|

Konakta Kızılay yeniden doğdu

Kızılay, Dr. Besim Ömer’in konağında yeniden doğdu. Kızılay’ın 150. Yılı dolayısıyla çekilen tanıtım filminde bir kez daha gündeme gelen Besim Ömer, Hilal-i Ahmer’i yeniden canlandırmak için konağını okula çevirdi. İlk yıl 27 kadını eğitip mezun eden ünlü doktor 1. Dünya Savaşı’nda yetiştirdiği hemşirelerle birlikte büyük hizmette bulundu.

Ayşe Olgun
04:00 - 21/04/2019 Pazar
Güncelleme: 21:19 - 20/04/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Dr. Besim Ömer
Dr. Besim Ömer

Dönemin en ünlü Türk doktoru Besim Ömer, Amerika’nın Boston şehrinde uluslararası Kızılhaç kongresine katılacaktır. İlk kez bizden bir doktor bu kongreye gidecektir. Dr. Besim Ömer kendi cebinden harcamalar yaparak dünyanın dört bir yanındaki tıp kongrelerine katılıp, Osmanlı’da tıp ve yardım faaliyetleri alanında yapılan çalışmaları anlatmaktadır. Amerika’yı ilk defa göreceği için oldukça heyecanlı olan bu önemli bilim adamı Marsilya-Paris- Marsilya - Paris – Cherbourg üzerinden New York’a gitmeyi düşünür ve biletini İstanbul’dan alır. Marsilya yoluyla Paris’e gider iki gün buradaki hastaneleri gezer. Ertesi günü de Cherbourg’a gidecek ve buradan bineceği vapurla Yeni Dünya’ya ulaşacaktır. O gece otelde yatarken kat görevlisine sabah kendisini erkenden uyandırmasını, Cherbourg trenine yetişeceğini söyler. Fakat sabah gözlerini açtığında saat 8.00’dir ve beş dakika sonra tren hareket edecektir. Büyük bir panikle otelden istasyona koşar ancak trene yetişemez. Öfke ve üzüntü içinde oteline geri döner.


TİTANİK’TEN KURTULAN TÜRK

Bu olayı yıllar sonra Besim Ömer arkadaşlarına “yeryüzünün en talihli insanı benim” cümlesiyle başlayıp anlatacaktır. Çünkü kaçırılan trenden sonra, bir hafta kaldığı Cherbourg’ta sıkıntıdan bunalırken bir gazete alır ve kaçırdığı geminin buz dağına çarparak battığı haberini dehşet içinde okur. Bu batan gemi yazar Hikmet Feridun Es’e göre Titanik’tir ve buz dağına çarparak bin 514 yolcusuyla birlikte sulara gömülmüştür.

10 Nisan 1912’de İngiltere’den yola çıkan Titanik’le Boston’daki Kızılhaç konferansına katılmanın hayalini kuran ve son anda ölümden dönen Besim Ömer’in seksen yıllık hayatı oldukça renkli ve başarılı çalışmalarla dolu. İlk Türk kadın doğum uzmanı olan, ebelik okulunu kuran, Hilal-i Ahmer’i yeniden canlandırıp konağını bu kurum için tahsis eden, Çocuk Esirgeme Kurumu’nu faaliyete geçiren, doğumhaneler açan, tıp fakültesine kız çocuklarının girmesi için çabalayan, Türkiye’de nüfus politikası, kadın doğumu ve bebek ölümleriyle ilgili ilmi çalışmalara imza atan, iki kez mebusluk yaptığı TBMM’de kadın sağlığı ve Türk nüfusu üzerine raporlar hazırlayıp gündeme gelmesini sağlayan, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk nüfusunun artması için çok çocuklu ailelere devlet yardımı yapılması için yasa tasarısı sunan Dr. Besim Ömer, Kızılay’ın 150. Yılı anısına çekilen kısa tanıtım filmiyle yeniden gündeme geldi.

1911 yılında Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yenilen yapılanmasında aktif rol oynayan burada hemşire yetişmesi için dersler veren Besim Ömer Akalın, Divanyolu’ndaki Babıali Caddesi üzerindeki konağını eğitim merkezine çevirir ve 27 kadın ilk diplomalarını alır. Yaklaşık bir yıl sonra 20 Aralık 1912’de Besim Ömer Konağı, Osmanlı Hilal-i Ahmer Hanımlar Heyeti Merkezi olarak kabul edilir. Kuruluşundan üç gün sonra Sultan Reşat’ın ilk eşi Kamuran Kadınefendi bu merkezin fahri başkanlığını üstlenir. Burada yetişen hanımlar savaşta askerlere bakmış, yiyeceği ve giyeceği ile ilgilenmiş, cephe gerisinde sivil halka ve göçmenlere yardım etmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı sırasında yetiştirdiği 284 hemşirenin hizmet verdiği kayıtlarda yer almaktadır.


PEYAMİ SAFA’NIN DOKTORU

Saraydaki sultanları dünyaya getiren doktor olarak ünlense de o aslında İstanbul’daki onlarca çocuğun doktorudur. Peyami Safa bir yazısında Besim Ömer’i için şöyle diyor: “Ben ve kardeşlerim onun elinde doğduk. Bu çok bir şey ifade etmez. Kim bilir kaç bin çocuk onun elinde doğdu; bugün 40-50 yaşında olanlar arasında birçokları da, onun teknik delâlet ile ilk nefeslerini aldılar; fakat bu da, onun hazakat muhiti içinde bulunmuş olmak bahtiyarlığından fazla bir şey ifade etmez.”

Peyami Safa’nın yazısından öğrendiğimiz başka bir husus da Besim Ömer’in halk içinyazdığı onlarca sağlık kitabının olduğudur. Safa, bu kitapları okuyan annelerin kendilerini ve çocuklarını hastalıklardan koruduğunu ve kendinden sonraki nesli de bilgi ve tecrübesiyle yönlendirdiğinden bahsediyor.


Tıp dünyasının Ahmet Mithat’ı sayılır

Besim Ömer’in kendisiyle bütünleşmiş bir kupa arabası varmış. Ne zaman çağırsalar hemen çantasını alır ve yollara düşermiş. Doğum yaptırdıktan sonra eve gelince rutin olarak önce banyo yapar sonra da yorgunluğunu atmak için bir sigara sararmış. Çevresindeki insanlara sigara içmesiyle ilgili şöyle dermiş: “ O kadar çok doğurttum ki her çocuktan sonra bir yaprak sigarası içe içe bunun tiryakisi oldum”. Ancak sigaranın ve içkinin zararları üzerine yazılar yazan hatta alkolün zararı üzerine bizde kalem oynatan ilk kişi olarak biliniyor. Ömer Besim çok yönlü kişiliğinden dolayı tıp dünyasının Ahmet Mithat’ı sayılırmış. Çok çalışkan biri olarak vefatına kadar doktorluk yapıp, cemiyetler kuran Ömer Besim, aynı zamanda binlerce tıp öğrencisi yetiştiren ve tıp kitapları yazan biri. Ayrıca yurt dışına gittiği konferanslardan kucak dolusu kitap ve teknolojik aletlerle dönen Besim Ömer, yeniliklere oldukça açık biri olarak bunları çevresindeki insanlara hediye edermiş.


ÇOCUK SEVGİSİ

Kendisi hiç evlenmese de aileyi her fırsatta öven ünlü doktorun aile ve çocuklarla ilişkisini Hikmet Feridun Es’in ağzından dinleyelim: “Adetlerine son derecede vefalı bir insandı. Meselâ seyahati çok severdi. Trene biner binmez derhal şapkasını çıkarır, bavulunu açar, başına lâcivert bir bere giyerdi. Bu onun uzun senelerden beri hiç şaşmayan bir âdeti idi. Gerek Avrupa’ya giderken, gerek Ankara yolculukları esnasında şapkasını çıkarıp beresini giymeği ihmal etmezdi. Ailesi arasında büyük bir otoriteye sahipti. Lâkin buna mukabil hayatta en büyük zevki sofraya oturduğu zaman çocuklarla akranlaşarak şakalaşmasıydı. Onlara takılmağa bayılırdı. Çocukların da paşaya karşı göze çarpacak bir sevgileri vardı. Bu ak saçlı güzel adamla, miniminiler sofrada dünyanın en neşeli yemeğini yerlerdi.”

57 yıl hekimlik yapan Ömer Besim çevresinde çok sevilen biridir. Öyle ki seksen yaşında vefat ettiğinde cenaze töreni için Beyazıt Meydanı’nı hınca hınç dolduran dört nesilden bahsedilir dönemin gazetelerinde. Yine gazetelerde özellikle Birinci Dünya Savaşı yıllarında Türk Kızılay’ına yaptığı hizmetlerin hiçbir zaman unutulmayacağı dile getirilmiş, vefatından sonra bir büstü Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin bahçesine konmuştur.


Paris’te ihtisas yapıyor

1862 yılında dünyaya gelen Besim Ömer, İstanbul Rüştiye’de ve ardından da Askeri Tıbbiye’de eğitimini tamamlamıştır. 1885 yılında askeri doktor olarak göreve başlayan Ömer Besim, Paris’e kendi imkanlarıyla giderek ihtisasını burada tamamlamıştır. Boudin gibi dönemin büyük jinekologlarıyla birlikte çalışma imkanı bulan Besim Ömer, ilk modern jinekolojiyi ülkemize getiren hekimdir. Elli yedi yıl boyu doktorluk yapan Besim Ömer ilk açılan doğumevlerinin yapılmasında, idaresinde, fenni şekilde ebe yetiştirilmesi için çalışmıştır. Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ni yeniden canlandıran Besim Ömer’in evlerde doğum yapan ve yine ev ortamlarında ameliyat edilen kadınları hastane ortamına taşımak için büyük emek harcamıştır.


Önemli eserler bıraktı

İlk gençlik yıllarından vefatına kadar seksene yakın kitaba imza atan Besim Ömer hem tıp öğrencileri hem de halk için yazmıştır. Dünya dillerine çevrilen eserleri vardır. Kızılhaç konferanslarına katılarak Hilal-i Ahmer yardım faaliyetleri hakkında konferanslar veren Besim Ömer ülkemizi en iyi şekilde temsil etmiştir. Besim Ömer, üniversitede kadın doğum, ebelik ve hastabakıcılığı hakkında dersler verip kitaplar yazmıştır. Doğum Tarihi adlı kitabı bu alanda yazılmış ilk tıp kitabımızdır. 1893 yılında ise Dr. M. Nizamettin Beyle birlikte Prof. Dr. Luteau’nun Esraz-ı Nisa (Kadın Hastalıkları) kitabını Türkçeye kazındırmış ve bu çevrisinden dolayı da taltif almıştır. Hıfz-ı Sihhat adlı yazdığı ders kitabından dolayı ise Osmanlı nişanı ile bir kez daha taltif edilmiştir.



Doğurtmanın heyecanı başkadır

“Besim Ömer, devrinde en çok çocuk doğurtan hekim olarak tanınmıştır” der Hikmet Feridun Es bir yazısında. Hatta bir keresinde 48 saat içinde dokuz ayrı doğuma girdiği için şaka yolla “Dokuz doğurmadım ama dokuz doğurttum” diye anlatırmış. Dönemin en ünlü doktoru olan Besim Ömer’in üç neslin doğumuna girdiği söylenir. Yolda yaşı başını almış insanların hocayı görünce koşup eline sarılarak “biz sizin elinizde doğduk” diyerek hürmet göstermelerinden büyük keyif alırmış. Çocuk doğurtmayı manevi bir mutluluk olarak tanımlayan Besim Ömer şöyle dermiş dostlarına: “Muhakkak ki muvaffakiyetle yapılan bütün operasyonlar zevklidir. Fakat doğum kadar hiç biri insana heyecan vermez. Doğurtmak ne müthiş şey. İnsanları yarı yarıya meçhul bir âlemden alıp, dünyaya çıkarmak. Düşünmeli ki çekip yeryüzüne aldığınız kimse insan olarak ilk defa sizinle temasa geliyor. Bütün ömründe karşılaştığı ilk insan, dünyaya çıkarken ilk rehberi siz oluyorsunuz. Ne heyecan verici şey!”

#Kızılay
#Dr. Besim Ömer
#Konak
5 yıl önce