|

Müsaitseniz Arap Baharı'nı konuşalım

Arap dünyasının önde gelen şair, yazar, aydın ve gazetecisi her ay İstanbul’da bir evde buluşuyor bir yandan demli çaylar içilirken diğer yandan edebiyat ve fikir sohbetleri yapılıyor. Evinin kapılarını Arap dünyasının entelektüellerine açan Mısırlı yazar Muhammed Rızk’ın biz de misafiri olduk.

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/01/2016 Pazar
Güncelleme: 18:33 - 16/01/2016 Cumartesi
Yeni Şafak
HATİCE SAKA


İstanbul'un Alibeyköy semtinde bir apartman dairesinin önündeyiz. Kapıyı kocaman bir gülümseme ile açan ev sahibesi bizi “ehlen ve sehlen” diyerek içeri alıyor. Salona geçiyoruz. Henüz misafirler gelmemiş. Ancak tüm hazırlıklar tamam. Masanın baş köşesinde bir semaver, etrafına dizilmiş pasta, börek, kurabiyeler. Birden kapı çalıyor, içeri telaşla Libyalı komşu giriyor. Elinde büyük bir tatlı tabağı var, ''kimse gelmeden yetiştirdim çok şükür" diyor. Pencere kenarına iki koltuğun arasına konmuş değişik işlemeleri olan büyük bir şamdan dikkatimizi çekiyor. Ev sahibesi Şeyma, "Mısır'daki evimiz hatırlatan tek şey" diyor. İstanbul'un uzak semtlerinden gelmeye çalışan misafirlere adres tarifi telaşı sürerken, yavaş yavaş evin salonu dolmaya başlıyor. Arap coğrafyasının farklı ülkelerinden gelen insanları bu salonda toplayan şey, bir akşam çayı değil. Uzun yıllardır Arap entelektüellerinin kendi ülkelerinde düzenledikleri kültürel salon toplantısı.



OKUNAN ŞİİRLER İÇİLEN ÇAYLAR


Şimdilerde bu geleneği sürdürmeye çalışanlardan biri de İstanbul'da hayatını sürdüren Mısırlı yazar ve medya uzmanı Muhammed Rızk. Evinin kapılarını Arap entelektüellere açan Rızk, her ay farklı bir konuyla salon toplantılarını sürdürüyor. Arap devriminden sonra İstanbul'a gelen düşünür, edebiyatçı ve sanatçıların bilgi ve birikimlerinin aktarılması ve yeni fikirlerin üretilmesi açısından bu toplantıların önemli olduğuna dikkat çeken Muhammed Rızk, “Biz burada siyasi baskıdan uzak bir şekilde Arap kitlelerinin sorunlarını kültürel ve sanatsal açıdan değerlendirme imkanı buluyoruz ve bir farkındalık oluşturabiliyoruz. Açıkcası salon toplantılarında tartışılan fikirler paylaşıldığı zaman kamuoyunu etkileme gücüne de sahip olabilirler. Hemen hemen hepimizin hedefi ve pek çok sorunu ortak. Herkes kendi ülkesindeki deneyimleri aktarabiliyor.Bu nedenle çeşitlilik için çok farklı ülkelerden katılımcılar davet ettim. Bir de Türk konuğumuz var. Türkiye'den bir bakış açısı bizim için önemli. “ diyor. Libyalı, Tunuslu, Mısırlı ve Filistinli misafirler, hararetli tartışmalar , okunan şiirler, yudumlanan çaylar eşliğinde devrimden sonraki edebiyatı konuştular. Saatler süren sohbetten misafirlerin bakış açılarını yansıtan görüşleri sizin için toparladık.




Edebiyat, direnişin öfkenin sonucudur






“Devrim bir öfkenin sonucudur. Edebiyatta direnişin, öfkenin, zulmün, kahrın bir yansımasıdır. Mısırda devrim amacına ulaşamadı. Şimdi özgür düşünce yok. Devrim edebiyatı daha oluşmadan ciddi yaralar aldı. Bir şairin kendi düşüncelerinde şiir yazması, bir edebiyatçının eser üretmesi zorlaştı. Mısır'ın en ünlü yazarlarından Necip Mahfuz kitaplarında toplumsal yozlaşmadan bahsetse bile bunun için cezalandırılmazdı. Ancak şimdi tamamen baskı ortamı var. Maalesef birçok aydın, düşünür duruşunu kaybetti. Özelikle Mısır'da askeri darbeden sonra aydın ve düşünürlerin durumunu görüyoruz. Devrim sürüyor ancak şekli değişti. Artık sokaklarda değil, hapishanelerde ve kapı kapılar ardında kaldı. “



Yeni bir kültür inşa ediliyor






"Edeebiyatın genel olarak insanı temelden etkileyen bir ruhu var. Bu bağlamda bugün coğrafyamızda şahit olduğumuz bu hareketliliklerin merkezine baktığımızda insanların kendi iç dinamiklerinin hareketliliklerin ve içlerine sığmayan bu duygu birikimin dışarı yansıması şeklinde zuhur bulan bir devrim kültürünün içerisinde bulunuyoruz. Türkiye'deki halkları sürükleyecek derecedeki edebiyat hareketlerinin günümüzdeki siyasal başarısı altında büyük etkisi olduğunu biliyoruz. Burada edebiyat ile beraber Türkiye'de bir araya gelen Arap topluluklarının önderlerinin Türkiye'deki var olan tecrübelerden istifa etmelerini, bu istifade ile birlikte ortak kesişme noktaları üzerine bir edebi kültür inşa etmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Toplumların diriliş için sadece siyasal alandaki hareketliliğin önemi ile beraber gerek edebiyat alanında gerek bilim alanında sanat alanında da çok ciddi çalışmalar yapılmasının tekrardan bir medeniyet çıkaracağını düşünüyorum. Bu bağlamda Muhammed Bey'e ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Herkesin farklı cepheden baktığı Arap devrimlerine edebi bir cepheden bakılması faydalı oldu."



Cezaevinden çıktıktan sonra roman yazdılar




"Biz bugünkü salon toplantısında Arap devriminin siyasi boyutunu değil edebiyata yansımalarını ele alıyoruz. Tunus devrimi Arap edebiyatını nasıl etkiledi. Diktatör rejim döneminde ifade özgürlüğü kısıtlı olduğu için edebi tenkitleri doğrudan yapmana imkân yok. Çok eskiden Arap dünyasında siyasi durumu eleştiren güçlü edebi metinler vardı. Maalesef bizim çağdaş edebiyatımız o kadar gelişmedi. 20.yüzyılın ikinci yarısında daha çok hapishane edebiyatı kendini gösterebildi. Düşünün devrimden önce 10 milyon nüfusa sahip Tunus'ta 30 bin düşünce suçlusu hapiste yatıyordu. Devrimden sonra büyük bir kısmı bu hapisten çıkanların çoğu hatıraların romanlaştırdı. Çünkü öncesinde insanlar değil bir yerlerde yazmayı kendi ailesine ve arkadaşlarına fikirlerin söylemekten çekiniyordu. Tüm bu romanlar devrimden sonra ortaya çıktı. Bu tip toplantılar devrimin sonrasının inşası için önem taşıyor. Halkın çilesi kitaplaştırılsın, bilsinler halk niye ayaklandı. Herkes görsün.. Tüm olanlar gelecek nesillere aktarılsın ve unutulmasın “



Direniş edebiyatı






"Edebiyatın genel olarak insanı temelden etkileyen bir ruhu var. Bu bağlamda bugün coğrafyamızda şahit olduğumuz bu hareketliliklerin merkezine baktığımızda insanların kendi iç dinamiklerinin hareketliliklerin ve içlerine sığmayan bu duygu birikimin dışarı yansıması şeklinde zuhur bulan bir devrim kültürünün içerisinde bulunuyoruz. Türkiye'deki halkları sürükleyecek derecedeki edebiyat hareketlerinin günümüzdeki siyasal başarısı altında büyük etkisi olduğunu biliyoruz. Burada edebiyat ile beraber Türkiye'de bir araya gelen Arap topluluklarının önderlerinin Türkiye'deki var olan tecrübelerden istifa etmelerini, bu istifade ile birlikte ortak kesişme noktaları üzerine bir edebi kültür inşa etmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Toplumların diriliş için sadece siyasal alandaki hareketliliğin önemi ile beraber gerek edebiyat alanında gerek bilim alanında sanat alanında da çok ciddi çalışmalar yapılmasının tekrardan bir medeniyet çıkaracağını düşünüyorum. Bu bağlamda Muhammed Bey'e ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Herkesin farklı cepheden baktığı Arap devrimlerine edebi bir cepheden bakılması faydalı oldu."



Libya'da sadece silahlar konuşuyor






"Libya'da Kaddafi döneminde her şey onunla ilgiliydi. Halkın ürettiği bir edebiyattan söz edilemezdi. Kaddafi dönemi bittikten sonraki günlerde tüm Libya'da bir ümit vardı. Hepimiz vatanımız için yeni bir gelecek düşlüyorduk. Devrim şarkıları söylenmeye başlamıştı. Ancak bu bir yıl bile sürmedi. Çatışmalar şiddetlendi. Libya halkı, bir devrim edebiyatının oluşması için gerekli ortama kavuşamadı. Şu anda Libya sokaklarında herkes korku içinde. Hiçbir üretim yok edebiyat suskun. “









#şair
#arap edeeeeeeeiyazı
#arap şairler
#arap yazarlar
8 yıl önce