Eminönü'nden Süleymaniye'ye çıkarken sağda kalan Siyavuşpasa Medresesi İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı olarak kullanılıyordu. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nce restore edilen yapı şimdi İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı Hilye-i Şerif ve Tesbih Müzesi'ne dönüştürüldü. Bu müzenin dünyada ilk ve tek olduğunu söyleyen İstanbul Sanat ve Medeniyet Vakfı Başkanı Mehmet Çebi, "15 senedir ağırlıklı olarak çalışmalarımı daha çok hilye-i şerifler etrafında sürdürmeye gayret ettim. Hat dediğimiz zaman aklımıza gelen tek form hilye" diyor. Türkiye'de müzeciliğin gelişmediğine dikkat çeken Çebi, şanlı Osmanlı tarihini yansıtacak sadece 295 müze olduğunu üzülerek belirtiyor ve bir müze devrimine ihtiyacımız olduğunu kaydediyor.
Geride bıraktığımız Çarşamba günü Çebi ile bir araya geldik. Bu müze fikrinin nereden ve nasıl ortaya çıktığını, hilyeleri, tesbihleri, Türkiye'de müzeciliği, Hat Modern'i konuştuk. "Müze fikri çok uzun yıllar kafamızda vardı. Aşağı yukarı beş senedir müzelerin açılmasıyla ilgili konuşuyoruz. Hatta bunu başkaları yapsın diye bir beklentimiz yok. Bunu da bizim yapmamız gerekiyordu" diyen Çebi sonunda taşın altına el attıklarını söylüyor. Buranın butik bir müze olduğunu da hatırlatan Çebi, hilye ve tesbih için medresenin biçilmiş kaftan olduğunu sözlerine ekliyor.
Çebi, "Zaten bugüne kadar dünyanın en büyük hilye ve tesbih sergilerini yapmıştık. Oradan da şöyle bir gözlemimiz oldu: İnsanların bir kısmı hilyeyi önceleyip geliyor tesbihlere hayran kalıyor. Bir kısmı da öteki türlü. Tesbih Türk erkeğinin neredeyse hepsinin merakıdır. İlgisi olmayanı bulmak çok azdır. Bundan istifade ederek hilyeyi de tanınır hale getirmek mümkün diye düşündük" diyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da bu süreci yakınen takip ettiğini, kendilerini ziyadesiyle yüreklendirdiğini ifade ediyor.
Velhasılı kelam tüm mesailerin sonucunda bu mütevazı müze açılıyor. İçeride 600 kadar hilye ve tesbih sergileniyor. Çebi, buradaki eserleri toplamak için 25 yıl harcamış. Aralarında çok usta sanatçılar da var genç sanatçılar da... Bu arada müze birkaç ay hatta belki bahara kadar ücretsiz olarak gezilebiliyor. Ücretli olsa bile İstanbul'un en uygun fiyatlı müzesi olacağını söyleyen Çebi, "İlgililerin buraya çok ciddi bir şekilde teveccüh göstereceğini düşünüyorum. Ne İslam coğrafyasında ne de başka bir yerde böyle bir müze yok" diyor.
Şunu da söylemeden geçmeyelim, müzenin devasa büyüklükte iki tane hilye-i şerifi var. Bunlar iç avluda sergileniyor. Biri Fuat Başar'a diğeri de Cevat Huran'a ait. 6 ayda bir müzedeki eserlerin yarısını değiştireceklerini bu sayede müzeyi canlı tutacaklarını kaydeden Çebi, "Kendi sanatımıza, sanatçımıza sahip çıkmanın en güzel yolu müzeler. Bakın İstanbul Modern kurulmadan önce çağdaş resim sanatı yerlerde sürünüyordu. Ama bir müze haline gelince insanların ilgisini çekmeye başladı" diyor. Klasik sanatlar için de aynı sürecin yaşanmasını temenni ediyoruz.
Müze fakiri bir ülke olduğumuzu kaydeden Çebi, "Avrupalı ülkelerde binlerce müze varken bizim 295 müzemiz var. Şimdi siz şanlı bir tarihten bahsediyorsunuz ama onu gösterecek müzeleriniz yok. Kültür Bakanlığı'ndan aldığım bilgiye göre müzelerin depolarında üç buçuk milyon eser çürüyor" diyor.
Çebi'yle konuşurken aklımıza Hat Modern projesi geliyor ve soruyoruz: Ne oldu o proje, vaz mı geçtiniz? "Bu tür büyükçe projelerin hayata geçmesi için çok fazla prosedür var, bilirsiniz. Ben de şahsen bundan muzdaribim ama normal süreç ilerliyor. Çok kısa bir zaman içinde yapımına başlanacak ve 2017'nin sonlarında açmış olacağız" cevabını alıyoruz. Yer olarak Yenikapı sahili civarını düşündüklerini de öğreniyoruz bu arada. Ülkemizde projesi müze olarak çizilen müze olmadığını söyleyen Çebi, "Bizim artık projesi de bir sanat eseri kabul edilecek ve müze standartlarına uyacak müzeler yapmamız lazım. Bu Hat Modern nasip olursa böyle bir müze olacak" diyor.
