâl, Sultan Aziz zamânında Magosa Kalesi'nde 3 sene mahpus kalmıştı. Vatan ve millet şâiri Nâmık Kemal, 1 Nisan 1873 tarihinde "Vatan Yahut Silistre" isimli piyesinin İstanbul'da Gedik Paşa tiyatrosunda temsilini müteakip, 9 Nisan 1873 yılında Kıbrıs'a sürülmüş ve bu kale zindanında 38 ay kalmıştı. 3 Haziran 1876'da 5. Murat tarafından affedilen Nâmık Kemal, 29 Haziran 1876'da İstanbul'a geri dönmüştü. Kaldığı zindan şu an müzedir.
Bir zamanlar Sinan Paşa Câmii
olan halk kütüphânesi ve
İlk elçi Yirmisekiz Mehmet Çelebi
Lâle Devri'ni bitiren 1730 daki Patrona Halil isyânında Kıbrıs'a sürülen ve 2 sene sonra orada vefât eden, Türk târihindeki ilk sefir Yirmisekiz Mehmet Çelebi'nin mezarı da yine Magosa'da, bir zamanlar Sinan Paşa Câmii olan halk kütüphânesinin avlusundadır. Girne Kalesi /Sâdık Paşa
1570 yılında şehid düşen donanma kumandanı Cezâyirli Sâdık Paşa'nın mezarı da Girne Kalesi girişinde.