|

Mutluluğu tek göze sığdırdılar

Serdar-Nihan Bilal çifti beş yıldır üç çocuğuyla birlikte karavanda yaşıyor. Baran Fatih Akyüz altı yıldır ev ve işini karavanında buluşturmuş. Ertan Çalışkan yedi yıldır kamp sevdasını karavana taşımış. Büşra-Murat Yerlikaya çifti ise düğün takılarını bozdurup bir yıl önce karavana taşınmış.

Dilber Dural
01:00 - 3/04/2022 Pazar
Güncelleme: 10:39 - 11/04/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
Büşra-Murat Yerlikaya
Büşra-Murat Yerlikaya

Hepimizin zaman zaman ortak hayalidir: Şehir hayatını bırakıp doğada bir karavanda yaşamak. Ancak iş güç koşturma derken bu fikir güzel bir hayalin ötesine geçmez. Yaz tatilinde karavan kiralayıp bu hayalini gerçekleştirenler de vardır elbette aramızda. Ancak onlar da çoğu zaman “En iyisi otel” deyip biraz zahmetli buldukları bu karavan tatilini ikinci defa da denemeye pek yanaşmaz. İşte birçoğumuzun hayal edip ama hayata geçiremediği karavanda yaşamayı başaran çiftler de var. Biz de bu hafta Yeni Şafak Pazar olarak bu kişilerin kapısını çaldık. Karavanda hayat nasıl? diye sorduk. Onlar da hem karavan hayatını anlattılar hem de bu hayatın zor ve güzel yanlarını.

GEZİYOR VE YAŞIYORLAR

Ege’nin kasabasında karavanda yaşayan Serdar-Nihan Bilal çifti, düğün takılarını bozdurup aldıkları minibüsü karavana çevirip bir yıldır Antalya’da yaşayan Büşra ve Murat Yerlikaya çifti ve altı yıldır kedisi Rota ile karavanda yaşayan Baran Fatih Akyüz Türkiye’yi karış karış geziyor ve karavanında kahve satıyor. Ertan Çalışkan ise kamp sevdasını yaklaşık yedi yıldır karavana taşımış. Onlar daha minimalist eşyalarla tabir-i caizse hayatın tadını çıkarıyorlar. Bir akşam Ege sahillerinde gün batımını izlerken, aynı gecenin sabahı Karadeniz’in yeşilliklerinde evlerini hiç terk etmeden araçları olan karavanları eşlik ediyor onlara. İster hafta içi olsun ister hafta sonu olsun her gün ayrı bir manzaraya uyanıyorlar. Bahçeleri ya bir sahil kenarı ya da bir orman köşesi. Gece dışarıya çıktıklarında ise şehirdeki gibi ışıklı bir ortamdan ziyade sadece ayın ışığı vuruyor pencerelerine. Bir yerlere yetişme telaşları yok, rotalarını kendi isteklerine göre şekillendiriyorlar. Evlerini üstünde taşıyan bir kaplumbağa misali tam zamanlı olarak yaşadıkları karavanlarında ise gittikleri yerlerde doğa onların evi oluyor. İşte yolları karavan hayatında kesişen insanların hikayeleri.

Gördüğüm manzaralar eski hayatımı unutturdu

  • Ertan Çalışkan, Ordu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi bölümü mezunu. Yaklaşık 7 yıldır çadırda ve karavanda yaşayan Çalışkan, “Sürekli göçebe haldeyim” diyor. Karavanda yaşamadan önce 2 sene Türkiye’yi otostopla gezmiş. Yaz-kış çadırda yaşamış olan Çalışkan, “Bir kış Doğu’da bir kış Karadeniz’de geçmişti” diyerek anlatıyor.”

Ardından minicik bir karavanım olmuştu ama benim için villaydı” diyen Çalışkan, karavana geçiş sürecinde zorlanmadığını söylüyor. Genelde sahil kenarlarında, güneyde ya da Ege’de olan Çalışkan, konaklayacağı yere karar verirken doğal güzelliği ve merakının belirlediğini söylüyor. Hayatında büyük oranda konforun düştüğünü dile getiren Çalışkan, “Ancak gördüğüm manzaralar, yaşadığım anılar eski konformist hayatımı çoktan unutturdu” diyor.


Karavanda yaşamanın çok kolay olmadığını da söyleyen Çalışkan, “Minimal bir hayat gerektiriyor. Daha az eşya, daha dar alanda yaşıyorsunuz. Yazın daha kolay; deniz, kum, güneş şeklinde geçiyor. Ancak kışın zor olabiliyor. Eğer kâşif bir ruhunuz varsa karavandan daha iyi bir şey olamaz” şeklinde karavanda yaşamın güzelliklerini ve zorluklarını anlatıyor.

Karavanı hem evi hem işi oldu

  • Fatih Baran Akyüz, nam-ı diğer Rotasız Baran. Kendisini “Bir karavan ve kedim Rota ile yollara düşmüş adam” olarak tanımlıyor. Her fırsatta şehirden uzaklaşan Akyüz, yıllardır doğada kamp yapan biriymiş aynı zamanda. Giderek tam zamanlı gezgin bir şekilde yaşam sürebilme fikri cazip gelmeye başlayınca doğa ile her an iç içe olma hayali ile çıktığı yolda tam 6 yıldır karavan yaşamını sürdürüyor.

“Bunun 3 yılı aşkın bir süresinde de tamamen kentteki yaşamımı bırakıp karavanda yaşamaya başladım” diyerek ekliyor. Karavandan önce bir ev düzeni ve her gün kapısını açtığı bir kafesi varmış Akyüz’ün. Aslında hiç de mutsuz değilmiş bu yaşamından. “İş arkadaşlarımla, dostlarımla rengarenk ve eğlenceli bir hayat kurmuştuk kendimize” diyor. Artık bu renkli dünyayı yollarda var ediyor. Evi küçüldü ve tekerlekler üzerine kondu, kafesi de evinin içine sığacak şekilde seyyar hale geldi. Eskiden olduğu gibi yine kahve satıyor ve yine başını sokacak bir evi var ama artık her gün başka bir manzaraya uyanıyor. Tekerlekler üzerine inşa edilmiş evi ve kedisi Rota ile yollarda yaşayan Akyüz, “Bazen nereye gittiğimizi bile bilmeden rotasızlığın keyfini çıkarıyoruz” diyor. Akyüz, konaklama yeri seçerken birçok neden olduğunu ise şöyle açıklıyor: “Genelde yolda rotalar yeniden hesaplanıyor. İklim koşulları, yolların durumu, karavan için uygun alanlar, görmeden ölmek istemediğim yerler, dostlarımızın önerileri.” Akyüz, 6 yıllık süreç içerisinde daha uygun iklim koşulları olması nedeni ile ağırlıkla kıyı bölgelerinde konakladığını ama her bölgeyi gezip görme şansının olduğunu dile getiriyor ve “Yeni rotamızı ise artık sınırları aşarak belirleyeceğiz” diyor.

  • Doğaya fazlasıyla alıştığını söyleyen Akyüz, “Issız bir yerde bile olsam yanımda kedim Rota var” diyor. Akyüz, kendisini yalnız ve güvensiz hissetmiyor hatta daha huzurlu hissediyor artık. Isınma, su, elektrik, araç bakımları gibi karavan yaşamının elbette ki teknik zorlukları olduğunu ve dağ-tepe aşmanın işin riskli taraflarından biri olduğunu söyleyen Akyüz, “Yollarda kalmak istemiyorsanız, her gün disiplinli bir şekilde tamamlanması gereken birçok iş yapmalısınız” diyor ve bunların günlük hayatın rutini haline geldiğinde zorluk olmaktan çıktığını dile getiriyor ve ekliyor: “Şu dönemde karavanla yolda olmanın en büyük eksisi benzin fiyatları iken artıları saymakla bitmiyor."

Üç çocuklarıyla karavanda yaşamak güzel

Serdar ve Nihan Bilal çifti, karavan hayatını tercih eden bir çift ama onlara bu karavan hayatında üç çocuğu da eşlik ediyor. Serdar Bilal’in asıl mesleği karavan yapım-tamir ve motor ustası, Nihan Bilal ise grafik tasarım mezunu. Evlendiklerinden beri sürekli kamp yapan çift, 5 yıl önce verdikleri kararla İstanbul’u terk edip eşsiz doğal güzelliklerin olduğu, masmavi sularıyla nefes kesen Ege’nin bir kasabasına yerleşmişler.

Bilal çiftine karavanda yaşama kararını verdiren olay ise bir hayli ilginç. İstanbul Acıbadem’de taşındıkları yeni evlerine bir hafta sonra hırsız girmesi onları bir gecede aldıkları kararla evlerini satmasına ve karavanda yeni hayatlarına başlamasına vesile olmuş. Bu karardan sonra ise hemen hepimizin aklına karavanın evdeki konforu sağlamadığı düşüncesi geliyor. Bilal çifti de başlarda konfor alanlarının dışına bir adım attıkları için zorlanmışlar. Ama çift karavanın sağladığı özgürlüğün inanılmaz bir his olduğu konusunda hemfikirler. Karavandan önce de doğada zaman geçirmeyi seven bir aileydik. Her hafta sonu İstanbul trafiğini çekip, Şile’ye vb. yakın yerlere gitmeye çalışıyorduk diyen Bilal çifti hiçbir zaman AVM insanı olmadıklarını söylüyor. Sahil ve deniz seven çift karavanlarıyla şimdi ise ister hafta içi ister hafta sonu olsun istedikleri yerde konaklıyor.Nihan Bilal, “Şehirde turist olup sonrasında doğaya kavuşmak çok güzel” diyor. Çift karavanda yaşamanın artı ve eksi yönlerini de paylaşıyor. Doğa evimiz, istediğimiz yerde evimiz var. Küçük alan olduğu için temizlikten zaman kazanıp kendimize daha çok zaman ayırıyoruz. Su ve elektriği minimum kullanmayı çocuklara aşılıyoruz diyerek karavanda yaşamanın avantajlarını anlatıyorlar. Eksi yanlarını ise şöyle anlatıyorlar:

  • Küçük alan çocuklarla bazen zorluyor. Zaman zaman yolda olduğumuzda sonuçta bu bir araç teknik sorunlar yaşama ihtimali oluyor. Maalesef artık yükselen mazot fiyatları bizi zorluyor.” Üç çocuklarının olması karavanda yaşamayı biraz zorlaştırmış olsa da çifti doğada çocuk yetiştirmek şehir hayatında yetiştirmektense kat be kat daha iyi diyorlar. Bilal çiftine bu hayatlarında ise tam 10 yıldır “Efsane Karavan” ismini verdikleri babadan kalma 78 model Mercedes karavan eşlik ediyor.

Bahçemiz ya bir sahil kenarı ya da bir orman köşesi

Antalya’da tam zamanlı karavanda yaşayan bir diğer çift ise Büşra ve Murat Yerlikaya. Büşra Yerlikaya özel gün ve doğa fotoğrafçısı, Murat Yerlikaya ise Antalya’da özel bir tiyatroda eğitmenlik ve yönetmenlik yapıyor.

  • Yerlikaya çifti için 2016 yılında çadır ve kampla başlayan gezme serüvenleri daha sonra karavan hayaline dönüşmüş. Gezmeyi, yeni insanlar tanımayı ve yeni kültürler öğrenmeyi seven Yerlikaya çifti hem daha az maliyetli hem de gezerken içinde yaşayabilecekleri bir hayatı hayal ederek, "Daha az elektrik ve su tüketimi, daha basit bir yaşam, küçük bir alanda daha az eşya ve çevreye verebileceğin zararın daha aza indirme fikri bizi cezbetti” diyorlar. Yerlikaya çifti hiçbir zaman aşırı konforu aramadıklarını ve tüm bunları en iyi karavanla yapabileceklerine karar vererek evlendikten sonra düğün takılarını bozdurup karavan yapmak için kendilerine bir minibüs almış.

Daha sonra ise aldıkları minübüsün tüm işçiliğini kendileri yaparak el emeği bir karavana çevirmişler. Karavan yaşamına geçerken hiç zorlanmadıklarını söyleyen Yerlikaya çifti, karavanda ilk aylarda ev konforundan uzak oldukları ve bazı güvenlik alışkanlıklarını edindikleri için korktukları birçok anın olduğunu ama bu korkunun zamanla yok olduğunu söylüyor. Çift gittikleri yerlerde sosyal medyadan ve yolda karşılaştıkları kişilerin sürekli kendilerini misafir ettiğini anlatıyor. Antalya’da oldukları zaman ormanlık alanlara ve yaylalara çıkan çift, çok nadiren de olsa sahilde de kalıyorlarmış.

Karavanla birlikte hayatlarında birçok şeyin değiştiğini belirten Yerlikaya çifti şöyle anlatıyor: Öncelikle doğada yaşamaya başladık. Bahçemiz ya bir sahil kenarı ya da bir orman köşesi oldu. Gece dışarı çıktığımızda şehirdeki gibi ışıklı bir ortamdan ziyade sadece ayın ışığı vurdu penceremize. Güneşle uyanıp gün battıktan sonra minik evimize çekildik. Evde alıştığımız birçok alışkanlığı geride bıraktık. Örneğin sınırsız elektrik ve sınırsız su. Oysa karavanda bu konular oldukça kısıtlı ve dikkat edilmesi gereken şeyler. Minimal bir alanda yaşamak bir süre sonra ev hayatına göre daha az tüketimi gerektiriyor. Tüketim azaldıkça alışkanlıklar istemsizce değişiyor.Karavanda yaşamın artı yönünü de anlatan çift, en başta kira vermemek olduğunu dile getiriyorlar ve ekliyorlar:

  • “Gittiğimiz her yere kaplumbağa misali evimizle gitmek. Farklı kültürleri ve insanları daha derinden tanımak yani turist gibi değil de evinle birlikte orada yaşıyormuş gibi hissetmek.”

Artan akaryakıt ve gıda fiyatlarının ise en büyük dezavantajı olduğunu söyleyen Yerlikaya çifti, rutin bakımlar dışında araçlarının arıza vermesi, çok soğuk gün ve gecelerde yeterince ısınamamalarını, toplumda bazı insanların hala karavan yaşam mantığını algılayamayıp kendilerini evsiz sanmalarını eksi yönü olarak anlatıyorlar.

#karavan
#Serdar Bilal
#Nihan Bilal
#Baran Fatih Akyüz
#Ertan Çalışkan
#Büşra Yerlikaya
#Murat Yerlikaya
#Ege
#Antalya
#Şile
2 yıl önce