|

Musa Carullah’ın Hac izlenimleri

Musa Carullah 1875 yılında Azak Kalesi yakınında Novoçerkassk şehrinde dünyaya geldi. Rus, Çin ve İngiliz zulümlerine uğrayan Carullah, 28 Ekim 1949 tarihinde Kahire’de, on dokuz yıldır göremediği ailesine ve vatanına hasret bir şekilde hayata veda etti. Carullah’ın Hac yolculuğu Ankara Okulu Yayınları arasında okurla buluştu.

04:00 - 28/10/2023 Cumartesi
Güncelleme: 01:06 - 26/10/2023 Perşembe
Yeni Şafak
Musa Carullah.
Musa Carullah.
İbrahim Demirci

Ankara Okulu Yayınları, Musa Carullah Bigiyef dizisinin 22. kitabı olarak yazarın 1927 yılında çıktığı hac yolculuğu notlarını okura sundu. Hac Seyahatnamesi adıyla yayımlanan 160 sayfalık kitap, Prof. Dr. Ferhat Koca’nın kaleme aldığı “Editörün Önsözü” ile başlıyor. 1875 yılında Azak Kalesi yakınında Novoçerkassk şehrinde dünyaya gelen Musa Carullah’ın öğrenim hayatını özetleyen Koca, onun maruz kaldığı Rus, Çin ve İngiliz zulümlerini naklettikten sonra “28 Ekim 1949 tarihinde Kahire’de, on dokuz yıldır göremediği ailesine ve vatanına hasret bir şekilde rahmet-i Rahman’a kavuşmuş” olduğunu yazıyor (s. 8).

Editörün, “… böylesi bir eseri neşretmekteki amacımız Musa Carullah’ın görüşlerinin leh veya aleyhinde bir tavır almak değil, …” açıklamasına ihtiyaç hissetmiş olması, ülkemiz düşünce ortamı adına düşündürücü ve üzücüdür.

Musa Carullah’ın Millî Kütüphane Yazmalar Koleksiyonunda bulunan not defterini yayıma hazırlayan Doç. Dr. Seydi Kiraz “Giriş Yerine / Tatar Edebiyatında Hac Seyahatnameleri ve Musa Carullah’ın Hac Seyahatnamesi” başlıklı çalışmasının sonunda konuya ilişkin zengin bir bibliyografya da sunmuş (s. 11-37).

12 GÜNLÜK SEYAHAT

Kitabın 41-93. sayfaları Türkçe çeviriye, 104-160. sayfaları özgün metnin fotoğraflarına ayrılmış. Bu sayede Seydi Kiraz’ın talihsiz bir dalgınlığını tesbit ediyoruz: “Beşinci Gün: Odesa’dan Mekke’ye” başlığına ait “1” numaralı dipnot şöyle: “Eserde kullanılan bazı başlıklar konuların daha iyi anlaşılabilmesi için tarafımızdan konulmuştur.” Fakat başlığa çıkarılan “Beşinci Gün” ifadesi dalgınlık veya dikkatsizlik göstergesi. “Beşinci” şeklinde okunup yazılan kelime “yekşenbe”: Birinci gün, yani pazar. Nitekim, başlığın hemen altında “15 Mayıs 1927 Pazar” ibaresini görüyoruz.

Musa Carullah’ın dört ay on iki gün sürecek olan seyahatinin ilk günü, seyahatnamenin ilk satırları: “Odesa’dan hareket ettim. Görevliler, muayene sırasında tespit ettikleri Rus paralarını götürmemizi engellediler. Üzerimde 510 ruble vardı. Paralarımı imam vasıtasıyla çocuklarına gönderdiğim için mutlu oldum. Bu can sıkıcı olayın dışında her şey güzeldi.” (s. 41)

Musa Carullah’ın Bismillâh deyip Allah’a tevekkül ederek yola çıktığı vapurda 337 hacı vardır; yolculara saygı gösterilmekte, çok iyi davranılmaktadır. Yazara göre bu durum, Rusya için “güzel bir propaganda” vesilesi olmanın yanı sıra “bereketli ve külliyetli ticarî bir yatırım; ülke dışındaki Rus paralarını ve çarın altınlarını kolayca biriktirmek yolunda gayet faydalı bir tedbirdi.” (s. 42)

Yazar, Rus çarlığını deviren, Rusya’yı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne çeviren Komünist Partisinin o günkü genel sekreterinden (Stalin) “çar” diye söz ederek ironik bir espri yapmaktadır. Seydi Kiraz da bu espriyi benimsemiş olmalı ki “çar” kelimesine düştüğü 6 numaralı dipnotunda “Lenin’den (1870-1924) sonra tahta geçen Stalin” demekten kendini alamamış.

Yeri gelmişken belirteyim: Hac Seyahatnamesi’nin hemen her sayfasına açıklayıcı ve bilgilendirici dipnotlar konmuş. Bu dipnotların çok yararlı olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunlardan bazılarını yadırgadım; birkaçına değinmek istiyorum: 17 numaralı dipnotta, “Boğaziçi Köprüsü” hakkında bilgi verilmiş. Oysa metin, köprüsü hakkında değil Boğaz hakkında bilgi verilmesini gerektiriyor. Çünkü yazar “İstanbul Boğazı”nı şu cümlesinden sonra anıyor: “Eğitimin kuvveti, bizim cahilliğimize nispeten büyükse de tabiatın kudretine nispetle bütünüyle yok hükmündedir.” (s. 49)

“Cidde yanındaki suyun Mina’da ekinleri sulamaya faydası yoktu.” cümlesi de, 24 numaralı dipnotta Mina hakkında bilgi verilmesi de bana tuhaf göründü; Cidde-Mina arası 91 kilometreden fazlaymış.

27 numaralı dipnotu da yadırgadım: “Leningrad, Rusya’nın ikinci en büyük şehri olup St. Petersburg adıyla da anılır.”

Doğrusu, Çar I. Petro’nun 1703 yılında kurduğu St. Petersburg, 1924-1991 yılları arasında sadece 54 yıl Leningrad olarak anıldı.

Hac Seyahatnamesi’nin özgün metniyle Türkiye Türkçesine çevirisini satır satır karşılaştırmadım ama merak edip baktığım bazı yerlerde az çok uyumsuzluklar gördüm. “22 Mayıs Pazar / Kalktım, kanalın sahillerini izledim. Sabah oldu, etraf çok güzeldi.” (s. 50)

Musa Carullah, “Tün kalktım” yazmış, çeviride “Tün / Gece” kelimesinin atlanması hoş olmamış.

Yazar, Mekke’de ilk tavafını anlattıktan sonra şu cümleleri yazmış: “Yusuf Yasin, Abdullah el-Damluji, Hâfız Vehbe gibi hükümet adamlarına hatta Süleyman Şefik Paşa gibi adamlara ürün hakkında ricada bulundum. Tevfik Şerif’e de başvurdum. Netice çıkmadı.” (s. 58)

İlk cümledeki “ürün” sözcüğü tuhaf değil mi? Yazarın bazı şeyleri açmadan, açıklamadan not etmekle yetindiğini hesaba katarak o sözcüğün “Ürdün” olabileceğini düşündüm.

AYNI ŞİKAYETLER

Musa Carullah, dinlediği hutbelerden ve karşılaştığı intizamsızlıklardan sıkça şikâyet ediyor. Düzensizliğe ilişkin şu cümlelerini aktarayım: “… Arafat, Mina intizamsızlıklarından ibret olup [alıp] işlerimizi düzeltmek yolunda ders alabiliriz. İslam Âleminin her işinde, hareketinde, kararında, ibadette ve her şeyinde intizamsızlık hakimdir [zâhirdir]: Her şeyin intizamdan yoksun olması, her şeyin intizamla yapılması gerektiği fikrini hatırlatır. Ancak böyle bir fayda bizde hasıl olmadı, senelerce olamadı.” (s. 63-64)

Doksan dört yıl önce yapılan bu tespitlerin bugün de geçerli olması çok hazin, çok vahim!

Musa Carullah’ın Suudi Arabistan’da karşılaştığı onlarca kişiden biri de Muhammed Esed olmuş. Onun adını “Esedullah” (Allah’ın aslanı) diye kaydetmiş olması dikkatimi çekti (s. 71): “On ay önce Cundullah Cemiyeti’nde İslamiyet’i kabul etmiş, hatunuyla beraber bu yıl hac için gelmişler. Hatunu Arafat günlerinde vefat etti” (s. 72).

Musa Carullah, “İngiliz-Fransızların engellerine rağmen” davet edildiği, İslâm dünyasından çeşitli temsilcilerin katıldığı İslâm Kongresini anlatırken Muhammed Esed’i “Alman dergilerinin, gazetelerinin muhabiri Leopold Weiss” diye anmayı tercih etmiş (s. 75).

Hac Seyahatnamesi, pek çok açıdan değerlendirmeyi hak eden ilginç bir kitap.



#Edebiyat
#Aktüel
#Musa Carullah
6 ay önce