|

Hayatın şamatası ölümün hüznü

Murat Yalçın’ın son kitabı Dayı Parçası okuru içine çeken güçlü bir roman. Önceki kitaplarına göre kurduğu dil oyunları bu kitabında daha da kıvrak bir hal almış. Yalçın, Dayı Parçası ile romanla yatağını genişleten bir nehir gibidir. Ancak Âlim Kahraman’a göre geleceğe doğru daha güçlü akabilmek için yatağın içini iyi doldurmak gerekir.

04:00 - 15/06/2020 Pazartesi
Güncelleme: 01:13 - 15/06/2020 Pazartesi
Yeni Şafak
Bu romanla yatağını genişleten bir nehir görünümü sergiliyor yazar. Yeter ki o yatağın içini de doldursun akarken.
Bu romanla yatağını genişleten bir nehir görünümü sergiliyor yazar. Yeter ki o yatağın içini de doldursun akarken.
ÂLİM KAHRAMAN

Murat Yalçın, 90 kuşağı yazarlarından. Bu kuşak içinde temsil gücü bulunan isimlerden biri. Öykücü. (Bu kuşaktan Abdullah Harmancı, Ethem Baran, Yıldız Ramazanoğlu, Şule Gürbüz gibi isimler hakkında da bağımsız yazılar yazmak istiyorum. Türk öykücülüğü üzerine yaptığım çalışmaları tamamlayıcı… Sonra, iki bin sonrasından başka isimler…)

Yazı hayatı içinde daha çok öykücü olarak isim yapmış biri Yalçın. Ancak burada üzerinde duracağımız eseri bir roman. Can Yayınları arasında çıkan Dayı Parçası!

Dayı Parçası, yazarına ait temel bazı öğeleri, refleksleri içinde taşımasıyla yazarın önceki eserlerine bağlanıyor. Bir şey daha var.; aynı zamanda onlardan ayrışan bir kitap. Murat Yalçın Pera Mera’dan -özellikle “Pera” bölümünden- sonra yeni anlatım imkânları buldu. Dille daha fazla oynadığı, yazmanın yeni keyiflerini keşfettiği bir kitap olmuş Dayı Parçası. Bu kitap için “oyun” anahtar kavramlardan biri. Oyuncu, kıvrak bir boyutu var kullanılan dilin. Ancak tamamen de yeni değil “oyun” Murat Yalçın için. Ele avuca sığmaz, tam yakaladım dediğin anda, bir de bakmışsın ki elinden kaymış bir anlatıcı Yalçın.

Oyuncu karakteri daha baskın bu yeni anlatıma göre, “hikaye” anlatmayı sevmeyen, belki sanatkarane yoğunluğu, imgesel yükü daha yüksek, şiire yakın ilk dili, kendi gücüyle o ilk durduğu yerde duruyor yazarın.

DÖNEM ELEŞTİRİSİ


Dayı Parçası da kendi içinde ele alındığında görülür ki, anlatımda tek düze bir yol izlenmiş bir kitap değildir. Dille fazla oynanan, yazmanın keyfinin çıkarıldığı diye tanımladığımız; adeta dizginlerin gevşetildiği anlatım, özellikle birinci bölümde, romanın hastanede geçen kısmındadır. Kalemin önüne geleni biçip geçtiği, neredeyse her şeyin bir şekilde ti’ye alındığı bir yazı sürecidir o ilk bölüm. İlk elde hastane, delik deşik olur eleştiriden (Türkiye’deki sağlık sistemi eleştirilir. Bir haksızlık olmaması bakımından söyleyelim; geriye doğru üçüncü nesil olarak niteleyeceğimiz eski bir işleyiş yapısı hüküm sürmektedir hâlâ bu hastanede. Hem de İstanbul’un göbeğinde). Sık sık tuvalet ihtiyacı duyan romanın başkişisi, bundan yararlanarak özellikle tuvaletleri ‘yerin dibine’ geçirir. (Evliya Çelebi vardığı şehirde üç şeye dikkat edermiş; geriden gelirken şehirdeki minareleri sayarmış, mezarlıklardaki mezarlara bakarmış, bir de o şehirdeki tuvaletlerin durumuna! Şehir hakkında hükmünü ondan sonra verirmiş. Tuvaletler bir gösterge yani). Burada Murat Yalçın’ın eserlerinde, baştan beri dikkatimi çeken bir reflekse değineceğim. Çoğu eserinde, okuyucuyu o pis kokulu yerlere mutlaka götürür yazar (“İma Klavuzu” hikayesi mesela). Yalçın, yazıdaki realite boyutuna dahil olarak görüyor belki de bunu.

ELEŞTİRİLERE ELEŞTİREL BAKIŞ

Dayı, eski Maocu, (68 kuşağından olmalı), ama artık ülkedeki genel dönüşüme ayak uydurmuş İslamî değerleri öne alan bir anlayışın sahibi. Yazar, eserinde, ayrıntıdaki bazı unsurlarla bize bunu imâ eder. Ancak yine de sahip olduğu insanî haller daha belirgin ve öndedir dayının. Bence bu durum romana kazandırıyor. Ancak bir taraftan da son dönemdeki toplumsal değişmenin, dayı üzerinden yapılmak istenen eleştirisi yeterli güce erişmiyor. Belki eleştirilerinin biraz flu kalması, daha yumuşak bir zeminde seyretmesi yazarın da amacıdır. Ancak dayı dışındaki bazı ayrıntılarda daha güçlü hissederiz bu eleştirileri. Başörtülü bir hanımın yüzüyle başörtüsü arasına sıkıştırdığı mezar taşı büyüklüğündeki telefon, hastanenin tuvalet lavabolarında aptes alayım derken her yeri göle çeviren insanlar. İslam değil, İslamı yaşama gayretindeki insanlara, onların bazı olumsuz hallerine yönelik bu eleştiriler.

Bu açıdan bakıldığında, benim en başarılı bulduğum bölüm, Cenaze arabasıyla mezarlığa gidilen “Tabut” bölümü. Hem şöför hem de cenaze imamı başarıyla canlandırılmış bu bölümde. Anlatıcının onların dünyasıyla kendi arasına bir mesafe koyması, fakat bunu belli etmeyerek onların suyuna gitmesi.. Aslında bu iki insanı belki de birer “tip” olarak kafasında canlandırırken onların da bir şekilde feleğin çemberinden geçmiş “karakterler” olduğunun ortaya çıkması.. Bu son söylediğim özellik bir sürpriz duygusu yapıyor okuyucu üstünde. Onu da anlatının içine alıyor.

“Bellek” bölümü de hem varlığı hem de anlatım başarısıyla romanın vazgeçilmez bir bölümü. Baştan beri, onca şamata, dil oyunları arasında örtülü olarak varlığını sürdüren hüzün, bu bölümde daha kuvvetli. Bir ölümün tesiri, ölüm öncesi sürecin anlatımıyla tamamlanamazdı. İnsanı bundan sonraki süreçte vurur ölüm asıl. “Bellek” bölümünde bu durum abartıya kaçmadan, çok başarılı bir şekilde, içe işleyici bir dille romanda ortaya konulur.

Kitaptaki dil oyunları da Murat Yalçın anlatısının ana damarlarından biridir. Baştan beri vardır eserlerinde. Ancak şunu belirtelim. Bu dil oyunları sadece bir zeka gösterisi olarak görülemez. Onun eserlerinde yaşantı ve anlamla sıkı bağları vardır onların. Dayı Parçası’nın ilk bölümünde, bir iki yerde, biraz zayıf kalmış olabilirler. Ancak kitabın bütünü göz önünde tutulduğunda, anlatıma kazandırdığı esnekliğin, bir işlev yerine getirdiği söylenebilir. Öncelikle hayatın, roman kişisi bakımından, anlamının sorgulanma, hatta anlamsızlaşmaya başlama dönemi atmosferini kurar. İkinci olarak eser boyunca süren iğnelemeler, eleştirileri daha katlanılır bir hale getirir. Aralara yerleştirilmiş hava yastıkları gibidir.

Murat Yalçın’ın imgesel dile daha fazla yaslanan (bu roman için “imge” yerine “metafor”u kullanmak daha uygun geliyor bana) ilk dönem eserleri üzerinde ayrıca durmak gerekir. Bu yazı, öncekilerle bağlantılı ve farklı yönlerine kısaca değinerek Dayı Parçası’nı odağa aldı. Bence bu romanla yatağını genişleten bir nehir görünümü sergiliyor yazar. Yeter ki o yatağın içini de doldursun akarken.

#Murat Yalçın
#Abdullah Harmancı
#Âlim Kahraman
4 yıl önce