|

ÖTEYE MEKTUPLAR / 20: ‘400 yıldır hapisteyiz’ diyen adama

Bir deniz feneri gibi çevrene iyiliğin, güzelliğin yönünü ve yolunu gösteren bir insan olduğunu biliyoruz. “Bir hayatımız var, yakında geçmişte kalacak; yalnızca Allah için yaptıklarımız sonsuza dek kalacak.” diyerek, hep inancınızın gerektirdiği bir hayatı yaşamaya özen gösterdiniz. Hollywood Ünlüler Kaldırmı’na çakılan yıldızı, Muhammed adını çiğnetmemek için kaldırıma değil duvara çakılmasını istersiniz. Dolaysıyla o yıldız Ünlüler Kaldırımı’na değil, Dolby Tiyatrosu’nun duvarına çakılır.

04:00 - 15/08/2021 Pazar
Güncelleme: 23:29 - 14/08/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
Muhammed Ali
Muhammed Ali
ARİF AY

Sevgili Muhammed Ali,

Dünyada seni seven milyonlarca insandan biriyim ve bu mektubu da sevgimin bir tezahürü olarak yazıyorum. Kardeşiniz Rahman Ali’nin yazdığı “Kardeşim Muhammed Ali” (Turkuvaz Kitap 2021) adlı kitabı okuyunca, bilmediğim pek çok yönünü de öğrenmiş oldum. Doğrusu, bu kitapla size olan sevgim daha da artmış oldu. Sizi, dünya boks şampiyonu olmanızdan ziyade Müslüman kimliğinizden, kişiliğinizden, ırkçılığa karşı duruşunuzdan, siyahî insanlara özgüven aşılamanızdan ve onlara umut olmanızdan dolayı seviyorum. Benim gençliğimin de bir yıldızıydınız. O yıllarda gecenin bir yarısında kahveler açılır, siyah-beyaz televizyondan maçını izlemek için gelenlerle dolup taşardı kahveler. Her yumruğunu “Benim yuvam.” dediğin Afrika’yı sömürenlere atılmış, siyah-beyaz tüm ezilenlerin öcünü almak için ve 400 yıllık hapisliğe son vermek için atılmış yumruklar olarak görüp heyecan dolu, coşku dolu anlar yaşardık. Çünkü sen, boksu hayallerini gerçekleştirmenin bir aracı olarak gördün. “Hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur.” diyerek var gücünle çalıştın. Sana göre “Şampiyon salonlardan çıkmaz. Şampiyonlar içlerinde tutku, hayal ve amaç olan insanlardan çıkar.” Sen de o insanlardan birisin. 12 yaşınızda kardeşinizle gittiğiniz bir alışveriş merkezinde bisikletiniz çalınır ve akşam babanızdan yiyeceğiniz sopayı da düşünerek ağlayarak polis ararsınız. İyi ki bisikletin çalınmış. Hırsızı bulup yumruklamayı hayal etmeseydin belki de boksa yönelmeyecektin. O zaman dünya boks şampiyonu Muhammed Ali de olmayacaktı. Aslında boksu, şiddet içerdiği için sevmeyen biriyim; ama sen zekânla, kişiliğinle bu spora şiirsel bir estetik kattın. Rakibini yumruklarının gücünden çok, kıvraklığınla, estetiğinle yendiğini söyler spor otoriterleri. “Alt tarafı bu da bir iş. Otlar büyür, kuşlar uçar, dalgalar kumları yalar. Ben de insanları döverim.” demeniz tam da boksa kattığınız romantikliğin, şiirselliğin bir göstergesidir. Bundandır kelebek gibi uçmanız, arı gibi sokmanız. “O kadar hızlıyım ki dün gece odamın ışık düğmesini kapattım ve ışık sönmeden yatağıma girmiştim bile.” Bu sözünüz ne kadar abartılı olsa da içinde gerçek payı taşımıyor değil. “Gencim, yakışıklıyım, hızlıyım, sevimliyim ve yenilmezim!” demekle ne kadar da haklı olduğunuzu zaman tüm dünyaya gösterdi. Kardeşiniz Rahman Ali şunu der: “Muhammed sadece zeki bir dövüşçü değildi; yüreği de vardı onun. (…) Ringde dövüşürken bile aklı sürekli olarak siyahilere nasıl yardım edebileceğine kayardı. Zaten zihniyetinde boks yapmasının nedeni de buydu; sporu bir direnme platformu olarak kullanmak istiyordu. Sesini duyurmak için. Değişim yaratmak için.”

İYİLİĞİN VE GÜZELLİĞİN YÖNÜNÜ GÖSTERDİN

Sevgili Muhammed Ali,

Bir deniz feneri gibi çevrene iyiliğin, güzelliğin yönünü ve yolunu gösteren bir insan olduğunu biliyoruz. “Bir hayatımız var, yakında geçmişte kalacak; yalnızca Allah için yaptıklarımız sonsuza dek kalacak.” diyerek, hep inancınızın gerektirdiği bir hayatı yaşamaya özen gösterdiniz. Hollywood Ünlüler Kaldırmı’na çakılan yıldızı, Muhammed adını çiğnetmemek için kaldırıma değil duvara çakılmasını istersiniz. Dolaysıyla o yıldız Ünlüler Kaldırımı’na değil, Dolby Tiyatrosu’nun duvarına çakılır.

“Louisville’de insanlar hâlâ pis zenci diye çağrılıp köpek muamelesi görüyorken ve en basit haklarından bile mahrumken benden üzerime bir üniforma geçirip 10.000 mil ötedeki bir ülkede bomba atıp kurşun sıkmamı nasıl beklerler? Hayır, 10.000 mil öteye gidip beyaz köle efendilerinin beyaz olmayan başka bir millet üzerine baskı kurmalarına, onları öldürmelerine, evlerini yıkmalarına yardımcı olmayacağım. Gün böyle kötü işlerin sona ermesinin günüdür. Böyle bir tavır içinde bulunmanın bana milyonlarca dolara mal olacağını söylediler. Ama daha önce de söyledim ve yine söylüyorum. Benim halkımın gerçek düşmanı burada, Amerika’da. Kendi özgürlüğü, kendi adaleti ve eşitlik için savaşan o insanları köleleştirmede kullanılan bir maşa olmayacağım. Dinimi, halkımı ve kendimi küçük düşüremem. Eğer bu savaşın benim 22 milyonluk halkıma özgürlük ve eşitlik getireceğini düşünseydim kendim gidip orduya katılırdım. Kendi inandığım değerler için direniyorum. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Beni hapse atacaklarmış, ne olmuş sanki? Zaten 400 yıldır hapisteyiz.” diyerek yiğitçe direndin. Ne ki zenciler için hapislik ve zulüm hâlâ sürüyor sevgili Ali. Dünyanın gözü önünde gırtlağına basılarak insan öldürülüyor. Öyle bir sömürü ki önce zihinde başlatılıyor. İngiliz sömürgesi olan Kenya’da 1950’li yıllarda İngilizce değil de kendi dilini konuşan çocukların boyunlarına ‘BEN APTALIM’ yahut ‘BEN EŞEĞİM’ yazılı metal bir tasma asılırmış. Hani çocukken annenle çarşıya gittiğinizde susadığın için ağlamaya başladığında annen sana su almak için girdiği dükkândan “burada zencilere satış yapılmaz” dedikleri için eli boş döner ve sen eve kadar ağlarsın ya… Senin gözyaşların annenin yürek yangınını söndürmeye yetti mi bilinmez. Bir de kardeşinizle girdiğiniz bir lokantada “zencilere servis yapılmaz” diyerek size yemek vermezler. Bu alçaklığa öyle öfkelenirsin ki altın madalyanı Ohio Nehri’ne atıverirsin.


ARKADAŞIN MALCOLM X

Ey “OMO WALE” = “Eve Gelen Oğul!”,

Bu adı Nijeryalı öğrenciler, senin de dostun ve arkadaşın olan Malcolm X’e Afrika ziyaretinde vermişler ama senin için kullanmamın da hiçbir mahsuru yok. Buradaki “ev” sözcüğünü birkaç anlamda kullanıyorum: 1. Senin Müslüman olmandan dolayı evinin İslâm olduğu… 2. Irkçılığa karşı duruşunla siyahîlerle birlikte tüm ezilmişlerin yanında olman… 3. Vefatınla ahiret yurdu olan ebedî evine yerleşmen…

Sizi ve Afrikalıları çok seven Nuri Pakdil: “Geçmiş, zenciler için tükenmiş yılların toplamıdır.” der, Batı Notları kitabında. Paris’te tanıştığı iki Afrikalı ile ilgili anısını anlatırken şu tespitlere yer verir:

“Çağın sorununun, bir uygarlık sorunu olduğunu söyledim. Medine’yi söyledim, Mekke’yi söyledim bunlara. Afrika’nın bu kara aydınları; yürekleri ve alınları ak çocukları, avuçları öfke dolu çocukları; bu bilinç içinde çalışarak ve sorumluluklarını yitirmeden çoğalabilirlerse, tüm Afrika’yı aydınlatabilirler.” (Batı Notları, s.24)

Nuri Pakdil, eylem yapan bir misyoner örgütünden birine: “Afrika’da işler nasıl?” diye sorar. Şu cevabı alır: “Çok güç, zenciler Müslümanlığı seçiyor.” (Batı Notları, s.31)

“Tarihçi Toynbee’nin bir sözü var Afrikalılar üstüne, genellikle zenciler üstüne: ‘Onların kullanılmamış enerjileri var. Yorgun değiller. Yeni çağ onların olabilir.’ Afrika’daki bağımsızlık eylemleri, masallardaki devin uyanışını andırıyor. İlgi duymalıyız Afrika’daki bağımsızlık hareketlerine. Kaldı ki, oralar hiç de yabancı yerler değildir bizim için. Tarihsel yönden Afrika anılar yurdudur. Peygamberin yanında, onun buyruğuna uygun olarak Tanrı Öğretisi’nin bildirisi ezanı ilk kez okuyan Afrikalı Bilâl değil midir? Peygamberin bu seçiminde, ezanı alenî olarak ilk kez bir Afrikalı Müslümana okutuşunda, Müslümanlar için, Afrika’ya bir işaret, ‘Afrika’ya dikkat ediniz!’ bilgeliği yok mudur?” (Batı Notları, s.32)

“Karanın da, sarının da, akın da, dinleyeceği ses, insanları Tanrı Öğretisi’ne çağıran Habeşistanlı ilk Müezzin Bilâl’in sesidir.” (Batı Notları, s.97)

Sevgili Muhammed Ali,

Kardeşinizin sizi anlattığı kitapta beni duygulandıran sahnelerden biri de kızınız Cemile’nin mezarınızı ziyaret etmesidir. Kardeşiniz o sahneyi şöyle anlatır: “Cemile bana bir gün babasının Louisville, Kentucky’deki mezarına gittiğini ve onunla karşı karşıyalarmış gibi konuştuğunu anlattı. Mezarlık o gün kapalıydı ama personel incelik gösterip kısa süreliğine onun için açmıştı. Yeğenim karma karışık duygular içinde ve yanaklarından yaşlar süzülerek şöyle demiş: ‘Hayatımın bazı bölümleri mücadeleyle geçiyor, baba. Yanımda olmanı çok isterdim. Keşke beni görebilseydin.’ Bir yaz günüymüş ve etrafta sanki babası ona uzanır gibi bir sürü kelebek varmış. Cemile sonrasında onu birkaç kez rüyasında görmüş. Sağlıklıymış ve kusursuz konuşuyormuş. Hâlâ kelebek gördüğünde onu düşündüğünü anlattı bana.”

Evet, ben de Cemile gibi her kelebek gördüğümde “Kelebek gibi uçarım, arı gibi sokarım.” sözünüzü hatırlarım. Ruhun şad olsun sevgili Ali.

#Muhammed Ali
#Nuri Pakdil
#Malcolm X
3 yıl önce