İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV) tarafından ve Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 14. İstanbul Bienali son haftasına girdi. Seksenin üzerinde katılımcının İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna dağılan eserlerini gezmek isteyenler için son fırsat deyip günlük bir rehber hazırladık. Eylül başında açılan ve şu ana kadar 400 bin ziyaretçiye ulaşan bienalin bu yılki konu başlığı “Tuzlu Su: Düşünce Biçimleri Üzerine Bir Teori”. Ama baştan uyaralım eğer yanınızda bienaldeki eserlerin hikayesini anlatan bir rehberiniz yoksa üçüncü sınıf malzemeler sizi olmadık yerde karşılıyor ve dudak büküp geçiyorsunuz. Ancak sanatçıların 'düşünce' biçimlerini eser üzeriden okumaya başladığınızda bu 'obje'ler Ermeni meselesini, göçleri, Avusturalya yerlilerinin yaşadıklarını, bir şiirden dizeyi anlatan kıymetli bir 'eser'e dönüşüyor. Böylece bienali gezerken aslında bir düşünce atlasında yürüyüş yapmaya başlıyorsunuz. Hayal edeceğiniz eserleri bile algılamaya başlıyorsunuz. Yani sadece görsel değil zihnen de sokaklarda yolculuğa çıkmış oluyorsunuz. Deniz, yara ve düşünce etrafında bieaneli gezip kavramaya başlayınca doğal olarak 9 aktivistin hayatını kaybettiği Mavi Marmara gemisine de yolu düşmüş bir sanatçı var mı yok mu diye düşünmeye başlıyorsunuz.
Bu hafta içi 14. İstanbul Bienal sergilerini Vofefone Red'in katkılarıyla hayata geçirilen İKSV Mobil uygulamasını tecrübe ederek Bienali gezdik. Ücretsiz olarak telefonlara indirilen bu uygulama size de rehberlik edebilir. Rehberinizi de ayarladıktan sonra vakti dar olanlara bir günlük bienal gezi rotası:
*Eğer vaktiniz varsa bianelin olmazsa olmaz mekanlarından biri Büyükada. Gezmeye buradan başlayabilirsiniz. Yok eğer kısa sürede çok eser görmek istiyorsanız diyorsanız Taksim Karaköy hattı tam size göre.
*Bu yıl bienal İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna dağılmış durumda. Siz belki farkında bile değilsiniz ama bienal sizin ayağınıza kadar gelmiş olabilir.Mesela ben Balat'taki Küçük Mustafa Paşa Hamamı'ndaki çalışmayı eve giderken gezdim, gördüm, sevdim.
*Galata Özel Rum İlköğretim Okulu bienal açısından en zengin mekanlardan biri. İlk katında sizi zaman ötesinden okula düşmüş bir gemi karşılıyor. Anna Boghuguian'ın Tuz Tüccarları eseri görülmeye değer. Ama beni en çok bir üst kattaki Praphakar Panchpute'nin karanlık bir odaya yerleştirdiği madenci heykelleri etkiledi. Elinizde fenerle gezdiğiniz bu odada eseri hissederek yaşıyorsunuz.
*Gelgelelim Taksim Beyoğlu'na. Burada Arter Sergi Salonu'nun üst katında yer alan “Mikro/Makro Binbir Çizim” bir şiirin resmi diyebiliriz. Eserin sahibi Christine Taylor Patten bu eserin arkasında T.S. Eliot'ın sonsuzlukla ilgili bir dizesini saklamış. Bunu duyduğumda aklıma gelen okul yıllarında çalışma masamın duvarına yapıştırdığım Eliot'ın şu dizesi geldi: “in my beginning is my end. “
* Tophane bölgesinde bienalin mekanlarından birisi de yıkılmaya yüz tutmuş otopark. Sanatçı Cevdet Erek, içerde tasarladığı sesle dışarda değişime yüz tutan sesleri bu mekanda bir araya getirerek göreceğiniz değil ama duyacağınız bir eser ortaya çıkarmış. Otopark'ın içine yerleştirilmiş olan iki taş bankın yapımında çalışan ustalardan birinin Ankara'daki katliamda hayatını kaybettiğini söyleyen Erek, seslerin arasına bu bomba sesinin de artık karıştığını hüzünle dile getiriyor.
Bienal 1 Kasım'da kapılarını kapatıyor. Ancak İstanbul Modern'deki eserler 26 Kasım'a kadar görülebilir. Burada yer alan eserlerden biri Aslı Çavuşoğlu'nun. Çavuşoğlu'nun Red/Red adlı eseri Ermeni tehcirini sorguluyor. Türkiye kırmızısı ve kanayan bir yaranın izlerini bu eserde görmek mümkün.