|

Her eser yeni arayıştır

İlk sergisini 1979’da açan ressam Ahmet Yeşil, 40. sanat yılında “Sesler ve İzler” ile sanatseverlerin karşısında. Nesnelerin sanatsal objeye dönüşümündeki güç değişimine değinen Yeşil, “Bu dönüşümde imge gücü taşınır. Yapıtla ilişki kuran, yapıtı izleyen kişiyle arasında bir iletişimin doğmasına, kendi hikayesini görmesine yarar bu. Her eser yeni bir arayıştır” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 27/10/2019 الأحد
Güncelleme: 01:19 - 27/10/2019 الأحد
Yeni Şafak
Sesler ve İzler Sergisi
Sesler ve İzler Sergisi

Türk resim sanatının önemli isimlerinden Ahmet Yeşil’in 40. sanat yılında sanatseverlere sunduğu “Sesler ve İzler” temalı sergi Galeri Diani’de görülebilir. 9 Kasım’a kadar açık olacak olan sergide halatların merkezde olduğu bir serüvene tanık oluyoruz. Hayatın izlerini özgün fırçasıyla bir arayış için kullanan ressam, halatların öne çıktığı sergisi için “Yaşamın dinamik ritminin halatlar üzerinde yarattığı etki bütün duygusal, sosyal, ekonomik, toplumsal alanlarda yansıma buluyor. İşte bu dinamik ritmin renk olarak, çizgi olarak, hareket olarak halatların statik ritmine yansımasıdır. Hayatın kendisidir” diyor. Ahmet Yeşil ile serginin hikayesini, atölyesini, dijital müzeleri ve teknolojiyi konuştuk.




“Sesler ve İzler”de halatlar öne çıkıyor. Resim, hayat ve halatların nasıl bir bağı var?

Benim bir yaşam biçimim resim. Kendimi en iyi şekilde ifade ettiğim yol bu. Herkesin bir şeylere yeteneği vardır ama yaratım sürecinde yorum farkı olabiliyor. Literatür ve sanat tarihi bilginize göre yakaladığınız nesnenin, sanatsal objeye dönüşürken sizin sanatınıza ne kadar özgün bir kimlik kazandıracağının farkına varıyorsunuz. Halatlar, benim çalışmalarımda nesnel kimliğinden sıyrılarak sanatsal bir objeye dönüşüyor. Yaşamın dinamik ritmiyle halatın statik ritmi arasında bir diyalektik ilişki kuruyorum ve bir ifade gücü çıkıyor. Bu da yaşamın dinamik ritmi, halatların statik ritmi üzerine düşen yaşamın anlarıdır. Renk olarak, çizgi olarak, hareket olarak, kopmalar, bağlamalar olarak... Yaşamın dinamik ritminin halatlar üzerinde yarattığı etki bütün duygusal, sosyal, ekonomik, toplumsal alanlarda yansıma buluyor. İşte bu dinamik ritmin renk olarak, çizgi olarak, hareket olarak halatların statik ritmine yansımasıdır. Hayatın kendisidir yani.

ATÖLYEM YAŞAM ALANIM

Hayatınızdaki karşılaşmaların resminize nasıl bir etkisi oluyor?

Hayata hem bulunduğum yerden bakarım hem de ters açıdan bakarım. O güne kadar yaptığım olumlu olumsuz davranışların, sanata, dünyaya, ülkeme ait ne varsa özeleştirisini yaparım. Nesnel bir kimliğin sanatsal objeye dönüşürken sanat eserini güçlendiren plastik olguya dönüşmesi önemlidir. Bu dönüşümde bir imge gücü taşınır. Yapıtla ilişki kuran, yapıtı izleyen kişiyle arasında bir iletişimin doğması, kendi hikayesini görmesine yarar bu. Her eser yeni bir arayış, yola çıkmaktır.

Geriye baktığınızda 40 yılla ilgili ne söylemek istersiniz?

İlk ayağı New York’ta açılan “Sesler ve İzler” sergisinin ikinci ayağı Galeri Diani’de açıldı. Sergi hazırlıkları devam ederken sanat danışmanım Ümmühan Çeker hanım, ilk sergimi 1979’da açtığımı hatırlattı ve 40. yıl sergisi olarak açalım önerisinde bulundu. Sergi tesadüfen kendi adını buldu böylece. Zaman uçup gidiyor...

Atölyenize ayrı bir önem veriyorsunuz. Nedir sizin için değeri?

Atölyem benim yaşam alanım. Kapısını açıp içeri girdiğimde kendime ait bir gezegende gibi hissediyorum. Orada düşünce ve ifade gücümü yansıtacağım bir kozmos var. O kozmos içinde de bir enerji yönlendirmeye çalışıyorum. Yetenekli, çalışkan ve disipline uyacak gençlere her zaman atölyemde yer veriyorum. Akademisyenler, genç sanatçılar, resim öğretmenleri yetiştirdik burada. Öğrencilerim de zamanla öğrenci keşfetmeye başladı. Sanat üretimine katkı sunmaya çalışıyorum bir yandan da.

Modaya uyanın ömrü uzun olmaz

Teknolojinin gelişimiyle birlikte sanatın imkânları da değişti mi sizce?

Elbette, kavramsal güncel sanat anlayışı teknolojiden ve hazır tasarımlardan faydalanıyor. Örneğin hazır tasarımları plastik bir ögeye çevirerek düşünce estetiğini ortaya koyuyorlar. Teknoloji değiştikçe sanat anlayışı da değişiyor. Sanat yapıtlarındaki olanaklar da artıyor. Eski ustalarımız boyasını kendi yaparken bugün çok değişik boyalar ve malzemeler yapılıyor. Grafik, endüstriyel tasarımlar kullanılıyor. Sanatçının da sanat anlayışına bağlı biraz da. Malzemesini sanat objesine çevirip plastik güç katabiliyorsa o yakışıyor. Modaya uymak yerine yapıtın ihtiyacına göre kullanımlar ortaya iyi bir sanat eseri çıkartıyor. Diğer türlü sanatsal ömrü uzun olmaz.

Umut ve kaynak var

Resim sanatımızda bugün hangi alanlar açılabilir?

Görsel sanatlarımızın 150-200 yıllık bir geçmişi var. Ancak bizim hat, tezhip, ebru gibi geleneksel sanatlarımız var. Biz bunu çağdaş bir sanat kuramına, kavramına döndürmeliyiz. Matisse’e bakıyoruz. Onun resimlerindeki figüratif çalışmalarda oryantalist tat, çağdaş sanat yorumuna çevrilmiştir. Picasso’yu ise Afrika maske sanatı etkilemiştir. Farklı bir bakış, anlayış ve alt metinle yeni bir şey ortaya koymuştur. Ayrıca dış ülkelerde sanatçı, küratör, sponsor sac ayağı kurulmuş durumda. Bizde ise bu yeni yeni başlıyor. Son dönemde müzelerin açılması, bienaller, sanat kuruluşlarının etkinlikleri birçok sanatçının yurt dışında tanınmasına, ilgi görmesine neden oldu. Umut ve kaynak var, zaman gerekiyor.

Dijital müzeler sanatla buluşturuyor

Dijital müzecilik artış gösterdi son zamanlarda. Sanatı geriye götürme gibi bir etkiden söz edebilir miyiz?

Sanatı geriye götürmez. Hatta sanat toplumunu yaratma açısından çok önemlidir. Benim ülkemin dünya çapında, uluslararası anlamda sanatçı toplumu var. Müzik, edebiyat, görsel sanatlar, her alanda güçlü sanatçılarımız var ancak sanat toplumu muyuz? Sanat kültür politikalarının yaratılması lazım. Ülkeyi yönetenler, özel tüzel kişiler, iş adamlarının ortak çabasıyla olacak bu. Sanat müzelerinin yaşam alanı, insanlar tarafından izlenmeye, görülmeye başladığı zaman sanat toplumu da zamanla göz, algı ve estetik açıdan eğitilecek. Talepler değişecek o zaman. Herkes müzeleri dolaşamaz. İnternete girdiğimizde her yere ulaşabiliyoruz. Sanal müzeler, birçok insanı sanatla buluşturacak tır. “Buluşma” adlı eserimde bunu vurgulamıştım. Aralarından geçilebilen beşgen bir aynaya Karaköy, Dolapdere, İstiklâl’den canlı yayınla yansıtma yapmıştık. Hazır izleyiciyle hazır olmayan izleyici arasındaki ilişkiyi kuruyoruz burada.

#Sergi
#Ahmet Yeşil
#Sesler ve İzler
٪d سنوات قبل