|

Kardeşlerin savaş sebebi üzerine notlar

Tefekkürü noksan kalmış birçok hususu yer yer sübjektif yer yer objektif bir bakış açısıyla ele alan “Fitne: Kardeşlerin Savaşı” adlı çalışma, Halifeler Dönemi’nde yaşananları iyisi ve kötüsü ile birlikte anlatıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 8/06/2016 Çarşamba
Güncelleme: 21:14 - 7/06/2016 Salı
Yeni Şafak
İBRAHİM ARPACI


Kitabın omurgasını oluşturacak üç türlü yaklaşımdan söz eden yazar Prof. Dr. Adnan Demircan, kitap boyunca bahsini edeceği meselelerle ilgili okuyucuya adeta bir remz veriyor. Bu yaklaşımları ise, Ehlisünnetin o dönemde yaşananları iyisi ve kötüsü ile birlikte aklama çabası, Şia'nın yazdığı kurguyu kendini inandırması ve mezheplerin kendi doğrularının merkezinden tarihi olayları yorumlamaları şeklinde özetliyor. Lakin yazarın, kitabın henüz ilk sayfalarından itibaren okuyucuya bu üç pergelin dışında bir ses ile seslenmek istediğini anlamanız güç olmuyor.



Demircan, kitapta anlattığı o çalkantılı dönemi doğru bir zemin üzerine oturtmak adına okura adeta kitaba girerken bir broşür uzatıyor. O broşürde ise “tüm ön kabullerinizi unutun” yazıyor. “Sahabe Dönemi İhtilaflarını Nesnel Değerlendirme İmkânı” başlığı altında Hz. Peygamber döneminden sonra Emeviler dönemine kadar yaşananlar ile ilgili ehlisünnetin Şia'nın ve Haricilerin şartlanmalarından bahisle, bu mezheplerin tarihsel süreç içerisinde nasıl bir amentü ortaya koyduklarına dikkatleri çekiyor. Yine bu durumdan mütevellit, bu üç tarihsel bakışın, her birinin birbirinden beslendiğini, savunma mekanizmalarının da yine kendi reflekslerine karşı bir refleks olarak doğduğunu belirtiyor.



İNSAFLI GÖZLEM VE DEĞERLENDİRMELER


Prof. Dr. Adnan Demircan, ehlisünnet dediğimiz Sünni inanışın, Hulefâü'r Râşidûn döneminde yaşananları temize çekme eğilimine dikkati çekerken; Şia'nın, “Hz Ali'nin aleyhine gelişen hadiselerin birer zorbalık, diğer bir ifade ile birer alicengiz” olduğu üzerinden tarihsel bir okuma yaptığına işaret ediyor. Aynı şekilde Haricilerin Hz. Ebubekir ve Hz Ömer'i kutsarken Hz. Osman'ın son altı yıl içerisinde yaptıkları ve Hz. Ali'nin hakem olayına hükmetmesi, Allah'ın dinini zafiyete uğrattığı gerekçesiyle tekfir ettiklerini aktarıyor. Yalnız, tüm bu iletilerde bulunurken, süreç içerisinde yaşananların sonraki dönemlere aktarımı konusunda özensiz bir yaklaşım sergilendiği veya vuku bulan hadiselerin sonraki nesiller açısından sahabeler arasında gelişen bu meselelerin menfi bir netice oluşturabileceği düşüncesiyle, hep müstetir bırakıldığını, yoruma kapalı hava sahası kuralıyla mezcedildiği tespitinden bulunuyor.


Bütün bu genel ifadelerden sonra olayların iç yüzünü veriler ışığında ele alan yazar, genel anlamıyla hadiselere taraf olmaktan ziyade yaşanan süreçleri neden ve sonuç ilişkisi ile okuyucunun önüne koyuyor; yer yer ise mübhem olan durumlarda kendi görüşünü de serdetmekten imtina etmiyor. Yazarın yaşanan olaylardaki gri, yoruma açık yerleri birleştirici, insaflı gözlem ve değerlendirmeleri kitabın sahihliği açısından okuyucuyu kendisiyle barıştırıyor, yol rehberliği konusunda emin kılıyor diyebiliriz.


Hz. Osman dönemiyle başlayan yönetimsel sıkıntıların kaynağının, tek bir merkezden dolayı değil, karşılıklı birbirini tetikleyen durumların neden olduğunu, bu yüzden olaya tek taraflı bakılmaması gerektiğinden bahisle yazar, Hz. Osman ile ilgili şikâyetlerin ciddi bir kısmının onun ölümünden sonra ölümüne bir kılıf olması adına çıkarıldığı veya daha sonra alt kimliklere ayrılan toplumun kendi savunduğu ideasına temel olması için uydurduğu şeyler olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkatleri çekiyor. Ayrıca Hz. Ali, Zübeyir, Talha gibi sahabelerin, Hz. Osman'ın evi kuşatma altındayken, oğullarını onu koruması için gönderdikleri gibi bilgilerin, ashabın uyum içerisinde olduğu gibi bir algının oluşturulması adına uydurulduğunu da zihinlerimize bir bilgi notu olarak düşüyor.







HER AÇIDAN DETAYLI SUNUM


Yazar'ın ifadesi ile on iki yıl süren Hz. Osman dönemi, kendisinin şehadetiyle sonlanırken, ardında alt topluluklara ayrılmış bir ümmet bıraktığı ve Şia dediğimiz ileride fitneyi iyice körükleyecek olan grubunda temellerinin bu hadisenin vukuunun neticesinde ortaya çıktığına atıfta bulunuyor. Ayrıca yazar o dönemde yaşananları tahlil ederken, bir vakıayı kronolojik bir şekilde anlatmaktan ziyade, akrabalık gibi bazı ilişki ağlarına temas ederekten, birtakım hadiselerin nasıl, hangi zeminde, neden böyle bir duruma netice verdiğini salık veriyor. Demircan, kitaba konu olan dönemi anlatırken, ibadet sevabı almak niyetinde olan bir şakirt gibi değil de, aklı faal kullanan, ulaştığı kaynakları irdeleyen, yaşanan hadiselerle ilgili tarih bilimin gerçekçi kriterlerini esas alan bir terminoloji ile sunum yapıyor. Öyle ki, önemli neticelere imkân verecek hadiselerle ilgili yeterli karine yoksa o konuyla ilgili herhangi bir yargıda bulunmuyor.



Demircan, “Fitne: Kardeşlerin Savaşı”nda adlı eserinin ilerleyen bölümlerinde ise otuz yıllık Hulefâü'r Râşidûn dönemindeki ekonomik ve sosyal duruma değiniyor. Dikkat çekici bir anekdot ki, yazar bu dönemle ilgili olarak genelde bilindiği gibi çok ferah bir dönem yaşanmadığı, bu dönemde Müslümanların büyük sıkıntılar yaşadıkları dönem olduğunu okuyucuyla paylaşıyor.


Son bölümde genel çerçevede bir değerlendirmede bulunan Demircan, gelinen noktada kabilecilik anlayışının, Ensar'ın tutumunun, gelen halifelerin farklı uygulamaların, her şeyden önemlisi, Hz. Peygamberin kendisinden sonra nasıl bir yönetim mekanizmasının oluşması gerektiği konusunda bir telkinin olmaması, ya da bunun ümmet içerisinde çokça tartışılmamasının, olaylarla yüz yüze gelindikçe soslar verdiğini belirtiyor. Yazar son tahlilde ise bu ilk çıkan fitnenin asırlar boyunca etkisi ve yankısının devam ettiğini, cahiliye döneminden kalan cahiliye fikirlerin tekrar hortladığından bahisle; ehlisünnetin tüm bu duruma rağmen yaşanan olayları kendince makul bir zemine oturtma eğilimi içerisinde olduğunu ifade ediyor.



Kitabın tanıtımını noktalarken, yine Prof. Demircan'ın şu aktarımı ile bitirmek gerekir ki; Demircan, dönemin kahramanları sorunu çözmek adına attıkları adımların sorunu kronik hale getirdiklerine işaret ederek, bu güzel yolculuğu okurla birlikte sonlandırıyor.



• • •


Fitne: Kardeşlerin Savaşı


Prof. Dr. Adnan Demircan


Beyan Yayınları


2016


160 sayfa




#Tefekkür
#Fitne: Kardeşlerin Savaşı
#Adnan Demircan
8 yıl önce