|

Kum toprağa akar çünkü

2019 Dayton Edebiyat Barış Ödülü’nü kazanan Bizden Geriye Kalanlar, İran İslam Devrimi sonrasında ailesinden ve köklerinden kopmak zorunda kalan Nahid’in hikayesini anlatıyor. Bir solukta okunan romanda, yaşadığı tüm zorlukları aşan bir kadının kansere yakalandığında hissettiği öfkenin tüm evrelerine tanıklık ediyorsunuz.

04:00 - 2/11/2019 Cumartesi
Güncelleme: 15:58 - 1/11/2019 Cuma
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
ARZU ŞAHİN

Golnaz Hashemzadeh Bonde’nin kaleme aldığı Bizden Geriye Kalanlar kadınların başrolde olduğu bir roman. İran’da yedi kız kardeşli bir ailenin altıncı kızı olarak dünyaya gelen Nahid ve onun kadınlarla çevrili dünyası devrimle birlikte alaşağı olur. İslam Devrimine karşı marksist öğretiyi savunan bir üniversite öğrencisi olan Nahid, katıldığı bir gösteride henüz 14 yaşında olan en küçük kardeşi Nura’yı kaybeder. Bu olay onun hayatında kapanmayan bir yara açar. Mesud’la evlenen Nahid kızları Aram doğduktan sonar rejimden kaçarak İsveç’e yerleşir.

Nahid’in mücadeleyle geçen hayatı kanser olduğunu öğrendi andan itibaren başka bir boyuta geçer. Yılların hayatta kalma savaşı, kanser illeti karşısında bir öfke nöbetine dönüşür. Okur roman boyunca Nahid’in bu öfke nöbetlerine tanıklık ederken köklerinden koparılan, en sevdiği adam tarafından şiddet gören, kızına yeterince şefkat gösteremediği için suçluluk duyan bir kadının iç dünyasına dalar.

KAÇANLARIN BULAMADIĞI HUZUR

Tüm duygu fırtınalarının içinde yaşadığı dönemin siyasi atmosferini veren Hashemzadeh Bonde, Nahid’in kişiliğinde kendi geçmişiyle de hesaplaşıyor. Çünkü yazarımız da tıpkı roman kahramanımız Nahid gibi 1983 yılında ailesiyle birlikte İsveç’e iltiça etmiş bir ailenin çocuğu. Dolayısyla gerçeğin nerede bittiği kurgunun nerede başladığı bir muamma. Kaçılan yer, kökler, aidiyet hissi kitabın alt metinlerinde yer alsa da ana eksenini oluşturuyor. Öyle ki baş karakterimiz Nahid bir mültecinin neden tam manasıyla mutlu olamadığını şu sözlerle anlatıyor “Bir savaştan kaçmayı ve bir şekilde huzura kavuşmayı başarabildiyseniz, çok daha mutlu olmanız gerektiğini düşünürsünüz. Bebeğinizle üstünüze bombaların düştüğü bir bodrum katında yaşarken, şimdi önünüzde bahçeniz, tepenizde masmavi bir gökyüzü varsa daha mutlu olmanız gerekir. Etrafınız sarhoşlar ve polis sirenleriyle çevrili değilse, daha mutlu olursunuz. Ama kazın ayağı öyle değil, neden bilmiyorum.”

NESİLDEN NESİLE GEÇEN MÜLTECİLİK

Vatanından koparılarak uzak diyarlara savrulan mültecilerin dramı bu yüzyılın en büyük trajedisi olarak bir kez daha karşımıza çıkıyor. Siyasi mülteci olarak geldiği İsveç’te durmadan çalışan ve çocuğu için bir gelecek inşa atmeye çalışan Nahid ne yazık kı, yıllardır devam eden savaşlardan kaçarken denizlerde boğulan, boğulmaktan kurtulup gitmek istediği o yere vardığında ise sudan çıkmış balığa dönen mültecilere umut vaat etmiyor “Haberleri izliyorum. Denizi aşmak isteyen o kadar çok mülteci var ki. Dünya eski dünya değil artık. Biz kaçarken en büyük sorunumuz, kendi ülkemizden dışarıya nasıl çıkacağımızdı. Bu işi halleder halletmez uçak bileti aldık ve özgürlüğe uçtuk. Oysa bu insanlar... Buraya kat ettikleri her bir kilometre için büyük mücadeleler vererek varıyorlar, vardıklarında da gerçekten geldiklerini sanıyorlar. Onlara bunun sadece bir başlangıç olduğunu söylemek isterim. Kaçış kanınıza giren bir olay oluyor, doğmamış çocuğunuza miras kalıyor ve bir tümör misali zaman geçtikçe içinizde büyüyor.”

Bizden Geriye Kalanlar, doğuda kadın olmakla ilgili de pek çok gerçeği anlatıyor. İran’da Tıp Fakültesi’ni kazanan ancak eğitimini tamamlamayan zeki bir kadın olan Nahid, kendisi gibi marksist olan eşi Mesud’dan düzenli olarak şiddet görüyor. Yaşadığı şidddeti anlatan satırları okurken kadına yönelik erkek öfkesinin de doğu toplumlarının kanına işlediğini düşünüyorsunuz. Ülkesini “özgürleştirmek” gibi büyük ideallere bağlı olan Mesud bile sonunda şiddet sarmalında tekme atan bir adama dönüşüyor.

KÖKLERLE BAĞ KURDURAN ŞARKILAR

Nahid’in kızı Aram’la kurduğu ilişki ise yine köklerine uzanıyor. Kendi annesiyle kurduğu ilişkinin yarattığı öfke İsveç’te refah içinde büyüyen Aram’a yöneliyor. Bildik anne-kız ilişkisi yürütemeyen Nahid çok sevdiği kızına sevgisini göstermekte hep zorlanıyor. Onun için vazgeçtiği vatanı ve ailesi hep bir hayalet gibi araya giriyor. Nahid’le Aram’ı birleştiren tek şey ise Googoosh şarkıları oluyor.Nahid’in kanser sonrası kendi hayatıyla yüzleştiği Bizden Geriye Kalanlar, günümüzün pek çok sorununu bir hikayenin içinde başarıyla harmanlıyor. Romanın akıcı dili ve duygu yüklü satırlarını okurken bir kanser hastasının ruh halinden, mülteci olmaya, kendi köklerinden uzaklaşmaktan erkek şiddetine pek çok netameli konuyla yüzleşiyorsunuz. Kitabın 2019 Dayton Edebiyat Barış Ödülü’nü alması bütün bu acı gerçekleri başarılı bir kurguyla ve yalın bir dille anlatmasında saklı.

HEPİMİZ KÖKLERİMİZE BAĞLIYIZ

Bugünlerde İbn-i Haldun “Coğrafya kaderdir” cümlesinin bayraklaşması ve dillere pelesenk olmasının altında yatan sebepleri Bizden Geriye Kalanlar’da bulmak mümkün. Nahid’in roman boyunca anlattığı hikayesinin şifreleri ise derviş babasının ona anlattığı hikayeden çıkardığı şu sözlerde saklı: “Kum toprağa akar çünkü oraya aittir. Kumu yerden kaldırabilir, onu zapt edebilir, bir yerden başka bir yere nakledebiliriz. Ancak aradan çok ama çok zaman geçse de, biz o kumu binlerce kilometre öteye taşımış olsak da, kum ilk fırsatta toprağı arayacaktır yine. Hepimiz köklerimize bağlıyız çünkü.”


#2019 Dayton Edebiyat Barış Ödülü
4 yıl önce