|

Ortada bir maskeli balo var

Emin Murat Kılıç’ın yazıp yönettiği “Nefesini Tut” birçok kısa film festivalinden ödül kazandı. Fantastik öğelerin yer aldığı yapımda Amerika, sosyal medya, iş dünyası, aile eleştirileri var. Herkesin oyunu kuralına göre oynamasından sıkıldığını belirten Kılıç, “Yüksek rütbeli birinin ciddi havaları, patronların sizi düşünüyor gibi davranıp aslında şirketi düşünmeleri, reklamlardaki yalancılık, arkadaşlık ve ailedeki maskelere kadar ortada bir maskeli balo var” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 11/08/2019 Pazar
Güncelleme: 10:43 - 10/08/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Nefesini Tut isimli kısa filmin başrol oyuncuları
Nefesini Tut isimli kısa filmin başrol oyuncuları

Bütün konuşmalarda, ilişkilerde, işte, sokakta hatta evde kendimiz olabiliyor muyuz? Hakikat, bizden ne kadar uzakta? Bol ödüllü kısa film “Nefesini Tut” bu soruları akla getiriyor. Film, nefesini tuttuğunda insanların içinden geçen gerçekleri duyabilen kahramanın hayatından bir kesit sunuyor. Sözlere ve yüze yansımayan gerçekleri bilmenin verdiği bu gücün bir ödül mü yoksa ceza mı olduğuna karar vermek film boyunca zihnimizde dönüyor. Filmin içinde Amerika’nın emperyal politikaları, sosyal medyanın öbür yüzü, kötü niyetli patronlar, reklamlar, öğretmenler, eşler çarpıcı bir şekilde yer alıyor. Yurt içi ve yurt dışında birçok festivalde gösterilen yapım, dünyaca ünlü sinema sitesi IMDB’nin düzenlediği Bağımsız Kısa Film Ödülleri’nde (Independent Shorts Awards) en iyi komedi kısa filmi ve en iyi orijinal senaryo seçildi. Ayrıca Splice Film Festivali, İKFD 16. Film Kısa Festivali’nden de ödülle döndü. Emin Murat Kılıç’ın yönetmen, yapımcı, senarist olarak yer aldığı çalışmada Güray Özcan, Ayşe Tunaboylu, Yiğit Arı rol alıyor. 9 dakikalık film, youtube’da bulunuyor. Medya ve reklam sektörünün ardından mühendislik yapan 32 yaşındaki Kılıç ile filmin hikayesini konuştuk.


FANTASTİK ÖĞE EMANET DURMADI

Süper güçlere sahip bir karakterimiz var. Olaylar ne kadar fantastik olsa da film boyunca yaşananlar gayet normal geliyor seyirciye. Karakterin ortaya çıkışını ve bu fantasya kurgunun hikayesini anlatabilir misiniz?

Bu filmi açıkçası karakter odaklı değil, fikir odaklı yazıp çektim. İnsanların taktıkları maskeler çok komik geliyordu. Bu ara ara üzerine konuştuğum, entelektüel bir düşünce değil, bende resmen bir takıntı halini almıştı. Gördüm ki ben en samimi halimle yaklaştığımda insanlar maskelerini daha da sağlamlaştırıp beni ezmeye meyilli oluyorlardı. Onları tutup sallayarak, “Kendine gel kardeşim, ikimiz de biliyoruz gerçeği. Gel maskemizi çıkartıp samimi muhabbet edelim. Paranın, konumun zahiri olduğunu sen de içten içe gördün hep. Taktığın maskeyi bilmiyor muyum ben? Havan kime?” demek istiyordum, yine de maskelerini indirmiyorlardı. Balık gibi boş boş bakan nicelerini gördüm. Hatta kimisi kendi maskelerinin farkında bile değil. Deneyimler sonucu edindiği karakterizasyonu benliği zannediyor. Aynada gördüğü yansımasını, sadece çevrenin ve duyularının geri bildirimiyle kazandığı bilgiyi kendisi zannediyor.

Mecburiyetten ortaya çıktı diyebiliriz sanırım film için...

Evet, örneğin yüksek rütbeli birinin girdiği o ciddi havalar, patronların sizi düşünüyor gibi davranıp aslında şirketi düşünmeleri, reklamlardaki büyük oranda yalancılık, arkadaşlık ilişkilerindeki maskeler, hatta aile ilişkisindeki maskelere kadar ortada bir maskeli balo var. Bir Allah’ın kulu da demiyor ki “Abi bu nedir?” diye. Herkes “Şşşş çaktırma, oyunun kurallarını bozma atılırsın.” modunda. Baktım kimse “Bizim Murat”ı dinlemiyor, yönetmen Murat olayım, belki dinlerler dedim. Şimdilik iyi gidiyor. Filmi çok kişi izleyip beğenince insanlar benim yıllardır söylediğim bu düşüncelerin “doğru” olduğunu sonunda onaylayarak beni dinlemeye başladılar… Klasik sinemanın temeli olan “Anlatma, göster” ilkesini dinlemeyerek anlattıkça anlattım filmde. Fularlı eleştirmenleri üzdüysem özür dilerim. En çok da fantastik bir öğenin onlarca yıldır emanet durduğu, bir türlü oturmadığı Türk sinemasında bunun nasıl duracağını merak ediyordum. İyi bir kurgu ile o da çözüldü. Kurgu her şeydir.

Bu yapımın uzun metraj veya dizi olarak çekilebileceğini düşünmüştüm ve yorumlarda da bu mevcut. Sizin düşünceniz nedir?

Evet, uzun metraj veya dizi isteyen, Youtube yorumlarında yüzlerce kişi var. Bunun senaryosu zaten internet dizisi formatında ve sinema filmi olarak neredeyse bitti. Elbette bunun yaydırılmış hali değil. Öyle olursa çok sıkıcı olur. Yenilikçi, gençliği takip eden, bize inanan, biraz da deli bir yapımcı gerekiyor. Fularını iki dakika çıkartan, bize 35 mm film kokan sinema tarihi dersi vermek yerine bulunduğumuz noktaya ve geleceğe bakan bir yapımcı bunu yapabilir. Onu da nerden bulacağız bilmiyorum. Devir değişti. Artık babaanneler bile Netflix’den West World, Black Mirror gibi yapımlar izlemeye başladı. Sorun şu ki, bu tarzların Türklerde kötü duracağını düşünüyorlar. Çünkü fantastik öğeyi Türk kültürüne oturtabilene denk gelmemişler. Emanet durmadığını nerdeyse hiç görmemişler. Fantastik dünya konusunda o kadar beceriksizmişiz ki, insanlar alay eder diye korktuğumuzdan her fantastik film ve diziye komedi katmışız. Hatta alay etmesinler diye, seyircinin edeceği alayı filmlerde biz etmişiz “Bak, Türk’ler uzay gemisine binerse böyle komik olur” diye… Bence artık yapabiliriz. İnternet platformları ile seyircinin gözü yavaş yavaş Hollywood tarzı Türk yapımlarına alışıyor.

DİKKAT SÜRESİ DEĞİŞTİ

Televizyon deneyimlerinizin bu filme olan etkisi nedir?

İnsanların dikkatlerini sürekli ekranda tutmak ne demek, kurgu ile ağlatmak, güldürmek ne demek, kurguculuk kalma bilgilerim. Sinema, TV dahil tüm medya internete kaymaya başladı. Dikkat süresi 10 saniyenin bile altına indi. Sinemada biletli seyirciye, verdiği bilet parasının baskısı ile koltuğa çivileyip saatlerce her filmi izletebilirsiniz. Ama internette seyirciyi zor tutarsınız. Seyirci internette asla acımaz, videoya maksimum birkaç saniye verir, ilgisini çekmezse, merak öğesi güçlü gelmezse diğerine geçer. Seyirciyi her saniye diri tutmayı televizyonculuktan öğrendim. Daha uzun olan bu filmi festivallere göndermeden önce insanlara izleterek, gözlerinin sağa sola kaydığı her sahneyi kısalttım. Eşim benim için kalibrasyon ölçütüdür bu arada. Yaptığım bir kurgu veya filmi ilk ona izletirim. O beğendiyse o film olmuştur. O ağladıysa ağlarlar, o güldüyse gülerler, o beğenmezse beğenmezler…

Kısa filmler ve filmciler için ödüllerin önemi nedir?

Filmin başlığına “ödüllü film” falan yazıyoruz, üç beş kişi alkışlıyor, biz de kazanamadığımız paranın acısını alkışla çıkartıyoruz. Bir de“ödül aldım” diye internette paylaşıyoruz, eniştem de “Seninle gurur duyuyoruz” falan yazınca gaza geliyoruz. Bu kadar. Bunun aksini söyleyeni dinlerken de nefesinizi tutun.

“ABD’yi eleştiren film ABD’den ödül aldı” gibi bir tanıtım gördüm filmle ilgili. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

ABD’yi eleştirdi, ABD’den 4 ödül aldı. Patronları eleştirdi, Linkedin’de CEO’lar, patronlar paylaştı. Reklamları eleştirdi, reklamcılar sevdi. Ana fikri ABD değildi. Onu dikkat çeksin diye başlığa yazdık. “Kısa Film: Nefesini Tut” yazsaydık 15 kişi ancak filmi duyardı. Ben de böğrüme vura vura ağlardım.

Bu filmin hedefine ulaştığını, eleştirilerinizin yerini bulduğunu düşünüyor musunuz?

İzleyici beğendiyse yeterlidir. Youtube’da istatistiklere baktığımda beğenme oranı şu anda %99 civarı. Yani 99 kişi beğen butonuna basarken, 1 kişi beğenmeme butonuna basmış. Yorumlar da bunu gösteriyor. İnanılmaz şaşkınım. Bu kadarını beklemiyordum. Ama filmi izleyip de bir gazlı içecek markasının etkilenip, ürünü daha sağlıklı hale getireceğini veya Trump’ın melek gibi birisi olacağını sanmıyorum.


Dinazorlar çağı bitiyor

Netflix, Blutv gibi platformların film ve dizi sektörüne olan etkisi
hakkında ne söylemek istersiniz?

İnanılmaz olumlu etkileri var. Artık dizilerin, hatta filmlerin süreleri konusunda özgürüz. 20 dakikalık dizi yaparsam bile BluTV’nin alma ihtimali var artık. Elbette ona göre para verirler, orası ayrı. Ama en azından istediğimiz sürede yapabiliyoruz. Süre azaldığından yapımlar da çok kaliteli olmaya başladı. Dinozorlar çağı bitiyor. Teknolojinin, bilimin ve yeniliğin karşısında hiçbir şey duramaz.


#Nefesini Tut
#​Emin Murat Kılıç
5 yıl önce