|

Oleeey aslında ALLAH

Sonradan İslam'ı seçen Yunan asıllı Dr. Stef Keris, Avrupa'da Müslümanlığı seçenlerin sayısındaki artışı birbirlerinden etkilenmelerine bağlıyor. Keris, Müslümanların İngiltere'de çok rahat yaşadıklarını, Fransa'da ise baskı gördüklerini gözlemlemiş.

Emeti Saruhan
00:00 - 1/12/2013 Pazar
Güncelleme: 18:10 - 30/11/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Oleeey aslında ALLAH
Oleeey aslında ALLAH

İngitere'de Bristish Muslim Heritage Centre'da görev yapan Dr. Stef Keris, İslam'ı araştırmaları sonucunda seçen bir Müslüman. Yunan asıllı akademisyen Avrupa'da Müslüman azınlık, Avrupa'daki Osmanlı mirası gibi konularda kitap ve belgesel çalışmaları yapıyor. Dr. Keris'le çalışmalarını ve Müslüman olma hikayesini konuştuk.

Müslümanların Avrupa'daki durumu üzerine çalışıyorsunuz. Baktığımızda nasıl bir tablo var?

Ülkeden ülkeye değişiklikler göze çarpıyor. Kuzeyden İsveç, Orta Avrupa'dan Almanya, güney tarafından Yunanistan diye ele aldığımızda farklı farklı uygulamalar görüyoruz. Almanya'yla ilgili konuşacak olursak 5 milyon civarında Türk'ün yaşadığı söyleniyor. 20 sene önce Almanya'da Müslüman olarak yaşamak rahat değildi.

TEBLİĞİ AVRUPALI DAHA RAHAT YAPIYOR
Bugün nasıl?

Eskiye göre çok rahat. Her yerde camiler var. İsteyen namaz kılabilir. Fakat Alman asıllı Müslümanların sayısında ciddi artışlar olmasından dolayı Almanya'da Müslümanların aleyhine sayılabilecek adımlar atılmaya başlanmış. Alman asıllı Müslümanların sayısının artması siyasi mercileri düşündürüyor.

Alman asıllı Müslümanların artma sebebi ne olabilir?

Benim gibi sonradan Müslüman olmuş insanlar kendi cemiyetlerinde büyük bir rol oynuyorlar. Çünkü onlar kendi ülkesinin dilini daha iyi biliyor, ne düşündüğü daha iyi anlayabiliyor. Dolayısıyla İslam'ı tebliğ etme noktasında daha rahat tebliğ ediyor. Türk nüfusunun tebliğ gibi bir dertleri de olmayabiliyor. Onlarla karşılaştığınızda başörtüsünün İslam'ın emri olduğunu hatırlatmanız bile gerekebiliyor.

FRANSA ON YIL ÖNCEKİ TÜRKİYE'NİN DURUMU GİBİ
Fransa'da durum nasıl?

Fransa'da kıyaslanamayacak kadar kötü bir vaziyet var. Tamamen asimilasyon var. Herkesten bir Fransız olması isteniyor. Başörtüsü var diye saldırıya uğrayan kadınların sayısı sayılamayacak kadar çok. Türkiye'de 10 yıl önce nasılsa, Fransa'da da İslami görüntülü insanlara aleyhte davranışlar aynı. Bu yüzden pek çok Müslüman Fransız İngiltere'ye geliyor daha rahat yaşamak için.

O zaman İngiltere daha rahat?

İngiltere'de, Fransa ve Almanya'ya nazaran çok daha rahat bir vaziyet var. İngilizler size karışmıyor. Asimilasyon yok fakat entegrasyon var. Buna uyum sağladığınız sürece sorun olmuyor.

İngiltere'ye gelen çok Müslüman var mı?

Evet. Çok sayıda Müslümanlar da değişik kültürlerden olduğu için bu gettolaşmaya neden oluyor. Herkes kendi gettosuna çekilmiş durumda. Sadece beyazların, İngilizlerin yaşadığı yerler var. Ben beyaz olmama rağmen Müslüman olduğum için Anglosaksonların yaşadığı yerde gidip yaşayamam. Fakat suç işlemediğin sürece neysen onun gibi yaşamana müsaade ediyor İngiltere.

11 EYLÜL'DEN SONRA TUHAF HİSSEDİYORUZ
Ya diğer ülkeler?

Avrupa'da diğer küçük ülkeler de hangi büyük ülkeye yakınsa ondan etkileniyor. Fransa'da burka yasaksa Belçika'da da yasak oluyor. Hollanda, Almanya ve Fransa arasında kalmış. 1995'le 2000 arasında Hollanda da yaşadım. O zaman sıkıntı yoktu. 11 Eylül'den sonra çok şey değişti. Hollanda'ya gittiğimizde ben sakalımla eşim de örtüsüyle kendimizi rahat hissedemedik. Üstelik dillerini bildiğimiz ve konuştuğumuz halde eskiye nazaran daha tuhaf karşılandık.

SELAM VERDİM ALMADILAR
Türkiye'yi nasıl buldunuz?

Bu Türkiye'ye beşinci gelişim. Türkiye'de pek çok şey düzeliyor. Fakat gözlemlediğim şey Avrupa'daki Müslümanlar buradakilerden daha rahat. Herhalde son yüz senenin sıkıntılarının verdiği enerji Müslümanlar kendilerini daha baskı altında hissediyor. Türkler Müslüman ama Müslüman kültürü biraz silinmiş. Biz Avrupa'da Müslümanlar karşılaşınca 'Selamün aleyküm' deriz. Burada bir çok kişiye selam verdim. Hatta 5 vakit namaz kıldığını gördüğüm kişilere selam verdim fakat o bana ayrılırken 'bay bay' dedi.

Neden sizce?

İslami kimliğini gizleme bir alışkanlık haline gelmiş. İslami hüviyetini saklamaya çalışıyor insanlar. Biz randevularımızı bile namaza göre veririz. Burada böyle bir şey yok. Gördüğüm o ki Türkiyeli Müslümanlar pek çok konuda çelişki yaşıyor.

YUNAN ORTODOKSLAR ELHAMDÜLİLLAH KELİMESİNİ KULLANIR
Avrupa'daki Osmanlı Mirası, Avrupa'daki Müslüman azınlık gibi konularda yaptığınız çalışmalar ve çektiğiniz 3 belgesel var. Avrupa'da Osmanlı'dan geriye ne kalmış?

Avrupa'da Osmanlı idaresi altında kalan topraklar 12 civarında ülke. Bunlarda önemli Osmanlı mirası var. Sadece Yunanistan'da mevcut 200 civarında köprüler, camiler, hamamlar var. Macaristan'da da yine hiç umulmayacak sayıda Osmanlı mirası kalmış. Pet şehrinde köprüler camiler hala ayakta. Osmanlı Viyana'ya kadar dayanmıştı. 150 sene Macaristan, Osmanlı idaresinde kalmıştı. Bu bölgelerde çok sayıda Osmanlı mirası var.

Kültürel anlamda toplumların davranış, geleneklerine yansıyan ne var?

Günlük hayatta da çok ciddi kültürel miras var. Çok sayıdaTürkçe kelime Arnavutluk'ta konuşuluyor. Yunanistan'a baktığınızda pek çok kelime Türkçe'yle aynı. Hatta Yunanistan'ın kuzey tarafında Yunan Ortodokslar günlük hayatta 'Nasılsın' diye sorduğumuzda 'Elhamdülillah' diyor. Bu da Osmanlı'dan kalan bir şey. Yugoslavya'nın dağılmasından sonra geriye kalan ülkelerde pek çok araştırma yapmak mümkün olmaya başladı. Balkanlar'da pek çok Osmanlı mirası saklı. Fakat bunların ortaya çıkarılması istenmiyor. Bu İspanya'daki Arap tesirine benziyor. Arenalardaki boğaları matadorlar kenara çekerken kullandıkları 'oley' kelimesi ve günlük hayatta kullandıkları 'ola' kelimesi Allah lafzının İspanyolca telaffuz şekli. Bugün İspanyolcada 6 bin Arapça kelime var. Balkanlarda da Türkçe olarak kullanılan yüzlerce kelime kalmış. Ben bir Yunan asıllı Müslüman olarak bunları keşfetme çabasında olan tek kişiyim. Bu tarz faaliyetleri desteklemek katılmak isteyen olursa memnun olurum.

SELİMİYE CAMİ ŞAHEDETİMDE ETKİLİ
3 yıl boyunca yaptığınız araştırmalardan sonra Müslüman olmuşsunuz. Hangi kaynaklardan faydalandınız?

Aslında önce İslam ile değil Osmanlı'nın tarihi ve sosyo kültürel taraflarıyla alakalıydım. Yunanistan'da doğup Almanya'da büyüdüğüm için hem Almanca hem Yunanca biliyordum. O nedenle Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili Alman kaynaklarını da, Yunan kaynaklarını da okudum. Almanya'da pek çok farklı milletten insanla karşılaştım. Avrupalı olmayanlara daha yakın hissediyordum kendimi. Bu çok kültürlü çevrem merak etmeye teşvik etti beni. Fas'a gittim. Müslüman ülkelere gidip ziyaret etme imkanım oldu.

Din olarak İslam ne zaman ilginizi çekti?

Lübnan'daki Alman mektebinde okumuş, sonra savaştan dolayı Almanya'ya sığınmış biri 15, biri 20 yaşında iki Lübnanlı arkadaşım vardı. Onlarla eğleniyor, gülüyorduk. Fakat onlar aynı zamanda dindar insanlardı. Namaz kılıyorlardı. Bense Yunan bir Ortodoks'tum. Hayatımda dinin yeri yoktu. Onların hem ibadet etmeleri hem de gayet keyif verici arkadaşlar olması dikkatimi çekti. Bildiğim İslam'a uymuyordu. Bunun üzerine İslam'ı merak ettim.

Sizin İslam algınız nasıldı?

İslam'ın ne olduğuna dair ciddi bir bilgimiz yoktu. Sadece kültürel ve dini bir tarafı olan bir şey değil, zamanla hepsinin aynı çatı altında olduğunu görmeye başladım. Lübnanlılarla olan bu münasebetim çerçevesinden yavaş yavaş onların dilini öğrenmeye başladım. Kültürlerine ve dolayısıyla İslam'a karşı yakınlık duymaya başladım. İslam'ı öğrendikten sonra bir hayat biçimi olduğunu gördüm.

Aileniz nasıl yaklaşıyordu?

Zamanla aileme bahsetmeye başladım. Müslümanlığa meyilli olmamdan endişeliydiler ama biraz da sessiz kalıyorlardı. Çünkü Türkleri Yunanistan'dan tanıyorlardı ve kötü insanlar olmadıklarını biliyorlardı.

Ne zaman tam anlamıyla karar verdiniz?

3 senelik bir araştırma döneminden sonra Almanya'ya döndüm ve Yunanistan'a askerliği yapmak için gittim. Kaderin ilginç bir cilvesi Edirne sınırında askerlik yaptım. Burada sürekli Selimiye Cami'yi görüyordum. Her gün Lalailahe illallah Muhammeden Rasulullah yazısını görüyordum. 5 vakit ezanı duyuyordum. Bu bende tesir ediyordu, farklı hissediyordum.

Tam yerine düşmüşsünüz.

Evet. Ordudan ayrıldıktan sonra doğru Gümülcine müftüsüne gidip şehadet getirdim. Sonra tekrar Almanya'ya döndüm. Beşeri ve siyasi ilimler konusunda da çalışmaya başladım. Latin Amerika'ya, Afrika'ya gittim. İspanyolca öğrendim. Nereye gitsem Müslümanlarla karşılaşıyordum hiç beklemediğim yerlerde bile Müslüman cemiyetler görüyordum.

Eşiniz?

Eşimle Almanya'da karşılaştık. Latin Amerikalı aslen. Tanıştığımızda ona Müslüman olduğumu, henüz öğrenmeye çalıştığımı söyledim. O dinine bağlı bir Hristiyan'dı. Dinimin başka dinlerden kadınlarla evlenmeme müsaade ettiğini söyledim. Fakat 3 ay sonra o da İslam'a ilgi duydu, kabul etti. Şimdi benden daha iyi bir Müslüman.

10 yıl önce