|

Paramı koleksiyona yedirdim

Yüksek Mimar Naim Arnas çocukken koleksiyon yapmaya başlamış. Hızını alamayıp ülkenin sayılı koleksiyonerleri arasına giren Arnas, kazandığı tüm parayı koleksiyonlarına yatırıyor.

Emeti Saruhan
00:00 - 7/07/2013 Pazar
Güncelleme: 16:30 - 6/07/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Paramı koleksiyona yedirdim
Paramı koleksiyona yedirdim

Günümüz çocukları iPadleriyle oynarken, yetmişli, seksenli yılların çocukları mutlaka gazoz kapağı, çiklet kağıtları, futbolcu kartları, peçete, pul koleksiyonlarının bir ya da bir kaçını yapmıştır. Fakat bu koleksiyonların sonu genellikle ya evin böyle eşyalarla doldurulmasına sinirlenen annenin gazabına uğrayıp çöpe atılmak ya da ilgisini kaybeden çocuğun savsaklamasıyla bir kenarda unutulup gitmek olurdu. Ancak Yüksek Mimar Naim Arnas çocukken başladığı koleksiyonlarının peşini bırakmamış, kendisi büyüdükçe hem koleksiyonları hem de tutkusu büyümüş. Biz geçtiğimiz aylarda Bursa Tofaş Anadolu Arabaları Müzesi'nde açılan 'Zaman Makinaları' saat sergisi koleksiyonu için kapısını çaldık fakat karşımıza bir dünya çıktı. Çukurcuma'daki 7 katlı ofisi baştan aşağı koleksiyonlarının nadide parçaları ile dolu olan Arnas, sütun gibi arkeolojik parçaları ve traktör koleksiyonu içinde olan 4 gerçek traktör gibi büyük parçaları depolarda muhafaza ediyor.

BABAM KOLEKSİYONLARIMI CAMDAN FIRLATIRDI

Naim Arnas'ın ilk yapmaya başladığı koleksiyonlar pul, oyuncak, gazoz kapağı imiş. Arnas, 'Balmumcu'da oturuyorduk. Evimiz tepede bir yerdeydi. O yokuştan aşağı yürüyerek inerken, gazoz kapakları, kibrit kutuları, sigara kutu kapakları toplardım. Kardeşim ve bana anneannem, dedem herkes oyuncak getirirdi. Oyuncağımız çoktu ama oyuncakla oynamayı da sevmezdim. Topaç, bilye oynamak, onları biriktirmek isterdim. Zaman zaman bunların babam tarafından camdan aşağı atıldığını da bilirim. Çünkü ders çalışmaktan çok onlara verirdim kendimi' Babasının kızmasına rağmen koleksiyonlarından vazgeçmediğini anlatıyor Naim Arnas. Evde yanlarında çalışan yardımcılarına babasının aşağı attığı koleksiyonlarını toplattığını ve yeniden sakladığını söylüyor.

PUL TOPLAMAK İÇİN ÇÖP KARIŞTIRIRDIM

1962 yılında annesinin aldığı pul defteriyle pul koleksiyonu yapmaya başlayan Arnas, o dönem oturduğu Ankara Kavaklıdere'deki büyükelçiliklerin çöplerini yabancı pul bulabilmek umuduyla karıştırdığını da anlatıyor: 'Babam inşaat mühendisi olduğu için nereden iş alırsa oraya gidiyorduk. O dönem Ankara'daydık. Bütün etrafımızda elçilikler, konsolosluklar vardı. Sabah evden erken çıkar, konsoloslukların çöp kutularını karıştırırdım. Benim gibi başka çocuklar da vardı. Yabancı pulları arardık. Kim erken gelirse o alırdı.' Bu koleksiyonlara lise sona kadar devam eden Arnas'ın oldukça geniş bir oyuncak koleksiyonu var. Arnas oyuncak koleksiyonunu 2009 yılında Bursa Tofaş Anaolu Arabaları Müzesi'nde Atlıkarınca sergisinde ziyarete açmıştı.

KAZANDIĞIMI KOLEKSİYONA YATIRDIM

Kabataş lisesini bitiren Arnas, ardından babasının inşaat mühendisi olmasını istemesine rağmen güzel sanatlar fakültesini seçmiş. Mimarlık eğitimi yaparken çalışmaya da başlayan Naim Arnas, 'İlk para kazandığım yıllarda muhakkak her kazandığım paradan ya bir kapı kilidi, ya bir tokmak alıyordum. Daha sonraki yıllarda daha çok para kazanmaya başladım. İşimin icabı bir sürü yerlerde geziyordum. Bu koleksiyonları mimari objelere çevirdim. Mimari bina, yapı bünyesine giren parçalar toplamaya başladım. Kapı kolları, kapı menteşeleri, kapılar, sütunlar, sütun başları…'

BEN TOPLUYORUM AMA DEVLET MALI

Derken işin boyutu daha da büyümüş ve Arnas Arkeoloji müzesine kayıtlı bir koleksiyoner olmuş. Taşınmaz kültür varlığı olarak anılan bu steller, lahitler, sütunlar, sütun başlarının yanı sıra 4-5 bin adet de taşınır kültür varlıkları olarak isimlendirilen pişmiş toprak, cam ve metal eserleri var Arnas'ın. Gerçi bu konuda biraz dertli. 'Şimdiki aklım olsaydı hiç başlamazdım' diyor. Sebebi de meşakkatli bir iş olması; 'Envantere kayıt ediyorsunuz, müzedeki defterinize kayıt ediyorsunuz. Siz para verip alıyorsunuz ama sizin malınız değil devlet malı gözüküyor.'

TATİLDE İLK İŞİM HURDACI ARAMAK

Tatilde bile gözü koleksiyonunu yaptığı eşyaları arayan Naim Arnas, 'Tatile gidince, diyelim ki yaz tatili için deniz tatiline gittim. Önce müzesi nerde, bit pazarı nerde, hurdacısı nerde bunları buluyorum bakıyorum. Tabi sonra denize de giriyorum. Ama keyif alıyorum ben bundan. Hayatımda çok para kazandım hepsini de buna yatırdım' diyor.

Koleksiyonları servet değerinde

Naim Arnas'ın en büyük koleksiyonlarından biri de Osmanlı armalı eserler. 'Bugün bu konuda benden daha zengin koleksiyona sahip olan yok' diyen Arnas, bu eserleri neden toplamaya başladığını şöyle anlatıyor: 'Talebelik yıllarımda hep parayı amblem, logo ve grafikten kazanmışımdır. Hala meraklıyım bu konuya. Osmanlı devlet arması da Avrupa esintili bir arma olmasına rağmen grafiğini çok beğeniyorum. Bir devleti temsil eden en güzel logo. 1870'lerde tescilli olarak kullanılmaya başlamış ve padişahlar değiştikçe tuğralar değişmiş. Meşrutiyet, Cumhuriyet dönemlerinde bile ayyıldızlı devam etmiş bir süre daha.' Arnas'a bu koleksiyonların maddi olarak değerlerini sorduğumda tam olarak bilmediğini ifade ediyor. Yaklaşık 10 sene önce Yıldız sarayında Osmanlı devlet armaları koleksiyonu sergilenmiş. O zaman bu koleksiyona biçilen bedel yaklaşık 10-12 milyon lira olmuş.

Normal olmadığımı ben de biliyorum

Mimar'a diğer koleksiyonlarını sorduğumuzda da şöyle sıralıyor: 'Kapı tokmakları, trabzan başları, mimari kitaplar, fotokartpostallar, efemeralar, mutfak eşyaları, kahve kültürü ile ilgili eşyalar, Osmanlı pazarı için yapılmış porselen eşyalar topluyorum. Çok geniş bir yelpaze var bende. Çok zengin bir kitaplığım var. Bursa'da 2004 yılında kent müzesi yaparken oranın kartpostallarını topladım. Elazığ kent müzesini yaparken Elazığ'la ilgili şeyleri topladım. Araba fabrikası yaparken arabalara bakarım. Şimdi traktör fabrikası yapıyorum, traktörlere bakıyorum, traktör topluyorum. Traktör oyuncakları topluyorum şimdi. Traktör bana göre yürüyen en güzel araçlardan biri. Dizaynı çok hoşuma gittiği için topluyorum. 1950 model ve gerisi 4 tane gerçek traktörüm, 250-300 tane de oyuncak traktörüm var.' Tabi anlattıklarının yanı sıra irili ufaklı daha pek çok koleksiyonun da sahibi Naim Arnas. Tabi bir çırpıda hepsini sayamıyor ancak bürosunu gezerken değişik koleksiyonlarını görüyoruz. Osmanlı döneminde seyyar kuyumcuların altın ölçmek için kullandıkları aletlerin koleksiyonu mesela, ya da Osmanlı hanedanının fotoğrafları, ya da İstanbul konulu eşyalar.

KARIM BENİMLE DALGA GEÇİYOR

Bir de bu koleksiyonların muhafazası söz konusu tabi. Naim Arnas koleksiyonlarının bir kısmını 7 katlı 2000 metrekarelik alana sahip ofisinde muhafaza ediyor. Büyük parçalar ise Büyükçekmece ve –Çatalca'daki depolarda saklanıyor. 'Çok para kazandım, çoğunu yedim, elimde bunlar kaldı. Paramı buraya yatırdım' diyen Arnas, eşinin ve çocuklarının koleksiyonlarının değerini bildiğini fakat bir noktadan sonra onların da isyan ettiğini ifade ediyor. Arnas, 'Ben kendi kendime deliyim diyorum. Karım dalga geçiyor benimle. Ben bu sütunu boynuma mı takacağım, mermer çeşmeyi kulağıma mı takacağım. Ben de normal olmadığımı biliyorum. Bu normal olmak değil' diyor. Resim koleksiyonu yapmayan Arnas, herkesin yapabileceği koleksiyonların ilgisini çekmediğini de belirtiyor.

Saat bizde çok önemli

Koleksiyonlarından oyuncak, su kültürü eşyaları ve saatleri Bursa Tofaş Anadolu Arabaları müzesinde sergileyen Naim Arnas, müzeleri, sergileri gezerken müzebilir bir adam olduğunu ve sergilerinin küratörlüğünü kendisinin yaptığını söylüyor. Geçtiğimiz yıllarda İslam eserleri müzesinde 'Kur'an-ı Kerim'in 1400 yılı' sergisinin küratörlüğünü de Arnas yapmış. Mimar, 'Eserleri teşhir etmek de bir beceridir' diyor.

Saat koleksiyonu şu anda sergilenen Naim Arnas, ilk saatini aile büyüklerinden Hale teyzenin hediye ettiğini, saatlere asıl ilgisinin evlendiği yıllarda Mecidiyeköy'de bir antikacıdan aldığı varaklı kasası olan bir saatle başladığını anlatıyor. Arnas, 'Saat güzeldi, dekorasyonuma da uyuyordu. Aldım bir baktım gerçekten ciddi ciddi bir makine. İçinde çarklar, dişliler, ağırlıklar, sarkaçlar. Baya bir iş var içinde. Ondan sonra toplamaya başladım. 30 yıldır topluyorum. Ülkemizde saat yapımı çok çok az. Bir zamanlar tekkede yapılmış. Fatih Sultan Mehmet İtalya'dan ustalar getirtmiş ama ondan sonra saatlerin hepsi ithal. İslam ülkesi olduğumuz için bizde saat çok önemli. 5 vakte bağlı her şeyimiz. O yüzden bütün dünya pazarları için Osmanlı büyük pazar olmuş. Bir sürü saate eski Türkçe harfler konmuştur. Sebebi de bu pazara ihraç etmektir' diyor. Aralarında 100 yılı aşkın modellerin de bulunduğu, 1800 adet saat ile saatçilerin kullandığı alet ve edevat (efemera) sergileniyor. Zaman Makinaları sergisi 1 yıl boyunca açık olacak.

11 yıl önce