|

Kitabımı kendime imzaladım

M.Fatih Kutlubay’ın ilk öyküsü 25 yaşında Mahalle Mektebi isimli dergide yayımlandı. Ardından Post Öykü, Muhayyel, Hece, Alandayız, Palto Öykü ve Fakirhâne gibi farklı yerlerde öyküleri okurla buluştu. Kutlubay’ın ilk kitabı Misak’ın Aynaları Mart ayında Ketebe etiketiyle çıktı.

04:00 - 15/04/2019 Pazartesi
Güncelleme: 17:47 - 17/04/2019 Çarşamba
Yeni Şafak
M.Fatih Kutlubay
M.Fatih Kutlubay
İlk öykünüzü yayınlandığınız da neler hissettiniz?

Yazınsal tür olarak öyküye sonradan geçtim. İlk etapta çeşitli dergiler ve internet sitelerinde sinema üzerine yahut gezi yazısı ve deneme yazıyordum. Bu türler arasında bilhassa sinema sayesinde kurmaca dünyaya bir ilgim oluşmaya başlamıştı. Kurmaca evreninde kendimi en yatkın hissettiğim tür ise öyküydü ve böylece ilk öykülerimi yazmaya başladım. Yazma ve yayınlamanın hazzına haizdim ama başka bir dünya, bilinmeyen bir evren kurup bunu okura sunmak ayrı bir hazmış. Öykü yayınlayınca bunu net olarak gördüm. Çeşitli dinamikleri - dil, kurgu, karakter, atmosfer ve mekân- sebebiyle öykü, her adımına dikkat etmeniz gereken bir tür. Bunun bilincine ilk öyküyü yayınladıktan ve ona dönüşler aldıktan sonra daha net vardım. Nihayet ilk öykümü yayınlamak beni sorumluluk duygusuna sevk etti. Yazdığın ve yayınladığından metnin tamamından sorumlu olma duygusu. Biraz korkutmuş da olabilir bu. Ama şimdi korkmuyorum. Kurmaca bana birbirinden farklı binlerce dünya sunuyor.


Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Güldüm. Gerçekten. İnsanın mutluluğunun en net ifadesi. Yanımda iş arkadaşım vardı. Bu duyguyu anlayıp anlamamasını önemsemeden bayağı bir güldüm. Sonra elimin değdiği o ilk kitabı kendi adıma imzalayıp sakladım. Kendime yaptığım en büyük iyilik olabilir bu.

Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Adige Batur’a. Bin emeği var üstümde.

Okur önce hangi öykünüzü okumalı?

Bana kalırsa kitaptaki sıralamaya riayet etmeliler. O sıralamada bilinçli bir dizilim var. O sıralama ile okuru bir noktadan alıp çeşitli istasyonlardan geçirerek başka bir noktaya götürmeye çalıştım. Gerçekten hayale, bugünden bin yıla bir yolculuk.

Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

İmkân bulduğum her dakika yazmaya çalışıyorum. Mesleğim gereği yoğun bir iş tempom var. Bu tempo içerisinde yazmayı bir ritüele, bir zamanlamaya tabi tutacak lükse sahip değilim. Bazen duruşma sırası beklerken yahut hacze giderken dahi ajandama bir şeyler yazdığım, notlar aldığım veya bir metnin taslağını çıkardığım oluyor.

Defter mi, bilgisayar mı?

Aslında bilgisayarda çok daha rahat yazıyorum fakat gün içerisinde ha deyince oturup bilgisayar başına geçme imkânına sahip olamadığım için defter kullanıyorum. Metni yazarken üzerinde fazla oynama yapanlar bilirler, defter bizim için zor bir yazım aracı. Bilgisayar daha iyi bir dost.

#kitap
5 yıl önce