|

Harflerin dilini çözer çözmez yazmaya başladım

Esra Özde’nin öyküleri Karabatak dergisinde yayınlandı. İlk kitabı Salacak Takvimi ise Şule Yayınları etiketiyle okurla buluştu.

Merve Akbaş
04:00 - 15/09/2021 Çarşamba
Güncelleme: 22:08 - 14/09/2021 Salı
Yeni Şafak
​ Esra Özde
​ Esra Özde
İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Tamamlandığımı hissettim. Sanki buraya kadar yanımda kim olursa olsun yalnız gelmiştim de artık bir yoldaşım var gibiydi. Çantamda taşıyabildiğim, sohbet edebildiğim, bazen elimi uzatıp yardım isteyebildiğim, bazen sadece onu dinlemek için buluştuğumuz ama yalnız kalmam gerektiğinde de saygıyla köşesine çekilen biri gibi. Çocukken hayalî arkadaşlarımız olur kimsenin göremediği ya da bir oyuncağımızın canlı olduğunu varsayarak konuşuruz onunla. Salacak Takvimi de benim için canlı bir oyun arkadaşı oldu. Aynı zamanda bugüne kadar görüp duyduğum, okuduğum, hissettiğim ve uzak ya da yakın temas ettiğim her şey arıtılmış ve en güzelleri bir çerçeve içine yerleştirilerek elime verilmiş gibiydi. Artık hepsi çok daha anlamlı ve bütündü.

BU HİSSİN PEŞİNDE YÜRÜDÜK

Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Temeli çocukluktan gelse de yazmada ilk ciddi adımım on yıl önceydi. Kitabı elime alınca yazarlık atölyesine başladığım o zamana uzandım. Türkiye Yazarlar Birliği’ndeki ilk derslerimde yeniden okumayı öğrenmek, yeni bir alfabenin dilini çözmek, edebiyatın dünyasına sıradan bir izleyici olarak değil elimde defter, kitap, önlüğü ütülü, saçı taralı heyecanla girmek; iyiyi kötüden, kalıcıyı geçiciden, edebiyatı diğerlerinden ustam A.Ali Ural’ın rahlesinde ayırabilmek; sonra bu kıymetli birikimle hayat nehri içinde yüzerken yolumuzu tıkayan o kayaları aşmaya çalışmak, benliğimi kazanmak… Ve o nehrin taşıp dökülmesi sonucu durmadan yazdığım süreci düşündüm. Zihnî olarak on ama fiilî olarak iki yıl süren bu çalışma sonunda Salacak Takvimi ortaya çıkmıştı. O yıllar boyunca hayal ediyorsunuz, bir gün olacağına da inanıyorsunuz ama emeğinizin katbekat geri döndüğünü görmek, onu somut olarak; üstelik bir sanat değeri olarak elde tutabilmek muazzam bir duygu. İthaftaki isimlerin ithaftan haberi yoktu. İlk olarak onlara gösterdim. Kendi ismini, yazılışına şahitlik ettiği ve ilham olduğu kitabın girişinde okurken sekiz yaşında bir çocuğun ağlamasını ve gurur duymasını izledim. Günlerce bu hissin peşinde yürüdük. Bize ne kattığına birlikte baktık. Bakmaya da devam edeceğiz. Geleceğe bıraktığımız şu ana kadarki en güzel anımız da buydu sanırım.

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

İthafta da ismi geçen oğlum Mehmed Ezra için imzaladım.

Yazmaya nasıl başladınız?

Harflerin dilini çözer çözmez sanırım. Birinci sınıfta ilk öykümü ve ilk günlüğümü yazdığımı hatırlıyorum. Yazmayı öğrenmeden önce de etrafımdakilere hatıralar yazdırıyordum ilerde okuyacağımı söyleyerek. Belki de yazamadığım günlerin kayıtsız uçup gitmesine engel olmaya çalışıyordum. Altıncı sınıfta ilk dergimi çıkarmıştım el yazısıyla ve evdeki imkanlarla. Mahalledeki çocuklar için bir dergiydi bu. O zaman yayınlanan dergiler renkleri, fotoğrafları, yazılarıyla daima ilgimi çekerdi. Onlardan ilham alarak teknolojinin şimdiki gibi olmadığı doksanlar çocukluğunda -dönüp bakınca- çok kıymetli bulduğum çalışmalar yapardım. İlerleyen yıllarda panolara asılan yazılar, kompozisyonlar, ilk şiir denemeleri ve sürekli okuma serüveniyle devam etti.

Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

Her ikisinde de yazarım. En çok yürürken yazdığım için zamandan çok hareket belirleyici oluyor. Ama yine de gecenin örtüsü yürürken ve yazarken daha iyi sarıyor.

Defter mi, bilgisayar mı?

Defter. Daha yakın, daha güvenli ve daha özgür.

#Esra Özde
#Salacak Takvimi
#Şule Yayınları
3 yıl önce